Tasavvuf Edebiyatı

Mevlid’in Sahibi Süleyman Çelebi

“Allâh adın zikredelim evvela
Vacib oldu cümle işte her kula”

Yazmış olduğu ve dillerde söylene gelen, tam bir “sehl-i mümteni” örneği “mevlid” türündeki eseriyle tanınan bir şair, bir yazar olan Süleyman Çelebi, tasavvuf ehli şairlerin takipçilerinden birisi olarak serimizde bu hafta öğreneceğimiz isim oldu. Hakkında yazılan kaynaklardan derlediğimiz hayatı, edebi kişiliği ve eserlerini okumaya davetlisiniz.

Hayatı

 Hayatı hakkında bilgileri çelişkili olan Süleyman Çelebi’nin Bursa’da doğduğu bilinir. Mevlidinde yer alan “Yiğitlik dahi geçti şöyle hoca / Erişti şastlık u oldu koca” şeklindeki beyitte geçen “şast” ifadesi Farsça “altmış” demektir. Bu da bizlere gösterir ki Süleyman Çelebi mevlid eserini nazmettiğinde altmış yaşındadır. Bu sebeple doğum tarihi 1351 olarak kabul edilir. Yaşadığı dönemde Orhan Gazi döneminin ikinci yarısında dünyaya göz açarken, I.Murad ve Yıldırım Beyazıd dönemlerine de erişmiştir. Orhan Gazi’nin silah arkadaşı Ahmed Paşa’nın oğlu olan Şeyh Mahmud’un torunu Süleyman Çelebi’nin ailesi kültürlü bir ailedir. Annesi tarafından dedesi olan Şeyh Mahmut’a Orhan Gazi İznik’te bir medrese yaptırmış olması Süleyman Çelebi’nin ilim yuvasından çıktığının göstergesidir. Dedesi şairlikle ön plana çıkmamış olsa da beyitler, gazeller söylemiş, şerhler yapmış bir kimsedir.

Çocukluk ve gençlik dönemlerine dair kayıtlar bulunmasa da onun yapmış olduğu görevlere dair kayıtlar mevcuttur. Kaynaklar bizlere Süleyman Çelebi’nin Dîvân-ı Hümâyûn’da imamlık yaptığını söylemektedir. 1400 yılında inşası tamamlanıp ibadete açılan Bursa Ulu Cami’nin imamlığına Emîr Buhârî’nin tavsiyesiyle getirilmiştir. “Çelebi” unvanı o zamanlar Mevlana veya Osmanlı hanedan soyundan gelenlere verilse de Süleyman Çelebi’nin bu lakabını, arif ve kâmil kimliği sayesinde aldığı düşünülür. Zira bu bilgeliğini, ilmi yeteneğini eserindeki ayet ve hadis döşemeleriyle göstermiştir. Mevlevî olduğu bir dönem kabul edilse de Latifî’nin tezkiresinde Emir Sultan’a intisabı ve halifeliği bilgisi bu düşünceyi bastırmıştır.

1421-1422 yıllarında öldüğü son dönem Osmanlı kaynaklarında yazmasından ötürü genel kabuldür. Ancak erken dönem kaynaklarında yazmamasından ötürü şüphelidir. Günümüzde Süleyman Çelebi’nin kabri Bursa Çekirge yolu üzerindeki eski kaplıcaların yanında yer alan Yoğurtlu Baba Zaviyesi’nin önündeki sırttadır. Harap halde olan türbe 1952’de Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu tarafınca onarılmıştır. Duvarlarına eseri Vesîletü’n-Necât’ın ilk beyti, Hz.Adem’in yaratılışını anlatan 128.beyti, Hz. Muhammed’in (as) doğum zamanını anlatan 206.beyti, Allah’ın Hz. Muhammed’e hitabını anlatan 403.beyti de eklenmiştir.

Edebi Kişiliği ve Eseri

Süleyman Çelebi’nin edebî şahsiyetini ancak elimize ulaşan ve yazdığı bilinen tek eseri olan Vesîletü’n-necât isimli mevlit türündeki eserinden anlamaktayız. Bu yüzden hem eserini hem de edebi yönünü sizlere birlikte aktaracağız. Bursa’da tamamlandığı belirtilen eserin kaleme alınma aşamasıyla ilgili rivayet şu şekildedir:

“Bursa Ulucami’de imamlık yaptığı dönemde bir vaizin Bakara suresi 285.ayetin mealinde peygamberler arasında bir fark bulunmadığı, Hz.Muhammed’in Hz. İsa’dan ve onun gibi diğer peygamberlerden üstün olmadığını açıklamasının ardından cemaatten bazıları itiraz etmiş. Tartışmaların büyüdüğü esnada Süleyman Çelebi “Ölmeyip Îsâ göğe bulduğu yol / Ümmetinden olmak için idi ol” beytini söylemiş. Halkın çok beğendiği bu beyit onun eseri yazmasındaki büyük Hz. Peygamber aşkını terennüm ettirmiş.  Daha sonra ise Hz.Muhammed’in hayatının bazı kısımlarını da içine alacak şekilde eserini geliştirerek kaleme almıştır.”

Mevlid edebi terim olarak Hz.Muhammed’in (sav) hayatını, doğum ve vefatını, mucizelerini konu alan bir türdür. Peygamberimiz hayatta iken de kendisini metheden eserler kaleme alındığı gibi vefatından sonra özellikle de 9.yüzyıldan sonra mevlid türü ortaya çıkmıştır. Mevlid türünün naat türünden ayrılan en önemli özelliği efendimiz’in özellikle doğumunu anlatmasıdır. Ayrıca Mevlid içerik bakımından “tevhîd, ilâhî, münâcât, na’t, velâdet, mirâc-nâme, istimdâd (dua)” gibi türleri de içine alan geniş bir yelpazeye sahiptir. Süleyman Çelebi’nin mevlidi bir “sehl-i mümteni” örneği olarak kabul edilir. “Sehl-i mümteni” söylenmesi çok zor olan manasını karşılar. Çelebi’nin eseri sanatsal bir değere ve manasal bir derinliğe sahiptir. Sade bir Türkçe ile kaleme alınmış eserde duygular, fikirler ve bilgiler bir halı gibi ilmek ilmek işlenmiş, sanatkârane bir üslupla döşenmiştir. Döneminin çizgisini aşıp kendisinin gelişimine katkı sağlayan Süleyman Çelebi’nin dini heyecanı ona özel bir şairane üslup kazandırmıştır. Halka hitabın getirdiği sadelik, mana derinliğinin beraberinde getirdiği giriftlik ve bunların birbirleriyle olan uyumu sayesinde gelen gönülleri fetheden bir eser oluşmuştur. Eserde dini mefhumlar, farz ve vaciplerin anlatılmasının yanı sıra dinle örtüşen tasavvufun anlatımı ve bununla birlikte Türk Edebiyatı’na mal olmuş tasavvufi işaretlerin eklenmesi başarıyı getirmiştir. Eser çok beğenilmiş ve pek çok nüshası çıkmış hatta öyle ki başka beğenilen mevlid beyitleri de eklenmiştir.

Aruzun “fâilâtün fâilâtün fâilün” kalıbıyla yazılan eserin on bir farklı nüshası karşılaştırılmış ve sonuç itibariyle 768 beyite sahip olduğu tespit edilmiştir. Eser mensur bir münacaatla başlar ve on altı babdan oluşur. Eserin muhtevasını oluşturan bablar şu şekildedir: Allah’ın birliği hakkında, nazım için dua talebi ve kitap için özür beyanı, âlemin yaratılma sebebi, iki fasl halinde Hz. Muhammed’in ruhunun yaratılması, Üç fasl halinde Hz. Muhammed’in vücudunun zuhura gelmesi, Altı fasl halinde Hz. Muhammed’in doğumu sırasında ortaya çıkan olağanüstülükler, Hz. Peygamberin methi, mucizelerinin, miracının ve hicretinin beyanı, onun bazı vasıfları, nükte ve nasihatler, kötü fiillerden nehyetme, risaletin tebliği, Hz. Peygamber’in vefatı ve hâtime.

Vesiletun Necat
Vesîletü’n-Necât

Süleyman çelebi eserini yazarken Aşık Paşa’nın Garîb-nâmesi’nden, Ebü’l-Hasan Bekrî’nin Sîretü’n-Nebi’sinden, Muhyiddin Arabİ’nin Mevlid’inden, İbnü’l-Cezerî’nin el-Mevlidü’l-Kebîr’inden etkilendiği aşikardır. Ebü’l-Hasan Bekrî’nin Sîretü’n-Nebi’sinin tercümesi olan Mustafa Darîr’in Siyerü’n-Nebeviyyesi’nden içerik olarak daha çok yararlanmış ve veladet bahsinde geçen bir kasideyi benzer şekilde kaleme alarak “Kasîde-i Melihâ” adını vermiştir. Eserde tekrir, tenasüp, cinas, tevriye, teşbîh-i temsîlî gibi edebi söz sanatlarına da yer verilmiştir. Sanatlarla süslediği beyitler manaların farklı boyutlara ulaşmasında rol oynamıştır.

Vesiletü’n-necât gerek yaşadığı dönemde gerekse sonrasında İslam coğrafyası tarafından çok sevilen bir eser olmuştur. Kendisinden sonra birçok şair mevlidler kaleme alsa da Süleyman Çelebi’nin eseri gibi etkili olamamıştır. Yalnızca yaşadığı bölgede değil bütün İslam coğrafyasında etkili olan eser Almanca, Arapça, Arnavutça, Boşnakça, Çerkesçe, İngilizce, Rumca gibi pek çok farklı dile de çevrilmiştir. Bir müslümanın gönlündekini kaleme döktüğü eser olan Vesiletü’n-necât, Efendimiz’in doğum günü kabul edilen 12 Rebîülevvel’de gönülleri harlayan odun olmuştur. Esere verilen önem Kanuni Sultân Süleyman ve III. Murad dönemine kadar dayanmaktadır. Osmanlı saraylarında resmi törenlerde söylenen eser, İslam coğrafyasının genelinde doğum, ölüm, evlilik, sünnet, hacı uğurlama gibi akla gelebilecek birçok toplu ortamda söylenir hale gelmiştir. Musiki değere de sahip olan eser defalarca bestelenmiş, mevlidhanlık geleneğinin başlamasında etkili olmuştur. Süleyman Çelebi bu eseriyle Türk Edebiyatında yazılan ikinci mevlid, Anadolu’da yazılan ilk mevlid sahibi olma özelliğini kazanmıştır.

VESİLETÜ’N-NECAT’TAN

Mefhar – i Mevcudât, Hazret-i Fahr-i Alem
Muhammed Mustafâ râ Salevât

Allâh adın zikredelim evvela
Vacib oldu cümle işte her kula

Allâh adın her kim ol evvel anâ
Her işi âsan eder Allâh anâ

Allâh adı olsa her işin önü
Hergiz ebter olmaya anın sonu

Bir kez Allâh dese şevkile lisan
Dökülür cümle günah misli hazan

İsm-i pâkin pâk olur zikreyleyen
Her murada erişir Allâh diyen

Aşk ile gel imdi Allâh diyelim
Dert ile göz yaş ile ah edelim

YARARLANILAN KAYNAKLAR:

  1. (tarih yok). türkedebiyatı.org: https://www.turkedebiyati.org/vesiletun-necat-mevlid-suleyman-celebi/ 
  2. Çapku, A. (2015). Süleyman Çelebi’nin Mevlid’ine Felsefi Bir Bakış . Rumelide Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi , 59-66.
  3. GÜRBÜZ, D. Ö. (2014, 12 28). Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü: https://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/suleyman-suleyman-celebi-suleyman 
  4. Pekolcay, A. N. (2004). Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi: https://islamansiklopedisi.org.tr/mevlid–suleyman-celebi 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu