İçerikler

Asrı Saadet’te Çocuk Sahabiler

Bugünkü yazımızda Muhammed Emin Yıldırım’ın Sahabe İklimi isimli kitabından alıntılarla o yılların atmosferi içerisinde Abdullah Kara ve Hilal Kara’nın ortak çalışmasıyla hazırlanan “Çocuk Sahabiler” ile tanışacağız. Asrı Saadet’in minik suretli ama dev sîretli çocuk sahabilerinden on iki tanesinin minik kalplerindeki o iman coşkusunu, Peygamberimize (sav) olan muhabbet ve feyzini birlikte tadacağız.

Abdullah b. Abbas (ra): Kuran Tercümanı/Derya Kadar İlmi Olan

Cennetle müjdelenen sahabelerden Sad b. Vakkas (ra), Peygamberimizin amcasının oğlu olan Abbas’a hayranlığını şöyle dile getiriyor: “Abdullah b. Abbas gibi meseleleri çabuk anlayan, akıllı, alim ve yumuşak huylu birisini görmedim. Hz. Ömer gibi biri bile etrafında bedir ehlinden pek çok ensar ve muhacir varken içinden çıkılmaz sorular için onu çağırır, ve meseleyi hemen çözmüş olurdu.” Hatta Hz. Ömer, 15-16 yaşlardaki o çocuğun yaşına bakmaksızın ferasetinden o kadar etkilenmiş ki bugünkü TBMM konumunda olan istişare meclisine almıştır. Ayrıca, en çok hadis rivayet edenlerden birisi olan Abdullah (r.a), bir sahabeden duyduğu hadisi -çocuk yaşında olsa dahi- teyit etmek için o sahabenin yanına gidip şiddetli esen rüzgâra aldırış etmeden onu kapısında beklerdi. Yüzü rüzgârdan dolayı toz toprak içinde kalsa da beklemeye devam ederdi. Bazen de bir meseleyi daha iyi teyit etmek için Rasullullah’ın (sav) ashabından 30 kişiye sorduğu da olurdu. Peki, bizler kendi sinemize şunu sormalıyız: İşittiğimiz bir hadisi, başkasına aktarırken bu hassasiyeti taşıyabiliyor muyuz?

Ali B. Talip (Ra): Allah’ın Aslanı

Peygamberimizin (sav) amcası Ebu Talip’in oğlu ve damadıdır. Cennetle müjdelenen sahabilerden olan Hz. Ali, Hz. Hatice’nin terbiyesinde yetişmiş ve 10 yaşlarında iman ile tanışan ilk çocuk olmuştur. Bir gün Peygamberimiz (sav), en yakın akrabalarını İslam’a davet etmek için bir araya toplayıp “Allah’a giden yolda kim bana yardımcı olacak?” diye haykırdı. O gün sadece minik bir el semaya yükselip “Ben!” diye bağırdı ve o günden sonra o minik el 50 yıl boyunca hiç mi hiç aşağıya inmedi.  Ayrıca, Hz. Ali’nin dünyasında Peygamberimizin yeri bambaşkadır, Hz. Ali onu ana gibi görürdü. Bunu daha iyi anlamak için bir Hz. Ali sözüne kulak verelim: “Bir deve yavrusu nasıl ki annesinin ardından ayrılmadan sürekli annesini takip ediyorsa ben de Efendimizi, annesini takip eden bir çocuk gibi hayatım boyunca takip ettim.” .

Zeyd b. Sabit (ra):  Altı Dil Bilen Tercüman- Kur’an-ı Kerim’i İlk Kitaplaştıran

Osmanlida tek ciltli Kuran i Kerim
Osmanlı’da tek ciltli Kur’an-ı Kerim

Son derecede zeki olan ve zekâsını doğru yönde kullanan Zeyd, o zamana kadar inen 17 sureyi ezberleyip Peygamberimize (sav) okumuştur. Peygamberimiz (sav), onun okumasını çok beğenerek kendisinden –Yahudilerin yazışmalarına güvenmediği için- Yahudilerin dilini öğrenmesini istemiş. Dili 15 günden çok az bir sürede öğrendiğini haber alan Peygamberimiz (sav), kendisinden diğer dilleri de öğrenmesini istemiştir. Ve o dilleri de çok kısa bir zaman diliminde öğrenmiştir. Ayrıca, Yemame Savaşı’nda Kuran hafızlarının çoğu şehit olunca Kuran’ı Kerim’i bir araya getirmenin daha doğru olacağına kanaat getirilmiştir. Çünkü inen ayetler; hurma dallarına, taşlara ve deve kemiği gibi malzemelere yazıldığından Kuran bir bütün halinde değildir. Hz. Ömer kendisinden Kuranı Kerim’i bir araya getirip kitaplaştırmasını istemiştir. Böylece Zeyd, Kuran’ı ilk kitap haline getiren sahabi olmuştur.

Beşir b. Akrabe (ra)

Bir gün Peygamberimiz (sav), Medine’ye geldiğinde onu ziyaret etmeye babasıyla gittiler. O (sav), Beşir’in başını okşayıp onunla sohbet etti. Beşir’in dilinde biraz kekemelik olduğunu fark eden Peygamberimiz (sav), ona dualar okuyup üfleyince dili bir anda çözüldü. Bunun üzerinden uzun zaman geçti. Peygamberimizin (sav) elinin dokunduğu yerler dışında bütün saçı ağarırken sadece dokunduğu yerler ölünceye kadar simsiyah kalmıştı. Bu hadiseye bahsetmişken şu anekdota değinelim; buna benzer hadiseler başka çocuk sahabiler tarafından da yaşandığı nakledilir. Ayrıca, mübarek sahabenin babası, Uhud’da şehit olunca kendi ev hanesini sonuna kadar açan Peygamberimiz (sav) bundan sonra babasının kendisi olacağını, Aişe’nin de annesi olacağını buyurarak onu okşayıp teselli etti.

Cabir b. Semure (ra)

Cennetle müjdelenen Sad b. Vakkas’ın yeğenlerinden ve âlimlerden birisidir. Bir gün Cabir, Rasululah (sav) ile namaz kılıp evlerine doğru giderken yolda çocuklara rastlarlar. Rasulullah (sav), çocukları öpüp okşar. Küçük yanaklarının okşanmasından etkilenen Cabir der ki: “Elinin serinliğini ta içimde hissettim. Elleri aktar dükkânından çıkmış gibi mis kokuyordu.” Ayrıca, Peygamberimizin şemaili ve davranışlarını aktaran birçok anlatıları mevcuttur. Öyleyse bu güzelliklere kalbimizi yaklaştıralım; O (sav) yalnızca tebessüm ederek güldüğünden, gözlerine sürme çekmediği halde sürme çekilmiş gibi olduğundan, mübarek saçı sakalında birkaç tane akının olduğundan ve bu mübarek akların da ancak taralı ve koku sürüldüğünde görünmediğinden bahseder.

Ebû Said el-Hudrî (ra)

Mescidi Nebevi
Mescidi Nebevi

Medine’de İslamiyet’in yayıldığı ilk sıralarda Müslüman olan ailelerdendir. Fakir bir aileden gelmesine rağmen Resulüne olan teslimiyet ve çabasından dolayı yıllar sonra ensarın en zenginlerinden biri olmuştur. Ayrıca, minik cüssesine aldırış etmeyen bu sahabi; Peygamberimizin işaret ettiği her hizmete koşmak için can atmış, Mescidi Nebevî inşa edilirken mübarek mabede taş taşıyanlardan biri olmuştur.

Enes b.  Malik (ra): Küçük Sadık Yardımcı

Allah Resulü’nün meşhur öğrencisi ve küçük sevimli yardımcısıdır. Peygamberimizin (sav) evine geldiği ilk günden beri Hz. Enes’e “oğlum, yavrum” diye hitap eder, evden birisi olarak görür ve zaman zaman onunla “iki kulaklı” diye şakalaşırdı. Peygamberimize (sav) 10 yıl boyunca hizmet eden Hz. Enes (ra), bu süreyi şöyle anlatır: “10 yıl boyunca bana bir kere bile ‘öf!’” demedi. “Yaptığım bir iş hakkında hiçbir zaman “Niçin böyle yaptın?”, yapmadığım iş hakkında ise “Şöyle yapsaydın ya!”, “Beceremedin, ne kötü yaptın!” dediğini duymadım” der.  Ayrıca, bu 10 yıl içinde Efendimizin (sav) oturuşundan kalkışına olan her şeyi öyle kalbine nakşetmiştir ki Hz. Ebu Hureyre’nin (ra) ifadesiyle “Allah Resulünün namaz kılışına en çok benzeyen kişinin Enes b. Malik olduğunu” buyurur.

Muhammet b. Sabit (ra):  Tahnik Sünnetine Şahit

Cennetle müjdelenen sahabilerden Sabit b. Kays ile münafıkların kızı Cemile Hatun’un oğullarıdır. Muhammed daha dünyaya gelmeden anne babası boşanmıştır. Bir gün aralarında tartışma çıkmış, o esnada hanımının kolu kırılmıştır. Bunun üzerine Cemile Hatun, doğacak çocuğu emzirmeyeceğine yemin etmiştir. Ne kadar ısrar etseler de kararından dönmeyen Cemile Hatun’un bu durumundan haberdar olan Allah Resulü (sav), doğan bebeği yanına getirilmesini istemiş, O (sav), bebeği kucağına alıp sevip okşamıştır. Sonra ezdiği bir hurmayla çocuğun damağını ovarak tatlandıran Peygamber Efendimiz (sav) (tahnik sünneti) çocuğun ismini koyup anne babasına dualar etmiştir.2

Said b.  As (ra): Düzgün Lehçeli

Mekke’nin en saygın ailelerinden gelen Said, çok düzgün konuştuğundan lehçesi Allah Resulü’ne en fazla benzeyen kişi olarak meşhur olmuştur. Ayrıca, Kur’an hafızıdır.

Ubeydullah b. Abbas (ra): Cömertlik

Peygamberimizin (sav) amcasının oğlu ve âlim olan Abdullah’ın kardeşidir. Bir gün Allah Resulü (sav), amcasının çocuklarını zaman zaman terkisine bindirir onlara yarış yaptırır, her biri koşuyu tamamlayınca onları bazen kucağına, bazen de sırtına alır, kucaklayıp öpüp yanında götürürdü. Ayrıca Ubeydullah, Talha b. Ubeydullah gibi malını hiç esirgemezdi. Her gün fakirlere bir deve kestiğini gören kardeşi Abbas, bu âdetin ara vermesini istemiş. Ancak Ubeydullah bunun aksine deve sayısını iki katına çıkartarak yardımına devam etmiştir. Sahabe, onun bu cömertliğinden ötürü esen rüzgardan ve dalgalanan denizden daha cömert olduğunu belirtmişlerdir.

Üsame B. Zeyd (Ra): En Sevgili’nin Sevgilisi

Bir zamanlar köle olan Zeyd b. Harise’nin oğludur. Sahabiler, babasının Efendimize (sav) olan sevgisinden dolayı babasına Rasulullah’ın sevgilisi lakabını vermiştir. Üsame’ye de Rasullullah’ın sevdiği kişinin sevgili oğlu demişlerdir. Peygamberimiz (sav) onu ev halkından biri olarak görür, kendi oğlu gibi okşayıp severdi. Onu çok sevindiren ve özel hissettiren bir anısına yönelelim; Allah Resulü savaşa gitmediği zamanlarda silahını Hz. Ali’ye veya kendisine emanet ederdi. Ayrıca, Henüz 19 yaşında olmasına rağmen kahramanlığından dolayı ordu komutanı olarak seçilmiştir.

Rabbim onların izinden gidebilmeyi ve onlar gibi yaşayabilmeyi nasip eylesin vesselam. İstifadeli okumalar dileriz.

Kaynaklar

  1. Kara, A ve H. Çocuk Sahabiler, Siyer Yayınları
  2. Nesai , Talak, 52 Ve İbn Abdilber, İstiab, 3\1367
  3. Yıldırım, M. Emin. Sahabe İklimi, Siyer Yayınları
Kaynak
sorularlaislamiyet.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu