Malcolm X – Prof. Dr. Recep Şentürk
Bugünkü kitap köşemize Prof. Dr. Recep Şentürk tarafından kaleme alınmış bir hayat hikayesini misafir ediyoruz. Irkçılık kavramını lügatlerdan İslamiyet’le silen Malcom X’i gelin hep birlikte tanıyalım.
“İnsan hakları neden bu kadar pahalıdır? Sadece insan doğarak elde edilebilecek haklar neden renk kataloğuna tabiidir? Kadın veya erkek olmak kişide neden haksızlığa bahane edilir? İnsanın insan olarak yaşayabilmesi mümkün değil midir?”
Ayrımcılığa dair bu sorular, günümüzde olduğu gibi insanın ayak izini bıraktığı tüm dönemlerde sorulmuş ve kendini yenilemiştir. Bu problem, hiç azalmamış ve çağ atladıkça katlanmaya devam etmiştir. Renk, cinsiyet, ırk, inanç, statü ve ekonomik farklılıklar… Ayrımcılığın listesi uzadıkça uzar ve başı yine insanlar tarafından çekilir. Hak mücadelelerine her yüzyılda yeni bir set çekilir. Buna karşılık mutlaka o seti aşmak için gayret eden liderler de doğar.
“Sen kimsin?” diye sordu Harlem karakolundaki beyaz komiser, karşısında duran siyah adama. Zayıf uzun boylu ve keskin bakışlı genç adam cevapladı: “Malcolm X.”
Bugün size tanıtacağımız kitap 20. yüzyılın yetiştirdiği en önemli liderlerden birini anlatıyor:
Irkçılığa Karşı Mücadele Eden Bir Aile
Malcolm, ırkçı bir toplumda dünyaya gözlerini açar. Irkçılıkla mücadele eden Hristiyan bir aileye mensup olan babası Earl Little bir vaizdir. Kilise kürsüsünden yaptığı konuşmalarda, beyaz ırkçılığa karşı siyahları uyarmaya ve örgütlenmeye çalışıyor; Malcolm’un annesi Louise ise bu hareket içinde aktif rol oynuyordu. Bu hareket sebebiyle ırkçı beyazların dikkatini üzerine topluyor ve tehditler alıyordu. Yılmadan ateşli vaazlarına devam eden babası, toplantılara küçük Malcolm’u da götürüyordu. Maalesef ki Malcolm’un babası, bir gün tramvay yolunda ölü olarak bulunur, ölümünün üzeri bir sır perdesi ile kapatılır. Bütün yük annesinin üzerine kalır. Annesi, ekonomik krizin getirdiği zorluklarla çok geçmeden akli dengesini kaybeder. Durumu kötüleşen Louise, akıl hastanesine yatırılırken Malcolm, sosyal hizmet görevlileri tarafından bir bakıcı aileye verilir.
Bir Zenci Avukat Olamaz, Neden Marangoz Olmayı Düşünmüyorsun?
Yaşadığı ekonomik zorluklara yaşı ilerledikçe daha fazla hissettiği ırkçılık da eklenince Malcolm, birçok okula uyum sağlayamaz ve okullardan atılır. Son olarak problemli çocukların gittiği bir okula gönderilen Malcolm, burada derslerine iyi çalışarak kendini kabul ettirir. Fakat başarılı olmasına rağmen ortaokulu bitirdikten sonra liseye devam etmez. Zaten o dönemde lise okuyan siyahların sayısı çok azdır. Bu dönemde, Malcolm’un hayat boyu aklında yer eden ve okuldan soğumasına yol açan bir olay meydana gelir.
Bir gün dersinde çok başarılı olduğu ve kendisini çok seven İngiliz hocası Bay Ostrowski sınıfa ileride meslek olarak ne istediklerini sorar. Malcolm o güne kadar düşünmediği bu soruya, avukatlık olarak cevap verir. Bunun üzerine hocası şöyle der:
En tembel öğrencisini bile idealleri için teşvik eden hocasının ona bunu söylemesi Malcolm’a ne kadar başarılı olursa olsun beyazlar için bunun bir şey ifade etmediğini düşündürmüş ve okuldan soğumasına yol açmıştır. O günden sonra Malcolm okuldaki neşesini kaybedip beyazlarla olan ilişkilerinde içine kapalı bir hale gelir. Buna rağmen ironik bir şekilde otobiyografisinde öğretmeni kendisini avukat olmaya teşvik etmediği için Allah’a şükretmektedir. Bunu “Avukat olsaydım, siyah burjuvanın bir parçası olur, iki yüzlü beyazlara yaranmaktan başka bir amacım olmaz ve beyni yıkanmış bir Hristiyan olarak kalırdım” diye açıklamıştır.
Yeraltı Dünyası, Gençlik Yılları ve Hapishane
Malcolm, gençlik yıllarını Boston ve New York’ta geçirir. Boston’da geçirdiği yıllarda garsonluk ve birkaç düşük maaşlı işte çalışır. Hayatının bu bölümünü anlatırken, “Hem siyahlara hem de beyazlara hizmet veren işlerde çalışması, Malcolm’un insan psikolojisi hakkındaki izlenimlerini zenginleştirmesine yol açmıştır” diyor yazar Recep Şentürk.
New York’ta garsonluk yaptığı lokantada yeraltı dünyasından insanlarla tanışır ve bu dünya onu içine çeker. Lokantadaki işinden atılan Malcolm, ahbap edindiği kişilerle takılır. Hayatının bu karanlık döneminde bir çok kötü işe bulaşır; uyuşturucu satışı, hırsızlık, kadın ticareti, illegal piyango kumarı… Bir hırsızlık çetesi kurar ve çete başı olur. Ancak hırsızlık yoluyla elde ettiği bir saati tamirciye verirken yakalanır. Mahkeme süreci ise hukuksuzluğun göstergesidir. Bir beyaz kadınla ilişkisi olduğu için gerekenden çok daha fazla ceza alır.
Hapse girmek her ne kadar kötü olsa da Malcolm’u suç dünyasından kurtarır ve onun durulmasına, sakince düşünmesine imkan sağlar. Kendini kitap okumaya veren Malcolm, argoyla sınırlı kalan kelime hazinesini genişletmek için posta yoluyla İngilizce dersleri alır. Bu hapishaneden imkanları daha iyi bir ıslahevine geçmek için dilekçe üstüne dilekçe yazar ve nihayet isteği kabul edilir. Mahkumların ıslahını amaçlayan bu yeni hapishanede büyük bir kütüphane bulunmaktadır. Malcolm bu kütüphaneden istifade eder ve İslam da dahil olmak üzere birçok din hakkında burada bilgi sahibi olur.
Elijah Muhammed ve İslam Milleti Hareketi
Kardeşi, Malcolm’a Elijah Muhammed’in önderliğini kabul edip Müslüman olursa, hapisten kurtulacağını ve İslam dininin siyah adam için Hristiyanlık’tan daha tabii bir din olduğu yazar. Hapisten çıkma fikri, hiçbir dine inanmayan Malcolm’un ilgisini çeker. Kardeşi onu ziyarete geldiğinde beyazların şeytan olduğunu söyler ve kendi özüne dönerek İslam Milleti’ne katılmasını tavsiye eder. Kardeşlerinin de Müslüman olduğunu öğrenen Malcolm’un İslam’a ilgisi daha da artar. Kendini hapse gönderen hakim, “marangoz ol” diyen öğretmeni ve kendisine her fırsatta “negro” diye bağıranların hepsi nihayetinde beyazdır. Kardeşi haklıdır; beyazlar şeytandır!
Malcolm, kardeşinin tavsiyesiyle İslam Milleti lideri Elijah Muhammed’e bir mektup yazar. Cevap olarak gelen zarfta biraz para ve bir kağıt vardır. Elijah ona “Suçlu sen değilsin, suçlu seni zorla suça iten beyaz adam ve onun kurduğu sistemdir” diye yazmıştır.
Malcolm yeni bir ışık keşfetmiştir. Günahları kendini sıkar, pişman olur. Hapisteyken Elijah Muhammed’in öğretisini kabul edip Müslüman olur. Hapishaneyi bir okul gibi değerlendirir. Gelen profesörlerden dersler dinler. Felsefe, tarih, Latince çalışır ve öğrenir. Birçok tanınmış insanın biyografilerini okur. Harvard, Yale gibi çevre üniversitelerden gelen öğrencilerle münazaralara katılır.
Ve nihayet Malcolm iyi davranışları yüzünden, yirmi bir yaşında girdiği hapishaneden yirmi altı yaşında çıkar. Kardeşlerinin yanına taşınır, İslam Milleti hareketine üye olur ve Elijah Muhammed’le tanışır. Harekete üye olunca ona “X” soyadı verilir. Köle dedelerinin efendisi olan bir beyazın soyadı olduğundan “Little” soyadını reddeder. Malcolm Little böylece Malcolm X olur.
Malcolm X, eski işlerindeki becerilerini bu sefer hareket içinde gösterir ve kısa sürede sivrilerek vaizlik görevine atanır. Birçok insanı etrafına toplar ve onları hareketin içine çekerek harekete yeni üyeler kazandırır. Elijah’tan sonra en önemli adam haline gelir. Malcolm X artık İslam Milleti hareketinin sözcüsüdür. Hareket gittikçe büyür ve uluslararası bir etki kazanır. Malcolm önceden suç işlediği Harlem caddelerinde şimdi halka şöyle hitap eder:
Elijah Muhammed İle Yolların Ayrılması
İslam Milleti hareketi, beyazları mavi gözlü şeytanlar olarak ilan ediyor ve tüm beyazların düşman olduğunu söylüyordu. Bu da beyazlar çevresinde korku yaratıyordu. Siyahların onları öldüreceğini ve kendi toplumlarını yaratacakları haberleri basında yayılıyordu.
Malcolm X, hareketin dini inanışlarının bazılarının sembolik olduğuna inanır ve bunu basında açıkça söyler, öte yandan Elijah Muhammed bunların inanılması gereken hakikatler olduğunu savunur. Mesela bütün beyazların şeytan olduğu iddiası bunlardan birisidir.
Elijah artık yaşlanmış ve hasta, uzlaşmacı bir taraf sergilerken, genç Malcolm daha dinamik, tavizsiz ve geri adım atmayan bir tutum sergilemektedir. Elijah, Müslüman olmayan siyahlarla iş birliğini reddederken, Malcolm iş birliği yapma taraftarıdır. Malcolm ve Elijah’ın düşünce ve metot farklılıklarının yaşanması hareketi basının diline dolar. Ayrıca Elijah’ın gayrimeşru ilişkilere girdiği ve bunlardan çocukları olduğu dedikodusu yayılır. Malcolm bu dedikodunun gerçek olduğunu öğrenince Elijah’a karşı güvenini kaybeder. John F. Kennedy suikasta kurban gidince Elijah kimsenin basına bu konuda konuşmamasını ister. Ancak Malcolm, gazetecilere cevap verir. Bunu duyan Elijah, Malcolm’a susma cezası verir. Bu olay üzerine Malcolm X, İslam Milleti hareketiyle ilişkilerini bitirir.
Yeni Bir Hareket, Kapsayıcı Bir Yaklaşım
Aynı yıl Malcolm, Müslüman Camii adıyla yeni bir organizasyon kurar ve kendini takip edenlerle beraber İslam Milleti’nden ayrılır. Daha sonra Martin Luther King ve ünlü boksör Muhammed Ali gibi siyahlara karşı yapılan ırkçılığı daha kapsamlı ele alan kişilerle görüşüp arkadaş olur. Martin Luther King ile siyahların çiğnenen haklarını birlikte koruyabilmek için iş birliği yapar.
Hac ve Evrensel İslam Kardeşliği
Hac, Malcolm X’in hayatındaki bir diğer dönüm noktasıdır. Dünya genelinde kabul gören İslam ve hareketin içinde yaşadığı İslam’ı düşünen Malcolm, bu ikisi arasındaki uçurumu görür. Bulunduğu mevcut inanç ve Ehl-i Sünnet bağdaşmamaktadır. Malcolm X, aldığı tavsiyeler ve İslam’ın evrensel kardeşliğini keşfetmek üzere hacca gitmeye karar verir. Daha hac yolculuğunda, hac yapmaya giden binlerce insanın birbirine ırk ayrımı yapmadan, kardeşçe muamele etmesi onu son derece etkiler. Irkçılığın bulunmadığı bir ortamda olmak, ayrımcılığın içine doğmuş bir insan olarak, Malcolm X için çok farklı bir duygudur.
Malcolm X, hacda İslamiyet’in, Amerikalıların bir türlü çözemediği ırk ayrımcılığı problemini çözdüğünü görür. Siyah adam ve beyaz adam kol koladır. Mekke’de bulunduğu süre boyunca bu deneyimi hakkında birçok mektup yazar. Fikirleri artık değişmiştir. Malcolm X orada yeni bir adın sahibi olur, Hacı Malik Şahbaz.
New York Havalimanı’nda onu karşılayan gazeteci ordusu karşılarında tamamen farklı bir şahsiyet bulurlar. Bu değişim Amerika’nın gündemine oturur.
Şehadete Doğru
Hayatı hakkında “Başımdan en az bir düzine insanın yaşayıp tecrübe edebileceği kadar olay geçti.” diyen Malcolm X, yaptığı her şeyin gecikme kabul etmeyecek derecede acil olduğuna inanıyor, davasını ve sesini tüm dünyaya duyurmak için gayret sarf ediyordu.
“Malcolm X’in mirası, günümüzde çok tartışılan İslam ve evrensel insan hakları arasındaki ilişkiyi daha iyi görmemize önemli bir katkı sağlamaktadır.” Diyen Prof. Dr. Recep Şentürk “İslam’da evrensel insan hakları var mıdır?” diye soranlar için yirminci yüzyılda hakkında en fazla konuşulan ve yazılan Afro-Amerikalı Müslüman Malcolm X‘in hayatını bize bir örnek olarak sunuyor.
Yazar kitabı üç bölüme ayırmış. Birinci bölüm Malcolm X’in hayatını, ikinci bölüm inancını, üçüncü bölüm ise davasını ele alıyor. Siyahların haklarını savunmakla başlayan mücadelesi, evrensel insan hakları ve İslamiyet’le süregelmiş olan büyük lider Malcolm X’in hayatı muhakkak okunmalı. 21 Şubat 1965 yılında Malcolm X, Harlem’de meşhur Audubon Bale Salonu’nda konuşma yaparken dinleyiciler arasında bulunan hamile karısı ve çocukları önünde vurulurak şehit edilir. Vefat etmeden önce, konferansa kendini dinlemeye gelen insanlara son sözü, “Esselamu Aleyküm” olmuştur; sözlük anlamıyla “barış üzerinize olsun!”