İçerikler

Hazreti Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî

Vuslatının 749. Senesinde,

يا حضرت مولانا  

Doğumundan vefatına, yüzyıllar boyunca insanlığın gönül dünyasında yer edinen, vefat yıl dönümlerinde ebediyetle vuslatını Şeb-i Arûs (Düğün Gecesi) olarak andığımız sultan: Hazreti Mevlânâ

Birçok lafız onun kelâmından ilhamla söylendi, yazıldı. Bazıları, öğüt adı altında birçok sözü ona ithaf etti. İnsan sevgisi her zaman onun ismiyle yan yana anlatıldı. Fakat et ve kemikten sıyrılıp, Bir’de yok oluşunu anlamak pek az kimseye nasip oldu.

Kuşların sesini vasfedip duran onların sırrına nasıl vâkıf olur?
Tut ki bülbülün ötüşünü öğrendin. Gülün sırrını anlamaya imkân var mı?
Anlasan da ancak şüphe yoluyla, sağırın dudak hareketlerinden anladığı kadar anlarsın.

Mesnevî I. Cilt,  3466-3468. Beyitler
Mevlana

Mevlânâ Hazretleri, mânâ âleminden damlalar sunduğu Mesnevî’si ile şüphesiz yüzyıllardır gönüllere şifa oldu. Tüm dünyayı etkileyen, şerhleri yazılan, birçok kez tercüme edilen Mesnevî yazıldığı nazım türüyle anıldı. Mevlânâ Hazretleri yaklaşık 25.700 beyitten meydana gelen Farsça eserini mesnevi nazım şekliyle vezin ve kafiyeli yazmış, halkın anlayacağı şekilde hikmetli anlatılarla süslemiştir. Kendi deyişiyle mesnevi, “Bir vahdet dükkânı, Allah’ın en aydınlık yolu, gönüllere şifa, hüzünleri gideren, doğru yolu buldurandır.”

Ney’in feryadı ile başlayan beyitlerle, dinle öğüdü,  “aslından koparılan ve vuslat zamanını bekleyenlere” sunulur:

Beni kamışlıktan kopardıklarından beri iniltim, kadın ve erkek herkesi ağlattı.
 Ayrılık, bağrımı parça parça eylesin, tâ ki aşk derdini anlatabileyim.
Her kim aslından uzak ve ayrı olursa o, kavuşma zamanını bekler durur.
 Ben ki her meclisin ağlayanı, iyilerin de kötülerin de arkadaşıyım.
Herkes kendi zannınca bana dost olur, sohbetimden bir şeyler öğrenmek ister.
Gerçi sırrım, feryadımdan uzak değil, lakin her göz ve kulakta bunu sezecek nur yok.
Can ve ten birbirinden gizli değildir. Fakat canı, görmeye izin yoktur.
Ney’in sadası ateş oldu, onu hava sanma. Kimde bu ateş yoksa yazıklar ona.

Mesnevî I. Cilt, 1-9 Beyitler
Mesnevi 1

Gönlünü hakikate açmaya niyet edenlere Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin kelâmı tam anlamıyla şifa sayılır. Gerek Kur’an’dan kıssalar gerek halk arasında anlatıla gelenlerle sunduğu katmanlı mânâ deryası, nasiplenmek isteyenler için her defasında ilk kez okurmuş gibi hikmetli bir anlatı sunar.

Diğer yandan Hazret’in ismi günümüze kadar birçok farklı konuda, farklı fikirlerle anıldı. Ardında bıraktığı hikmetli mirasın her gönülde karşılık bulduğu yadsınamaz bir gerçektir. Fakat öğretilerinin din dışı anlatılara konu olması, adının insan sevgisi adı altında her türlü görüşte kullanılmasının kabul edilmesi beklenemez. Zira kendisi “Canım tenimde oldukça Kur’an’ın kölesiyim ben. Seçilmiş Muhammed’in yolunun toprağıyım…” beyitiyle bunu dile getirmiş, “Pergel gibiyim; bir ayağımla şeriat üstünde sağlamca durduğum halde öbür ayağımla yetmiş iki milleti dolaşıyorum.” demiştir yani fikri ve yaşamı din-tasavvuf çerçevesi dışına çıkmamıştır.

rumi

Kurak gönüllerde her defasında umut filizleten Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin adını vuslatının 749. yıl dönümünde böylece yeniden zikretmiş olduk. Canın beden kafesinden kurtulduğu o günün, herkes için bir düğün gecesi olmasını niyâz ederiz.

O göklerden unsurlara, unsurlardan cansızlara, nebatlara ve canlılara geçmiş, nihayet babası ve annesi onun dağılmış olan maddesini mevâlid âleminden toplamıştır. İnsan mevâlid âleminden önce unsurlarda, unsurlardan önce göklerde, göklerden önce de Allah sıfatındaydı. Sıfat ise zâtın aynıdır. İnsan sûretine gelip bu âlemde olgunluğa erişenler bu sûretten çıkınca sûretsizlik âlemine varacaklar, mutlak varlığa kavuşacaklardır.

Hazreti Mevlânâ (kuddise sırruh)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu