Ramazan Söyleşileri: Hollanda’da Ramazan
Farklı ülkelerde mübarek Ramazan ayının nasıl yaşandığını ele aldığımız Ramazan Söyleşileri serimizin bu seferki konusu: Hollanda’da Ramazan
Merhaba, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Bünyamin Yıldız. 1987, Hollanda doğumluyum. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi Hollanda’da tamamladım. Daha sonra Uluslararası İlahiyat programı ile üniversite eğitimi almak için Ankara İlahiyat Fakültesine geldim. Bir süre de Bolu’da eğitim aldıktan sonra Hollanda’ya geri döndüm. Sekiz sene Rotterdam Mevlana Camii’nde görev yaptım. Yaklaşık bir senedir de Bergen Camii (Ulu Moskee)’nde imamlık yapıyorum. Burada daha çok gençlere ve mühtedilere İslam’ı tebliğ noktasında yardımcı olmaya çalışıyorum.
Salgın ile birlikte Hollanda’da neler değişti?
Bütün dünyadaki değişiklik buraya da yansıdı. İlk başlarda insanlardaki korku kendilerini izole etmelerine yol açtı. Bu süreçte Diyanet ve diğer sivil toplum kuruluşları bu durumdan olumsuz etkilenecek kesimlere yönelik yardım faaliyetlerini arttırdı. Zaten bir şeyler yapılıyordu ama bu, salgın vesilesiyle daha da arttı denebilir. Bildiğimiz üzere dinimiz bireysellik üzerine değil, toplumsal bazda yaşanan bir din. O sebeple bir maneviyat eksikliği de oluştu. Çünkü birçok ibadetten ve cemaati bir arada tutacak etkinlikten uzak kaldık.
Gayrimüslimlerde durum nasıl? Onların da hayatında bir değişiklik oldu mu?
Bu süreçte bazılarını ölüm korkusu sardı. Çünkü bir panik ortamı var dünya genelinde. Bu vesileyle İslam’ı araştırıp öğrenmeye başladılar. Hatta aralarında ihtida edenler de oldu. Bizzat iki kişinin bu süreçte hidayetine vesile olduk. Bize geldiler, sorularını cevapladık. İslam’ın bu konulara bakışını anlattık ve nihayetinde elhamdülillah İslam’la şereflendiler.
Salgın döneminde Hollanda’da Ramazan nasıl geçiyor?
Geçen sene çeşitli yasaklar vardı ve insanlar tedirgindi. Bu sene de benzer olduğunu söyleyebiliriz. Manevi anlamda ciddi bir kayıp var denebilir. Çünkü teravih kılamıyoruz, birbirimize gidip gelemiyoruz. Önceden yasak akşam dokuz gibi başlıyordu, şimdi ona çektiler. Ama yine yatsıdan önce yasak bitmiş oluyor. O yüzden yatsı ve teravihleri camide kılamıyoruz. Bununla birlikte geçen seneye nazaran şöyle bir şey oldu. Geçen sene birçok şey yasaktı ama bu sefer marketler açık. Çeşitli yerlere gidebilirken teravihi kılamamak biraz üzücü oldu tabii.
Aslında bu durum çok da garip gelmedi. Zira bizde de benzer bir durum var. Hatta bu konuda çeşitli tepkilerin de sosyal medyadan dile getirildiğini sıkça görüyoruz. Normalde Hollanda’da Ramazan nasıldı peki, salgının olmadığı zamanlara gidecek olursak? Toplu iftarlar yapılır mıydı?
Bundan önce ben sekiz sene Rotterdam’da görev yaptım. Delf ise benim doğup büyüdüğüm yer. Bu iki tecrübeden yola çıkarak konuşabilirim. Delf’te her Ramazan gününde dört kişi birlikte iftar veriyordu. Toplam 200-250 kişi olurdu ve çoğunu Teknik Üniversitede okuyan öğrenciler oluştururdu. Toplam masrafı her gün dört farklı kişi aralarında bölüşerek karşılardı. Rotterdam’da iftar çadırımız vardı. Orada da aynı sistem vardı; bazen bir kişi bazen dört kişi karşılıyordu.
Camiler, Hollanda Diyanet Vakfına bağlı ve tüm camilerin de dernekleri olur. Onlara bağlı olarak çeşitli iftarlar verilir her yerde.
Gayrimüslimler bu çadırlara gelir mi?
Son on senedir biraz geç açıyoruz iftarı biliyorsunuz. Buradakiler de yemeklerini akşam beş-altı gibi yerler. O sebeple saat olarak onlara pek uygun değil. Ama akşamları dolaşmaya çıkanlardan davet ettiğimiz oluyordu: Buyurun bir şeyler atıştırın, su veya çorba için gibisinden. Onun dışında her sene Ramazan ayında bir-iki defa belediye başkanı, polis teşkilatındakiler ve diğer gayrimüslimler davet edilir bu sofralara. Genelde de davete icabet ediyorlar.
Sahurla ilgili bir şeyler oluyor mu?
O konuda şöyle anlatayım. Bizim sahur programlarımız olurdu ve oraya 200-250 genç gelirdi. Teravihi kılınca kalıp kendi aralarında muhabbet ederlerdi. Sonra geceye doğru sohbet oluyordu ve devamında sahur yapıyorduk. Sabah namazı, tesbîhat derken beş-altı saate yayılan bir süreç oluyordu. Sonra herkes evlerine istirahate çekilir. Bu programlara katılım noktasında hanım kardeşlerimiz de gittikçe artıyor diyebilirim.
Türkiye ile Hollanda’yı mukayese edersek neler söylersiniz?
Bunu üzülerek belirtiyorum. Ben üniversite eğitimi için Türkiye’ye geldiğimde yıl 2005’ti ve o zamanki tablo buradan pek farklı değildi. Oruç tutmayan çok sayıda insan vardı. Bununla birlikte o Ramazan atmosferi, o ezanın kattığı hava, teravih namazlarındaki özen ve insanlar arasındaki birliktelik çok güzel. Son yıllarda Hollanda’da da bu seviyede olmasa da bir yakınlaşma var. Daha yakından ve derinden hissettiğimiz Ramazanları yaşıyoruz denebilir. Ama ezanın yeri bambaşka, siz bunun farkında değilsiniz muhtemelen.
Aslında bunu suyun içindeki balık örneğine benzetebiliriz. İçinde olduğumuz için değerini ve anlamını bilmiyoruz lâkin dışarıyı görmüş kişiler için suyun anlamı bambaşka. Sormak istediğim diğer bir husus ise Hollanda’da Ramazan için özel bir şeyler var mı kültürel olarak?
Hollanda’ya özgü bir şey var mı bilmiyorum ama Avrupa’ya özgü veya Avrupa’da görülen bazı şeylerden bahsedebiliriz. Mesela polis merkezlerinde ve belediyelerde iftar programları organize ediliyor. Bunları organize edenler gayrimüslimler ama hazırlanan tüm yemekler ya Türk ya da Fas mutfağı. Bize o atmosferi yaşatmak için hazırlanan yemekleri dahi düşünüyorlar. Baklava dahi vardı mesela. Bu dediğim Müslümanlar için tertip ediliyor. Hatta ben de imam olarak gidip konuşma yapmıştım birçok defa. Mühtediler ile ilgili de her Ramazan’da bir gün, tüm mühtediler bir araya gelip iftar yaparlar.
Peki ya gayrimüslimler, onlar nasıl yaklaşıyor?
Gayrimüslimler genel olarak bize çok saygılılar görebildiğim kadarıyla. Ramazan ayında büyük marketlerde Ramazan köşeleri olur. Müslümanların Ramazan’ı başladı, diyerek bilgilendirmek için radyo ve TV programları olur.
Bir de kendi hayatımdan örnek vereyim. Ben Rotterdam’da iken farklı dükkanlardaki esnaflarla konuşup muhabbet eder, kahve içerdim. Bir defasında yeni bir yer açıldı. Ben de gidip onlarla tanıştım. Kahve içmeye giderdim zaman zaman. Ramazan ayında, sen Müslüman’sın, seni bir gün ağırlayalım, iftarını burada yaparsın hem de kahve ikram ederiz, diye çağırdılar. Orada iftarı açmak için hurma, Hollanda’ya özgü meşhur bir sebze çorbası ve türlü tarzı bir yemek vardı. Bir de kahve içtik. Çok hafif ve mütevazi bir menüydü. İlk defa orada mesela sünnete uygun iftar yaptığımı hissettim. Benim için de güzel bir tecrübe oldu.
Kadir gecesini nasıl ihya ediyorsunuz?
Bazı camilerde itikâfa giriliyor. Ben de 10-15 gençle itikâfa girdim ve bunun insanların hayatına yansıdığına da şahit oldum. Türkiye’dekine benzer programlar da icra ediliyor. Diğer ülkelerden gelenler bizim kadar coşkulu kutlamıyorlar tabii. Bu bahsettiğim Türkler için geçerli daha çok.
Mühtediler hakkında neler söylersiniz? Müslüman olduktan sonra hayatlarında neler değişiyor?
Hollanda’da mühtedilerin inşa ettirdiği bir cami var. Orada bazı etkinlikler oluyor. Onun dışında ben neler yapıyorum, buna değinebilirim. Mesela 30’a yakın kişiden oluşan bir grupla sohbet yapıyoruz İslam ilmihali ve akaid gibi konularda. Bu 30 kişiden 25’i mühtedi, diğerleri de İslam’ı merak edenler oluyor.
Ayrıca online olarak bazı dersler organize ediyoruz. Microsoft Teams üzerinden işitme engelli kardeşlerimiz için dersler yapıyoruz. Tercümanlar işaret diline çeviriyorlar. Bu sohbete katılanlar arasında da yine mühtediler var tabii ki. Bu konuda daha sistemli ve güzel projelerimiz var. İnşallah hayata geçirebiliriz.
Bu projelerden bahseder misiniz biraz? Nasıl projeler var?
Şimdi birisi İslam’a girdiğinde yeni bir çevreye giriyor. Yeni bir din… Bunu sürdürmesi için çevresinde birilerinin olması, onlarla konuşması, dertleşmesi lazım. Sorularını sorabileceği bir çevre gerekli. Bu konuda ensar-muhacir arasındaki muâhat gibi yeni Müslüman olanları uygun kişilerle kardeş yapıp dini gelişimlerini sağlamaya çalışıyoruz. Bunu daha güzel ve düzenli bir hale getirmek niyetindeyiz. Ayrıca düzenleyeceğimiz umre, Kudüs, İstanbul vb. gezilerle de ümmete dair şuuru genişletmek istiyoruz.
Evet, bu konuda dinin yaşanacağı sosyal çevre çok önemli.
Şöyle örnek vereyim. Elhamdülillah 150’ye yakın kişinin hidayete ermesine vesile olduk. İnsanlar için bunun ne kadar zor ve önemli bir süreç olduğunu idrak edemiyoruz. Geçen gün Müslüman olan bir kardeşimiz vardı. Ben her Müslüman olan kişiye şunu derim: Sen artık yeni doğmuş bir bebek gibisin, günahsızsın. Bu günahsız ağızdan ne dua etmek istersin? O da şöyle dedi: Keşke annem ve babam beni böyle kabullenseler. Bu dua gerçekten onlar için bu yaşadıklarının ne kadar zor olduğunu gösteriyor.
Hatırladığım bir başka örnek ise bir defasında bir hanımefendi yine İslam’a girecekti. Camide kelime-i şehadet getirdi. Yanındaki arkadaşı şu cümleyi kullandı: Camiye bu adımı atmak için ben çok tereddüt etmiştim halbuki çok kolaymış. O da Müslüman olmuş ama çeşitli endişeler ve psikolojik bariyerler nedeniyle çok defa geri durmuş ve uzun bir süre sonra İslam’ı seçmiş. Şimdi bir arkadaşının çok daha kısa sürede hidayete erdiğini görünce “keşke” dedi kendi süreciyle alakalı. “Keşke ben de zamanında daha iradeli davranabilseydim.” diye hayıflanmıştı.
Bayram nasıl geçiyor? Biraz da onu anlatır mısınız? Resmi tatil olarak kutlanır mı?
Aslında yıllar önce Hollanda hükümeti bize bir teklif yapmıştı hangi gün bayram olacak, bunu bize söyleyin resmi tatil günü ilan edelim, diye. Ama Müslümanlar bayramın ve orucun başlama süreleri gibi konularda kendi aralarında bile birlik olup şu gün diyemediği için Hollanda hükümeti de geri adım attı. Yani böyle olunca şu an resmi olarak bayram değil. İşinden bir şekilde izin alabilenler bayramdan sonra evlerine gidip ailesiyle, akrabasıyla bayramı kutlarken izin alamayan insanlar namazını kılıp işe gidiyorlar genelde.
Diğer ülkelerdeki söyleşileri okumak için tıklayın: Ramazan Söyleşileri
Öylesine biri