Bi' Âlim Hikâyesi

Âlimler İçinde Bir Âlime

Fatıma bint Sa’d el-Hayr rahmetullahi aleyhâ ( d. 1128- v.1203) Bahreyn (kaynaklarda İsfahan olarak da
geçer) doğumludur ve hadis ilminde söz sahibi olan az sayıdaki hanım muhaddislerden biridir.
Endülüs’ten Çin’e kadar ilim yolculuğu yapmış olan bu değerli âlime hanım, devrinin büyüklerinden
hadis dinlemiş ve ileri yaşlarında da ondan hadis dinlenmiştir.

Babası Ebu’l Hasan Sa’dü’l Hayr’ın
hem tacir hem de muhaddis olması Fatıma Hanım’ın çok küçük yaşta hadis ilmiyle müşerref
olmasında büyük etkendi. Onun meclislerinde bulunmuş ve temelden bu ilmi almıştı. Âlimlerimizin
özellikle hadis ilmiyle meşgul olanların çokça yaptığı ilim yolculukları yani rıhleleri Fatıma Hanım da
yapmıştır. İsfahan, Buhara, Semerkant, Taşkent, Kaşgar, Endülüs, Bağdat, Şam, Rey, Nişabur, Tus ve
Kahire gittiği şehirlerdendir. Döneminin meşhur vaizi ve müfessiri olan İbn Nüceyye rahmetullahi aleyh
ile evlendikten sonra Mısır’a yerleşmiştir. Ziyaeddin el-Makdisi rahmetullahi aleyh yetiştirdiği büyük
talebelerden biridir.
Daha İslâm’ın ilk döneminde Hz. Aişe radıyallahu anha annemizin önderliğinde birçok hanımın ilimle
hemhâl olması, ilmin kadın-erkek herkese farz olduğunu gösteriyor. Adları çok duyulmasa da hem
talebe olarak hem de talebe yetiştirerek İslâm’a hizmet etmiş âlimelerin varlığı medeniyetimizin ne
kadar güçlü olduğunu ortaya koyuyor. Bi’Âlim Hikâyesi serimizde bu kez bir âlime hanımın
hikâyesini sayfalarımıza taşımak, siz değerli okuyucularımıza tanıtmak istiyoruz.

Fatıma bint Sa’d el-Hayr

gül

Rasûlullah aleyhisselam’ın göz nuru Hz. Fatıma radıyallahu anha annemizden hem ismini hem de ilim
iştiyakını miras almıştı Fatıma bint Sa’d el-Hayr. Yaşıtları sokak başlarında oyunlar oynarken o,
babasının dâhil olduğu bir ticaret kervanında, İsfahan’dan Buhara’ya, Taşkent’ten Kaşgar’a yol
alıyordu. Maveraünnehir denilen âlimlerin ve sufilerin karargâhı olan o bölgeyi, devesinin terkisinde
hadis-i şerifleri tekrar ederek arşınlıyordu.


Babası Ebu’l Hasan devrin en talihli mesleklerinden birini yapıyor, ticaretle uğraşıyordu. Ticaret
demek mal alıp satmak için şehir şehir, diyar diyar yol almak demekti. Talihliydi zira o dönem sadece
tacirler mal alıp satmak için yolculuk etmezdi; âlimler de ilim alıp vermek için sürekli yollara düşerdi,
rıhle yaparlardı. İşte tacir ile âlimin bu benzer kaderi Ebu’l Hasan’ın ilme meraklı bir tüccar olmasıyla
birleşince minik Fatıma kendisini devrin en önemli âlimlerinin rahle başlarında buluvermişti.


Yardım sabır ile, ferahlık keder ile beraberdir. Güçlükle beraber kolaylık vardır.”* Hadisini
okuyordu bu küçük âlime adayı hanım. Zira deve üzerinde belki de bazen yürüyerek kilometrelerce
yolu gitmek, o yaştaki biri için hem de bir hanım olarak oldukça güç ve sabır isteyen bir iş olmalıydı.
Yollar boyunca notlarını düzenliyor, yola çıktığı şehirde öğrendiği bir hadisi varacağı şehirde bir
başka âlime aktarıyordu ama onun yaptığı sadece bir tüccar misali alıp vermek değil, aldığını
özümsemek ve onunla amel etmekti. “Allah-u Teâlâ, bir kavim hakkında şer murad edince, onların
arasına cedel atar, onları amelden alıkoyar.
”**hadisini okuyor, “Öğrendiklerimle amel edememekten
Allah’a sığınırım.
” diyordu.

Allah-u Teâlâ o nimetleri bunlardan alır, başkalarına verir.

deve

Yıllar geçti, Fatıma Hanım büyüdü ve evlilik çağına yetişti. İslâm topraklarında adım atmadığı yer
kalmamış olan bu âlime hanım bu kez dünya evine gireceği şehre doğru yol alacaktı.
Yine bir ticaret kervanına katılıp yola düşen baba kız, Allah’ın onlara verdiği bu ilim nimetini
tefekkür ediyorlardı.

Allah-u Teâlâ bazı kullarına çok nimet vermiştir. Bunları, kullarına faydalı
olması için yaratmıştır. Bu nimetleri Allah’ın kullarına dağıtırlarsa, bu nimetler azalmaz. Eğer bu
nimetler onlara ulaştırılmazsa, Allah-u Teâlâ o nimetleri bunlardan alır, başkalarına verir.
” Hadis-i
şerifini düşündü Fatıma Hanım. Burada bahsi geçen nimetin ona verilen ilim ve ilimler içinde en
yücelerinden biri olan Rasûlullah aleyhisselam’ın sözleri olduğunu idrak etti. “Bu nimetleri
başkalarına vermezsem Rabbim onu benden alır ve başkalarına verir.
” diye diye hadis-i şerifleri
rivayet etmekten bir an bir geri durmadı.
Ve kafile bir ay sonra yeni şehre vardı.


İbn Nüceyye, o şehrin meşhur ve sevilen vaizlerinden biriydi. Selahattin Eyyubi tarafından taltif
edilen, ileride Mısır’ın yeniden fethinde ilmiyle ve diliyle rolü olacak büyük bir âlimdi. O günlerde bir
ticaret kervanının yaklaşmakta olduğu halk arasında konuşulurken o, meclisinde müminlere vaaz
vermekte, Secde Suresinin şu mübarek ayetlerini okumaktaydı:

Korku ve ümit içinde rablerine ibadet ve dua etmek üzere vücutları yatak görmez, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah için harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez…

Secde Suresi, 16-17


Allah’ın rızasına nail olmak için rahatlarını terk eden, vücutları adeta yatak nedir bilmeyen ilim
ehlinden bir âlime hanımın şehre girdiğini duymadan okuduğu bu ayetlerin her bir kelimesini tasdik
ediyordu İbn Nüceyye. Babasıyla beraber binlerce kilometre yolu Allah’ın peygamberinden bir küçük
söz duymak adına kat eden bu hanımla yine onun babası vasıtasıyla tanışıp evlendi ve onunla birlikte
Mısır’a yerleşti.
Bundan sonra onlar için yeni bir sayfa açılmıştı Mısır diyarında. Zevç ve zevce bir yandan okuyor bir
yandan talebe yetiştiriyorlardı. Hanımlar için özel bir mecliste dersler veren Fatıma Hanım “…
kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah için harcarlar.” ayetini tekrar ediyor, “Rabbimin bana verdiği
ilim rızkını başkalarıyla da paylaşmalıyım.
” diyordu. Belki de bu ayetin devamındaki “Yaptıklarına
karşılık olarak onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez.
” ayeti bu iki ilim sevdalısı
çiftin beraberliğinde tecelli ediyordu.

kuranı kerim


Müminlere cennette verilecek nimetlerden bahseden bu ayet-i kerime bir yandan da onlara dünyada
verilen mutluluğu müjdeliyor gibiydi. Zevç ve zevce birbirlerine rızık olmuşlar; ilimle, ihlasla,
ibadetle, taatle ve cihatla müreffeh bir hayat yaşamışlardı. Çünkü neydi Fatıma bint Sa’d el-Hayr’ın
kaderi? Hz. Fatıma ranha anamızı örnek almak, onun mirasını yol bilmek değil miydi? Hem onun ismi,
hem ilim sevgisi hem de Hz. Ali radıyallahu anh ile olan mükerrem evliliği…
İşte Rasûlullah aleyhisselam’ın sözlerinden bir söz duyup yaşamak ve başkasına duyurmak için geçen
ömründe Rasûlullah aleyhisselam’ın en sevdiğinin mirasının yolundan giden bir âlime hanımın
hikâyesi…

Kaynak
İslam Ansiklopedisi. (2023). Fatıma bint Sa’d el-Hayr. Türkiye Gazetesi. (2015). Hadis Âlimi Fâtıma bint-i Sa'd el-Hayr.Diyanet TV. (2021, 16 Mart). Fatıma binti Sa'd-el Hayr - Hakikat Yolcusu Örnek Kadınlar 11.Bölüm. [Video]. YouTube.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu