Afrika’nın Mor Amberi
“Afrika’da Yaşam” serimize, günümüz Nijerya’sını anlatan usta kadın edebiyatçı Chimamanda Ngozi Adichie ve meşhur romanı Mor Amber ile devam ediyoruz. Mor Amber, bilhassa radikal din anlayışının toplumda ulaştığı tehlikeli noktayı tasvir etmesi açısından önemlidir. Dünya basınında olumsuz haberler daha çok Boko Haram terör örgütü nedeniyle, Müslüman nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu Kuzey Nijerya’dan çıkmaktadır. Zihinlerde oluş(turul)an İslamafobik tablonun aksine, Adichie romanda bağnaz Hristiyanlık inançlarının ve uygulamalarının varlığına ve tehlikesine dikkat çekmektedir. Ülke nüfusunun yarıya yakınını oluşturan Hıristiyan nüfus içinde Katoliklerin oranı %10.6’dır. Kendisi de Katolik bir ailede yetişen yazar, bu mezhep içindeki bağnaz ve şiddete meyilli uygulamaları kıyasıya eleştirdiği hikâyesinde, kadına yönelik şiddetin de altını çizmektedir. Her 10 kadından 3’ünün evlilik içi fiziksel şiddete maruz kaldığı ülkede, kadına yönelik şiddet Nijerya edebiyatında sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.
Tek Bir Hikayenin Tehlikesine Dikkat Çeken, Afrika’nın Genç Feminist Sesi: Chimamanda Ngozi Adichie
1977 yılında Enugu’da dünyaya gelen yazar, diğer birçok tanınmış Nijeryalı yazar gibi İgbo kabilesine mensuptur. Üniversiteye Nijerya’da eczacılık okuyarak başlayan ancak yarım bırakarak Amerika’ya giden Adichie, orada İletişim ve Siyasal Bilimler eğitimi aldı. Nijerya’da hiç farkına varmadığı siyah teni ve hep bir yerlerde okuduğu ırkçılık kavramı, Amerika’da onu çok farklı deneyimlere maruz bıraktı. Siyahilerin Amerika’da karşılaştığı ırkçı yaklaşımları ve sorunları dile getirdiği romanı “Amerikana”yı kaleme alırken, kendi tecrübelerinden ilham aldı.
Johns Hopkins Üniversitesinde “Yaratıcı Yazarlık” alanında yüksek lisans yaptıktan sonra, Yale Üniversitesinde “Afrika İncelemeleri” sahasında tahsil gördü. Üniversitelerden çeşitli ödüller ve unvanlar kazanan Adichie, hayatını Nijerya ve Amerika arasında gidip gelerek geçirmektedir.
2009 yılında TED için yaptığı “Tek Hikâyenin Tehlikesi” isimli konuşma, en çok izlenen TED konuşmaları arasında yerini aldı. Bu hikâyede bilinçaltımıza yerleşen önyargıların, medyada gördüklerimizi, okuduklarımızı sorgulamadan kabullenmenin bize anlamak istediğimiz kavrama dair “tek bir hikâye” sunduğunu ve diğer hikâyelere yer açılmazsa, bu tek hikâyenin son derece yanlış ve tehlikeli olduğunu anlatmaya çalıştı.
Feminizmi Yeniden Tanımlama
Afrika toplumunda feminizm olumsuz bir tanımlamayı çağrıştırır. Adichie, bu Batılı terimi kullanmaması gerektiğini söyleyen Nijeryalı yazarlara cevaben, kendisini ”erkeklerden nefret etmeyen mutlu bir feminist” olarak tanımlar ve meşhur kitabı “Feminist Manifesto”da feminizmi insan hakları çerçevesinde çeşitli örneklerle açıklar. Yazar “Kadınlar ve erkekler olarak dünyayı kadınlar için daha yaşanır hale getirmeliyiz.” diyerek, kadınları cinsiyetlerinden ötürü temel haklarından mahrum edilmesine karşı çıkar.
Afrikalı Kadının Saçı Üzerine Çarpıcı Tespitler
Chimamanda Ngozi Adichie, Afrikalı kadının saçı üzerine yaptığı ilginç tespitlerle de dikkat çekmektedir. Bir konuşmasında “Şayet Michelle Obama saçlarını düzleştirmemiş olsaydı Obama seçimleri kazanamazdı.” iddiasında bulunmuştur. Zira Michelle Obama doğal saçıyla fazla siyah görünürken, düz saçıyla daha Batılı(!) gözükmekteydi.
Yazar saçlarını düzleştiren kimyasal uygulamalardan kaçınarak, doğal Afrika saçını kullanmakta veya zaman zaman geleneksel biçimde örtmekte ısrar etmektedir. Bu tavrıyla, saçından utanan, beyazlara benzemek için saçının yapısını bozan ve kendini yeterince güzel hissetmeyen siyah genç kız ve kadınlara da örnek olmaktadır.
Katolik bir ailede doğup büyümesine rağmen, kendisini Katolik olarak tanımlamakta zorlandığını ifade eden Adichie, kiliseye gitmediğini de belirtir. Nijerya toplumundaki din baskısını ve yobazlık derecesine varan yanlış ve tehlikeli uygulamaları “Mor Amber” isimli kitabında başarıyla betimler.
Adichie, BBCmeasuring, PEN American, O. Henry Ödülü ve Commonwealth Yazarları En İyi İlk Roman Ödülü gibi çok sayıda ödüle layık görüldü.
Bir Başka Açıdan Nijerya’ya Bakış: Mor Amber
Mor Amber, Nijerya toplumunun siyasi, ekonomik, sınıfsal ve dini katmanları detaylıca ele alması açısından son derece önemli bir yapıttır.
Yazarın en çok ses getiren romanları arasında gösterilen romanın ana kahramanı 15 yaşındaki genç kız Kambili’dir. Kambili, Enugu’da (Nijerya) babası Eugene, annesi Beatrice ve kendisinden bir yaş büyük abisi Jaja ile yaşamaktadır. Toplum içinde hayırseverliği ile tanınan fabrika sahibi varlıklı baba aynı zamanda koyu bir Katolik’tir. Nijerya’daki yönetimi eleştirebilen tek gazete olmasıyla bilinen “The Standard” gazetesini yayınlayan baba Eugene, ülke çapında düşünce özgürlüğünün amansız savunucusu iken, evinde kimseye çıt çıkartmayan acımasız ve otoriter bir adamdır. Eugene karakteri bir nevi Nijerya’nın devlet ve toplum yapısını yansıtan bir örnektir. Bu metafordan yola çıkarak Nijerya ve kıtadaki çoğu ülkenin, dışarıya karşı olumlu bir imaj çizmek için çırpınırken, kendi halkını alabildiğince bastıran ve kısıtlayan politikalar izlediğini söylemek yanlış olmaz.
Hikâye, hiçbir dini aktiviteyi ve ibadeti kaçırmayan babanın, oğlunun kiliseye gelmek istememesi üzerine yarattığı kargaşa ve şiddet ile başlar. Sözde çocuklarını çok seven ve onları düşünen baba, istediği yerine gelmeyince her fırsatta şiddete ve baskıya başvurmaktadır. Gerekçesi de kendi yobaz din anlayışındaki kurallardır.
Din Anlayışındaki Çarpıklıklar ve Şiddet
Nijerya’da dini anlamda hoşgörünün olduğunu söylemek çok zordur. Büyük iki din arasındaki gergin ilişkiler bir yana, bilhassa Hıristiyanlığın yerel dinlere bakış açısındaki katılığı Eugene üzerinden görmek mümkündür. Eugenehala eski dininde kalmakta inat eden “pagan” babasıyla görüşmemekte, çocuklarını da dedeleriyle görüşmekten men etmektedir. Eugene aslında aşırıya kaçmış bir kolonyal zihindir. Sömürgecinin getirdiği dini, sömürgecinin kendisinden daha fazla benimsediği gibi, kıtasındaki geleneksel dinlerden de sömürgeciden daha fazla nefret etmektedir. Kardeşi ve diğer aile bireyleri geleneksel İgbo isimlerini kullanırken, baba Eugeneisminde dahi Hıristiyan değerlerinden vazgeçmez. Benzer tavrı okuyucu, bu karakterin ısrarla İngilizce konuşmasından da rahatlıkla anlayabilir. Nitekim, kıtaya getirilen din, zihinlere beyaz bir Tanrı anlayışını kazımıştır.
Kambili ve erkek kardeşinin, sessiz ve mutsuz bir hayat sürdükleri evlerinden çıkarak, bambaşka bir din anlayışıyla karşılaşacakları yer halaları Ifeoma’nın evi olur. Uzak bir şehirde yaşayan Ifeoma hala, erkek kardeşinin aksine, ılımlı, entelektüel ve son derece pozitif bir kadın karakter olarak tasvir edilir. Kardeşi Eugene’in aksine pagan olan babasına sahip çıkar. Çocuklar, burada dedeleriyle de görüşme fırsatı yakalarlar.
Kendi müreffeh hayatlarıyla, halalarının evindeki yoksulluk arasında kıyaslama yaptıklarında, halalarının evinde tattıkları neşeye hayret ederler.
Kambili, kitaba ismini veren mor amberlerle dolu bahçedeyalnızca huzur dolu bir ortam bulmakla kalmaz, Hıristiyanlığın farklı bir yüzünü ona gösteren genç Peder Amadio ile karşılaşır. Dinin bu hoş görülü yüzüyle birlikte Peder’den etkilenmeye başlar.
Çocukların mutlu günleri, dedelerinin ölümü ile bozulur. Babasının ölüm haberini alan Eugene, kimsenin cenazeye dahi katılmasına izin vermez. Çocuklar, pagan dedeleriyle görüşmenin bedelini, babalarının ayaklarına döktüğü kaynar su ile öderler. Eugene’egöre çocukları işledikleri günahlardan kurtarmanın tek yolu budur.
Kambili halasının evinde geçirdiği günleri özledikçe, yanına alabildiği tek hatıraya, kuzenin dedelerini resmettiği tabloya bakar. Ne yazık ki, babası tabloyu görür ve kızını hastanelik edecek kadar döver. Kızının hastanedeki günlerinin ardından baba onları tekrar halalarının yanına gönderir.
Toplumda Kadının Statüsü
Adichie, kimi kaynaklarda postkolonyal bir feminist okuma olarak nitelendirilen romanında, toplumun kadına bakış açısını, en çarpıcı şekilde Eugene ve Beatrice üzerinden tasvir eder. Baba Eugene kendi kızının okumasını ve başarılı olmasını isterken, karısını her fırsatta bastırır ve baskılar. Hamile olan eşi Beatrice, rahibi ziyarete gitmek üzereyken, gebelik bulantılarını öne sürüp arabadan inmek istemeyince, eve dönüşte yediği dayak sonucunda bebeğini düşürür.
Oğlunu nispeten daha rahat bırakan baba, şiddet eğilimini en çok kızı Kambili üzerinde gösterir. Nijerya toplumunda yüksek notlar ve okul başarısı ebeveyn ve çocuklar arasındaki en büyük sorunlardan biridir. Bu durum romanda, baba ve kız ilişkisinde tüm ciddiyetiyle gözler önüne serilir. Kambili’nin sınıf ikincisi olması Eugene için kabul edilemez bir durumdur, öyle ki her imkânı sunduğu kızı her yıl onu gururlandırmalı ve birincilik belgesiyle gelmelidir. Aksi takdirde sözlü yâda fiziksel olarak cezalandırılır.
Ifeoma hala ise karşımıza bağımsız, eğitimli ve açık fikirlibir kadın olarak çıkar. Lakin boşanmış kadın, sürekli yeniden evlenmesi gerektiği telkinleriyle toplum baskısından nasibini alır. Çocuklarına bakmak için zorlu koşullarda çalışan Ifeoma, hikâyenin sonuna doğru işini kaybedince, Amerika’ya gitmeye karar verir. Dolayısıyla Kambili ve Jaja’nın halalarının yanındaki huzurlu günleri de sona erecektir.
Siyasi gerginliğin tırmandığı günlerde Eugene bir gün evinde masasının başında ölü bulunur. Babalarının öldüğünü öğrenen çocuklar aceleyle eve dönerler ve bu acı olayla başa çıkmaya çalışırlar. Eugene’i, yaşadığı şiddet ve baskı dolu hayattan bunalan karısının öldürmesi de manidardır. Adichie, baskıcı baba karakterinin ölümüyle birlikte aileyi daha özgür ve rahat bir ortamın bekleyip beklemediği sorusunun cevabını, okuyucunun hayal gücüne bırakarak hikayesini sonlandırır.
Kaynaklar
- nigeria.unfpa.org/en/node/6123
- pulse.ng/lifestyle/how-chimamanda-ngozi-adiches-natural-hair-influenced-us/swqdxwq
- statista.com/statistics/1203455/distribution-of-religions-in-nigeria/
- youtube.com/watch?v=tz8MHG-IIYM
Okur, yazar ve çizer.