Anzak Günü ve Çanakkale Savaşı
Her yıl Avustralya’da 25 Nisan tarihinde Anzak Günü dolayısıyla kutlamalar yapılmaktadır. Hazırlıklara erkenden başlanır. Eskiden böyle değildi; Avustralya’nın milli günleri hiçbir zaman manasına yakışır şekilde, hakkıyla kutlanmazdı. Özellikle 1970’li yıllarda Anzak Günü adeta günlerden bir gün olarak geçiştirilirdi. 25 Nisan tarihleri tatil yapmak için bir fırsat olarak değerlendirilirdi. Yine aynı yıllarda daha çok ‘barbekü günü’ olarak bilinen 26 Ocak Australia Day resmi tatil günü ise hepten hüsranla geçer ve yaz tatillerinin devam etmekte olduğu günler arasında olduğundan esamesi bile okunmazdı.
Şimdi devran değişti ve son yıllarda Avustralya’da milliyetçi bir ruh şahlandı. Birkaç seneden beri Anzak ve Australia Day gibi tatil günleri, kamuoyunda nispeten itibar kazandı.
Anzak Günü ve Şafak Ayini
Anzak’a karşı duyulan ilgi ve duyarlılık özellikle 1990 yılından sonra arttı. O yıl Hawke Hükümeti Qantas’a ait bir Jumbo jet uçağını hastaneye çevirdi. Hayatta olan 102 kadar Anzak gazisi o uçakla Gelibolu Çıkarması‘nın 75. yılında Çanakkale’ye ziyaret için götürüldü. 75 yıl önce Çanakkale’ye asker olarak gidenler orada çarpıştıkları Mehmetçik’le bu kez farklı bir ortamda buluştu. Birbirlerine karşı kurşun yağdıranlar 75 yıl sonra samimi bir ortamda bir araya gelmiş oldu. O ziyaret programında çok duygulu anlar yaşandı.
Şimdi aradan yıllar geçti. Çanakkale Savaşı‘nın 100. yılı çoktan kutlandı. Türkiye’de Çanakkale Savaşı daha çok 1915’teki 18 Mart Deniz Zaferi münasebetiyle kutlanmaktadır. Avustralya, Yeni Zelanda ve müttefikleri ise karaya çıkarmanın yapıldığı 25 Nisan gününü kutlamaktadır. Belli ki müttefikler, haklı olarak, 18 Mart’ta hezimetle sonuçlanan hüsranı anmak istememektedirler.
Özellikle 1990 yılından bu yana her yıl binlerce Anzak torunu 25 Nisan törenleri münasebetiyle Çanakkale’ye akın etmektedir. Anzak Koy‘da her yıl Şafak Ayini yapılmaktadır. Bu törenlere Avustralya ve Yeni Zelandalı üst düzey devlet adamları katılmaktadır. Bunlar yılına göre genel vali, başbakan, dışişleri bakanı veya savunma bakanı seviyesinde olmaktadır. Sadece bu nedenle son yıllarda Avustralya ve Yeni Zelanda’dan ondan fazla başbakan ve genel vali Türkiye’ye resmi ziyarette bulunmuştur. 25 Nisan törenleri münasebetiyle Türkiye’den ise Avustralya’ya pek resmi ziyaret olmamaktadır. Halbuki Anzak Günü, Türkiye’nin her iki ülkeyle olan dostluk ve ticari ilişkilerinin güçlendirilmesi yönünde çok önemli bir fırsat imkanı sunmaktadır. Oldukça uzak bir mesafe dolayısıyla her yıl başbakan veya cumhurbaşkanı düzeyinde bir ziyaret beklenemez belki ancak Türkiye hiç olmazsa bakanlık düzeyinde temsil edilebilir.
Savaşın Türkiye ve Avustralya’ya Mirası
Her iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi için başka etkinlikler de yapılabilir. Avustralya’daki orta dereceli okullardan öğrencilerin Çanakkale’deki törenlere katılması sağlanabilir. Sponsorluk noktasında iş adamları ön ayak olabilir. Bu, Avustralya’daki öğrencilerin Türkleri ve Türkiye’yi tanımaları bakımından güzel bir fırsattır.
Avustralya’da yaşamakta olan Türk kökenli kuşakların izin için Türkiye’ye gittiklerinde Çanakkale’ye ziyarette bulunmaları, Türk hükümetince teşvik edilebilir. Zira her yıl nisan ayında Anzak Günü kutlamaları münasebetiyle okullarda Gelibolu ve Çanakkale ders olarak okutulmaktadır. Türk çocuklarının o bölgeyi tanımaları bu nedenle önemlidir. Çanakkale hem tarih hem de doğal güzellikleriyle zengin olan bir mevkidir.
Savaşı dostluk nedeni olarak değerlendirebilen milletler nadirdir. Bunu Türkler ve Avustralyalılar başarmıştır. Yıllardır binlerce Avustralyalı ve Yeni Zelandalı Anzak torunu Çanakkale’deki 25 Nisan Şafak Ayini’ne katılmaktadır. Halbuki Avustralya, Türklerden başka millet ve Türkiye’den başka devletlerle de savaşlarda bulunmuştur. Avustralyalıların, 10 bin kadar insanıyla gidip Japon topraklarında şafak ayini yapmaları imkansızdır. Keza 10 bin kadar Japon’un gelip Darwin’de İkinci Dünya Savaşı sırasında ölen Japon askerler için dini bir ayinde bulunmaları imkânsızdır. Avustralya kamuoyunun buna rıza göstermesi mümkün değildir.
Çanakkale Savaşı’nı Avustralyalılardan Öğrendik
Birinci neslin çocukları olarak biz Anzak’ı ve Çanakkale Savaşı’nı Avustralya’ya geldikten sonra öğrendik. 1970’li yılların başları Avustralya’da hippi kültürünün yaygın olduğu yıllardı. Öğretmenlerin önemli bir kısmı Beatles ve Rolling Stones gibi müzik gruplarının hayranıydı. O yıllarda öğretmenlerin birçoğu saçlı ve sakallıydı. Vietnam Savaşı sürdüğü halde öğretmenler açıkça savaş karşıtlığı yapmaktaydı.
1972 yılında Fitzroy’daki apartmanlarda yaşamakta olan Türk çocukları olarak birçoğumuz Collingwood’daki ilkokula gidiyorduk. O yıl 25 Nisan kutlamaları münasebetiyle öğrenciler olarak okulun avlusunda içtima yaptık. Müdür öğrencilere yaptığı konuşmasında savaştan bahsetti. Savaşın iyi bir şey olmadığını vurguladı.
O gün Çanakkale Savaşı gazisi olan bir Avustralyalı bize Anzak ve savaş hakkında bir konuşma yaptı. Adam çok yaşlıydı. Üzerinde bir ceket ve başında da bir fötr vardı. Konuşmasında Türklerden bahsetti. Bunu duyunca hayret ettik. Birçoğumuz Avustralyalılarla savaş ettiğimizi ilk defa duyuyorduk.
Halo Halo Halo Halo
Adam Türk askerleri hakkında çok güzel şeyler anlattı. Türklerin çok cesur olduklarını belirtti. Savaş sırasında, siperlerin birbirlerine çok yakın oluşu hasebiyle şakalaştıklarından, ateşkeslerde birbirlerine sigara ve yiyecek ikram ettiklerinden bahsetti. Çocuklar olarak savaşta böyle şeylerin olabileceğini hayal edemiyorduk. Zira televizyonda oynanan savaş filmlerinde adamın anlattığına benzer manzaralar yoktu.
Adamın konuşması bitince müdür okulda bulunan benim de dahil olduğum Türk öğrencilerinden bazılarını adamın yanına götürdü. Bizi tanıtırken “Bunlar Türkiye’den yeni gelen öğrencilerimiz.” dedi. Yaşlı ve fötrlü adam bize sıcak davrandı. Bizi gördüğü için sevindiğini söyledi. Sonra Çanakkale Savaşı’yla ilgili başka anılarını anlattı.
Orada öyle bir şey anlattı ki manasını ancak yıllar sonra anlayabildik. Adam savaştaki hücum anını anlatırken “Türkler üzerimize gelirken “halo halo halo halo” diyerek geliyorlardı.” dedi. Bunu duyunca şaşırdım ve hiçbir mana veremedim. Ölmeye ve öldürmeye gelen bir asker düşmana neden “halo” diye seslenir diye düşündüm. Anlamsız bulduğum için bunu yıllarca kimseye söylemedim. “Ya ben adamı yanlış anladım ya da adam Türk askerlerini yanlış anladı.” diye düşündüm. Fakat sonraki yıllarda adamın neler anlatmak istediğini nihayetinde anladım.
Kader Çanakkale’de Avustralyalı ve Türk askerlerini ölmek ve öldürmek için karşı karşıya getirdi. Kaderin cilvesine bakınız ki bu sefer iki milletin yeni kuşakları aynı ülkede bir arada mutlu ve huzurlu bir şekilde hayat sürdürmektedir.