Hudâvendigâr Mevlana Celaleddin Rûmî
“Gel ne olursan ol, yine gel.” sözleriyle tanıdığımız Mevlana Türk İslam Edebiyatının gelmiş geçmiş en önemli şair mutasavvıflarındandır. Çevresinin ve benzeri az bulunan yeteneğinin kendisine kazandırmış olduğu imkânlarla doğunun ilim ve tasavvuf alanında seçkinleşen âlimlerinden biri olmuş. Aynı zamanda da Mevlevi tarikatının kurucusu olarak kabul edilen Mevlana’nın hayatına ve edebi kişiliğine yazımızda yer vereceğiz.
Ailesi ve Hayatı
Asıl adı eseri Mesnevî’de belirttiği üzere Muhammed olan Mevlana 6 Rebiülevvel 604’te (30 Eylül 1207) Türkistan’ın Belh şehrinde doğmuştur. Kendisi ile ilgili bilgileri eserlerinden, oğlu Sultan Veled’in İbtidânâmesi’nden, bazı müritlerinin eserlerinde geçen bilgilerden öğrenmekteyiz. Babası Bahâeddin Veled “Sultân’ül-Ulemâ” (Bilginler Sultanı) unvanıyla tanınmakta olan zamanın büyük ve bilgin mutasavvıfıdır. Mevlana’nın babasının soyunun Hz. Ebubekir’e dayandığı söylenmektedir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin’in kızı Mümine Hatun’dur.
Kendisi henüz beş yaşında iken babasının şöhretini çekemeyen Harzemşahlar ile yaşananlardan sonra ailesi ile birlikte Belh şehrinden ayrılmak durumunda kalmışlar. Bu yolculuk Mevlana’nın hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Zira Mevlana daha ilk gittikleri yer olan Nişabur’da büyük sufi ve şair Feriüddin Attar ile tanışma fırsatı yakalamış. Attar o sırada yazmakta olduğu “Esrârnâme” eserini Mevlana’ya ithaf etmiş. Nişabur’dan Bağdat’a, Bağdat’tan Kufe’ye giden aile hac ibadetlerini gerçekleştirmek için Mekke ve Medine’ye de gitmişler. Bu yolculukta Mevlana; Evhâdüddin Kirmanî, Sa’düddin Hamavî, Muhyiddin Arabî gibi büyük âlimlerle tanışma fırsatı yakalamış. Yolları Şam’dan Anadolu’ya düşen aile Erzincan, Sivas, Kayseri’den sonra 1221 yılında Karaman’a yerleşmişler. Anadolu Selçuklularına bağlı Larende adı verilen bölgenin emiri Musa Bey Bahaeddin Veled’in gelişi üzerine “Sultan’ül-Ulema” adı verilen bir medrese yaptırarak ailenin ikametini ve öğretimi sağlamış.
Bölgede Bahaeddin Veled’in şöhreti ilerlerken delikanlılık çağına gelmiş olan Muhammed yani Mevlana Lâlâ kızı GevherHatun’la evlenmiştir. Evliliğinden Sultan Veled ve Alâeddin adında iki oğlu olmuştur. Ailesinde yaşadığı kayıplardan sonra babasıyla Konya şehrine gitmiştir. Selçuklu başkenti Konya’da ilme olan sevgisi ve saygısından dolayı Hükümdar Alâeddin Keykubat tarafından çok iyi karşılanmışlardır. Kendilerine tahsil edilen medresede ileri gelen müderrislerden olan Bahaeddin Veled iki sene sonra vefat etmiştir.
Mevlana Celaleddin Rûmî’nin Tasavvuf Yolculuğu
Kendisinin tabiriyle henüz “ham” olan Mevlana babasından sonra onun müridi Seyyid Burhaneddin’den eğitim almıştır. Babasının müridinden tam dokuz yıl eğitim almıştır. Daha sonra Seyyid Burhaneddin’in yönlendirmesi ile Şam ve Halep’e giderek tahsilini daha da arttırmış. Yine kendisinin tabiriyle “pişmek” olarak adlandırdığı sürede Mevlana tasavvuf yolunu seçmiş, şiirler yazmış ve çeşitli ilim dallarında çalışmıştır.
Konya’ya döndüğünde İplikçi ve Karatay Medreselerinde müderrisliğe başlayan Mevlana Şam’da tanıştığı sonradan dostu olan Şems-i Tebrizî’nin Konya’ya gelmesiyle farklı bir boyuta geçmiştir. Hayatı ve düşünceleri değişen Mevlana ledün ilmine dalmış, tasavvufa ağırlık vermiştir. Şems’te mutlak kemalin zuhurunu, cemalinde ise, Allah’ın nurlarını gözlemlemiştir. “Yanma” olarak adlandırılan bu dönemde Mevlana ilahî cemal aşığı olmuştur. Şems’ten sonra kendisine farklı dostlar edinen ve bu dostlar sayesinde tasavvufta farklı mertebelerine ulaşmıştır.
Yaşamı boyunca “Celâleddin”, efendimiz anlamındaki “Mevlana”, sultan anlamında Farsça “Hudâvendigâr”, doğduğu şehirden ötürü “Belhî”, Anadolu’ya nispeten “Rûmî, Mevlânâ-i Rûm, Mevlânâ-i Rûmî”, müderrisliğinden ötürü “Molla Hünkâr, Mollâ-yı Rûm” gibi unvanlarla, lakaplarla anılmıştır. Aldığı eğitimlerin hakkını vererek gönüllerde taht kuran bir arif ve âlim olmayı başarabilmiştir. İnce ruhunu ve zekâsını eserlerine işleyen, kendisinden sonra da ilmini devam ettirecek müritler yetiştiren Mevlana düşünceleriyle de Mevlevilik tarikatının kurucusu olmuştur. Kırk gün kadar hasta yattıktan sonra 17 Aralık 1273 yılında altmış altı yaşında hakkın rahmetine kavuşmuştur. Konya’da kalabalık bir cemaatle kılınan namazın ardından türbesi, vasiyetine uygun olarak inşa edilmiş. Türbe, Kubbe-i Hadra adını almıştır.
Edebi Yönü ve Eserleri
Gönüllerde taht kuran Mevlana yaşamı boyunca edebi yönü kuvvetli ve meşhur olmuş eserler ortaya koymuştur. Öyle ki eseri Mesnevî tasavvuf edebiyatının eşsiz bir örneği olarak kabul edilir. Dünya dillerine birçok kez çevrilmiştir. Eserlerini çoğunlukla Farsça az da olsa Arapça yazmıştır. Bu da onun ne kadar iyi eğitim gördüğünün göstergesidir. Dolayısıyla Arap edebiyatı nazım şekli olan gazeli, İran edebiyatının da nazım şekli olan rubaileri sıkça kullanmış ve onlara eserlerinde yer vermiştir. Genel olarak edebi ürünlerin özelliği olarak Mevlana da yazdığı eserlerle yazıldığı yüzyıla tanıklık edilmesine olanak sağlamıştır. Bir sofu şair olarak eserlerinde yalnızca edebi söyleyişe önem vermemiş din, tasavvuf ve ahlak konularında bilgilere önem vermiştir. Eserleri tasavvufun temel noktası olan “vahdet-i vücud (varlığın birliği)” üzerinedir. Kendisinin üç tane manzum (şiir biçiminde yazılan), üç tane de mensur(düzyazı biçiminde yazılan) eseri toplamda altı eseri bulunmaktadır.
- Dîvân-ı Kebîr (Büyük Divan): Gazel ve rubailerden meydana gelen eser yirmi bir divanda toplanmıştır. İçinde yer alan şiirlerden çoğu Mevlanâ’nın Şems-i Tebrizî ile görüşmesinden sonrasına aittir. “Şems”, “Şems-i Tebrîzî”, “Selâhaddin”, “Hüsâmeddin Çelebi”, “Hâmûş” mahlaslarının kullanıldığı şiirler mevcuttur. Eserde Mevlanâ’nın Şems için yazdığı tasavvufî duygu düşüncelerini terennüm ettirdiği şiirler yer alır.
- Mesnevî: Mevlana’nın en büyük, doğuda ve batıda meşhur eserinin adıdır. Tasavvufun en önemli klasikleri arasında yer alan bu eser yirmi beş bin beyitten ve altı büyük ciltten oluşmaktadır. Öğretici mahiyetli eser Allah yoluna girmiş, tarikat adabı ile yetişenler için bir seyr-i sülûk rehberi olarak kabul edilir. Mesnevî’de tarihî, sosyolojik, psikolojik gibi pek çok fabl türünden hikâyeler üzerinden ders çıkarılır. Bu hikâyelerin içsel ve dışsal anlamları vardır. Yüzeysel okuyanlar elbette birçok şey öğrenir lakin içsel yani ruhanî bir nazarla okuyanlar manevî yolculuktaki zorluklarla mücadele etme, mertebe yükseltmek için gerekli hususlar gibi mevzuları kavrayabilmektedir.
- Rübâiyyât (Rübâiler): Manzum eserlerinin sonuncusu olan eser tasavvuftan bahseden, tasavvufî düşüncelerden bahseden iki bin civarı rübai barındırır.
- Mecâis-i Seb’a (Yedi Meclis): Mensur eserlerinin ilki olan bu eser Mevlânâ’nın bazı vaaz ve hutbelerini içerir. Eserin en önemli özelliği konuyla alakalı konulan ayet ve hadislerden yanı sıra Senâi, Attâr gibi şairlerin şiirlerine ve Mevlana’nın diğer eserlerinden alıntılara yer verilmiş olmasıdır. En eski nüshası olan Konya nüshasını Abdülbaki Gölpınarlı gibi önemli isimler Türkçeye çevirmiştir.
- Mektûbât (Mektuplar): Mevlana’nın çeşitli sebeplerle farklı kişilere yazdığı mektupları barındıran bir eserdir. Bu mektupların arasında yakınlarına, çocuğuna müridlerine gönderdikleri ile devrin hükümdarına, vezirine çeşitli nedenlerle yazdığı mektuplar yer alır.
- Fîhi Mâ Fîh: Anlamı “İçindekiler içindedir, ondaki ondadır, ne varsa ondadır” olan eser Mevlana’nın müritlerine ve bazı dostlarına yapmış olduğu sohbetlerini ve nasihatlerini içerir. Mensur olan eser sağlığında oğlu ya da başka bir müridi tarafından kaydedilmişlerin vefatından sonra derlenmesiyle oluşmuştur. Mensur eserin birçok kısmı Mevlana’nın müridi Selçuklu veziri, Saltanat Nâibi Emir Muînüddin Süleyman Pervâne’ye hitaben yazılmış dinî ve tasavvufî bilgileri ihtiva etmektedir.
Divanından Bir Seçmece
Kaynaklar
- Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. (tarih yok). https://islamansiklopedisi.org.tr./mevlana-celaleddin-i-irumi Erişim Tarihi: 18.01.2023
- Güllüce, D. H. (1999). Kur’ân Tefsîri Açısından Mesnevî. İstanbul : Ötüken Yayınları.
- Kırlangıç, H. (2014, Ekim 7). Mevlana Araştırmaları Derneği. https://mevlanader.com/hz-mevlanadan-gazeller/ Erişim Tarihi: 18.01.2023
- Özçelik, M. (2012). Mesnevi’den Seçmeler. Konya: Rûmî Yayınları.
Kelimelerin elvanından üstüne düşenle renklenmiş bir edebiyatçı. Anlamlar denizinden bir küçük damla dahi alabilmek ve verebilmek için çabalıyor.