Bir Kanadalı’nın İslam’a Yolculuk Hikayesi
Hidayet öykülerinin çoğunda, hidayete erenlerin genç yaşta hayatı sorguladıkları ve anlamlandırmaya çalıştıkları sancılı bir dönem vardır. Kolombiyalı bir ailenin çocuğu olarak Kanada’da dünyaya gelen kardeşimiz Abu Ayyub’un hidayet öyküsü de bu sorgulama dönemiyle başlıyor. Bu söyleşimizde Japonya ile başlayan yurtdışı seyahatlerini, Umman, Mısır ve Katar ile devam ettiren, şimdi ise ailesiyle birlikte İstanbul’da ikamet eden Abu Ayyub’u sizlere tanıtıyoruz.
Öncelikle sizi tanıyalım. Bizlere kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz? Aslen nerelisiniz? Neler yapıyorsunuz?
Assalamu Aleykum, beni davet ettiğiniz için öncelikle Allah razı olsun. Adım Abu Ayyub, Kanada’nın başkenti Ottawa’da doğdum ve aslen Kanada’lıyım. 7 yaşında ailemle birlikte ABD’ye göç ettik. Sonrasında eğitim amaçlı farklı ülkelerde yaşadım. Şu anda ise 3 yıldır ailemle birlikte İstanbul, Üsküdar’da yaşıyorum. Türkiye’ye gelme sebebim de diğer ülkelere gidişim gibi eğitim maksadıyla oldu. Daha öncesinde Türkiye’ye, İslam Tarihi alanına ilgim sebebiyle birkaç defa ziyarete gelmiştim. Beni çok etkileyen bir şehir ve ülke oldu. Zaten ilk fırsatını bulduğumda da eğitim almak amacıyla buraya taşındım.
Sonradan Müslüman olduğunuzu biliyoruz, elhamdülillah. İslam’dan önceki dininiz neydi, Ne zaman Müslüman oldunuz?
Müslüman olmadan önce Hristiyandım. Ailem Kolombiyalı yani Güney Amerikalılar. Bilindiği üzere Kolombiya nüfusunun çoğunluğu -diğer Latin Amerikalılar gibi- Katoliklerden oluşur. Ailem de Katolik’ti ve düzenli olarak kiliseye giderlerdi lakin çok dindar bir ortamda büyüdüğüm söylenemez. 17-18 yaşlarına geldiğimde bir arayış ve sorgulama dönemine girdim. Bunu tetikleyen olay ise 17 yaşındayken eğitim amaçlı gittiğim Japonya seyahatiydi. Çünkü ilk defa denizaşırı bir ülkeye gidiyordum. Yani ailemden ve Hristiyan olan çevremden uzakta bir hayat beni bekliyordu.
Değişim programı ile kabul alıp Japonya’ya ilk gittiğim Japon kültürünü araştırdım. Aynı zamanda tek olmam hasebiyle kendimi orada da çokça sorgulama fırsatım oldu. Bir yandan tarihle alakalı araştırmalar yapıyor bir yandan da sorgulama sürecinde çeşitli kitaplar okuyordum. Amerika’da başlayıp Japonya’da devam eden bu süreç sonunda, hiçbir Müslüman ile görüşmeden, hiçbir camiye gitmeden, hiçbir kimseye hiçbir şey sormadan Müslüman olmaya karar verdim. Karar verdikten sonra da gidip bir camide şehadet getirdim. Bu dediğim olay Japonya’ya vardıktan sonraki 3 veya 4. aya tekabül ediyor. Müslüman olduktan sonra yaklaşık 7-8 ay daha Japonya’da kalıp dönemi tamamladım ve tekrar ABD’ye döndüm.
Bu süreçte sizi Müslüman olmaya iten kitap Kur’an-ı Kerim miydi? Ya da neydi İslam’da sizi etkileyen?
Hayır Kur’an-ı Kerim değildi. İslam’la alakalı Japonca kitaplardı. Benim için hayırlı olanın da bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü ilk etapta Kur’an’ı okusaydım farklı anlayacağım noktalar olabilirdi. O yüzden sürecin gayriihtiyarı olarak böyle ilerlemiş olmasından ötürü çok mutluyum. Okuduğum bu kitaplarda beni İslam’a ve Müslüman olmaya iten şey ise İslam dinindeki makul açıklamalar idi. Ayrıca diğer dinlere göre İslam maneviyat noktasında bana daha yakın geldi. Yani insanın hem aklına hem de kalbine hitap eden bir din olması benim İslam’ı seçmemdeki asıl etmendi diyebilirim. Dediğim gibi sonra ailemin yanına geri döndüm. 18 yaşında Müslüman olmuştum ve şu ana kadar (yaklaşık 25 senedir) Müslümanım hamdolsun.
Ailenizin yanına döndüğünüzde aileniz bu durumu nasıl karşıladı, Bir de burada şu an kendi aileniz ile birlikte kalıyorsunuz değil mi?
İlk olarak tabi ki ailemin bazı üyeleri çok şaşırdı. Bunun yanında bazıları hoşgörüyle karşıladı. Çünkü Latin Amerikalı olmamız hasebiyle bir Endülüs sempatisi mevcuttu. Özellikle babam bu konuda beni anlayışla karşıladı hatta benimle camiye bile geldiği oldu. Ancak 11 Eylül olayları olduktan sonra bu durum biraz değişti. Çünkü medyada gösterilenler ve yaşananlar sonucunda İslam’ı şiddet dini, Müslümanları da düşman olarak görüyorlardı. Bu da benim için zorun başlangıcıydı diyebilirim çünkü o olaylardan sonra ailemle, özellikle de babamla olan ilişkim ve bana bakışları değişti. Şuanda eşim ve 5 çocuğumla birlikte kalıyorum.
Peki üniversite yıllarınız nasıldı?
Zaten bu olayların olduğu zamanlar benim üniversitedeki yıllarıma rastlıyor. Ben üniversitede okumak için tercihimi New York’tan yana değil de Kanada’nın British Columbia eyaletinden yana kullanmıştım. Kanada ABD’ye göre daha hoşgörülü bir ülke ve insanlar daha açık görüşlüler. Bir de olayı doğrudan yaşayan ülke olmadıkları için halk ABD’deki kadar tedirgin değil. Ayrıca Kanada vatandaşıyım zaten. Tüm bunları fırsat bilerek İslam’ın terör dini olmadığını göstermeye ve çevremde İslam’ın doğru ve güzel yönlerini temsil etmeye başladım. O yıllarda Allah’ın beni koruduğunu yakinen hissediyordum. Çünkü birçok arkadaşım o dönemde cinayetten hüküm giydi veya kaza sonucunda ölmüştü. Ben de bu olaylara dahil olabilirdim ancak Allah’ın yardımıyla bunların hiçbiri bana isabet etmedi. Allah beni bunun gibi birçok olayda muhafaza etti.
Müslüman olmadan önceki isminiz neydi?
Müslüman olmadan önceki ismim Edan. Aslında İbranice bir kökeni var ve hüküm anlamına geliyor.
Türkiye’ye gelmeden önce nerede yaşıyordunuz?
12 yıldır Kanada dışında geziyorum denebilir. Kanada’dan sonra ilk durağım Umman oldu. Daha sonra eğitim için Mısır’a gittim. Ardından Katar’ın başkenti Doha’ya taşındım. Orada da 4-5 yıl kaldıktan sonra buraya geldim. Yaklaşık 3 yıldır da burada yaşıyorum.
Peki şu anda Türkiye’de nerede yaşıyorsunuz?
Türkiye’ye geldiğimden beri Üsküdar’da yaşıyorum. Ailem burada olmaktan çok mutlu. Ben de hem eğitimim amacıyla hem de İslam’ı daha rahat yaşayabilmem hasebiyle burada olmaktan çok mutluyum. Bazı alimlerin buraya İSLAMBOL demesini yaşadıkça daha iyi anlıyorum. Bu nedenle İstanbul’da, özellikle Üsküdar’da yaşamaktan ailem ve ben çok memnunuz hamdolsun. Büyük bir zatın (Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerini kastediyor) komşusu olmakla da iftihar ediyoruz.
İsminizin Abu Ayyub olduğunu söylemiştiniz. Bunun sebebi Ebu Eyyub El Ensari mi? Ayrıca İstanbul’da yaşamayı tercih etmenizin sebebi de yine o mu?
Aslında İstanbul’da olmamın bir sebebi o. Lakin ismimin onunla aynı olması sadece hoş bir tevafuk.. Belki bilirsiniz Arap ülkelerinde kişiler ilk oğluna atfen künye taşırlar. Ebu Ahmet, Ebu Kasım gibi. Arap ülkelerinde yaşamaya başlayınca ismimi anlatmakta zorlanıyordum ve Müslüman ismi değildi. Ben de ismimi o geleneğe uyarak künye şeklinde değiştirdim. Benim ilk oğlumun ismi Eyüp olması nedeniyle Abu Ayyub ismini aldım. O günden beri de hep bunu kullanıyorum.
Sizin bir fotoğrafçı ve bir yazar olduğunuzu hatta tarihe ilginiz sebebiyle bir kitap çıkarma arefesinde olduğunuzu biliyoruz. Peki İstanbul’u nasıl buldunuz ve bu kitap fikri nereden çıktı?
Buraya taşındığım zamandan beri fotoğrafçılık becerimi maneviyat dolu anları yakalamaya çalışarak değerlendiriyorum. Fotoğrafı bir araç kılarak İslam’ın güzelliklerini göstermeye çalışıyorum. İstanbul’da bana birçok defa bu konuda vesile oldu diyebilirim. Tarihi açısından İstanbul kadim bir şehir. Bildiğiniz üzere Ebu Eyyub el Ensari (r.a.) buraya gelmeden önce de bir tarihi vardı. Fatih Sultan Mehmet fethettikten sonra ise burası İslam dünyasının başkenti olmuştu. Bu yüzden burada yaşarken bir yandan İslam’ı diğer yandan tarihi öğrenmekten çok memnunum. Hatta bazen buraya gelenlere tarihi ben anlatıyorum. Tüm bunlar beni yazma hususunda heveslendirdi. İnşallah yakın zamanda kitabım yayınlanacak. Doğrudan İstanbul’u konu alan bir kitap değil. Endülüs ile alakalı bir kitap lakin içinde İstanbul’a da atıflar var.
Son olarak birçok farklı ülkede yaşama tecrübesi olan ve İslam’a sonradan giren biri olarak bizlere ne gibi tavsiyeleriniz olur?
Öncelikle Türkiye muhteşem bir tarihe ev sahipliği yapıyor. İslam tarihi açısından çok önemli bir şehir. Bununla gurur duymanızı ve bunun değerini bilmenizi tavsiye ederim. Bunu da aynı şuurla bu tarihi yaşatmaya devam ederek yapabiliriz. Ayrıca en güçlü silahımız dua. Birbirimize, Ümmet ve İnsanlık için bol bol dua etmeliyiz. Dua, dua, dua…