Afrikalı Doktor: Trajikomik Bir Irkçılık Hikayesi
Siyah nüfusun Avrupa’daki varlığı bir hayli eski tarihlere dayanır. Kaynaklara göre Avrupa, 15. yüzyılın sonlarına doğru kıtaya zorla getirdiği Afrikalıları daha çok ev ve tarlalarda işçi yahut orduda müzisyen olarak kullanmıştır. Son yüzyılda durum farklı bir hal almış, Afrika halkları kimi zaman eğitim ve iş maksadıyla kimi zaman ise sığınmacı olarak Avrupa’ya göç etmeye başlamıştır. Afrikalı Doktor filmi, Afrika toplumlarının günümüzde kendilerini sömüren ülkelerle göç yoluyla oluşturduğu bu bağı bize göstermektedir.
Afrika’yı yüzyıllar boyunca sömüren Avrupalı güçler, arkalarında bıraktıkları kaotik ortam içinde çareyi sömüren ülkeye göç etmekte bulan Afrikalı nüfusla insani bir ilişki tutturabiliyor mu, yoksa ırkçılık hız kesmeden devam mı ediyor? Size bahsedeceğimiz Afrikalı Doktor filmi, 1970’li yıllarda Fransız sömürgesi Kongo’dan (eski adı Zaire) daha iyi bir hayat umuduyla Fransa’ya göç eden bir ailenin başından geçenleri mizahi bir dille anlatıyor.
Hayaller Paris, Peki Ya Gerçekler?
Oysa teklif edilen görev yeri Paris’ten uzakta kırsal bir kesimdedir. Başkent sakinleri yabancılara ve siyahlara nispeten alışkın iken, kırsal kesimde hemen hemen hiç siyah insan yoktur. Bu nedenle halk siyahlara karşı şüpheyle yaklaşmaktadır. Zantoko ailesi, medeni ve özgür olduğunu düşündükleri Fransa’nın hiç hoş olmayan yüzüyle karşılaşır. Çocuklar okulda, eşi mahallesinde, Doktor Zantoko ise meslek hayatında hiç ummadığı zorluklarla karşılaşır. Sadece renginden ötürü, hastaların doktorluğundan şüphe duymasına anlam veremeyen doktor, ısrarla kendisini işine adar. Zaman içinde halkın saygısını ve sevgisini kazanmayı başarır.
Senaryoda emeği geçen Fransız müzisyen Kamini Zantoko’nun babasının hayatından ilham alınarak yazılan metin, aslında hayli ciddi bir tema üzerine kurulu. Bu denli yürek burkan bir temayı işlerken, filmi karamsar bir havadan çıkaran başarılı yönetmen Julien Rambaldi, mizahi öğelerin zenginliği sayesinde izleyicinin dikkatini hep yüksek tutuyor. Kilisede sessizce dinlenen şarkılara katılan Afrika neşesi, kız çocuk Siyi’nin futbol oynamak için erkek kılığına girmesi ve doktorun eşi olan Anne’nin kendisine yöneltilen ırkçı tavırlara verdiği nükteli cevaplara kadar nice sahne seyircinin zihninde iz bırakıyor.
Anne’nin akrabalarının ziyarete geldiği sahnelerde ise, yabancı bir ülkede yaşarken kimliğini kaybetmemek için verilen çabaları yine en eğlenceli haliyle izliyoruz. Afrikalı aile, neşeli ve gürültülü haliyle Zantoko ailesinin yaşadığı yalnızlığı ve mutsuzluğu bir çırpıda alıp götürüyor.
Martin Luther’in Yolunda
Irkçılık ana temasının yanı sıra başarılı yönetmenin vermek istediği çok anlamlı bir mesaj var: Doktor Zantoko, maruz kaldığı ayrımcılık ve haksızlık nedeniyle pes edip ülkeyi terk etmek yerine kalıp, mücadele etmeyi tercih ediyor. Üstelik bu mücadelesi tıpkı Martin Luther King’in yaptığı gibi, kendisine düşmanlık besleyeni kazanarak, dost haline getirerek başarıya ulaşıyor.
Afrikalı nüfusun Avrupa’daki tecrübelerine dair daha fazla okuma ve araştırma yapmak isteyenlere, Nobel Ödüllü yazar Abdulrazak Gurnah’ın eserlerini, Senegalli yazar Şeyh Hamidu Kane’nin Mahrem Macera’sını, ve Sudanlı düşünür Tayeb Salih’in Kuzeye Göç Mevsimi eserini öneriyoruz.
Okur, yazar ve çizer.