Paul Rusesabagina’nın Ruanda soykırımı esnasında kurtardığı hayatların anlatıldığı Hotel Rwanda filmini birçoğumuz duymuşuzdur. Hutu ve Tutsi kabileleri arasındaki etnik çatışmanın doğurduğu Ruanda soykırımı, bugün daha çok, katliamı engellemek için çabalayan insanların fedakarlıklarıyla anılıyor. Trajik olayın arkaplanındaki cesur savaşçıların bir kısmı da Ruandalı Müslümanlar.
İslamın Serüveni
Bu olaya geçmeden önce kısaca İslam’ın ülkeye geliş serüvenine göz atalım. İslam’ın, Ruanda’ya gelişi farklı vesilelerle olmuş. Arap tüccarlar, 1900’lerde aşçı veya tercüman olarak Almanlara eşlik eden siyahi Askariler, daha sonra da Ruandalılarla evlenen Güney Asyalı tüccarlar ülkede İslam’ın yayılmasına katkıda bulundular. Ancak ülkenin sömürge tarihine derin bir şekilde yerleşen Katolik gelenek, İslam’ın yayılmasına engel oldu.
Sebebini tahmin etmesi zor değil. Ruanda’yı kolonileştiren Belçikalılara göre, Kuran’ın siyasi yönü mevcut düzeni tehdit ediyordu. İslam’ın, siyahi Ruandalıların sömürge yönetimini sorgulamalarına neden olacak bir süreci başlatmasından endişe ediyorlardı. Bu yüzden de Müslüman topluluklar politik, sosyal ve ekonomik olarak marjinalleştirildi. Örneğin Askarileri “Swahili” olarak adlandırıp belli mahallelere yerleştirmek suretiyle Arap Müslümanlardan ayırdılar. Siyasi temsilleri ve kimlikleri yok denecek kadar az olduğundan Müslümanlar, Hutu ve Tutsi kabileleri arasındaki etnik düşmanlıktan ve nefret propagandalarından büyük ölçüde etkilendiler.
Müslümanların Rolü
İşte bu süreçte imamlar ve İslam liderleri sahneye çıkıyor. İçinde bulundukları siyasi atmosferi objektif olarak değerlendirmeye çalışan bu kanaat önderleri birçok önemli işe imza attılar. Mesela zamanın Ruanda müftüsü liderliğindeki Ruanda Müslüman Topluluğu, 1992’de Tutsilere yönelik şiddeti kınayan bir karar imzaladı. Ayrıca imamlar camilerde iki grup arasındaki tansiyonu yatıştırmak için hoşgörü ve barış mesajları vermeye başladı. İmamlar cemaatlere önce Müslüman olduklarını, bu yüzden kimliklerini etnik kökenlerine değil dinlerine dayandırmaları gerektiğini hatırlatıyordu.
İşler tüm bu çabalara rağmen büyüyüp engellenemez bir duruma geldiğinde dahi Müslümanlar itidali sağlamak için gayret etmeye devam ediyorlardı. Cinayetlere katılmayı reddettiler. Ayrıca Müslüman mahallesine gelen mültecilere koruma sağlayarak mazlumdan yana tavır sergilediler. Yaralı olanlar için camileri açtılar onlara sığınacak yer sağlayıp yaralarını tedavi etmeye çalıştılar. Hatta Müslümanların bu süreçteki yaklaşımları nice insanın hidayetine vesile olmuş.
İslam’ın Filizlenmesi
Jean Pierre Sagahutu onlardan birisi ve şöyle diyor:
Ardından Sagahutu gibi binlerce insan da aynı yolu takip etmiş İslam’a girmiş. Eskiden nüfusun %2’sini teşkil eden Müslümanların artık %4 ile %15 arasında bir orana sahip olduğu olduğu tahmin ediliyor.
Günümüzde Ramazan Bayramı, Ruanda’nın dört dini bayramından biri olarak kabul ediliyor. Ancak ülkedeki Müslümanlar hala etnik çatışmaları söndürme mücadelesinin ön saflarında yer alıyor. Çünkü İslam bize üstünlüğün ancak takva ile olduğunu bildiriyor. Biz de zulüm karşısında dua etmekten daha fazlasını yapabilen ve dünyaya örnek olacak işler başaran Ruandalı Müslümanları minnet ve takdirle anıyoruz.