Afganistan’ın İkinci Mevlana’sı: Haydarî Vucûdî
Bazı coğrafyalar vardır. İsimleri zikredilince akıllara savaştan başka bir şey gelmez. Halbuki nasıl tek bir evin fertleri arasında sadece kavga olamazsa bir evden kat kat büyük bir coğrafyada da sadece savaş olamaz. Ancak ne yazık ki coğrafyanın kaderi diyerek yıllarca medyada yapılan haberlerde bu toprakların sadece savaşı anlatıldı. Oysa edebiyat, bilim, tarih ve diğer alanlar olmadan bir ülkeyi tanımlayabilir miyiz? Bi’ Dünya Haber’in “ümmetin gülen yüzü” olma gayesiyle çıktığı bu yolda size Afganistan’ın Mevlana-yı Sânî’sinden (İkinci Mevlana) bahsedeceğiz: Haydarî Vucûdî.
Mütevazi yaşamı ve Mevlana Celaleddin Rumi’ye olan muhabbeti ile dikkatleri çeken Haydarî Vucûdî 1928 yılında Afganistan’ın Pençşir vilayetinde dünyaya geldi. Geçek ismi Gulam Haydar olan Vucûdî, halk arasında Mevlana-yı Sânî, Necm’ul-‘Urefâ (Âriflerin yıldızı) ve Mevlana Şinas (Mevlana uzmanı) olarak isimlendirilmiştir. Haydarî Vucûdî’nin okumayı öğrenmesi ve şiire olan ilgisi babasına ait çoğu el yazması olan şiirler vesilesiyle gerçekleşti. Kendisini oldukça etkileyen bir rüya gördükten sonra eğitimine devam etmeyen Haydarî altıncı sınıfa kadar okuyabilmiştir.
Haydarî, Afgan Şairler Derneği’ne muharrir yazar olarak seçilmişse de derneğin kısa bir süre sonra kapanmasının ardından halk kütüphanesinin yayın sorumluluğu görevini üstlenmiştir. Haydarî’nin halk kütüphanesinde çalıştığı sürede öğrencilere verdiği dersler genç şairlerin yetiştiği bir okul vazifesi görmüştür. 2020 yılının Haziran ayında korona sebebiyle hayatını kaybeden Haydarî Vucûdî, Mevlana Celaleddin Rumi’nin şiirlerinden ilham alarak pek çok şiir yazmıştır. Şiirlerinden bazıları bestelenmiştir. Mevlana Dostları Derneği yardımcılığı, Afganistan Kültür Vakfı kurucu üyeliği ve Afgan Yazarlar Derneği başkanlığı gibi görevlerde bulunan Haydarî’nin yayımlanan eserlerinin yanı sıra makaleleri de bulunmaktadır. Kendisi yurtiçi ve yurtdışı seminerlere katılmış ve ödüller kazanmıştır.
Haydarî Vucûdî’nin Edebi Kişiliği
Haydarî Vucûdî’ye göre şiir irfan ile anlam kazanmaktadır. Şiirlerinde maneviyatın ve sûfî öğretinin öne çıktığı görülür. Kabil Halk Kütüphanesi’nde Mevlana ve bazı mistik edebiyat şairlerinin şiirlerini şerh etmiş, kendisi de bu doğrultuda şiirler yazmıştır. 1986 yılında Kabil’de ilk Mevlana Hânî’sini kuran Haydarî Vucûdî, burada talebelerine Mesnevi dersleri vermiştir. Mevlana’nın eserlerini “insan yetiştirme medresesi” olarak gören Haydarî’nin, Divan-i Haydarî Vucûdî adlı bir divanı da vardır. Şiirlerinde vahdet temasını sıkça işleyen ve insanın iç dünyasına yönelmesi gerektiğini yazan şair, fasih bir dil kullanarak kendine has bir üslup oluşturmuştur. Haydarî’nin şu sözleri onun, şiirini hangi değerler üzerine inşa ettiğinin göstergesidir:
Gerçek aşka ulaşmanın ilk merhalesi olarak insanı sevmeyi gören şairde, insan Mevlana’da olduğu gibi Allah’ın ruhunun bir parçasıdır. Şiirlerinde teşbih sanatını oldukça etkili kullanan yazarın sembolik bir anlatımı var. Şair, klasik edebiyatın gazel türünde de eserler yazmıştır. Felsefe, dil, şiir ve tasavvuf alanında çalışmalar yapan Haydarî, Afgan kültüründe derin bir etki bırakmıştır. Yazarın çalışmaları sadece Afganistan’ı değil dünyanın farklı ülkelerinde bulunan sûfî şiir severlerini de etkilemiştir. 24 Nisan 1999 tarihinde Kanada’nın Necour şehrinde “Şeb-i urs-u Haydarî” (Haydarî’nin Düğün Gecesi) adı altında bir program düzenlenmesi bunun bir örneğidir. Mevlana Kültür Evi merkezlerinde Haydarî’nin eserleri yâd edilmekte ve mirası sonraki nesillere aktarılmaya devam etmektedir.
İlmi ve Ameliyle Örnek Bir Şair
Haydarî, şiirlerinde çizdiği kâmil insan portresini evvela kendi yaşamaya çalışmış usta bir şairdir. 80 yaşına kadar Kabil Halk Kütüphanesi’nde çalışmalarını sürdüren şairin her yaştan ve alandan ziyaretçisi olmuştur. Yaşamıyla örnek bir Müslüman olan yazar, şairliğiyle de genç yazarlara öğretici ve ufuk açıcı bir yol göstermiştir. Şairin okuyanı tefekküre sevk eden ve kalpleri yumuşatan şiirlerinden birkaç örnekle bitirelim haberimizi.
Haydarî Vucûdî
Ben aşk dünyasında bir dünyayı seçmişim
Ruhun bedeninde yanmış bir canı seçmişim
Gözün ve gönlün cilvegâhında binlerce şevkle
Ben sevgiliye ve cevherine revan olmayı seçmişim
Ben dostun varlık âleminde kendim için
Hüsn-ü aşktan nam ve nişanı seçmişim.
Haydarî Vucûdî
Keşke göllerin sarhoş balıkları gibi
Senin gözünün kıyılarında yüzseydim.
Haydarî Vucûdî
Başıboş kasırga insanı rahatsız ediyor
Sokakta biri bunu biliyor
Sabahtan akşama kadar gezen gariban
Bir parça ekmek ümidiyle dikilmiş
Başsız bir söğüt ağacının yaprağı gibi titreyen vücudu
Tepsiyi başının üstüne koymuş
Damarlarında kanı donmuş
Söz söylemekten yorulmuş.
Haydarî Vucûdî
Kardeşlik yeri ve beraberlik zamanıdır,
Dünyada fazilet ölçüsü iyi iş yapmaktır.
Bizim iyiliklerimiz sonsuzdur
Yani, mana yönünden kararlı sûret gibi
Rol, umut ve sevgi insanlığın özüdür
Kararlılık, istikrar, ilim ve amel itibârın rengidir.