Kuala Lumpur: Kültürel İklime Dair Tecrübeler
Herkese merhabalar. Malezya’da 3 yıl yaşamış ve bu esnada birçok Asya ülkesine gitme imkânı bulmuş biri olarak gezip gördüğüm yerlere dair güzellikleri, ilginç ve farklı bulduğum şeyleri sizlerle paylaşmak ve bu kıtayı gezmek, görmek, bilmek isteyenler için elim yettiğince tecrübe paylaşımında bulunmak istiyorum. Bu minvalde kendi çerçevemden tanıtmak istediğim ilk şehir, şüphesiz ki kıtada yaşadığım süre içinde en çok vakit geçirdiğim Kuala Lumpur olacaktır. O halde Asya deyince ilk akla gelen şehirlerden biri olma özelliğine sahip Kuala Lumpur’u bir yazıda özetlemeye çalışalım.
Öncelikle bir şehre ayak basmadan önce, şehrin çok tanınan ve ziyaret edilen mekânlarından çok yerel kültürü gözlemleyebileceğim, daha sakin yerlere uğramayı tercih ettiğimi hatırlatmak isterim. Bu yüzden Kuala Lumpur şehrine ilk gittiğimde beni ne Petronas Kuleleri ne de o yüksek binalar cezbetmişti. Şehirde bulabildiğim otantik, mütevazı ve Malay kültürünü hissedebileceğim mahallelerde, ortamlarda vakit geçirmek istedim.
Bu heves ve gayretle şehrin birçok yerinde, restoranlarda oturdum ve tanınır yerlerini turladım. Daha çok, Malay tarihinin hissedildiği yerler görmek isterdim. Ancak, açık konuşmak gerekirse ilk ikamet ettiğim zamanlarda gördüğüm Kuala Lumpur, yeşilliğin yanı sıra yüksek binaların ve düzensiz kentleşmenin olduğu bir şehirdi.
Şehrin Tarihi ve Kültürel Yerleri
Kadim kentleri, bilhassa Avrupa’yı gezenler bilirler ki bu şehirlerin her birinin meydanında, tüm tarihi dokusuyla muhafaza edilip günümüze öyle ya da böyle kavuşmuş en az bir ‘eski şehir’ mevcuttur. Kuala Lumpur’da aynı türden bir şehir konseptiyle karşılaşma beklentisine girenler umduklarını bulamayacaklardır. Büyük oranda İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Japon işgalinin yaptığı tahribattan olacaktır ki Kuala Lumpur’un asırlık mekânlarla dolu bir mahallesi maalesef yoktur.
Şehrin eski sayılabilecek nadir bölgelerinden biri, Kuala Lumpur’da inşa edilen ilk camilerden olan ve Malay halkının Masjid Jamek olarak adlandırdığı Sultan Abdul Samed Camii’nin etrafıdır. Klang ve Gombak nehirlerinin birleştiği yerde mukim bu şirin caminin karşı sokağında İngiliz kolonyal yönetiminin merkezi olarak kullanılan ve günümüze ulaşan Sultan Abdul Samed Binası ve Malezya’nın hürriyetinin ilan edildiği Dataran Merdeka (Bağımsızlık Meydanı) vardır. Şehirde yürüme mesafesinde, tarihi ve estetik binalara burada rastlayabilirsiniz.
Eskiden stadyum olarak kullanıldığı bilinen Bağımsızlık Meydanı’ndaki yeşilliğin üzerinde yürürken karşınıza çıkan atmosfer, size İngiliz İmparatorluğu’nun Malay kolonisi zamanlarına kısa bir tarihi yolculuk yapma fırsatı verir. O geniş çim alan, aynı zamanda Ramazanlarda sokak yemekleri satan geleneksel Ramazan pazarlarının kurulduğu, iftar vakti geldiğinde halkın örtülerini sererek oruçlarını açtığı, sonrasında teravih namazlarını eda ettiği hoş bir rahatlama mekânıdır. Bu alandan yaklaşık beş dakika güneye yürüdüğünüzde karşınıza, şehrin kapalı çarşısı Pasar Seni çıkar. 1888’de kurulan ve daha sonra şehrin büyüyen nüfusunun alışveriş ihtiyacını karşılamak üzere 1930’larda genişletilerek bugünkü halini alan Pasar Seni, başkentte yerel kültüre dair otantik eşyaların en çok bulunabileceği çarşıdır.
Kuala Lumpur şehrinde ülkenin tarihini ve kültürünü yansıtan bir diğer mahalle ise Kampung Baru’dur. Türkçede ‘yeni köy’ anlamına gelen ve şehrin ayakta kalabilmiş birkaç kadim köyünden biri olma niteliğini hâlâ sürdüren bu şirin mahalle, ilk zamanlarda şehirde nefes alabildiğim ve sokaklarında keyifle dolaşıp yorulmanın hazzını yaşadığım neredeyse tek yerdi.
Bir dizi kule ve modern binanın kuşatmasında kalmış bu mütevazı Malay köyüne girerken karşımıza çıkan ilk yapı, köyün kurulduğu, 1860’lı yıllarda inşa edildiği bilinen Masjid Jamek Kampung Baru isimli camidir. Mimarisindeki estetik sadeliğiyle bu cami, mahallenin olmazsa olmazı haline gelmiş bir nişane mahiyetindedir. Camiye girişi olan Raja Alang ve Daud sokaklarında asırlık ahşap Malay evleri, lezzetli sokak yemekleri ve tropik meyve kokteyllerinin satıldığı ‘warong’ adlı çadırlar ve restoranlar sağlı sollu dizili haldedir.
Mahalle eksenli bakıldığında şehrin kolay ulaşılabilen yerlerinde tarihi dokunun en çok hissedildiği bölgeler, Bağımsızlık Meydanı, Kampung Baru ve Pasar Seni civarıdır. Bu üç alanın dışındaki tarihi ve estetik yapılar, kimi yerde modern mimarili binaların kimi yerde ise çarpık kentleşmenin arasında sıkışıp kalmış vaziyettedir. Şehirde alelade gezerken kimsenin karşısına çıkmazlar. Meraklısı yalnız arayarak bulabilir o metruk güzellikleri.
Simgeleşmiş Estetik Yapılar
Şehrin estetik yapılarından konuşacak olursak ilk olarak camilerden bahsetmek lazımdır. Orta kesimlerde yer alan ve şehrin en büyük camisi niteliğindeki Masjid Negara (Ulusal Cami), dışarıdan bakana gönülleri hoş edici bir tevazu ve sadelik yansıtan eşsiz mimarisiyle dikkat çeker. Cami, yakınında bulunduğu Petronas Kuleleri’ne benzemesi için kulelerle aynı renkte ve tarzda yapılmış. Bej ve yavruağzı renkli mermerlerle kaplı zeminiyle, Pasifik ikliminin tahammül edilmesi imkânsız sıcağı altında içine girene tatlı bir serinlik hissi verir. Sultanahmet Camii’nden ilham alınarak inşa edilmiş Wilayah Camii ise ülkeyi ziyaret eden Türk turistleri aşina bir ev sahibi olarak karşılar.
Yüzde 61’lik Müslüman nüfusun yanı sıra yüzde 20 Budist, yüzde 9 Hristiyan ve yüzde 6 Hindu topluluğunu da bünyesinde barındıran bir ülkenin başkenti olarak Kuala Lumpur’un vazgeçilmez güzellikleri haline gelmiş tapınakları da unutmamak gerekir.
Şehrin varoş mahallesi Gombak’ta kireç taşı tepelerindeki mağaralara yaklaşık 130 yıl önce yapılmış Hindu tapınaklarının bulunduğu Batu Mağaraları, turistlerin uğrak noktalarından biri olmasının yanında Malezya’nın çok dinli yapısını en iyi yansıtan sembollerden biridir. Mağaralara çıkan 272 adımlık merdivenlerin önüne dikilmiş devasa Lord Murugan yapıtıyla Batu Mağaraları, Hindu bayramları Diwali ve Thaipusam’da dünyanın dört bir yanından Hindu’nun akın akın ziyaret ederek kutlamalar yaptığı kutsal bir mekândır.
Şehir merkezinden biraz güneyde, tepe noktasına yapılmış Thean Hou Tapınağı da Budistler için sembol haline gelmiş geniş bir binadır. Malezya’da yoğun olarak kutlanan Çin Yeni Yılı’nda kırmızıya bürünerek insanı adeta bambaşka bir dünyaya götüren tapınak, bu özel günde Budistler kadar diğer din mensuplarının da ziyaretini çekmektedir.
Asya Kültürünün Vazgeçilmezi: Sokak Yemekleri
Bir Güneydoğu Asya ülkesinin başkentinden bahsederken kıtayı diğerlerinden ayıran en bariz özelliklerden biri olan sokak yemeklerini atlamak mümkün değildir. Tıpkı bölge ülkelerinin kalabalık şehirlerinde olduğu gibi Kuala Lumpur’un da neredeyse her ilçesinde bir sokak yemeği meydanı mutlaka vardır. Bunlardan en meşhuru, şehrin en kalabalık meydanı Bukit Bintang’da bulunan Jalan Alor’dur. Akşam 5’ten sonra buraya peyderpey kurulan çadırlar ve yemek kamyonetleri, Asya mutfağının birbirinden leziz yemeklerini önünüze serer. Bu acısı sağlam yemekler mideye oturduktan sonra hararetinizi alabilecek tek şey, yine o çadırlarda ve kamyonetlerde satılan tropik meyve sularıdır. Üzerine acının her türlüsü boca edilmiş nasi goreng, satay, laksa, rojak, nasi ayam gibi lokal yemekleri bitirene kadar, hele ki bu coğrafyanın yemeklerine aşina değilseniz, mide ve ağız yanmaları çekersiniz. Lâkin bu şiddetli acıların hepsi bir bardak mango suyuna bakar.
Her ne kadar turist ve ülkede ikamet eden yabancıların daha fazla rağbet gösterdiği bir mekân olsa da Jalan Alor, Kuala Lumpur’un atmosferini yaşamak için mutlaka tecrübe edilmesi gereken bir sokak yemeği merkezidir. Benim gibi sükûnet peşinde olanların genellikle uğradığı sokak yemeği meydanı ise ismini sıkça zikrettiğimiz o meşhur ikiz kulelerin yakınlarında bulunan Tapak Urban’dır.
Giderek yoğunlaşan nüfusu ve artan inşaat projeleriyle bazen planlı, bazen plansız büyüyen bu görkemli Güneydoğu Asya başkenti, her insanın hafızasında farklı bir yönüyle mesken tutar. Çoğu Avrupa ve Ortadoğu ülkesinden gelen turist, şehrin modern yüzüne hayran kalır. Kültür ve tarih peşinde olanlar ise şehir düzeninin vasat kaldığı fakat insanlığın ve insanlığa ait değerlerin korunduğu mütevazı yüzüyle sever bu şehri. Kısacası Kuala Lumpur, Asya’nın kültürü, medeniyeti ve insan yapısına dair ufak da olsa fikir edinmek isteyen herkesin mutlaka varması gereken bir uğrak noktasıdır.
Fotoğraflar için Syaiful Redzuan’a teşekkürler.