Umut Ayı Ramazan
Bu yazımızda Nouman Ali Khan Hocanın Ramazan’a dair yaptığı konuşmalardan birini ele alacağız. Ramazan’ı umut ayı olarak tanımlayan Khan, konuşmasını bazı ayetler ve kıssalar çerçevesinde şekillendiriyor. Hz. Âdem (as) kıssasına farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyor ve hadislerden de yararlanarak bu kıssa ile Ramazan arasında bir ilişki tesis ediyor.
Ramazan’dan bahseden tek sure olan Bakara suresinde bu bahsin çok daha öncesinde Âdem (as) kıssasının yer aldığını ifade ediyor. Hz. Âdem’in Allah’ın yarattığı inanılmaz bir varlık olduğunu öyle ki bu yaratılıştan ötürü meleklerin ona secde etmesinin emredildiğini zikrediyor. Hz. Âdem’e cennet veriliyor. Cennet ise Kur’an’da insanların varis olarak gitmek istedikleri yer olarak belirtiliyor (Mü’minun 11). Varis olmak ise bizim atalarımızın sahip olduğu şeyleri istememiz olarak açıklıyor. Bizim babamız olan Âdem (as)’e verilen cennete geri gitmek istiyoruz çünkü bizler oranın varisleriyiz diyor. Cennet bize atalarımızdan kaldığı için bize ait fakat yalnızca çabalayarak oraya gidebiliriz diyor.
Allah, yaklaşmamaları gereken ağaç hakkında Âdem (as) ve Havva (as) ile doğrudan konuşarak onlara tavsiye veriyor. Burada asıl dikkat çekilen nokta ise Allah’ın onlarla doğrudan konuşmuş olması. Cennetin Allah’ın arşının hemen altında bir yerde olması nedeniyle Allah’a çok yakın olduğunu dile getiriyor. Cennetin en büyük mucizelerinden birinin de bu olduğunu ifade ediyor. Âdem (as) ise şeytanın vesvesesi ile ciddi bir hata yapıyor ve sonrasında dünyaya gönderiliyor.
Hz. Âdem’in dünyaya cezalandırılmak için gönderildiğine inanılıyor fakat bunun yanlış bir düşünce olduğunu söylüyor. Bu görüşün aslında yaygın bir Hristiyan anlayışı olduğunu ifade ediyor. Bu hayatın bir lanet olduğu ve insanın ise bu günahı ödemeye çalıştığı düşüncesinin Müslüman inancına uymadığını ileri sürüyor. İslam’da her doğan çocuğun iyiliğe yatkın olarak doğduğu anlayışını dile getiriyor. Allah’ın da dünyayı bir ceza olarak değil olağanüstü ve güzel olarak tanımladığını ifade ediyor.
Dünyayı güzel yarattığını ve şükretmek için bize rızık vesilesi kıldığını da ekliyor. Kur’an’da birçok kez bahsedildiği gibi, dünyanın çoğu nimetinin amacı bize asıl evimizin yani cennetin nasıl bir yer olduğunu hatırlatması içindir diyor. Bu dünyanın, ilerde ne olacağının ön izlemesi olduğunu belirtiyor. Tekrar Hz. Âdem’in dünyaya gönderilmesi konusuna dönerek Hz. Âdem’in Allah’a çok yakın olmasının üzerinde duruyor. Dünyaya gönderilmesi ceza olmasa da öyle hissettiriyor diyor.
Allah’ın İpine Sımsıkı Sarılın
Cennetten ve bütün cennet nimetlerinden mahrum kalıp dünyanın zahmetlerine maruz kalması ve özellikle de Allah’tan uzaklaşmasının onu kötü hissettirdiğini ifade ediyor. Fakat Allah’ın, Âdem (as)’a ve soyundan gelenlere tekrar yükselmek için yani cennete gitmek için fırsat verdiğini söylüyor. Dünyaya gönderilen insanlar eğer Allah’ın kılavuzlarının yolundan giderse onlar için korkunun olmadığını ifade ediyor. Allah’ın son mesajı olan Kuran ise Hz. Peygamber tarafından, Allah’ın gökten yeryüzüne uzatılmış bir ipi olarak tarif ediliyor. Kuran’da
Allah’ın ipine sımsıkı sarılın
ifadesinin geçtiği ayette Allah’ın ipi kavramı Kuran ile açıklanıyor. Yani Kuran’a sımsıkı sarılmak anlamına geldiğini belirtiyor. Böylece cennete tekrar gidebilmenin yolunun Allah’ın ipi olan Kuran’a sarılmaktan geçtiğini ifade ediyor. Ramazan ayının da Kuran’ın indiği ay olarak önemi tekrar ifade ediliyor.
Khan, konuyu buradan umuda bağlayarak devam ediyor. İnsanlar arasında eskiden daha iyi biri olduğunu ve sonradan Allah’tan uzaklaşarak umutsuzluğa düşen pek çok kimsenin olduğundan bahsediyor. Fakat Allah’tan ne kadar uzaklaştığını düşünürse düşünsün onların Hz. Âdem ile karşılaştırılamayacağını söylüyor. Allah ile doğrudan konuşan birinin yeryüzüne indirilerek uzaklaştırılmanın çok büyük bir rütbe indirimi olduğunu ifade ediyor. Hz. Âdem’in ise buna rağmen umutlu olduğunu ve Allah’tan gelecek vahyin onu tekrar Allah’a bağlayacağına inandığını söylüyor.
Kur’an bizleri umutsuzluğa ve cehenneme mahkûm etmek için değil ne kadar çok hata yaparsak yapalım hala umut olduğunu söylemek için vardır diyor. Ramazan ayının da Allah’a tekrardan dönmemiz için büyük bir fırsat olduğunu ifade ediyor. Özlediğimiz biriyle konuşmak istememiz gibi Allah’tan uzaklaştığımızı düşündüğümüzde de onunla konuşmalıyız diyor. Bunu da Allah’ın kelamı olan Kuran’ı okuyarak yapabileceğimizi ifade ediyor. Özellikle de Ramazan ayında ona tam anlamıyla yönelebilmemiz için Allah şeytanı zincire vuruyor ve kenara çekiyor. Böylece dikkatimiz dağılmadan onunla yaklaşmamıza imkân sağlandığını söylüyor.
Şüphesiz Ben Yakınım
Ramazan ayetlerinden bir diğeriyle konuşmasında devam ediyor.
Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım. (Bakara 186)
ayetini açıklıyor. Bu ayette “Kullarım sana beni sorduklarında” kısmında Hz. Peygamber’e hitap ederken ayetin devamında doğrudan bize yönelerek “şüphesiz ben yakınım” diyor. Allah arada hiçbir şey olmadan bize direk olarak hitap ediyor. Ayetin devamındaki “bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm.” kısmını ona saatlerce dua etmenin kastedilmediğini yalnızca bir kez de etmiş olsa karşılık vereceği şeklinde açıklıyor. Bu ayette Allah’ın, bizim öncesinden sahip olmamızı istediği tek koşulun ona dua etmeye hazır olmamız olduğunu söylüyor.
Karanlığın en dibinde bile olsak ona yönelip dua etmeliyiz çünkü yalnızca Allah bizim gerçekten kim olduğumuzu biliyor. Sadece Allah’a yönelerek ondan istemeliyiz, çünkü Allah dualarımıza icabet edeceğini ayetinde belirtiyor. Özellikle de Ramazan ayında dualara icabet edecek çünkü bu ayda bize ipini gönderdi diyor. Bunun karşılığında Allah’ın da bizden, onun icabetine karşılık vermemiz ricasında bulunduğunu ifade ediyor. Bunu ise Kuran okuyarak yapabileceğimizi açıklıyor.
Duanın bizim Allah ile konuşmamız olduğunu, Kuran’ın da Allah’ın bizimle konuşması olduğunu dile getiriyor. Hayatımızı Allah ile gerçek bir muhabbet içinde olarak düzeltebileceğimizi çünkü Allah’ın bizimle umutla konuştuğunu söylüyor. Ramazan boyunca da Allah ile konuşmamız gerektiğini söylüyor. Böylece Ramazan yalnızca oruç tuttuğumuz bir ay değil aynı zamanda Allah ile olan bağlarımızı tekrar güçlendirdiğimiz bir ay olur diyerek sözlerini sonlandırıyor.
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunuyum. Aynı fakültede İslam tarihinden yüksek lisans yapıyorum. Sanatı ve fotoğraf çekmeyi seviyorum.