Ramazan Söyleşileri: Suriye’de Ramazan
Farklı ülkelerde mübarek Ramazan ayının nasıl yaşandığını ele aldığımız Ramazan Söyleşileri serimizin bu seferki konusu Suriye’de Ramazan olacak.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Tabii, ismim Heba Al Heraki. 21 yaşındayım, Suriyeliyim. İbn Haldun Üniversitesi’nde Psikoloji öğrencisiyim.
Normalde bu röportajı farklı ülkelerde güncel durum üzerinden yapıyoruz ama Suriye’nin konumu biraz farklı. O çocukluğunuza gidip o yılları sormak istiyorum. Yani iç savaş başlamadan önce Suriye’de Ramazan nasıl geçerdi konusu üzerine konuşalım. Ramazan denince aklınıza neler geliyor mesela?
Suriye’den 11 yaşındayken ayrıldığım için pek güçlü hatıralarım yok maalesef. Fakat genel olarak Ramazan’ın kesinlikle herkes için özel olduğunu, halkın tüm kesimleri için kutsal olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla Ramazan denince “kutsallık” kelimesinin aklıma ilk gelen kelime olduğunu söyleyebilirim.
Orada Ramazan ayına özel olarak yapılan neler var ? Malum bizde pide ve güllaç var mesela ya da ramazan davulcusu var. Bu tarz değişik örnekler var mı? Normalde olmayıp Ramazan’da hayatınıza giren.
Tabii, Suriye’de de davulcu abiler vardı. Demirhindi suyu Ramazan sofrasının olmazsa olmazıdır ve son olarak Arap dünyasının hemen hemen tamamında meşhur olan ve Ramazan‘la bağdaştırılan ‘Samosa‘ vardır.
Hem Türkiye’de hem de Suriye’de Ramazan’ı tecrübe ettiniz. İki Ramazan’ı kıyaslayacak olursanız neler söyleyebilirsiniz? Türkiye ve Suriye arasında benzer veya farklı olan neler var?
Suriye’de Ramazan ayı toplumun büyük çoğunluğu için özeldir ve herkes oruç tutar. Türkiye’de durum öyle değil. Resmi kayıtlarda %97 Müslüman nüfusu olan bir ülke olmasına rağmen Türkiye’de büyük bir kesim oruç tutmaz ve gündüz restoranlarda vs. gibi yerlerde yemek yiyen birini zorlanmadan bulabilirsiniz. Dolayısıyla Suriye’de Ramazan’a karşı duyulan saygı ve kutsallık nüfus sayısı olarak daha fazladır diye düşünüyorum. Bu da tabii ki bence çok daha iyi bir durum. Fakat bir yandan Türkiye’de Ramazan‘ı kutlayan dindar kesim Suriye’deki kutlamalara oranla daha da bariz daha da neşeli. Bu da o insanların Ramazan’ı ortalama bir kişiden daha fazla bir sevinç ve özlemle karşıladığını gösterir. Dolayısıyla da bu, Ramazan ayından daha fazla istifade etmelerini ve ondan ruhen beslenmelerini sağlar. Bu da Ramazan’ı Türkiye’nin dindar insanlarının yoğun olduğu yerlerinde geçirmenin bir avantajı bence.
Toplu iftarlar yapılıyor muydu ? Yapılıyorsa nasıl oluyordu?
Türkiye’deki gibi belediyelerin düzlendiği toplu iftarlar yoktu. Fakat aileler (çekirdek ailelerin dışına çıkıp geniş aileler olarak), komşular vs. birbirlerini iftarlara davet edip toplanırdı.
Kadir gecesinde neler yapıyordunuz nasıl kutlanırdı?
Tabii. Kadir gecesi İslamî literatürde tam olarak hangi gece olduğu bilinmeyen fakat son on gecede aranan, özellikle tek sayılı gecelerin bir tanesi olduğu düşünülen bir gece. Bu nedenle ayın 27’nci gecesine daha çok önem verilirdi. Fakat tam bilinemediği için kutlamadan ziyade insanlar Ramazan’ın son on gününde ibadette daha çok yoğunlaşırdı.
Evde nasıl bir atmosfer hâkimdi?
Duruma göre değişiyordu. Ama genel olarak misafir ağırladığımız veya misafirliğe gittiğimiz zaman daha neşeli ve canlı, çekirdek aile olarak tek başımıza olunca daha sakin geçerdi. İftara kadar herkes kendi işiyle ilgilenir fakat iftardan sonra camilere teravih namazı için gidildiğinde tekrar canlı bir ortam olurdu.
Ramazanda özel etkinlikler oluyor muydu? Oluyorsa neler oluyordu biraz anlatabilir misiniz?
Anlattığım ibadette yoğunlaşmak, iftar ve sahur sofraları ve misafirlikleri dışında belki şunu söyleyebilirim; genel olarak Ramazan’da dükkanlar, alışveriş merkezlerinin hemen hemen hepsi sabaha kadar açık olurdu. Yani sabah tamamen sakin, akşam ve gece ise çok daha hareketli, insanların alışveriş yaptığı zaman dilimleri olurdu.
Suriye’nin diğer Arap ülkeleriyle ne gibi benzerlik ve farklılıkları var, biliyor musunuz?
Suriye dışında Arap ülkelerinden bir tek Ürdün‘de Ramazan’ı geçirmişliğim vardır. Pek de farklı değildi Suriye’dekinden. Ama bence bir tık daha neşeli ve gösterişliydi. Evler daha çok süslüydü. Bu durum Suriye ve Ürdün genelinde aynı olmayabilir. Fakat benim yaşadığım bölgelerdeki şahsi deneyimim bu şekildeydi. Genel anlamda Arap dünyasının Ramazan’ına gelecek olursak “Mahalle Kapısı/باب الحارة” adlı Suriye dizisinden bahsetmeden geçemem. Bu dizinin giriş müziği bile artık Arap dünyasının büyük bir kısmında Ramazan’ı hatırlatır. On sezonlu olan dizi, Ramazan’ın Arap dünyasında belki de en meşhur dizisiydi.
Ramazan’ın son on günü itikaf imkanı var mıydı camilerde? İmamlar Ramazan’da hangi konuları işlerdi?
Tabii, evde de itikâf yapabilirsiniz camide de. Zaten dediğim gibi gece boyunca dükkanlar vs. de açık olurdu. Dolayısıyla camiler de 7/24 açık olurdu. Herkes on günün tamamı boyunca itikâf etmezdi, bazı kişiler elinden geldiği kadar, bir-iki gün vs. itikâf edebilirdi.
Son olarak bayramları sorayım. Bayramı nasıl geçiriyordunuz? Size özel şeyler var mı? Bizde çocukların şeker toplaması, aile ziyaretleri yapılması malumdur.
Aile ziyaretleri yahut arkadaş ve komşu ziyaretleri tabii ki olurdu. Onlar da bayramların olmazsa olmazlarıdır işte. Çocukların şeker toplama geleneği yoktu, ben hiç toplamadım mesela. Ama çocuklar aile büyüklerinden “Bayramlık/عيدية” diye adlandırılan para alırdı. Çocuk artık o malı mülküyle istediğini kendi alırdı. 🙂
Diğer ülkelerdeki söyleşileri okumak için tıklayın: Ramazan Söyleşileri
Öylesine biri