Amerika Birleşik DevletleriHaberlerHidayet ÖyküleriKur'an-ı Kerim

ABD’li Matematik Profesörünün Hidayeti: Jeffrey Lang

Her insan İslam fıtratı üzere doğar. Aile, çevre ya da gaflet etkisiyle başka dinlere mensup olan veya hiçbir dini kabul etmeyen insanların, İslam’ın nuruna kavuştuğu hikayeleri duyarız. İşte onlardan biri, Amerika Birleşik Devletleri’nde matematik profesörü olarak görev yapan Prof. Dr. Jeffrey Lang hikâyesi.

Hediye Kur’an-ı Kerim’le Başlayan İman Yolu

2010 yılında verdiği bir röportajında Müslüman bir öğrencisinden bahseden Prof. Dr. Lang, onun kendisine doğrudan bir şey anlatmadığını ama çok çalışkan ve dürüst olmasıyla dikkatini çektiğinden bahsediyor. Müslüman öğrenci hocasını ailesiyle tanıştırmış ve ailesi Prof. Lang’a bir Kur’ân-ı Kerîm hediye etmiş. “Niçin hediye ettiklerini bile bilmiyorum” diyen Lang, sonra merakla ve biraz da itiraz etmek için Kur’ân okumaya başlamış ve böylece İslâm’la tanışmış.

Melekler de Sorar

Jeffrey Lang’ın Müslüman olması 80’li yılların başında oluyor. Müslümanlığı nasıl seçtiğini,
Amerika’da Müslüman olmanın zorluklarını ve Batı’da İslam’ın yayılmasının önündeki
engelleri, bunların çözüm yollarının kuşaklara nasıl anlatılması gerektiğiyle ilgili düşüncelerini bir kitapta toplama gereksinimi duyan Lang, 15 yıldır süren gözlemleriyle ve Müslüman ailelerinden gelen Amerikalı gençlerle kurduğu yakın diyalogla zenginleşen düşüncelerini “Melekler de sorar: Amerika’da İslâm’a Yolculuk” (Even Angels Ask: A Journey to Islam in America) isimli kitabında topladı.

Melekler de sorar

Namaz Kılmak Bu Kadar Zor Mu?

Kitaptaki en dikkat çekici yerlerden biri Jeffrey Lang’ın ilk namazı. Müslüman olduğu gün
cami imamının kendisine namazın kılınışı ile ilgili bir kitap verdiğini anlatan Prof. Dr. Jeffrey Lang, Müslüman talebelerin kendisine “Acele etme, yavaş yavaş yaparsın” dediğini ve bunun üzerine “Namaz bu kadar zor mu?” diye düşünerek hemen vaktinde beş vakit namaz
kılmaya karar verdiğini anlatıyor. Namaz kıldığı an yaşadıklarını daha önce hiç yaşamadığını
belirten Lang duygularını şu şekilde dile getiriyor:

O gece, loş ve küçük odama çekilerek kitaptan abdest ve namaz hareketlerini yaptım, namazda okunacak bazı surelerin Arapça okunuşlarıyla İngilizce anlamlarını ezberlemeye çalıştım. Bu çalışmalar saatlerce devam etti. İlk namaz denemesi için kendime güven gelince yatsı namazını kılmaya karar verdim. Vakit gece yarısıydı, kitabı alıp banyoya girdim, kitabı açarak, mutfaktaki ilk yemek denemesi yapan aşçı gibi kitaptaki talimatları dikkat ve incelikle bir bir uyguladım. Abdest bitince odanın ortasında durup kapı ve pencerelerin kilitli ve kapalı olmasından emin olduktan sonra kıble olarak bildiğim tarafa yöneldim, derin bir nefes aldım ve elimi kaldırarak alçak bir sesle Allahu Ekber dedim. Kimsenin beni işitmemesini ve görmemesini umuyordum, yavaş yavaş Fatiha suresi ile kısa bir sureyi Arapça olarak okudum. Öyle zannediyorum ki herhangi bir Arap beni dinlemiş olsaydı benim okumamdan bir şey anlamayacaktı.

Neye Mâl Olursa Olsun Bu Namazı Tamamlayacağım

Rükûya gidecek iken daha önce kimse önünde eğilmediğini ve bu yapacağı şeyin içinde
yoğun bir tedirginlik oluşturduğunu söyleyen Jeffrey Lang, uzun süre secdeye gitmek için
duraksadığını, bunun gülünç bir duruma düşmek olduğunu düşündüğünü ifade etti. Jeffrey
Lang sözlerine şöyle devam ediyor:

Bu durumda beni gören, arkadaş ve tanıdıklarımın önünde acınacak ve alay edilecek halimi
düşündüm, arkadaşlarımın kahkahalarını duyar gibi oluyordum. ‘San Francisco’da Araplar
çarptı bu hale düştü’ gibi sözler sarf edeceklerini tahayyül ederek zavallı duruma düştüğümü hissettim. Bir müddet tereddüt ettikten sonra derin bir nefes aldım ve başımı seccadeye koydum, zihnimdeki bütün düşünceleri attım, dikkatimi dağıtacak düşüncelere yer vermeden ikinci secdeye de vardım. Bu esnada kendi kendime “Daha önümde üç tur daha var” diye düşündüm ve kararlıydım: Neye mâl olursa olsun bu namazı tamamlayacağım.

Hiç Yaşamadığım Bir Şey Hissettim

Namazını bitirdikten sonra mahcubiyet duyduğunu ve “Allah’ım gerizekalılığımdan ve
kibrimden dolayı beni bağışla, uzak bir yerden geldim ve daha önümde kat edilecek
uzun bir yol var” diye dua ettiğini belirten Prof. Lang hislerini anlatmaya şöyle devam ediyor:

Bu esnada daha önce hiç yaşamadığım bir şeyi hissettim. Bunu kelimelerle ifade etmek mümkün değil. Vücudumu, kalbimin bir noktasından çıktığını hissettiğim ve anlatmaktan aciz kaldığım bir dalga kapladı, soğuk gibiydi, ilk etapta irkildim, vücuduma olan etkisinden ziyade garip bir şekilde duygularımı etkiledi ve görünür bir rahmetin varlığını hissettim. Bu rahmet sonra içime nüfuz ederek içimde kaynamaya başladı. Sonra sebebini bilmeden ağlamaya başladım, ağlamam artıp gözyaşlarım aktıkça, rahmet ve lütuftan harika bir gücün beni kucakladığını hissettim. Günahkar olmama rağmen, günahlarımdan veya utanç ve sevinçten dolayı ağlamıyordum. Sanki büyük bir set açılmış ve içimdeki korku ve keder sel olup gitmişti.

Bu satırları yazarken kendi kendime diyordum: “Allah’ın rahmet ve mağfireti, sadece günahları affetmiyor, o aynı zamanda bir şifa ve bir sekinedir.” Uzun bir süre başım eğik bir şekilde öylece diz üstü kaldım. Ağlamam durunca yaşadığım deneyimi akıl ile izah etmenin mümkün olmadığını anladım. Bu esnada idrak ettiğim en önemli husus ise, benim Allah’a ve namaza şiddetle muhtaç olduğum gerçeği oldu. Yerimden kalkmadan önce de şu duayı yaptım: “Allah’ım bir daha küfre girmeye cüret edersem beni, o küfre girmeden önce öldür ve bu hayattan kurtar, hata ve eksiksiz yaşamanın çok zor olduğunu biliyorum, ancak şunu yakinen biliyorum ki, bir tek gün dahi olsa sensiz yaşamak senin varlığını inkar etmem mümkün değildir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu