Dünyada Osmanlı İzleri: Makedonya-1
Avrupa’nın güneydoğusunda yer alan Makedonya’da; Makedon, Sırp, Arnavut, Türk gibi çeşitli milletlerden insanlar yaşamakta. Ülkenin %67’si Ortodoks iken %30 kadar da Müslüman nüfus bulunmakta. 1389 yılında Kosova Savaşı ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetine giren ülke 18.yüzyıla kadar sıkıntısız yönetildi. 19.yüzyılda çeşitli isyanlara, etnik olaylara konu olan Makedonya 1913 yılında imzalanan Londra Antlaşması ile bütünüyle Osmanlı’nın hâkimiyetinden çıkmış oldu. Osmanlı döneminde Makedonya ismi, unutulmaya yüz tutmuştu çünkü Osmanlı’nın Rumeli’deki toprakları birden çok isimle anılmak yerine bütüncül bir şekilde Rumeli toprakları olarak anılmaktaydı.
Osmanlı döneminde Selanik, Debre gibi önemli şehirleri içinde barındıran Makedonya, günümüzde Kuzey ve Doğu Makedonya olarak ayrılmış durumda. Doğu Makedonya’nın şuan Yunanistan sınırları içerisinde yer almasından ötürü bu yazımızda Kuzey Makedonya’yı ele aldık. Doğu Makedonya’daki Osmanlı izlerini ise Yunanistan’daki Osmanlı İzleri yazımızda bulabilirsiniz. 🙂
Her zaman söylediğimiz gibi Osmanlı fethettiği yerlere birbirinden eşsiz mimari özellikleri ve gösterişli eserleri ile simgelerini bırakmıştır. Dönemin hizmetlerinde kullanılıp günümüzde ayakta kalmayı başarmış halen de işlevini koruyan eserlerden camileri, bu yazımızda ele alacağız. Bir sonraki yazımızda ise hamam, köprü tarzı diğer eserleri inceleyeceğiz. Hadi şimdi gelin birlikte Allah’ın evlerini gezelim. 🙂
Camiler
Manastır
Osmanlı’nın fethiyle doğuya has unsurlara ev sahipliği yapan kentten, Evliya Çelebi seyahatnamesinde bahsetmiştir. Osmanlı döneminde 3000 ev, 900 dükkân ve 77 cami barındıran şehir, günümüzde de Osmanlı’dan izler taşımaktadır.
1561 ya da 1562 yılında yapılıp çeşitli amaçlarda kullanılan Haydar Kadı Cami’yi Kadı Haydar Efendi yaptırmıştır. En son Türkiye tarafından restore edilip 4 Kasım 2016’da ibadete açılan cami daha öncelerinde depo, konser salonu gibi çeşitli amaçlar için kullanılmış.
Manastır’da ve Selanik’te kadılık yapmış olan İshak Çelebi 1506 yılında Manastır’da İshakiye Cami’sini yaptırmış. Minaresi bile 45 metre olan camiden Evliya Çelebi Manastır’ın en büyük camisi olarak bahsetmiş, bu eser günümüzde de ayakta kalmış. Cami, kent meydanında Saat Kulesi ve Yeni Camii ile birlikte üç ana yapıyı oluşturmakta.
Bir diğer adı Kadı Mahmut Efendi Cami olan Manastır kadısı Mahmud Efendi tarafından inşa ettirilen Yeni Cami’nin yapılış tarihi 1552 veya 1559 olarak bilinmektedir. Evliya Çelebi bu camiden şöyle bahseder: “Hak budur kim bu câmi‘-i pür-nûr / Verdi şehr içre gün gibi revnâk / Ey Leâlî denildi târîhi / Ma‘bed-i ümmet-i Resûl-i Hak” Makedonya’da tek örnek oluşunu İznik çinisi tarzında beyaz üstü koyu mavi/türkuaz renkleri ve çeşitli motiflerle sağlamıştır.
Üsküp
Vardar Nehri’nin iki yanında bulunan ve önemli bir güzergâha sahip olan Üsküp şehri Osmanlı döneminde uç beyi Paşa Yiğit Bey tarafından fethedilmiştir. Halkından çoğunun Müslüman olduğu bölgeye Türklerin de yerleştirilmesi sonucu cami, han, hamam gibi birbirinden güzel eserler inşa edilmeye başlanmış. Eserlerden günümüzde ayakta kalmayı başarmış camiler şunlardır: Alaca İshak Bey Cami, Hüseyin Şah Cami, İsa Bey Cami, Mustafa Paşa Cami, Saat Cami, Yahya Paşa Cami
Alaca İshak Bey Cami 1538-1539 yılları arasında uç beyi İshak Bey tarafından yapılmış daha sonra torunu İshak Bey tarafından da genişletilmiş. Caminin hemen yanında bulunan kitabesi olmayan mermerden yapılmış türbenin de İshak Bey’e ait olduğu düşünülmekte.
Üsküp’ün fatihi Paşa Yiğit Bey’in torunu İsa Bey; etrafında medrese, imaret, kütüphane bulunan kendi ismini taşıyan İsa Bey Camii’ni yaptırmış. Bu caminin içerisinde Üsküp’ün en yaşlı ağacı bulunuyor. Bir zamanlar da Nakşibendî dervişlerine ev sahipliği yapmış. Caminin dua edilen avlu bölümü, iki kubbeyle kapalı ve günümüze kadar korunmayı başarmış bir mermerden yapılmış ve oldukça özel bir girişe sahip.
Başkent Üsküp’te yer alan bir diğer önemli cami son onarımını 2005 yılında TİKA’nın yapmış olduğu Mustafa Paşa Cami’dir. Cami Üsküp Kalesi’nin altında Türk Çarşısı’nın üstünde bulunur. Cami, girişindeki kitabede yazılana göre Yavuz Sultan Selim’in veziri Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış. Ekleme veya değiştirme yapılmayan cami Osmanlı mimarisinin ihtişamını günümüze kadar taşıyabilmiştir.
II. Murat tarafından Üsküp’te inşası başlatılan Sultan Murat Cami’nin bir diğer ismi içinde yer alan Saat Kulesi’nden kaynaklı olarak Saat Cami’dir. 1436 yılında bir tepede inşa edilen cami inşasına başlanmış ilk camilerdendir. Cami içerisinde medrese ve imaret bulundurmasından ötürü külliye olarak da geçmektedir. 18.yüzyıl başlarında onarımı yapılan külliyede Beyhan Sultan ve Dağıstanlı Ali Paşa’nın türbesi bulunmaktadır.
Şehirde UNESCO tarafından korunmaya alınmış bir cami vardır: Yahya Paşa Cami. 1503-1504 yıllarında Üsküp’ün valisi ve Rumeli Beyi Yahya Paşa tarafından yapılmış. Evliya Çelebi seyahatnamesinde caminin tek kubbeli olduğundan ve Ayasofya kadar güzel olduğundan bahsetmiş. Minaresi 45 metreye ulaşan cami çeşitli hasarlara maruz kaldığı için kubbesi yıkılmış yerine piramit bir çatı eklenmiş.
Hüseyin Şah Cami, 1554 yılında caminin yanında türbesi bulunan Hüseyin Şah tarafından yaptırılmış. Oldukça gösterişli, kare planlı, basık sekizgen kubbeye sahip harimli cami, üç cephede açılan pencereler ile aydınlatılmıştır. Camiye nispetle uzun olan 22,5 metre yüksekliğinde bir de kürsülü minare vardır. Türbesi ise camiyle yarışır halde onun yüksekliğine yakın kiremit kaplı kubbeyle örtülüdür.
Diğer Şehirlerdeki Camiler
Alaca Cami, Kalkandelen’de yer alan caminin mimarı İshak Bey olup 1438 yılında yapılmıştır. Seramik süslemelerin dışında çiçek desenleri ile donatılan cami, iki kız kardeşin mali desteğiyle inşa edilmiştir. Bu iki kız kardeş Hurşide ve Mensure hanımın türbeleri de bu cami avlusunda bulunmaktadır. Caminin ihtişamını sağlayan boyaları ve ince işlemeleridir. Öyle ki adı da bu yüzden alacadır.
Ali Paşa Camii Ohri’de yer alan cami 32m yüksekliğinde minareye ve ana mekânda bir, son cemaat yerinde ise üç toplam dört kubbeden oluşmaktadır. Çeşitli onarımlardan geçen caminin ilk inşası 1573 yılında yapılmıştır. Son onarımını Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yapmış olduğu cami, 28 Kasım 2019’dan beri ibadete açıktır.
Ayasofya Camii yine Ohri’de yer alan bir başka camilerdendir. Kiliseden çevrilme bu caminin kim tarafından camiye çevrildiği bilinmemektedir. Bu tarihi cami Evliya çelebi’nin seyahatnamesinde de geçmiş. Evliya Çelebi Hıristiyan mahallesinde olmasından dolayı cemaati çok olmayan bir kiliseden çevirme cami olduğunu söylemiş. Yugoslavya döneminde Türk mimarisine has özelliklerle donatılmış bu cami tekrar kiliseye çevrilmiş. Türk badanaları kazıtılarak kilise resimleri ortaya çıkartılmış, sol kubbe üzerindeki minare yıkılmış, mihrap yıkılmıştır.
Hüsameddin Paşa Cami (İstip’te yer alan ama yapılış tarihi bilinmeyen bir camidir. Evliya Çelebi diğer camilerle birlikte bu caminin adını da anmıştır. Caminin bir diğer adı Hüsam Paşa Cami’dir. İtinayla dizilmiş kesme taşlardan oluşan cami Osmanlı mimarisinin erken bir dönemini işaret etmektedir. Minaresinin az ötesinde sekizgen köşeli bir türbe bulunur ki Evliya Çelebi bu türbenin Şeyh Muhyiddin Rumi’ye ait olduğunu söyler. Türbe Meydin Baba olarak da bilinmektedir.
Kelimelerin elvanından üstüne düşenle renklenmiş bir edebiyatçı. Anlamlar denizinden bir küçük damla dahi alabilmek ve verebilmek için çabalıyor.