Osmanlı’da Şairliği İle Ünlü 5 Padişah
Yüzyıllar boyunca cihanda hüküm sürmüş Osmanlı Padişahları; savaş ve siyasetin dışında sanata, bilime ve ilme çok değer vermiştir. Sanatın herhangi bir dalı ile mutlaka hemhâl olmuş, çevresinden ilim adamlarını ve sanatçıları ayırmamıştır. Çocukluklarından itibaren son derece yoğun ve disiplinli bir eğitim gören padişahlar, Edebiyat da dahil olmak üzere pek çok konuda geniş bilgi seviyesine sahip olmuşlardır.
Tahta geçen otuz altı Padişahın önemli bir kısmının şiiri olduğu, şiirleri olanlardan bazılarının da Arapça, Farsça yahut Türkçe dîvana sahip olduğu bilinmektedir. Şiirlerini kendilerine has mahlasları yani lakapları ile yazan bu padişahların hepsinden tek tek bahsetmek mümkün olmasa da biz bugün sizlere, siyasi ve askeri başarıları kadar şiirleriyle de adından söz ettirmiş beş padişahı anlatacağız.
Fatih Sultan Mehmed (Avnî)
Bilime, sanata, edebiyata ve bunları icra edenlere verdiği değerle ünlü olan ve kendisi de entelektüel olan bir padişahtı. Devrinin en büyük ve önemli alimlerinden eğitim almıştı. Yedi dil bildiği söylenen Mehmed, alim şair ve sanatçıları sık sık çevresinde toplar ve onlarla sohbet ederdi. Kendisinin dikkatini çeken ve bilmediği konularda yazılar yazdırır ve incelerdi. 1444-1446 ve 1451-1481 yılları arasında iki kere tahta çıkmak suretiyle toplamda 30 yılı aşkın süre Osmanlı Devleti’ne hükmetmiş ve İstanbul’u fethetme şerefine erişmiş, böylece Fatih ünvanını almış olan II. Mehmed; Avnî mahlası (lakabı) ile şiirler yazmıştır. Aşk, tasavvuf, din, sosyal hayat gibi birçok konunun yanında, tarihi hikayeler ve cihat fikrini konu alan şiirleri; yalın ve anlaşılır bir dile sahiptir. Şiirlerinde, dönemin hâkim şiir üslûbunu yansıttığı gözden kaçmamaktadır. Kendisine ait bir şiiri şu şekildedir:
Bâde-i Nâb ile Buldu Rûh-ı Cânân Revnak
“Bâde-i nâb ile buldu rûh-ı cânân revnak
Gûyiyâ güller ile buldu gülistân revnak
Zülf-i miskîn ki rûh-ı yâr ile tâbende durur
Şem’-i pürnûr ile san buldu şebistân revnak
Göricek yaşımı naz ile salınır ol yâr
Cûyibar ile bulur serv-i hırâmân revnak
İşidip nâlemi handân olur ol yâr bulur
Na’ra-i bülbül ile gonca-i handân revnak
Eşk-i çeşmimle olur lâ’l-i leb-i yâr ferah
Tâb-ı kevkeble bulur lâ’l-i Bedahşân revnak
Hatt u hâl ile bulur Avnî rûh-ı yâr şeref
Bâblarla nitekim buldu Gülistân revnak”
II. Bayezıd (Adlî)
Fatih, ilme olan ilgi ve sevgisiyle oğlunu da yetiştirmiş ve ona iyi bir eğitim aldırmıştı. Babasının ölümüyle tahta geçen Bayezıd 1481’den 1512’ye kadar Osmanlı Devleti’ni yönetmiştir. Babasından aldığı eğitimin dışında kendisi de şehzadeliği zamanında bile etrafına alimleri ve bilginleri toplardı. Babası gibi kendini yetiştirmeye çalışan Bayezıd, aynı zamanda Adlî mahlasını kullanarak şiirler de yazmıştır. Kendisiyle taht kavgasına tutuştuğu kardeşi Cem Sultan’ın da şiir yazdığı meşhur bir bilgidir. Hatta onların bu kavga zamanlarında birbirleriyle şiirleri ile atıştığı söylenir. Sultan Bayezıd’ın büyük bir kısmı gazellerden oluşan küçük bir divanı da vardır. Onun meşhur gazellerinden biri şu şekildedir:
Gönlümü Dîvâne Kılan Zülf-i Pür Sevdâsıdır (Gazel)
“Gönlümi dîvâne kılan zülf-i pür sevdâsıdur
Cânumı pervâne iden şem’-i bezm-ârâsıdur
Kabrüm üzre serv dikün şem’ yakun dostlar
Çün beni hâk eyleyen şevk-ı ruh u bâlâsıdur
Gül yüziyle zevk u şâdînün birin on eyleyen
Gülsitân-ı hüsn içinde kâmet-i ra’nâsıdur
Ziynet olmaz gülsitân içinde gül açılmasa
Rûyına revnak viren yârun ruh-ı zîbâsıdur
Taze ‘âşık taze dîvâne mesel meşhûrdur
Gitdi Ferhâd ile Mecnûn ‘aşkınun gavgâsıdur
‘Adliyâ hükmün anunçün nâfiz oldı ‘âleme
Yazılan ‘unvânda yârun kaşı tugrâsıdur”
Yavuz Sultan Selim (Selîmî)
Kendinden öncekiler gibi okumayı ve araştırmayı çok seven Yavuz, şaşırılmayacak şekilde alim ve sanatkarları desteklemiş ve onları gözeterek çevresinde toplamıştır. Küçük yaştan itibaren iyi bir tahsil gördüğü ve özel hocalardan ders aldığı bilinmektedir. Sert mizacı, cesareti ve ataklığı sebebiyle “Yavuz” lakabıyla tanınmıştır. 1512’den 1520’ye kadar sekiz yıl gibi kısa bir süre tahtta kalan I. Selim, bu kısa süre içerisinde çok önemli ve sonrasına da etki edecek icraatın sahibi olmuştu. Yavuz, aynı zamanda “Selîmî” mahlasıyla Farsça şiirler yazmıştır. Selim’in tek eseri Farsça Divân’ıdır. Bu Dîvan ilk olarak İstanbul’da daha sonra Alman İmparatoru II. Wilhelm’in emriyle Berlin’de yayımlanmıştır. Berlin’de basılandan II. Abdülhamid’e de hediye edilmiştir. Şiirlerinden biri şu şekildedir:
“Bu mürde cismine cân olmayan cânânı neylersin
Dilâ derdine dermân olmayan dermânı neylersin
Gedây-ı bî-ser ü pâ iken ey dil gûşe-i gamda
Sevip bir pâdişâh-ı hüsn ü âlî-şânı neylersin
Der-i cânânı kor bâğ-ı cinânı medh eder vâiz
Dirîgâ anlamaz bir câhil ü nâ-dânı neylersin
Ser-i kuyunda durmasın rakîb-i rû-siyeh gitsin
Gülistân-ı cinânda ey melek şeytânı neylersin
Selîmî mâni’-i vuslat vücûdundur adem eyle
Visâl-i yâre er bu bâis-i hicrânı neylersin”
Kânunî Sultan Süleyman (Muhibbî)
1520 ve 1566 yılları arasında kırk altı yıl gibi oldukça uzun bir süre tahtta kalmış ve Osmanlı Devleti’nin “Altın Çağ” ı yaşamasını sağlamış padişahtır. Onun devrinde Türk Hakimiyeti doruk noktasına ulaşmıştır. Babası Yavuz, onu çok düzgün ve özenli bir eğitime tâbi tutmuştu. Böylece üç kıtaya hükmeden bir Padişah ortaya çıkmıştı. Sultan Süleyman, adaleti seven ve mevcut kanunları yazıya geçirerek sıkı bir şekilde uygulatan bir padişahtı. Kendisine bu nedenle “Kanuni” denmekteydi. Kendisinden önceki ve sonraki birçok padişahta olduğu gibi Kanûnî de alim ve şairlere değer vermiş, onları himaye etmiştir. Bâki gibi önemli bir şairi yanına alması bunun en önemli kanıtıdır. Osmanlı padişahlarının çoğu olduğu üzere Kanuni Sultan Süleyman da şair bir padişahtı. Çoğunlukla “Muhibbî” mahlasını kullanmakla beraber “Meftûnî” ve “Muhib” mahlaslarını da kullanmıştır. Büyük şairlerle temas halinde olması, onları takip etmesi onun da şiirde ustalaşmasına vesile olmuştur. Pek çok farklı konuda şiir yazan Muhibbî; aşk, tasavvuf, din gibi konuların yanında kahramanlık ve düşünceyi konu alan şiirler de yazmıştır. Bu şiirlerin içinde dilden dile dolaşan ve atasözü olarak kullanılmış cümleler içeren beyitleri vardır. Uzun saltanat döneminde birçok önemli zaferler kazanan Kanûnî’nin katıldığı savaşları adeta bir tablo gibi şiirlerinde yansıttığı söylenir. Muhibbî; ayrıca Bâki, Fuzûlî gibi büyük şairlerden etkilenmiştir. Farsça ve Türkçe Dîvân’ı mevcuttur. Onun dilden dile hikemî bir söz olarak dolaşan beytini de içeren şiiri şu şekildedir:
Halk içinde mûteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Saltanat didükleri ancak cihân gavgasıdur
Olmaya baht ü saâdet dünyâda vahdet gibi
Ko bu ıyş ü işreti çünkim fenâdur âkıbet
Yâr-i bâki ister isen olmaya tâat gibi
Olsa kumlar sagışınca ömrüne hadd ü aded
Gelmeye bu şîşe-i çerh içre sâat gibi
Gel huzur itmek dilesen ey muhibbî fârig ol
Olmaya vahdet cihânda kûşe-i uzlet gibi
II. Osman (Fârisî)
Genç Osman adıyla da meşhur II. Osman, I. Ahmed’in ilk oğlu olduğundan dolayı, Osmanlı Devleti’nin de kurucusu sayılan Osman Gazi’nin ismi verildiği söylenir. Hatta büyük şenliklerin dahi düzenlendiği rivayet edilir. 1618 ve 1622 yılları arasında tahtta kalan II. Osman, daha önce emsali görülmemiş bir şekilde tahttan indirilmişti. Aynı zamanda Osmanlı Tarihi’ndeki ilk reformculardan kabul edilir. Osmanlı padişahlarının genel bir özelliği olarak iyi bir terbiye ve eğitim görmüş; Arapça, Farsça, Yunanca ve İtalyanca gibi hem doğu hem de batı dillerini çok iyi bir şekilde öğrendiği söylenir. Ayrıca “Fârisî” mahlası ile sade bir dile sahip şiirler yazmıştır. Bu şiirlerini topladığı bir de Dîvân’ı vardır. Onun şiirlerinden bir örnek verelim:
“Bana ol dilber-i şîrin bakacak mestâne
Müjesi tîri geçer sîneden işler câne
Kaçan ol kamet-i mevzûn hırâm itse olur
Nice bin âşık-ı şeydâsı ana pervâne
Vuslatun itse imâret bu gönül şehrini kim
Gam-ı hicrünle güzel milk-i dilüm vîrâne
Râzumı saklayayım diyü çalıştım âhir
Keşf-i râz itdü gözüm yaşı beni yârâne
Fârisî alamı bir bûse rûhunda câna
Bu heves olmaya yâ Râb dilerem efsâne”
Kaynakça
- (Köksal, M. Fatih (2019). “Yavuz Sultan Selîm’in Türkçe Şiirleri”. Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi 40: 290)
- (Ayan, Hüseyin, vd. (1987). “Fârisî (Sultan II. Osman-Genç Osman)”. Büyük Türk Klasikleri. C. 5. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 73.)
- Türk Tarih Kurumu
- islamansiklopedisi.org.tr/bayezid-ii
- islamansiklopedisi.org.tr/selim-i
- turkedebiyati.org
- islamansiklopedisi.org.tr/suleyman-i
- edebiyatvesanatakademisi.com/
- teis.yesevi.edu.tr
- islamansiklopedisi.org.tr/mehmed-ii