Ramazan Yazıları

Bi’ Ramazan Hatırası

Ömrü boyunca İslamiyet için çalışan, yanlış Batılılaşmanın genç nesillere verdiği ve vermeye devam ettiği zararlarla mücadele etmekten asla geri durmayan; tarihini unutarak, İslamiyet’ten uzaklaşıp, değerlerine yabancılaşan milletin acısını her daim yüreğinde hisseden bir şahsiyet olan Ali Ulvi Kurucu’nun hayatını daha önce sizlere sunmuştuk. Bu yazımızda da Ali Ulvi’nin Hatıralar kitabında geçen tatlı bir Ramazan hatırasını sizlerle paylaşmak istiyoruz.

1947 yılı ağustos ayında bir Ramazan günüydü. Öğle namazını Harem-i Şerif’te kılıp eve gelen Ali Ulvi istirahat için hazırlanırken annesi seslenir: “Oğlum, akşama pilav yapacağım komşu bakkaldan pirinç alıver. Namazdan önce sana söylemeyi unutmuşum.” Daha namaza gitmeden evvel annesine bir ihtiyacın olup olmadığını soran Ali Ulvi’ye, bir ihtiyacın olmadığı söylenmiştir. Ancak şimdi tam dinleneceği sırada dışarıda sıcaklık elli dereceyken hem de bir sam rüzgârı esiyorken dışarı yeniden çıkması istenmektedir. Canının sıkıldığını ama sesini çıkarmadığını söyleyen Ali Ulvi yeniden üzerini giyinir ve bakkala doğru yola koyulur. Mahallenin bakkalı yaşlı muhterem bir zat olan güler yüzlü, hayır sözlü Abdülhadi amca idi.

güneş

Bakkalın kapısı önüne varan Ali Ulvi, Abdulhadi amcayı kapısının üzerine bir zincir asmış, o zincire tutunmuş, ayakta duruyorken görür. Hem dükkânda bulunduğunu gösteriyor, hem de gelen müşterileri karşılıyordur. Yaklaşan Ali Ulvi, Abdulhadi amcanın bir taraftan da Subhânallahi ve’l-hamdulillâhi ve lâilâhe illâllâhu vallâhu ekber tesbihini zikrettiğini duyar. Ali Ulvi Kurucu o anları şöyle anlatmaktadır: “Kendisine selam verdim. Selâmımı aldıktan sonra bana ilk sözü şu oldu: “İster misin, Allah sana da cennette bir bahçe diksin?”

Hayırdır inşallah, Abdulhadi Amca!” dedim

“Oğlum, Efendimiz aleyhisselam şöyle bir müjde verir:

Cenab-ı Hak, bir defa subhânallahi ve’l-hamdulillâhi ve lâilâhe illâllâhu vallâhu ekber diyen kuluma, ben cennette bir ağaç dikerim. Cennete geldiğinde, cemalimle müşerref olacağı, mükâfatını alacağı, rahmetimi göreceği gün, bir de bahçesi olacaktır.

Abdulhadi amca sonra sözlerine şöyle devam etti: “Gerçi sen bilirsin bunu ya, ben hatırlatmak için söylüyorum oğlum. Hele Ramazan ayında yapılan tesbihlerin daha çok tesiri oluyor. Gerçi sen hafızsın Kur’an-ı Kerim okursun, virdin (rutin haline getirilen devamlı olarak çekilen zikir) de vardır ama onları bitirince, bu tesbihe devam et, bu tesbih çok faydalıdır. Bir de Efendimiz aleyhisselama salâvatı unutma. Tesellin bu olsun, zikrin de bu olsun, fikrin de bu olsun…”

Fakat Din Daha Kuvvetlidir

Konuşmalarının ardından bir süre orada oturan Ali Ulvi, validesinin pirinç istediğini söylemiş, Abdulhadi amca da pirinci hazırlamaya koyulmuştur. Tam o sırada Ali Ulvi’nin ağzından gayri ihtiyarî “Bugün hava biraz sıcak değil mi?” sözleri çıkmıştır. Sözü duyan Abdulhadi amca ise bu söze karşılık şöyle cevap verir: “Evet, sıcaktır ey oğlum. Fakat din ondan daha kuvvetlidir.”

Eve gelince aralarında geçen konuşmayı annesine anlatan Ali Ulvi, annesinin son gününe kadar sık sık: “Oğlum Abdulhadi amcanın da dediği gibi ed-dîn kaviy, din daha kuvvetlidir…” dediğini söyler. Bu hatırasının gönlünde ayrı bir yerinin olduğunu söyleyen Ali Ulvi yeni bir bakış açısı kazandığını diler getirir.

Kaynakça

  1. Ali Ulvi Kurucu Hatıralar-3, M. Ertuğrul Düzdağ, MED Kitap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu