Haberler

Gaziantep Nurdağı Yaralarını Sarıyor

11 Şubat Gaziantep, Nurdağı. Gitmek için can attığım fakat bir o kadar da tedirgin olduğum görevimin ilk günü. 6 Şubatta meydana gelen depremin yol açtığı hasara su taşıyan bir karınca da biz olabilelim diye çıktığımız bu yolculukta;  izlenimlerimin, hislerimin yalnızca anlatabileceğim kadarını sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Hangi Kurum Aracılığıyla ve Hangi Görev İçin Gittim?

17fd72a2 36ff 4ea6 88d7 1228e9ef6a74 1

Deprem anından itibaren  her türlü kurum, kuruluş ve STK, üzerine düşen görevi  layığıyla yapma gayreti içerisine girmiştir. Ben de Diyanet personeli olmamdan ötürü kurumuma yaptığım başvuru sonucu, müftülüğümüz aracılığıyla görevlendirildim.  Gasilhane görevlisi olarak gittiğim Nurdağı’nda saha çalışmaları içerisinde de bulunarak  birçok insana ulaşma imkanı bulduk. Karşılaştığımız, sohbet  etme imkanı bulduğumuz kişilerin hikayelerini dinlemek bizleri bazen sevinçten bazen mutluluktan ağlattı.

Çadırda Yaşam

68f286a0 7ffd 41c2 b1dc 93a30e0a30f5

Gittiğimiz ilk gün çadırda yaşayan, depremden etkilenmiş insanları ziyaret ettik.  Gözleri yaşlı, dili dualı insanların  gözlerinden minnet ve mahcubiyet okunuyordu. Onlar için çok uzaklardan geliyor olmamızdan ötürü sanki suçluluk duyuyorlar ve bize bir şekilde borçlarını ödemek istiyorlardı. Biz onları teskin etmek gayesiyle gitmişken onlar bizi rahatlatmaya, teskin etmeye çalışıyordu.

Bulundukları zor durumdan ötürü abdestlerini düzgün alamamaktan, namazlarını aksatmaktan duydukları endişelerini dile getiriyorlardı. Fakat birçoğunun söylediği ortak cümle “Bizim her şeyimiz var, dua edin.” Yaptığımız ziyaretlerde gözlemlediğimiz kadarıyla gıda noktasında hiçbir eksiklik yoktu.  Her türlü yiyecek ve içecek fazlasıyla mevcuttu. Çadırlar soba aracılığıyla ısınıyor, mümkün olduğunca yorgan ve battaniye eksiği gideriliyordu.

Her Şeye Rağmen Çocuk Olmak

Her seye RagmenCocuk olmak

Çadır ziyaretlerinde tanıştığımız çocuklarla hemen hemen her gün buluşmaya, oyunlar oynamaya gayret ettik. Yaşadıkları üzüntüleri bir an da olsa unutup güldüklerini görmek, sevinçlerine tanık olmak her şeye değerdi.  Kendilerine uzatılan çikolataları almayıp “İhtiyaç sahiplerine verin”  diyen çocukların yüce gönüllülüğü karşısında diyecek bir şey bulamıyor, sadece sıkıca sarılıyorduk. Mustafa, Efgan, Baran, Halil İbrahim, Zeynep, Zeliha, Nisa, Aylin…

İman Gücünü Hangi Deprem Yıkabilir ki?

59ee6d9e 973e 4866 8292 956fee94a05c

Gördüğümüzde gözlerimizin dolduğu, içimizin ferahladığı görüntülerden biri de bulunduğu her ortam ve zeminde namaz kılan insanlar. Bir karton veya eski bir bez parçası fark etmez. Yaşadığı acının ne derecede olduğunu bilemeyeceğimiz onca insan, tek sığınağın Allah olduğu bilincine sahip. Zaten sürekli dua halinde olan insanların teslimiyetlerini görmek, gönüllerimize su serpiyor.

Henüz 1 Aylık Evliler  

87bd4d52 7bc9 4181 b9af c337186ca47c

Enkazın altından bir evlilik cüzdanı buluyoruz. Şükrü ve Yasemin çiftinin henüz 1 aylık evli olduklarını anlıyoruz  sonra. İçimizi ya hayatta değillerse korkusu kaplıyor ama yine de bir umut çevreye soruşturuyoruz. Nihayet hayatta oldukları haberine ulaşıyoruz ve evlilik cüzdanını bizzat Şükrü Bey’e teslim ediyoruz. Eşinin çok mutlu olacağını söyleyip bizlere teşekkür ederek ayrılıyor yanımızdan.

Umudun Adı Fatma Teyze

40fc3d3e 2127 4952 82b5 b5f37ae29824

Bölgede bulunduğumuz sırada elinde çiçek, yüzünde içimizi ısıtan kocaman bir gülümsemeyle Fatma teyze beliriyor. Selam verip elindeki çiçeği ne yapacağını soruyoruz. Gayet normal bir şekilde dikeceğim, diyor. “Kıyamet kopsa elinizdeki  fidanı dikin” diyen  peygamberimizin sözünü bir nevi yaşatmaya çalışan Fatma teyzem, tam anlamıyla umudun adı.

Bulunduğu ortamı her ne olursa olsun onarmaya,  güzelleştirmeye çalışan bu eller sayesinde, molozların arasından mis kokulu çiçeklerin yükseldiğini göreceğiz inşallah. Rabbim o gün bizleri, ellerine çiçek kokusu sinenlerden  eylesin.  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu