Doğu ve Batı’nın Kutbu: Ahmed Fakih
Tasavvufi manada kutup ya da kutb manevi derecelerin en üstünde bulunan kimse, zâtın ve bâtın âlemlerin idaresinde, merkezinde bulunan kimse ve son olarak da her devirde bir tane olduğu kabul edilen Hakk’ın halifesi manasına gelir. Bu yazımızda ele alacağımız kişi Anadolu’nun bağrında olsa da Doğu’nun da Batı’nın da kalbinde, derecelerin yükseğinde olduğuna inanılmış, bu yüzden Kutbü’ş-şark ve’l-garb unvanını alan Ahmed Fakih’i, hayatını ve eserlerini göreceğiz.
Hayatı
Tasavvuf o kadar geniş bir coğrafyayı, öyle geniş bir kitleyi kapsar ki aynı isme sahip nice hâce, nice mürid, nice eser bulunur. Tasavvuf ehli insanlar çocuklarına müridi olduğu sufinin ismini vermiş ya da müritler eserlerinde veya halk arasında müridi olduğu sufiye duydukları sevgiden ötürü onun adını kullanmışlardır. Bu da ne yazık ki bazı kaynakların yanılmasını, kişilere ait net bilgilere ulaşılamamasını beraberinde getirmiştir. Bu yazımızda ele aldığımız Ahmed Fakih’te tam olarak böyle bir durum söz konusudur. Bu isimle anılan ve kaynaklara göre farklı yıllarda yaşamış olan beş tane Ahmed Fakih sayılmaktadır.
Ahmed Fakih ilk olarak edebiyat tarihi araştırmacılarından Fuat Köprülü tarafından bilim tarihine tanıtılmıştır. Abdülkadir Gölpınarlı yaptığı araştırmalar sonucunda Anadolu Selçukluları döneminde yaşamış iki tane Ahmed Fakih’in olduğunu ileri sürmüştür. Osman F. Sertkaya yapılan araştırmaları aktarıp kendi yaptığı çalışmalarla birlikte beş tane farklı Ahmed Fakih olduğundan söz etmiştir. Edebiyat tarihi kaynaklarında elde edilen her yeni bilgi bilinen gerçeklerin değişmesine gebedir. Tasavvuf Edebiyatı bir silsile, bir gelenek olarak gelir ve Horasan Okulu olarak da bilinir. Biz de bu seride Horasan’dan gelen 13.yüzyıl şairi Ahmed Fakih’i ele alacağız. Ahmed Fakih, Horasan’da doğmuş, Horasan’dan yaklaşık 1228 yılında Konya’ya gelmiştir. Mevlana Celaleddin Rumî’nin babası olan Bahaeddin Veled’in müritleri arasındadır. Kendisi Bahaeddin Veled’in fıkıh derslerinden faydalanmış, fıkıh ilmine merak sarmıştır. Bu yüzden de “fakih” yani fıkıh ilmi ilen uğraşan âlim unvanını edinmiştir. Anadolu’nun bağrında yaşamış, Türkçe eserler vermiş olması onun önemini arttırır. Konya’daki bir başka mürit olan Eflakî’nin Menâkıbü’l-Ârifîn isimli eserinde Ahmed Fakih’in, Bahaeddin Veled’in ilminin büyüklüğü karşısında hayretlere kapıldığını, kendinden geçtiğini yazmıştır. Kendini kaybeden Ahmed Fakih’in kitaplarını ateşe atıp yaktığını daha sonra dağlara çıktığını, Bahaeddin Veled vefat edene kadar dönmediğini de yazmıştır. Eserinde kendisine genişçe yer veren Eflakî, şehre geri dönen Ahmed Fakih için külliyesi Dervâze-i Ahmed’de oturduğunu, gaybdan haber ettiğini, başka kerametlerle şöhret bulduğunu nakletmiştir. Ayrıca Ahmed Fakih’in genç olmasına karşın fazlaca hürmette bulunduğu Mevlana’yı gördüğünde naralar attığını, Mevlana’nın ise aşırı hareketlere hoşgörü ile yaklaşıp saygı duyduğunu da aktarmıştır.
Ahmed Fakih çeşitli unvanlar almıştır. Bunlardan bazıları “Kutbu’l-Budelâ, Kutbü’d-din, Kutbü’ş-şark ve’l-garb, Kutbü’l-büdelâ, Seyyidü’l-meczûbîn, Kıdvetü’l-abdâl”dır. Ahmed Fakih hac ziyaretinde bulunmuş, ilim ve âlimler diyarlarından Şam, Kudüs, Medine gibi önemli şehirlerde bulunmuştur. Ölüm tarihi konusunda netlik olmasa da 1252 tarihi ağırlıkla doğru kabul edilmektedir. Ahmed Fakih’e ait mezarın Konya’da olduğu bilinmektedir.
Eserleri
1. Çarh-nâme: Kendisine ait en önemli eser olarak bilinir. Aruzun “mefâîlün mefâîlün faîlün” kalıbı ile söylenmiş 100 beyitlik kasidenin son 17 beytin bulunduğu yapraklarının eksik olduğu bilinmektedir. Elde yalnızca tek nüshası vardır o da Eğridirli Hacı Kemal’in Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Dini-ahlakî öğütleri barındıran eser Çarh-name’de dünyanın faniliği, dünyanın geçici zevklerine kapılmanın yanlışlığı, kabir azabı, mahşer, ibadetin önemi ve daha birçok konu geçer. Her ne kadar meşhur bir eser olsa da halk için yazılmasından mütevellit sanatsal yönü, şiirselliği sınırlı, öğreticiliği yüksektir. Eser Eski Anadolu Türkçesi’nin ilk örneklerindendir ve önemi buradan gelmektedir.
2.Kitâbü Evsâfı mesâcidi’ş-şerîfe: Bilinen tek yazma nüshası Londra’da Britanya Müzesi’nde yer alan eser mesnevi biçimindedir. Arada iki parçada kafiyece gazel ve sonundaki dört manzumede gazel-kaside kafiye düzeni vardır. Ahmed Fakih’e ait olduğu bilinen eser Çarh-name ile aynı aruz kalına sahiptir. Eserin konusunu hac ziyaretinde uğramış olduğu Şam, Kudüs, Mekke, Medine şehirleri, ziyaret edilmiş mukaddes yerler oluşturur. Memleketine geri dönünce hacca gidemeyen arkadaşlarına okutmak için yazdığı eserinde Ahmed Fakih, gittiği yerlerdeki mimari yapıtların bütün özelliklerini de yazmıştır. Kudüs’te iki ay kalmış olan Ahmed Fakih, eserinde Kudüs methiyelerine de yer vermiştir.
Çarh-Name’den Bir Seçmece
Nasîhat tutar isen dinle sözüm (Nasihat tutarsan sözümü dinle)
Hünerün var ise gel uşda meydân (hünerin varsa gel, işte meydan!)
Sana birkaç öğütler vireyin ben (Birkaç öğüt vereyim sana)
Ki her birisi dürr ola ya mercân (Ki her biri inci ya da mercan gibidir)
Öğüdüm bu günehden tevbe eyle (Günahların tövbe et, öğüdüm bu.)
Ki îmân kasdın eyler bil ki şeytân (Bil ki şeytan imanına zarar vermeyi düşünür.)
Usan olma başuna aklunı dir (Usanma, aklını başına devşir.)
Yol uzakdur ki yokdur hadd ü pâyân (Yol uzun dur, uzaktır. Sınırı ve sonu yoktur.)
Gözün aç gaflet içre yatma iy dost ( Ey dost, gözünü aç gafletin içinde yatma)
Ki göçmeğe dutupdur yüzi kervân ( Ki göçmeye durdu yüz kervan)
Yol erenleri göçüp yola girdi (Yol erenleri göçtü, yola girdi) Dögeyorur âhir dünbeki servân (Kervanbaşları son davula vuruyor).
Kaynaklar:
- Eren, A. G. (2015, Şubat 12). Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü: https://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/ahmed-fakih
- Mansuroğlu, M. (1956). Ahmed Fakih Çarhname. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No.684 .
- Mengi, P. D. (2019). Eski Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Akçağ Yayınları.
- Sertkaya, O. F. (İstanbul 1996). Ahmed Fakih Anadolu’da Türkçe Eserler Veren Mutsavvıf Şair. İlmi Araştırmalar , 133-140.
Kelimelerin elvanından üstüne düşenle renklenmiş bir edebiyatçı. Anlamlar denizinden bir küçük damla dahi alabilmek ve verebilmek için çabalıyor.