Endülüs’te Eğitim
Endülüs’te eğitimi ele alacağımız bu yazımızda Endülüs’teki eğitim aşamalarından, eğitimcilerden ve eğitim kurumlarından bahsedeceğiz. Ayrıca Endülüs’te devletin eğitimle ilişkisini inceleyecek ve okuryazarlık seviyesine değineceğiz. Son olarak Endülüs’teki kitap sevgisine ve kütüphanelere yer vereceğiz.
Endülüs’ün büyük bir medeniyet haline gelmesindeki en büyük etki şüphesiz eğitim ve öğretim hayatının gelişmiş olmasıdır. Neredeyse her alanda çağını aşan Endülüs medeniyetinde ilme verilen önem eğitime dair faaliyetlerin gelişmesini sağlamış ve onu çok önemli bir seviyeye taşımıştır. Doğu İslam beldelerindeki eğitim öğretim faaliyetlerini takip ederek Endülüs’te uygulayan Müslümanlar kendilerine özgü bir eğitim anlayışı geliştirmişlerdir.
Endülüs’te Eğitim Aşamaları
Endülüs’te eğitim faaliyetleri üç aşamada gerçekleşmekteydi. Bunlar, okuma-yazmanın öğretildiği ve eğitimin temelinin atıldığı ilköğretim dönemi; dini ve beşerî ilimlerin temel düzeyde öğretildiği ortaöğretim dönemi; bir veya birkaç alanda uzmanlaşmanın sağladığı yükseköğretim dönemi olarak ayrılmıştır.
Eğitimin ilk merhalesi yani ilköğretim yedi-sekiz yıllık bir dönemi kapsamaktaydı. İlköğretime altı-yedi yaşlarında başlayan çocuklara okul öncesi eğitimi ailesi vermekteydi. Okul öncesi eğitimde en önemli rol babaya düşmekteydi. Bu dönemde çocuğa sayı sayma gibi temel beceriler kazandırılırdı.
Çocuk ilköğretime başladığında ise diğer İslam beldelerinde olduğu gibi dini bilincin gelişmesi ve okuma becerisi kazanması için Kuran’ı Kerim dersi alırdı. Fakat Endülüs’te diğer İslam beldelerinden farklı olarak Kuran’ı Kerim dersinin yanı sıra Arapça okuma-yazma ve gramer öğretilirdi. Üstelik kompozisyon ve güzel yazı (hüsnü hat) dersi de verilir hatta bazı kısa şiirler ezberletilirdi. Daha eğitim hayatının ilk başlarında dil eğitimine bu denli önem verilmesi neticesinde Endülüslüler diğer bölgelerdeki Müslümanlara kıyasla dili daha iyi kullanır hale gelmiş ve kendilerine özgü bir yazı stili geliştirmişlerdir.
Eğitimin bu merhalesinde mekân olarak mescitler, mektepler ve muallimlerin evleri kullanılırdı. Şayet özel bir eğitim olursa öğrencinin kendi evinde de kullanılabilirdi. Öğrencilere bu aşamada eğitim veren kimselere müeddib veya muallim denmekteydi.
Eğitimin ikinci merhalesi olan ortaöğretimde ilk merhaleyi tamamlayan öğrenciler ilim halkalarına katılırlardı. Bu ilim halkaları genellikle mescit ve camilerde kimi zaman da şeyh denilen öğretmenin evinde teşekkül ederdi. Bu halkalarda dini ilimlerden kıraat, tefsir, hadis, fıkıh; sosyal bilimlerden dil, edebiyat, tarih, coğrafya, felsefe; diğer bilimlerden ise astronomi, matematik ve tıp yer alırdı. Bir halkada bu ilimlerden bir veya birkaç tanesi bir arada öğretilirdi. Öğrenci ise bu halkalardan dilediğine katılabilirdi. Bu aşamada öğrencinin aldığı eğitime ve yeterliliğine bakılarak bir sonraki merhaleye geçişine karar verilir ve mezun edilirdi. Yaş açısından ise öğrenciler on üç-on dört yaşlarında mezun olurlardı.
Eğitimin üçüncü merhalesinde ise rahalâtu’l-ilm denilen ilim yolculukları yapılırdı. Öğrencinin uzmanlaşmak istediği alanda en iyi eğitimi alabileceği alimin olduğu ilim merkezine giderdi. Günümüzdeki yüksek lisans ve doktora eğitimine denk olabilecek bu ilim yolculukları ülke içinde ve dışında yapılırdı.
Ülke içinde Kurtuba, İşbiliye, Tuleytula, Sarakusta, Meriyye, Batalyevs ve Gırnata şehirleri ilim merkezleriydi. Ülke dışında ise Kahire, Bağdat, Mekke, Medine, Şam, Basra ve Kayrevan Endülüslülerin ilim yolculukları yaptıkları merkezlerdi. Bu ilim yolculukları hem Doğu İslam alemindeki ilmi birikimlerin Endülüs’e taşınmasında hem de Endülüs’teki birikimlerin ülke dışına özellikle de Orta Çağ Avrupa’sına aktarılmasına olanak sağladığı için eğitim tarihinde oldukça önemli görülmektedir.
Endülüs’te Eğitim Kurumları
Endülüs’teki eğitim kurumları Doğu İslam alemindeki eğitim kurumlarıyla bazı küçük farklılıklar dışında benzerdi. Endülüs’te başlıca eğitim kurumları menzil (ev), mektep, medrese, mescit/cami, kütüphane, ilim meclisleri, ribatlar ve zaviyeler idi.
Menziller (ev), eğitimin ilk başladığı mekânlardır. Çocuk ilk eğitimini kendi evinde babasından veya ilimle meşgul olan bir büyüğünden almıştır. Ayrıca bazı muallimlerin de kendi evlerini öğrencilerin rahatlıkla girebileceği birer eğitim yuvasına çevirdikleri de bilinmektedir.
Mektepler, bir diğer adıyla küttâblar eğitimin ilk aşamasının gerçekleştirildiği mekanlardır. Bu mekanlar Endülüs’ün fethinin ilk dönemlerinden itibaren görülmektedir. Endülüs’te mekteplerin bu kadar erken dönemlerden itibaren var olması Endülüs’te eğitime verilen önemi göstermektedir.
Cami ve mescitler, eğitimin her aşamasındaki öğrencilerin eğitim gördüğü mekanlardı. Sosyal hayatın merkezinde olan camilerde çeşitli alanlardan ders halkaları bulunmaktaydı ve öğrenciler ilgili oldukları halkalara katılırlardı. Buradaki dersler sistemli bir şekilde verilmekteydi. Verilecek dersin saati ve hocası gibi bilgiler önceden belirlenirdi. Endülüs’teki camilerde aynı zamanda halktan kimselere de eğitim verilmekteydi. Söz gelimi Kadı’nın belirlediği fakihler camide veya avluda halka dini eğitim verir ve sorularını yanıtlarlardı.
Endülüs’teki en önemli eğitim merkezi ise Kurtuba Ulu Camii idi. Burada eğitim gören öğrencilerin sayıları ise binleri bulmaktaydı. Endülüs’teki eğitim sisteminin üniversitesi konumunda olan Kurtuba Ulu Camii o dönemin üniversiteleri arasında dünyada en yüksek mevkilerdeydi. Bu İslam Üniversitesi hem Kahire’deki El-Ezher Üniversitesi’nden hem de Bağdat’taki Nizamiye Medreselerinden önce kurulmuştu. Nitekim burası yalnızca Endülüs’ten değil Avrupa, Asya ve Afrika’dan hem Müslüman hem de gayrimüslim öğrencileri kendine çekmekteydi.
Medreseler, Endülüs eğitim sistemine en son dahil olan kurumlardır. XIII. yüzyılda Mâleka ve Mürsiye’de, XIV. Yüzyılda ise Gırnata’da medreselerin varlığı kesin olarak bilinmektedir. Kurtuba Ulu Camii’den sonra Endülüs’teki en ünlü eğitim kurumu olan Gırnata Medresesinde de çok sayıda öğrenci yetiştirilmiştir.
Kütüphaneler, Endülüs’teki eğitimin tamamlayıcı unsuru olarak çok önemli bir konuma sahipti. Hocalar ve öğrenciler bu kütüphanelerde şahsi imkânlarıyla ulaşamadıkları kitaplara erişebilmekteydiler. Endülüs’te kitaplara çok değer verilirdi ve bu nedenle kütüphane kültürü epey yaygındı. Nitekim Endülüs’te çok sayıda kütüphane vardı ve barındırdıkları kitaplar açısından âdeta hazine idiler.
Ribât ve zaviyeler, Endülüs’te daha çok tasavvufi eğitimin verildiği kurumlardı. Bu kurumlar aslen vaaz, irşat ve zikir gibi faaliyetlerle halkın ahlaken eğitilmesinde önemli bir yere sahipti. Dini ve tasavvufi eğitimlerin ağırlıklı olması buralarda beşerî ilimlerin görülmediği anlamına gelmiyordu. Zira ribâtlarda tıp ve edebiyat gibi derslerin de verildiği bilinmekteydi.
İlim meclisleri, yüksek seviyeli ilim tartışmalarının yapıldığı meclislerdi. Genelde sultanların saraylarında, valilerin konaklarında veya alimlerin evlerinde tertip edilen bu meclisler ilim ve eğitim hayatında oldukça önemli bir yere sahipti.
Endülüs’te Devlet ve Eğitim
Endülüs’te devletin eğitime çok fazla müdahale etmediği görülmektedir. Ders müfredatının belirlenmesi ve uygulanması gibi konular yalnızca ders hocalarının inisiyatifindeydi ve devlet bu konuda herhangi bir müdahalede bulunmazdı. Eğitim faaliyetlerinin genel olarak halkın ve vakıfların desteğiyle sürdürüldüğü Endülüs’te devletin katkısı daha çok mektep ve medrese inşa etmek şeklinde olmuştur.
İlme ve kitaplara düşkünlüğüyle bilinen Endülüs halifesi II. Hakem bu alana en çok katkı sunan halifedir. Nitekim II. Hakem Kurtuba’da fakir öğrenciler için eğitimin parasız yapıldığı yirmi sekiz mektep inşa ettirmiştir. Cami ve mekteplerde ilim ve sanatların okutulmasını teşvik etmiştir. Alimlerden kitap yazmalarını ve farklı dillerdeki kitapları da Arapça’ya tercüme etmelerini istemiştir. Üstelik doğuya ilmi heyetler göndererek kitapların istinsah edilmesini sağlamıştır. Böylece II. Hakem dönemi Endülüs’ün ilmi anlamda en parlak dönemi olmuştur.
Endülüs’te Eğitimciler
Endülüs’te eğitim veren şahsiyetlerin saygı duyulan kimseler olduğu ve bu mesleğin itibar edilen bir meslek olduğu görülmektedir. Pek çoğundan takva ehli olarak bahsedilen eğitmenlerin vazifesinin yalnızca öğretmek değil aynı zamanda eğitmek olduğu ifade edilir. Bu nedenle ilkokul çağındaki çocukların öğretmenlerine “terbiye edici” anlamında “müeddib” denmiştir. Genel kültür seviyeleri iyi durumda olan bu müeddib ve muallimlerin arasında hadis, tefsir fıkıh, dil, kıraat ve edebiyat alanlarında kendilerini de geliştirmiş kimseler de bulunurdu. Öğretmenlik bir sanat olarak görüldüğünden bu kimselerin mutlaka bilgili, kültürlü, sabırlı, şefkatli olması beklenirdi.
Yetişkinlere hocalık yapan şeyhler bir diğer deyişle müderrislerise yüksek bilgi düzeyinde olan birkaç alanda ihtisas yapmış ve oldukça geniş bir kültüre sahip şahsiyetlerdir. Tarih kaynaklarında bu kimselere aynı zamanda hafız, kâri, muhaddis, müfessir, arif ve şair denmekteydi.
Endülüs’te Okur ve Yazarlık Seviyesi
Müslümanlar, Orta Çağ boyunca dünya nüfusunun okuma yazma oranı en yüksek ve en kültürlü kesimini oluşturmaktaydı. Endülüs ise bunun çok önemli bir örneğini teşkil etmekteydi. Endülüs’te Kuran’ın yanı sıra Arapça okuma yazma da mektep, mescid ve evlerde öğretildiği için toplumun tamamına yakını okuma yazma öğrenebilmekteydi. Böylece Endülüs’te kültür ortamı o kadar yüksek bir seviyeye ulaşmıştı ki Hollandalı müsteşrik olan R. Dozybunu araştırmalarıyla teyit etmiştir. II. Hakem döneminde bütün ilim dallarının geliştiğini ve sayısı oldukça fazla olan mekteplerde eğitimin de oldukça kaliteli olduğunu dile getirmiştir. Hristiyan Avrupa’da din adamları dışında çok az kimsenin okuma yazma bildiği o dönemde Endülüs’te hemen hemen herkesin okuma yazma bildiğini ifade etmiştir.
Kitap Sevgisi ve Kütüphaneler
Endülüs’te kitaplara o kadar çok değer verilirdi ki burası âdeta bir “Kitap Medeniyeti” idi. Endülüs’te yetişen Müslüman alimlerin yazdıkları eserlerin sayıları binlerle ifade edilirdi. Fransız bir araştırmacı olan Henri Pérès, Endülüs halkının iki belirgin özelliği olarak güzel yazı yazma merakı ve kitap sevgisi olduğunu ifade etmiştir. Öyle ki Endülüs’te ilimle ilgilenen bir kimseye göre kitaplar mücevherlerden çok daha önemliydi ve korunmaya layıktı. Yalnızca ilim ehli değil Endülüs halkında da kitap sevgisi çok yaygındı. Hatta bazı kimseler kendilerine kaba ve kültürsüz denmesin diye kullanmadıkları halde evlerine kitaplık kurmuşlardır.
Endülüs’te kitap sevgisinin bu denli çok olması pek çok kütüphanenin kurulmasına da zemin hazırlamıştır. Endülüs’te bir kısmı devlete bir kısmı da şahıslara ait çok sayıda kütüphaneden söz edilmektedir. Devlete ait olan en önemli kütüphane ise kitap aşığı bir kimse olan II. Hakem’in tesis ettirdiği Saray Kütüphanesi idi. Bu kütüphanede dört yüz bin cildi aşan el yazması kitap mevcuttu. Halife, kitaptan anlayan kimselerden oluşan heyetleri Bağdat, İskenderiye, Dımaşk, ve Kayrevan gibi ilim merkezlerine göndererek istinsah edilecek kitapları almalarını sağlardı. II. Hakem döneminde şahsi kütüphaneler hariç genel kütüphanelerin sayısı yetmişi bulmuştu. Ayrıca Endülüs’ün farklı şehirlerinde insanların kitap satın alabilecekleri kitap çarşıları bulunurdu. Bunların en meşhuru ise Kurtuba Kitap Çarşısı idi.
Kitaba bu denli önem verilen bir medeniyet olan Endülüs’ten günümüze, bağnazlığın neden olduğu tahripler dolayısıyla yalnızca iki bin beş yüz kitap ulaşabilmiştir. Çünkü Endülüs kütüphanelerindeki kitapların büyük bir kısmı yağmalanmış, satılmış ve başka ülkelere götürülmüştür. İşgal sonrası ise Kardinal Jiménez’in emri ile binlerce kitap Gırnata şehir meydanında yakılmıştır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, Endülüs’ü İslam medeniyetleri arasında bu kadar yükseğe çıkaran etkenlerden biri şüphesiz ilme ve eğitime verdiği değer olmuştur. Öyle ki Endülüs’te eğitimle yükselen bu ilim rüzgârı yalnızca o bölgede değil Avrupa’da, Afrika’da ve Asya’da eserek büyük bir etki bırakmıştır. Böylece Endülüs bu parlak ihtişamıyla günümüzü dahi aydınlatmıştır.
Kaynakça
- Adıgüzel, C. E. (2016). XI. Asırda Endülüs’te İlmî Hayat. Doktora Tezi . İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Dağ, M. M., & Mücahit, M. (2021). Endülüs’te Eğitim Öğretim Aşamaları ve Kurumları. Genç Mütefekkirler Dergisi, 405-457
- Ergüven, Ş. (2010). X. ve XI. Yüzyıllarda Endülüs’ün İlmî ve Edebî Panaromasına Genel Bir Bakış. İstem, 19-27
- Hitti, P. K. (2020). Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi. İstanbul: Bilge Kültür Sanat
- Özdemir, M. (2021). Endülüs Müslümanları Kültür ve Medeniyet. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunuyum. Aynı fakültede İslam tarihinden yüksek lisans yapıyorum. Sanatı ve fotoğraf çekmeyi seviyorum.