Çocuk Köşesi

Din Eğitiminde Doğru Bilinen Yanlışlar

Peygamberimiz (sav): “Çocuğa güzel bir isim verilmesi ve onun edebinin güzelleşmesi, çocuğun anne babasının üzerindeki haklarından biridir.” (İbni Mace, Edeb,3) hadisinde anne-babanın sorumluluğunu yerine getirmek, kulaktan dolma bilgileri silmek ve dinimizin oturuşumuzdan kalkışımıza kadar her alanda incelikler abidesi olduğunu bir kez daha hatırlatmak maksadıyla din eğitiminde doğru bilinen yanlışları sizler için derledik.

Din Eğitiminde ‘Sen Daha Anlamazsın, Senin Aklın Ermez, Haşaaa…’ Şeklinde Erteleyici Cevaplar Vermek

Din Egitiminde ‘Sen Daha Anlamazsin Senin Aklin Ermez Hasaaa… Seklinde Erteleyici Cevaplar Vermek

Ebeveynler, Allah ile ilgili sorular karşısında kendilerini çaresiz hissedebilir. Bilgi eksikliklerinin üstünü örtmek için böyle erteleyici cevaplara sığınabilir. Önemli olan burada nasıl cevap vereceğimizi düşünmeden önce çocuğun sorularına, ilk dişini çıkarttığında verdiğimiz tepki kadar kıymet vermeli ve takdir etmeliyiz. Belki de bu sorular, Rabbimizin minicik çocukların elleriyle, akıl ve kalbimizin kapısına kadar bıraktığı Allah’ı bilme macerasının çıkış biletidir. Eğer bir çocuk bu çıkış biletiyle ilgili bir soru sorduğunda çocuğun yaş ve gelişim özelliklerine uygun bir cevap verirsek bu cevabı anlayabileceğini aklımızdan çıkarmayalım. Nitekim bu doğrultuda Peygamberimizin (s.a.v.) İnsanlara akıllarının alacağı kadar konuşulmasını ve herkese derecesine göre davranılmasını (Ebu Davut, Edeb, 22) konu eden hadislerini düstur ederek açık ve net cevaplar vermeliyiz.[1]

Herhangi Bir Kriz Durumundaki Sorulara Allah Kavramını Merkeze Alarak Cevap Vermek

Baba ve oglu

Soru cevaplandırılmadan önce sorunun altında yatan sebepler araştırılmalı. Aksi takdirde hemen cevaplamak, çocuğu yanlış anlamaya sevk edeceğinden Allah (c.c.) ile arasındaki bağı güçlendirmek yerine onunla arasına set çekmiş oluruz. Örneğin; yeni kardeşi olan bir çocuk, biricik annesini paylaşamadığından dolayı kardeş kıskançlığı dönemine girer. Çocuğun bu kriz döneminde “Bu kardeş nerden geldi?” sorusuna karşılık “Bu bebeği Allah bize verdi.” diye cevaplandırmamız çocuğun zihninde, Allah’ın bu kardeşi göndermekle kendi mutluluğunu bozduğuna dair bir düşünce filizlendirecektir. Bunun yanı sıra, endişe ve huzursuzlukların kaynağını Allah olarak bilmesine yol açacaktır.[2]

‘Melekler Kız Mı Erkek Mi?’ Şeklinde Saçma Görünen Sorular

Herhangi Bir Kriz Durumundaki Sorulara Allah Kavramini Merkeze Alarak Cevap Verme 1

Öncelikle bazı soruların net cevabı vardır; bu cevap ya aktır ya da karadır, üçüncü cevaba yer yoktur. Bundan dolayı saçma sorular ayıklanarak soruların doğru cevaba ulaştıracak doğru sorular olduğundan emin olmalıyız. Misal; taşlar otla mı, et ile mi beslenir diye sorsam sizinle kafa bulduğumu zannederseniz ki beyin hücreleriniz siz istemeseniz bile bu sorunun saçma bir soru olduğuna iman eder. Dolayısıyla bu soru ister istemez bizlere iki seçenek sunduğundan dolayı doğru cevaba ulaşamayız.[3] Yukarıdaki melek sorusu da bu biçimde olduğu için yanlış soru olarak değerlendirebilir. Ancak çocuklardan bu tarz soru geldiğinde görmezden gelmeyip meleklerin insanlar gibi cinsiyeti olmadığını çocukların yaş ve gelişim özelliklerine uygun kısa ve net bir açıklama ile cevaplamalı. Aksi takdirde onların meraklarını köreltirsek gelecek diğer soruların kapısını kapatmış oluruz.

Din Eğitimini, Ortaokul Din Kültürü Dersini Alana Kadar Ertelemek

Baba ve Kizi

Yaş bir ağacın şekil alması kolaydır. Ancak kuruduktan sonra ağaca yaklaşıp şekil vermek şöyle dursun, ufak bir dokunuşta elimizde kırılabilir. Bundan dolayı ağaç yaşken eğilir düsturuyla erken verilen eğitimin öneminden bahsedebiliriz. Bu bağlamda hatırlarsak küçükken ezberlediğimiz sureler, öğrendiğimiz adaplar; ruhumuzda öyle sağlam ve derin etkiler bırakır ki onları beynimizden söküp atmak zorlaşır.[4] Aynı zamanda bu verilen erken eğitim; her çocuğun ilgi, istek, merak ve yaş gelişim özellikleri farklı olacağından çocukların hazır bulunuşluğuna göre yol almalıyız. Aksi takdirde hazır bulunuşluk gözlenmeden verilen eğitim; çocuktaki ilgi ve kabiliyeti köreltebilir.

Din Eğitiminde “Allah Cehennemine Atar, Taş Yapar, Çarpar…” Gibi Korkutucu Öğelere Yer Vermek

Din Egitiminde Allah Cehennemine Atar Tas Yapar Carpar… Gibi Korkutucu Ogelere Yer Vermek

Yapılan araştırmalarda çocuklarda rastlanılan korkuların %90’ı hatalı ya da yanlış eğitimden kaynaklanmaktadır. Çocuk, bu hatalı telkinler ile herhangi bir şeyi sevebilir ya da korkabilir. Her şeyden önce çocuğun kalbini kazanarak ondaki güven, ümit ve bağlanma duygularını geliştirecek bir anlayışta din eğitimi olmalı.[5] Nitekim bu hususta “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” (Buhari, İlim, 11) hadisi şerifi yolumuzun aydınlatıcısı olmalı. Şu da unutulmamalı ki Peygamberimiz (s.a.v.) “Üç kişiden kalem kaldırılmıştır (hesap, ceza yoktur); uyanana kadar uyuyandan, aklı yerine gelene kadar deliden, ergenliğe erene kadar çocuktan.” (Ebu Davut: 16; Tirmizi: 1) bu hadisten yola çıkarak, rahmet nazarıyla bakan Allah (c.c.), -korkutucu öğelere boğduğumuz- çocukları mesul tutmaz, cehennemine atmaz vesselam.

“Anneni Üzersen Allah Seni Sevmez, Babanın Sözünü Dinlemezsen Allah Seni Taş Yapar” Gibi Söylemlerle Din Eğitiminde Allah’ı Disiplin Aracı Olarak Kullanmak

Din Egitimini Ortaokul Din Kulturu Dersini Alana Kadar Ertelemek

Çocuk üzerinde otorite kuramamış ebeveynler, kestirme yol diye düşündükleri bir o kadar da dikenli ve taşlı bir yolu seçerler. Bugün Allah’tan (c.c.) korkutmak hatasına düştüğümüz bu çocuklar, o korktukları ve (haşa) zalim gördükleri Allah’ın (c.c.) olmadığı bir yere kaçacaklardır. Hâlbuki bunalıp dara düştüğünde; O’ndan kaçacakları delik aramak yerine, O’na sığınacakları şefkat ve merhamet yurdu olan Allah’ı (c.c.) sevdirmeliyiz. Bu bağlamda Kur’an-ı Kerim’in yapraklarını çevirdiğimizde Allah’ın (c.c.) hiçbir mecburiyeti yokken besmeleyi 114 yerde zikrettiğini görürüz. Kendi kuluna sonsuz merhametini defalarca hatırlatırken bizler neden yavrularımıza kötücül düşüncelerin barınağı olan bir Allah’ı (c.c.) hatırlatalım? [6]

Camide İstenmeyen Hareketlerde Bulunan Çocukları Azarlamak Ve Kötü Söylemlerde Bulunmak

Cocuk Namaz

Din eğitiminde şekli önceleyen ebeveynler; çocuk namazda kolunu doğru yere koymadı diye, en ufak gürültü yaptı diye çocukların gülen suratını düşürecek olumsuz hareketlerde bulunarak çocuğun camiden uzaklaşmasına hatta dinden soğumasına yol açabilir. Bu bağlamda yaşanmış bir örneğe yönümüzü çevirelim. Cem Karaca 7 yaşlarındayken bir gün camiye gitmiş ve dizinde problem olduğu için ayağını yere uzatmış. Birden yaşlı bir adamın ayağıyla, ayağına vurmasıyla irkilmiş. ‘Utanmıyor musun Allah’ın (c.c.) evinde ayağını uzatmaya, kalk!’ diye sözlere muhatap olan Cem Karaca, oturduğu yerden kalkmış ve ancak 70 yıl sonra camiye dönebilmiş. Şekli önceleyen Müslümanlar olarak şuuru ve manayı perdelediğimiz müddetçe çocukların gönlüne camiyi sokmadan çocuklara camiyi asla sevdiremeyiz.[7]

“Kızını Dövmeyen Dizini Döver, Dayak Cennetten Çıktı.” Gibi Cezaya Dayalı İnanışlar

Baba ve Kizlari

Bizim kültürümüze de sızmış olan İsrailiyat kökenli bu inanışın temelinde, çocuk dünyaya günahkâr olarak geldiği için –masum- çocuğun bedel ödemesi gerektiğine inanılır. Bu bedel ise eli sopalı bir eğitimden geçer. Bu noktada hayatı boyunca bırakın bir çocuğu dövmeyi, kaşlarını bile çatmadan merhamet merkezli eğitimiyle doğru model olan Allah Resulünün (s.a.v.) bir hadisinde ‘çocukları dövmek’ şeklinde anlaşılan ifade aslında çeşitli metot ve usuller kullanarak namazın kılınmasıdır.[8]

Her İbadeti Yaptırırken Vaatte Ve Rüşvette Bulunmak

Cocuk ve Hediye

“Orucunu tutarsan akşam sana pasta yaparım” şeklinde önceden ödüller vaat etmek yerine bu sözü söylemeden çocukları gün boyunca desteklemek ve akşama bir sürpriz yapmak çocuğu doğru yönde teşvik eder. Başka bir örnekte ise her namaz kıldığında çikolata\para verme durumu ödülün rüşvete dönüşme riskini taşır. Ebeveynin parası kalmadığında çocuğa namaz kılmama hakkını vermiş olur. Bu ödülün davranışın sonrasında her defa verilmesi yerine belirsiz zaman ve aralıklarda verilmesi çok daha uygun olur. [9]

Peygamberlerin Yaşamlarını Doğumdan Ölüme Kadar Ayrıntılarıyla Anlatmak

Kiz Kardesler

Öncelikle kronolojik olarak her şeyi bir bütün halinde anlatmak zorunda değiliz. Nitekim Peygamberimiz’in  (s.a.v.) buluğ çağına erinceye kadar çocuk olanlardan kalem kaldırdığına dair bir hadisini göz önünde bulundurduğumuzda, çocuk mükellef olmazken neden peygamber kıssalarının tümünü anlatalım? Mesela; Hz. Yusuf (a.s.) kıssasını anlatırken kuyuya atılma ve Züleyha hadisesini bilmek; 6 yaşındaki bir çocuğa ne katacak? Aksine çocuğun kaldıramayacağı fazladan soyut kavramlar yüklediğimizden çocuk zihninde “Demek ki benim kardeşlerimi kıskanmam çok normal. Öyleyse ben de kıskançlıktan dolayı kuyuya at\ıl\abilirim. Ama kuyu yoksa fırın, dolap var oraya tık\ıl\abilirim” diye tahayyül edebilir. Bunun yerine “Hz. Yusuf’un (a.s.) başından geçen bir olayı anlatayım mı?” diye başlanabilir. Yani yapboz yaparken nasıl ki sıraya takılmadan kolayımıza gelen yerden başlıyorsak, bizler de kıssaları anlatırken çocuğun hazırbulunuşluğunu dikkate alarak yapbozları zaman içerisinde bitireceğimiz düşüncesiyle kıssaların o an yalnızca bir kesitini anlatabiliriz.[10]

Kaynak

  • [1] Hatice Kübra Tongar, Korkutarak Değil Sevdirerek Din Eğitimi,  s.108)
  • [2] Prof. Dr. M. Emin ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım? s. 107,
  • [3] Özkan öze, Çocuklar Allah’ı Sorduğunda, s. 53
  • [4] Prof. Dr. M. Emin ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım? s. 20
  • [5] Mehmet emin ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım? s. 54, 104
  • [6] Hatice Kübra Tongar, Korkutarak Değil Sevdirerek Din Eğitimi, s. 45, 13
  • [7] Hatice Kübra Tongar, Korkutarak Değil Sevdirerek Din Eğitimi, s. 31
  • [8] Hatice Kübra Tongar, Korkutarak Değil Sevdirerek Din Eğitimi, s. 61-62
  • [9] Hatice Kübra Tongar, Korkutarak Değil Sevdirerek Din Eğitimi, s. 65
  • [10] Merve Gülcemal, Peygamber Kıssaları Atölyesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu