Ahmet Uysal ile Ortadoğu’yu Konuştuk
Ortadoğu araştırmaları konusunda kamuoyunun ve dış politika ile ilgilenen çevrelerin ihtiyaçlarına yanıt verebilmek amacıyla kurulan ORSAM (Ortadoğu Araştırma Merkezi)’den Prof. Dr. Ahmet Uysal ile olan röportajımızı sizler için hazırladık.
Öncelikle sizi ve ORSAM’ı tanıyabilir miyiz?
Prof. Dr. Ahmet Uysal, Arap Dünyası’nı ve bu bölgenin Türkiye ile ilişkilerini araştıran bir siyaset sosyoloğudur. 1972 Sakarya doğumlu olan Prof. Uysal, liseyi Sakarya’da tamamladıktan sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde Sosyoloji Bölümü’nü bitirmiştir. Lisansüstü eğitimi için ABD’ye giden Prof. Uysal, yüksek lisans ve doktora derecelerini Güney Illinois Üniversitesi’nde almıştır. Türkiye’ye döndükten sonra Dumlupınar ve Eskişehir Osmangazi Üniversitelerinde görev yapmıştır. Halen İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi olan Prof. Uysal, devrimden hemen önce Mısır’da yaşamış, Devrim Öncesi ve Sonrasında Mısır’da Türkiye İmajı adlı kitabı kaleme almıştır. Ayrıca, Toplumsal Hareketler Sosyolojisi başlıklı diğer bir kitabı da yayınlanmıştır.
ORSAM (Ortadoğu Araştırmaları Merkezi), Türkiye’de eksikliği hissedilen Ortadoğu araştırmaları konusunda kamuoyunun ve dış politika ile ilgilenen çevrelerin ihtiyaçlarına yanıt verebilmek amacıyla Ocak 2009 tarihinde kurulmuştur. ORSAM Ankara merkezli, tarafsız ve kâr amacı gütmeyen bir düşünce kuruluşudur.
Genel merkezi Ankara’dadır ve İstanbul’da şubesi vardır. ORSAM Ortadoğu ile ilgili bilgi kaynaklarını çeşitlendirmeyi ve bölge uzmanlarının düşüncelerini Türk akademik ve siyasi çevrelerine doğrudan yansıtabilmeyi hedeflemektedir. Ortadoğu ülkelerindeki devlet adamlarının, bürokratların, akademisyenlerin, stratejistlerin, gazetecilerin, işadamlarının ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin Türkiye’de konuk edilmesini kolaylaştırarak, yerel perspektiflerin gerek Türkiye gerek dünya kamuoyuyla paylaşılmasını sağlamaktadır. Özet olarak ORSAM, Ortadoğu üzerine araştırma, yayın ve eğitim faaliyetleri yapan bir düşünce kuruluşudur.
Ortadoğu kavramı kullanımı bize ne söyler? Neden hâlâ Ortadoğu diyoruz? Bugün Ortadoğu neresidir?
Ortadoğu kavramı İngilizce dilinde Middle East kullanımından harfi harfine tercüme edilmiş bir şekilde kullanılmaktadır. Nitekim bu kavramı ilk defa 1901 yılındı Amerika Birleşik Devletlerinin Deniz Kuvvetleri’nde görevli Amiral Alfred Thayer Mahan, Mısır’daki görevi suresinde dillendirmiştir ve 1902 yılında İngiliz dergisi National Review’da yayınlan The Persian Gulf and International Relations makalesinde de yazılı olarak beyan etmiştir. Söz konusu olan bu terim İngiliz diplomatları tarafından bir hayli beğeni toplamış ve 20. Yüzyılların başında Orient olarak bilenen coğrafyada Geniş Ortadoğu’da Afganistan, Arap Yarım Adası, Sudan, Mısır, Levant, Irak, İran ve Türkiye’yi kapsayacak şekilde kullanılmaktadır.
Ortadoğu terimi İngiliz parlamentolar içerisinde yaygın bir kullanım haline gelmiş ve kimi resmi yazışmalara ve belgelerde kayda geçmiştir. Nitekim günümüze kadar söz konusu olan bu bölgeye atfen Yakın Doğu ve Batı Asya gibi terimleri de kimi batılı enstitüleri tarafından kullanıldığı görülmektedir. Günümüze de ise hala Ortadoğu terimin kullanılması, Küreselleşmenin büyük etkisi olduğu söylenebilir, artık bir gelenek haline gelen terim kullanımı için bölge ülkelerinden ciddi bir itiraz gelse de kullanımı sürdürmüştür.
Bugün ise Ortadoğu denilen bölge Irak, Arap Yarımadası, Levant (Şam Vilayeti) ve Mısır’ı kapsamaktadır. Fakat farklı yorumlar ile kimi zaman bölgeye bütün Kuzey Afrika ülkeleri ve Sudan’ı dâhil edilmektedir, kimi zaman ise İran’ı kapsarken. Büyük Ortadoğu denildiğinde ise Afganistan’dan başlayıp Fas’a kadar uzanan bir bölgeden bahsedilmektedir. Araştırmacıların Ortadoğu denildiği takdirde tam olarak nereyi kapsadığı hakkında külli bir kanaat oluşmamıştır. Aslında kavram yabancı olsa da Ortadoğu denen bölge genel anlamda Osmanlı coğrafyasıdır.
Ortadoğu araştırmalarında geçmişten günümüze nasıl bir değişim ve gelişim söz konusu? Hem Türkiye hem de Dünya genelinde nasıl bir eğilim var?
Asya, Avrupa ve Afrika’nın kesiştiği bölge olan Ortadoğu, önemini her daim korumakta ve büyük güçlerin ilgilisini çekmektedir. Eskiden Ortadoğu çalışmalarına antropologlar, etnologlar ve alan çalışması yapan uzmanlar ilgi gösterirdi. Giderek daha teorik yaklaşımlar da görüyoruz. Türkiye’de derin bağlarımız olmasına rağmen, hatta bin yıldır bu bölgeyi yönetmemize rağmen, Ortadoğu ve bölgeyle ilgili çalışmalar son yüzyılda çok göz ardı edilmiştir. Gerek akademik camiada olsun gerekse düşünce kuruluşlarında olsun farklı alanlarda araştırma faaliyetlerini sürdürmektedirler. Akademik alanda bölgeye ilginin arttığını ve bu eksikliğin kapanmaya başladığını görüyoruz. ORSAM ve diğer düşünce kuruluşları da bölgeyle ilgili ciddi bilgi birikimi oluştururken, hala bölgede tanıyacağımız çok şey vardır. Kritik küresel gelişmelerin bölgeye yansıması da yeni analiz konuları getirmektedir.
Değişen enerji denkleminde Ortadoğu’da ne gibi inceleme alanları ortaya çıktı? Araştırmaya açık sahalar neler?
Enerji ve ticaret yolları Ortadoğu’nun en önemli iki avantajıdır ancak bu avantajlar büyük güçlerin buraya müdahalesini de çekmektedir. Enerjide geleneksel enerjinin (petrol ve gaz) geleceği ve yenilenebilir enerji konuları ve onunla ilgili ekonomik ve sosyal konular hala önemini korumaktadır. Ukrayna Savaşı’ndan sonra Rus petrol ve gazına karşı alternatif arayışında Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın enerji kaynakları çok kritik hale gelmiştir, Arap rejimleri de kendi önemini yeniden anlamış ve kendilerine güven gelmeye başlamıştır. Buna özgüven artışına önemli enerji sağlayıcı Azerbaycan’da rastlanmaktadır.
Ortadoğu uzmanı olmak isteyen bir araştırmacı global krizler ile farklılaşan paradigmaları Ortadoğu üzerinden nasıl okumalı?
Ortadoğu hem siyasal, hem kurumsal hem de kültürel perspektiflerden incelenebilir. Global krizler ve kazanılan ekstra gelirler, Ortadoğu’nun birçok ülkesinde ihtiyaç duyulan reformları geciktirebilir ve çapraşık ekonomik yapılan sürmesine hizmet edebilir. Böyle olunca da tam işlevsel ve başarılı ekonomik ve siyasi modellerin ortaya çıkması zordur. Arap Baharı’nın getirdiği değişim dalgasıyla da birleşince Ortadoğu’yu anlayacak disiplinler arası yaklaşımlar öne çıkmaktadır.
Ortadoğu dinamik ve sürekli değişime açık bir bölge. Bir uzman bu bölgeyi incelerken bu dinamik yapının avantajları ve dezavantajlarını ne şekilde değerlendirmeli?
Dinamik yapı, iç ve dış değişim faktörleriyle ilgilidir. Çünkü bir yandan şehirleşme, eğitimin artması, modernleşme, medya ve sosyal medyanın yaygınlaşması, küreselleşme, diğer yandan göç, dış müdahaleler ve iç siyasi çekişmeler sürekli değişmektedir. Bir örnek vermek gerekirse beş yıl önce Katar’a ambargo uygulayarak boğmaya çalışan bazı komşuları Dünya Kupası’nı Katar’ın başarıyla tamamlaması sonrasında onunla gurur duyduklarını gösterme yarışına girmişlerdir. Bunun uluslararası alanda Arap ve Müslüman imajını olumlu katkısını da kimlik ve kültür bağlamında görebiliriz.
Ortadoğu’daki devletler baz alındığında hem dil hem mezhep anlamında bir çeşitlilik söz konusu. Bu bağlamda bir uzman hangi dilleri bilmeli ve kaynak taramasında objektiflik kıstasını neye göre belirlemeli?
Ortadoğu’nun en önemli dili Arapça’dır ve yaklaşık 300 milyonun kullandığı dil dünyada da önemli diller arasındadır. Yine Farsça ve biraz da İbrani’ce, bölgenin iki önemli ülkesi İran ve İsrail’i anlamaya fayda sağlayacaktır. Ancak bölgeyi araştırmak isteyen birisi Arapça’yı öğrenmeden diğer dillere geçmemelidir.
Ortadoğu üzerine uzmanlaşmak isteyen gençler neler okumalı, neleri bilmeli ve öğrenmeli, kendine ne gibi becerileri kazandırmalı?
Ortadoğu’yu yakından tanımak isteyen gençler bölgeyi ve insanının öncelikle sevmeli. Avrupalılar gibi tepeden bakmamalıdır. Selçuklular, Memlüklüler ve Osmanlılara kadar bölgeyi bin yıldır Türklerin yönettiğini ve Arap, Kürt ve Fars bölge halklarıyla bu sürede kardeşçe yaşadığımızı unutmasınlar. Tabii ki Ortadoğu çalışmaları Batı’da hala daha ileride çünkü çok kaynak ayırıyorlar ama artık bu oriyantalist yaklaşım değişmeye başlamıştır. Batılı kaynakları bilgi sahibi olmak için okumalıyız ama yorumu kendimiz yapmalıyız. Batılılar her zaman bölge halkının suçlamayı tercih ederler ama sorunların esas kaynağı Batı sömürgesinin bıraktığı mirastır, bugün de müdahaleleri devam etmektedir. Kaynak olarak bölge uzmanlarının (özellikle Arap kaynaklarının) yazdıklarını da okumak gerekir.
Genç uzmanların yetiştirilmesi anlamında siz ne gibi faaliyetler yapıyorsunuz? Kendisini geliştirmek ve Ortadoğu üzerine uzmanlaşmak isteyen gençlere Orsam neler sunuyor?
ORSAM olarak sertifikalı veya sertifikasız birçok eğitim faaliyeti yapmaktayız. Normal sömestrlerde detaylı Ortadoğu seminerleri yanında, daha yoğun yaz ve kış okulları düzenlemekteyiz. Önemli gelişmeler olduğunda paneller ve çalıştaylar düzenlemekteyiz ve programlarımız çoğu zaman gençlere ve ilgililere açıktır. Ayrıca güncel ve akademik iki dergimiz bu bilgileri ilgilileriyle buluşturmaktadır.
Son olarak genç araştırmacılara bir mesaj verecek olsaydınız ne söylemek, hangi tavsiyeleri vermek isterdiniz?
Ortadoğu denen bölge bizim bölgemizdir ve Osmanlı mirasının hala çok canlı olduğu bölgedir. Osmanlı’yı yıkmak için kullandıkları söylem Şark Meselesi / Doğu Sorunu, Osmanlı yıkıldıktan sonra Ortadoğu olmuştur. Gücümüz de esas olarak bu bölgedeki gücümüzle bağlantılı olacaktır çünkü dünyanın gözü buradadır. Bölge halkları kardeşimiz olduğu gibi Irak, Suriye, Filistin, Mısır, Libya ve Cezayir’de çok ciddi sayıda Türkler de yaşamaktadır. Zamanla Araplaşsalar Türk olduklarını bilmekte ve diğer halk gibi Türkiye’ye lider olarak bakmaktadırlar. Tabiri caizse Türkiye bölgenin kaptanı olacaksa oynadığı takımı tanımak zorundadır. Misakı Milli’de belirtildiği gibi bölge halklarının bağımsız olması ve yeninden güçlü işbirliği için ciddi zemin olduğunu sürekli aklımızda tutmalıyız.
Öylesine biri