İstanbul’un Son Kabadayısı: Üsküdarlı Çakır Ahmet
Genellikle eski dizilerde görebildiğimiz, efsanelerini dinlediğimiz, “Heeeeyt var mı ulan bana yan bakan!” sözleriyle, aklımızda palabıyıklı, elinde tesbihi, sırtında ceketi ile profilini çizdiğimiz kabadayıları bilen bilir. Şimdilerde bize birer efsane gibi gelse de bu insanlar ülkemizde yaşamış, bazıları çalar çırparken bazıları da garibanı korumak için etrafa naralar atmış ve seslerinin yankılarını sokaklarda bırakıp ortadan kaybolmuşlardır. Günümüzde az sayıda karşılaşabileceğimiz bu kabadayılardan birinden bahsedeceğiz şimdi: Üsküdarlı Çakır Ahmet
Üsküdar öyle mi semttir ki tarihin her köşesinden bir şey barındırır, mahallelerinde yaşayan insanlar bile tarihin birer sayfasından fırlayıp çıkmış gibidir. Öyle ki şuan ülkemizde hayatta kalan az sayıdaki o eski kabadayılardan, İstanbul’un da son kabadayısı olan Ahmet Ersan da, nâm-ı diğer Çakır Ahmet, Üsküdar’da yaşamaktadır. Üsküdar meydanlarında, sahil kenarlarında küçük teyibiyle arka fonda müziğini açarken bir yandan da “Ulan sayın abiler, tatlıcınız burada buyrun” diye bağırarak müşterilerine seslenen birini bulursanız bilin ki o Çakır Ahmet’tir.
Vatandaşları tarafından ilgiyle karşılanan Çakır Ahmet, her gün kendi elleri ile yaptığı tatlıları Üsküdar meydanında ve sahillerde satıyor. Özellikle Üsküdar’da herkes tarafından tanınan Çakır Ahmet, eşi Romanyalı Gabriella Ersan‘ı tanıması ile değişen örnek olacak bir yaşam hikayesine sahip. Evlendikten sonra kendi isteği ile Müslüman olan eşi Gabriella, kumar parasının haram olduğunu söyleyerek kendisinden illegal işleri bırakmasını istemiş ve bunun üzerine hayatı değişmeye başlamıştır. Giyimi, başındaki fesi ve attığı naralar ile tatlı satan 61 yaşındaki Çakır Ahmet, 18 yıl önce tövbe ederek illegal hayatını bir kenara bırakıp helal paranın peşine düştü. Bu yola simit ve poğaça yapıp satarak başlayan Çakır Ahmet, ardından da yaptığı tatlıları satarak ‘ekmeğinin kabadayısı’ olmayı tercih etti.
Eşi Müslüman Oldu, İllegal İşlere Tövbe Etti
Mesaisini öğleden gece saatlerine kadar tatlı satarak sürdüren eski kabadayı, eve gittikten sonra da boş durmuyor; helal para emek ister düşüncesiyle sabaha kadar ertesi gün satacağı tatlıları yapıyor. ‘Artık ekmeğimin kabadayısıyım’ diyen Çakır Ahmet sözlerine şöyle devam ediyor:
Genellemenin aksine gerçek kabadayılığı, ‘Akşam olunca koltuğunun altına ekmeğini koyup evinin yolunu bulabiliyorsan, senden büyük kabadayı yok’ sözleri ile tanımlayan Çakır Ahmet, şu cümlelerle sözlerini sonlandırıyor: