Balıkçılar – Chigozie Obioma
Başta Hausa-Fulaniler, Yorubalar, İgbolar ve İjawlar olmak üzere 250’den fazla etnik gruba ev sahipliği yapan Nijerya’yı bu kez ülkenin genç kalemlerinden Chigozie Obioma ile tanıtmaya çalışacağız. İgbo mitolojisi ile yoğurduğu, folklorik öğeler açısından zengin, modern ve geleneksel anlatımın iç içe geçtiği, siyasi açıdan okunduğunda ufuk açan romanı “Balıkçılar” ile Nijerya’ya farklı bir açıdan bakıyoruz.
Nijerya’nın Halk Ozanı
Igbo kabilesine mensup Chigozie Obioma, Nijerya’nın güneybatısında yer alan Akure şehrinde 12 çocuklu bir ailede dünyaya geldi. Çocuk yaşlarda mitolojiye ilgi duymaya başladı. Ancak en çok Wole Soyinka, Cyprian Ekwensi, Camara Laye, Chinua Achebe ve Amos Tutuola gibi Afrikalı yazarlardan etkilendi.
Lisans eğitimini Kuzey Kıbrıs’ta alan yazar, Yaratıcı Yazarlık alanındaki yüksek lisans eğitimini Michigan Üniversitesi’nde tamamladı. Kıbrıs’taki öğrencilik yıllarında kaleme aldığı ilk romanı Balıkçılar, The Observer, The Financial Times, The Economist gibi mecralar tarafından 2015 yılının en iyi kitabı olarak gösterildi. Çok sayıda ödülün yanı sıra, Kirkus Review tarafından “En Akıcı 10 Kitap” arasında seçilirken, Publishers Weekly tarafından haftanın kitabı olarak tanıtıldı.
Kuzey Kıbrıs’ta geçen “Azınlıklar Orkestrası” (The Orchestra of Minorities) isimli ikinci kitabında kendi tecrübelerine ve ülkedeki Nijeryalı öğrencilerin yaşadığı sorunlara yer veren yazarın romanı, New York Times editör grubu tarafından “2020 Yılında Okunması Gereken 20 Kitap” arasında gösterilirken, çok sayıda mecrada yılın en iyi kitabı olarak seçildi.
2021 Man Booker Ödülü jürileri arasında yerini alan Obioma, Nebraska Üniversitesi’nde “İngilizce ve Yaratıcı Yazarlık” bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.
Balıkçılar
Hikâye, Nijerya’nın Akure şehrindeki sakin bir kasabada geçer. Dört erkek kardeşin (İkenna, Boja, Obembe ve Benjamin) macera ve hüzün dolu hikâyesini en küçük kardeş Benjamin anlatır.
Babaları uzak bir şehirde çalışmaya başlayınca özgür kalan dört kardeş, hakkında birçok ürkütücü hikâye anlatılan, etrafında cinayetlerin işlendiği ve akşam 6’dan sonra yaklaşmanın yasak olduğu nehirde balık tutmaya başlar. Küçük kardeşleriyle ve ev işleriyle ilgilenen anneleri çocukların uzun süre nehirde vakit geçirmesini fark etmez. Baba ziyaret için gelip durumu fark edince oğullarına kızar. Baba, oğullarına “Zihinlerde balıkçılık yapmalarını, dünyanın ırmaklarına, denizlerine, okyanuslarına dalarak pilot, doktor, avukat ve profesör olmalarını…” salık verir. Oysa babanın gizli kibri, çocukların kaderini çok farklı yöne çevirecektir.
Babalarını dinlemeden gizlice tekrar nehre giden çocuklar, kasabanın meczubu olarak bilinen bir adamla karşılaşırlar. Meczup, en büyük kardeşlerinin bir balıkçı tarafından öldürüleceğini söyler. İşte o ana kadar birbirlerine sımsıkı bağlı olan kardeşlerin arasına nifak tohumları ekilmiş olur. Büyük kardeş İkenna başta kehaneti hiç ciddiye almamış görünse de, ister istemez etkilenir ve kendisini öldürecek olan balıkçı olarak düşündüğü kardeşi Boja’dan korkmaya başlar. Bu korku iki kardeşin ilişkisini öyle derinden etkiler ki, bir gün diğerleri eve geldiğinde İkenna’yı bıçaklanmış halde kanlar içinde bulurlar. Boja ise kayıptır, ancak sonrasında o da ölü bulunur. Aile iki evlat kaybetmenin acısıyla sarsılır.
Abilerinin başına gelenlerden sonra 11 yaşındaki Obembe’nin içinde fırtınalar kopar. Tüm bu tatsız olaylara sebep olan meczubu öldürmeye karar verir. Kardeşi Ben ile birlikte cinayet için plan yapar.
Gerçekleşen Kehanet
Obioma, meczup karakterinin kehanetlerini beyaz adamın kıtaya getirdiği fitne ile özdeşleştirir. Birbirine bağlı kardeşler ise ülkenin etnik gruplarını temsilidir. Tehlikeli ve doğaüstü güçlere sahip bir figür olan meczup, kardeşlerin kalplerine korku tohumlarını serpmiş, düşmanlık oluşması için gereken zemini hazırlamıştır. Ancak, kardeşler de bu korkuyu mantıklarıyla direnmek yerine birbirlerinden şüphelenerek meczuba olması gerekenden fazla güç atfetmişlerdir.
Aynı şekilde, sömürgeci güçler de, Nijerya’nın farklı etnik grupları arasına düşmanlık tohumlarını saçmış, kabileleri nihayetinde birbiriyle çatışmaya sürüklemiştir. Tıpkı romanda işlendiği gibi, kabileler sömürgecilerin ektiği tohumları sulayarak, asılsız kehanetlere teslim olmuş ve sömürgecinin etkinlik sahasını genişletmişlerdir.
Kıta genelinde düşünüldüğünde de karşımıza benzer bir tablo çıkmaktadır. Sömürgecinin çizdiği kolonyal sınırlar anlamsız olmakla birlikte etkili olmuştur, tarihin akışını değiştirmiştir.
Halk, sömürgecinin getirdiği fikirleri zaman içinde öylesine kabullenmiştir ki, kutsallar değişmiş, gelenekler kaybolmaya yüz tutmuş, inanç sistemi tamamen farklılaşmıştır. Hıristiyanlık gelene kadar kutsal kabul edilen nehir de daha birçok şey gibi, uğursuz ve kötü ilan edilmiştir.
Nijerya Neden İlerlemiyor?
Chigozie Obioma, kendisine bu kitabı neden yazdığı sorulduğunda, şu şekilde cevap verir:
“Neden Nijerya ilerleyemiyor? Halbuki petrolümüz var, elit bir eğitimli sınıfımız var, bariz genç bir nüfusumuz… Neden halk olarak hala geri kalmış durumdayız? Bence sorun çok derinlerde. Birbirinden çok farklı olan kabilelerin kendi devletleri vardı. Birbirleriyle bağlantıları yoktu ve bir şekilde kendi içlerinde ilerliyorlardı. Ansızın sömürgeci bir güç geldi ve “tek bir millet olun” dedi. Bu tıpkı hikâyemdeki meczubun kehaneti gibiydi. Neden İngilizlerin ürettiği millet fikrine uymak zorundayız ki? Neden kendi kararımızı kendimiz alamıyoruz?”
Okur, yazar ve çizer.