HaberlerHidayet ÖyküleriJaponya

Japonya ve Türkiye Arasında Bir Hidayet Yolculuğu

Bu haberimizde sizlere on iki yıl önce Müslüman olan, daha sonra da mangadaki temalar üzerinden Japon toplumuna İslam’ı ve tasavvufu tanıtan ve bunu yaparken de aynı zamanda Türk toplumuna kendi değerlerini hatırlatan bir akademisyeni tanıtacağız. O Marmara Anadolu İmam Hatip Lisesinde Japonca, İbn-i Haldun Üniversitesi Medeniyetler İttifakı Enstitüsünde ise öğretim üyesi olarak öğrencilere tasavvuf anlatan Qayyim Naoki Yamamoto. Gelin onu biraz daha yakından tanıyalım.

Qayyim Naoki Yamamoto Kimdir?

1989 yılında Japonya‘nın Okayama şehrinde doğan Qayyim Naoki Yamamoto Doshisha Üniversitesinde Hristiyanlık eğitimi aldı. 19 yaşında geçirdiği ağır bir hastalık üzerine hayatın anlamını sorgulamaya başladı. İyileştikten sonra da beni iyi edene şükretmeliyim, diyerek bir arayışa girdi. Naoki Yamamoto o günleri şöyle anlatıyor:

“Hastalığım sırasında bir kitap okudum, ismi Tanrı Nedir, Tanrı’nın Hikâyesi gibi… Bu kitaptan çok etkilendim. Ancak okurken bahsedilen dinin hangi din olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Kitapta Allah ve peygamber ismi kullanılmıyor, sadece Japonca’daki ‘Kami-sama’ yani ‘Tanrı nedir?’ ifadesi kullanılıyordu. Kitabın yazarını araştırdığımda yazarın Müslüman Japon âlim Habiba Kaori Nakata olduğunu, elimdekinin ise bir İslam kitabı olduğunu fark ettim. Yazara ulaşmaya çalıştım ancak eşi Hasan Nakata’ya ulaşabildim. Ona, eşinin yazdığı kitabı okuduğumu ve çok etkilendiğimi, İslam’ı öğrenmek için eşinden ders almak istediğimi söyledim. Ancak Hasan Nakata eşi Habiba Kaori Nakata’nın vefat ettiğini, kendisinin bana İslam’ı öğretebileceğini teklif etti. Ben de kabul ettim. Böylece Hasan Hoca bana eğitim vermeye başladı.”

Kafasındaki sorularının cevabını İslam’da bulan Naoki, İslam’la daha fazla ilgilenmek ve İslam kültürünü gözlemlemek istiyordu. Bu isteği üzerine ve Hasan Hoca’nın da Arap ülkelerine seyahat tavsiyesinden sonra yollara düşen Naoki, Mısır’a gitmeye karar verir. Orada İslam kültürleri hakkında bilgi edinir. Her şeyiyle İslam hakkında tüm bilgi ve kültürleri öğrendiğinde uygulamalı olarak kendisi de İslam’a göre yaşamaya başlar. Artık inkâr edecek bir şeyin kalmadığını fark ettiği zaman, 2009 yılında, Mısır Ezher Camii’nde şehadet getirerek Müslüman olur.

Japonya’dan İstanbul’a Uzanan Tasavvuf Yolculuğu

On iki yıl önce Mısır’da Müslüman olduktan sonra Japonya’ya geri dönen Naoki, Japonya’da Müslüman kimliğini muhafaza edecek bir ortamdan münezzeh oluşundan dolayı İstanbul’a geliş hikâyesini şöyle anlatıyor:

“Aslında Müslüman olmak hayatımda sadece bir adımdı. Asıl zor ve mühim olan Müslüman olabilmeyi, Müslüman kalabilmeyi sürdürmekti. Dolayısıyla her sabah uyandığımda Müslüman kimliğimi nasıl muhafaza edebilirim diye düşünüyordum. Ve bir gün İbn-i Haldun Üniversitesi Rektörü Recep Şentürk, Japonya’ya gelerek bir konuşma yaptı. Osmanlı dönemindeki tasavvufu konuştu ve ben çok beğendim. Onunla konuştum, ona tasavvuf öğrenmek istediğimi söyledim. Recep Hoca da beni İstanbul’a davet etti. Bu yüzden ben de İstanbul’a geldim. Recep Hoca aynı zamanda İSAR Vakfının da başında bulunmaktaydı. Bu vakıf bünyesindeki tasavvuf çalışmalarım ve insanlarla kurduğum sohbetler sayesinde Müslümanlığımı sürdürebildim diyebilirim.”

Japonyadan Istanbula Uzanan Tasavvuf Yolculugu

İki Medeniyet Arasındaki Köprü: Manga

Çoğu insan için eğlence amaçlı okunan manga yani çizgi roman, Japon kültür endüstrisinin önemli bir parçasını oluşturur. Acaba tüm dünyada milyonlarca okuyucusu olan bu çizgi romanlar, aynı zamanda İslam kültürünün tanıtılmasında ve İslam’a davette aracı olarak da kullanılabilir mi? Naoki işte tam da bu soruyla harekete geçti. Japon kültüründe önemli bir yeri olan manga yoluyla Japonya’daki gençlere internet sitesinden İslamiyet’i, tasavvufi kavramlarla shounen manganın (gençlere hitap eden manga) özelliğini de Türk öğrencilere tanıtıyor ve bunun medeniyetler arasında bir köprü olacağını düşünüyor.

Nihayet Dergisi 2020 Kasım sayısına verdiği röportajda Naoki, manga ile İslam’a çağrı sürecini şu şekilde anlatıyor:

“Japon toplumuna ve Müslüman olmayan Japonlara İslam’ı ve tasavvufu nasıl tanıtabilirim diye düşünmeye başladım. Bu da karşılaştığım başka bir zorluktu. Düşünceli olduğum günlerden bir gün bir yayınevi, akademik çalışma alanım olan tasavvufla ilgili tasavvufa giriş üzerine bir yazı kaleme almamı istedi. O an şöyle düşündüm: bana bu teklifi sunan kurum Naruto’nun (bir manga serisi) yayınevi ve ben de hâlihazırda tasavvufun mistisizm haricindeki pratik yanını göstermek istiyorum. İşte o zaman on iki yıl önceki İstanbul’da eğitim aldığım sıralardaki Naruto’yu okuyup da benim sensei, seyr-i süluk, tövbe gibi kavramlar üzerine düşünmeme vesile olan sınıf arkadaşımı hatırladım. Ve birden dedim ki İslam’a çağrıda neden mangayı referans vermiyorum?”

Iki Medeniyet Arasindaki Kopru Manga

Manga’ya İşlenen Tasavvuf Motifleri

Bunun üzerine çalışma alanıyla mangayı harmanlayan, bunun için mücadele veren Naoki, sonraki süreci ve olumlu dönüşleri bizlere şu şekilde aktarıyor:

Tasavvufun içinde ahlak, edep, tarikat gibi pek çok unsur vardı ve Japonlara tasavvufun bu yönünü tanıtmak istiyordum. Japonya’da herkes Naruto’yu okumuştur ve bölümlerinden haberdardır. Dolayısıyla bunun Japonlara tasavvufu tanıtmada en iyi yöntem olacağına karar kıldım. Bunun bu kadar önemli olabileceğini düşünmezdim doğrusu ama insanların gerçekten ilgi gösterdiğini gördüm. Her ne kadar bu projeye gayrimüslim Japonlara İslamiyet ve Japon kültürü arasındaki benzerlikleri göstermek amacıyla başlamışsam da shounen manga ve tasavvuf arasındaki ortak unsurları, yazdığım bu makaleler sayesinde fark ettiğini söyleyen pek çok Müslüman öğrencim de oldu.”

“Güzel bakan güzel görür.” demiş Mevlana Celaleddin Rumi. Naoki’nin görüşü her Müslüman gibi İslamiyet ile güzelleşti. Bu yeni görüşüyle yıllarca okuduğu, hemhal olduğu manga artık insanları İslam’a davet edeceği bir tebliğ aracı. Görüşlerimizin İslamiyet’in boyasıyla boyanması duasıyla…

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu