Dünyada Osmanlı İzleri: Makedonya-2

Dünyada Osmanlı İzleri Makedonya yazısının ikinci kısmıyla devam ediyoruz. Bir önceki yazımızda Osmanlı’nın Kuzey Makedonya’da inşa etmiş olduğu günümüze ulaşan camileri ele almıştık. Dünyada Osmanlı İzleri Makedonya 1 yazısına buradan ulaşabilirsiniz. Bu yazımızda ise Kuzey Makedonya’daki diğer Osmanlı Dönemi eserlerini ele alacağız. Gerek farklı amaçta gerekse geçmişteki kullanım amacıyla aynı şekilde kullanılan; günümüzde halen varlığını sürdüren eserlere gelin, hadi birlikte bakalım.
Hamamlar
IV.Murat Hamamı

Temizliğe önem veren Osmanlı İmparatorluğu’nun inşa ettiği Kuzey Makedonya’daki en önemli hamamlarından biridir. Göz kamaştırıcı özelliğe sahip hamam, IV. Murat Döneminde Muradiye Cami’ne vakfedilmek üzere yapıldı. Çift kubbeye sahip soğukluk bölgesi bulunan hamamda yıkanma alanında da 3×3 metre halvet alanı vardır.
Çifte Hamam

Bir diğer adı Davut Paşa olarak bilinen hamam başkent Üsküp’tedir. II. Beyazıt Dönemi sadrazamı Sadrazam Davut Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1489-1497 yıllarında inşa edilen hamam Üsküp Türk Çarşısı’nın hemen yanında yer alır. Depremde hasar gören hamamı 2013 yılında TİKA restore ettirmiştir. Tarihi eserleri korumak amacıyla günümüzde sanat galerisi olarak kullanılmaktadır.
İsa Bey Hamamı

Alaca Cami’nin yanında bulunan bu hamam Kalkandelen şehrinin simgeleri arasında yer alır. Osmanlı dönemi eseri olan hamam 15.yüzyılda yapılmış, tipik bir Türk hamamıdır. Döneminde ilk defa maden suyu ve kaplıca suyu kullanılan hamamlardanmış. Pena Nehri yanında bulunan hamam 2015 yılında TİKA tarafından restore edilmiş. Günümüzde bir sanat galerisi olarak kullanılıyor.
Diğer Eserler
Üsküp Taşköprü

Vardar Nehri üzerinde yer alan köprü Üsküp’ün simgelerinden olan bir Osmanlı köprüsüdür. Köprü Fatih köprüsü veya Fatih Sultan Mehmet Köprüsü olarak da bilinmektedir. 214 metre uzunlukta 6 metre genişliğindeki köprü 12 tane yarım yay kemere bağlanmış katı taş blok ve sütunlardan oluşur. Roma Köprüsü üzerine yapılan köprüyü II. Mehmet’in 1451-1469 yılları arasında yaptırdığı bilinir. 1555 yılında depremle hasar görüp 4 sütunu hasar görmüş, 1944 yılında ise faşistlerin köprüye bomba yerleştirmesiyle hasar görmüştür. Yine de günümüzde ayakta kalmayı başarmış bir Osmanlı dönemi eseridir. Hala da işlevini korumaktadır.
Üsküp Kurşunlu Han

16. yüzyılda inşa edilmiş olan Osmanlı Dönemi kervansarayın vakıf senedinde yazana göre Hoca el-Madeni olarak bilinen Muslihuddin Abdülgani tarafından inşa edildiği görülür. Üsküp Türk Çarşısı’na açılan güney giriş kapısıyla iki katlı bir handır. Taş ve tuğladan yapılmış hanın iki avlusu bulunmaktadır. Ortasında havuz olan ilk avlu, handa konaklayanlar içinmiş. Diğer avlu ise atların barınması, eşyaların saklanması için kullanılırmış. 60 odalı han zemin katında 28 üst katında 32 oda bulunurken, 2800 metrekarelik alana konumlandırılmış. Duvarı bir sıra taş iki sıra tuğladan oluşan yapının kuzey ve güney cephelerinde onar tane pencere bulunur. Giriş bölümünde üç yönde birer pencere ve doğu cephesinde de altı pencere bulunur. Hanın bütün pencereleri dikdörtgen, düz lentolu ve demir parmaklıklıdır.
İlk yapıldığı dönemde kurucusunun adı olan Müezzin Hoca Hanı adıyla anılmış. 21. yüzyılda piramit şeklindeki kubbelerinin kurşunla kaplanmasından dolayı hanın adı Kurşunlu olarak değişmiştir. 1787 yılına kadar hanken daha sonra hapishane olarak kullanılmıştır. Yazar Yahya Kemal Beyatlı’nın da eserinde bahsetmiş olduğu hapishane olarak kullanılan han bir dönem tekrar han yapılsa da günümüzde Makedonya Müzesi’nin bir bölümünü kapsamaktadır.
Resneli Niyazi Bey Sarayı

Bir 20.yüzyıl sarayı olan Resneli Niyazi Bey Sarayı ya da Niyazi Bey Sarayı olarak bilinen yapı, Kuzey Makedonya’nın Resne kasabasında yer alır. Niyazi Bey Osmanlı dönemi bölge beylerindendir ve o dönemde Manastır ilinde yer alan Resne’de bu sarayı yaptırmıştır. Saray Antik Yunan ve Antik Roma dönemi tarzlarının yeniden canlandırılmasıyla farklı bir mimari tarzda yapılmıştır. Alanı 4.800 metrekare olan saray 25 metrelik uzun merkez kısma ve iki kanada sahiptir. 1982 yılında yapılan onarımdan sonra ahşap malzemeli çatısına demir profiller eklenmiştir. Son onarımını 2005 yılında gören saray günümüzde çeşitli kültürel ve sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapan bir “kültür evi” olarak kullanılmakta.
Ohri Tarihi Kent

Makedonca Ohrid şeklinde anılan tarihi kent, Osmanlı idaresine girdikten sonra bir sancak merkezi haline getirilmiş. Şehre yerleştirilen Müslümanlar için ilk dönemlerde iki kilise camiye çevrilmiş. -Bunlardan biri olan Ayasofya Camii’yi önceki yazımızda ele almıştık.- Osmanlı’dan önce de önemli bir konuma sahip olup nüfusu fazla olan bir şehirmiş. Evliya Çelebi’nin ziyaretinde seyahatnamesine yazdığına göre bu tarihi kentte o dönemde kırk kuleli büyük bir kale, 400 kadar ahşap ev, 150 kadar dükkân bulunmaktaymış. Osmanlı’dan ve Osmanlı öncesinden kalma birçok eser korunabilmeyi başarmış.
Günümüzde turizm kenti olarak anılmasında muhafaza edilmiş birçok kültürel öğeye sahip olması etkilidir. Ayrıca Ohri Gölü’nün yüzyıllara dayanan geçmişi ve güzelliğiyle insanları kendisine çekmesi de etkilidir. İçerisinde bulunan Osmanlı evleri, şehirdeki tarihi Osmanlı camileri yerel ve yabancı turistlerin dikkatini çekmektedir. Ohri’de yer alan Osmanlı evleri tıpkı Safranbolu’da yer alan evlere benzemektedir. Bu yönden Türk kültürünü yansıtması yönünden çok değerli bir şehirdir. Doğal ve tarihi güzellikleriyle görülmeye değer Ohri şehri UNESCO Dünya Mirası listesinde yer almaktadır.
Üsküp Tarihi Çarşısı

Üsküp’ün kuzey kesiminde kalan bu çarşı Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalmadır. Hala kültürel özelliğini koruyan çarşı şuanda bile Üsküp’ün en büyük yaşam alanlarından biridir. Davut Paşa Hamamı’nın da devamında yer alır. Vardar nehrinin doğu yakasında yer alan çarşı, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü olarak da bilinen Taşköprü’nün kuzeyinden itibaren devam eder. Modern şehir hayatına kafa tutan çarşı dükkânları Türk kültürünü bir ayna misali yansıtır.
İsa Bey Medresesi

Üsküp sancakbeyi olan İshak Bey oğlu İsa Bey, Üsküp’ün fethinde kilit olmuş isimlerden biridir. İsa Bey şehri fethetmekle kalmamış şehirdeki halkın ihtiyaçlarını giderecek bir önceki yazımızda ve bu yazımızda yer alan cami, hamam gibi eserler inşa etmiş. Bu eserlerin yanında bir de günümüzde bile hala aktif olan bir medrese inşa ettirmiş. Osmanlı döneminde yapılıp Yugoslavya dönemini yaşayıp günümüz modern dünyasına ulaşan İsa Bey Medresesi’nden Evliya Çelebi de bahsetmiş. Dini ilimler öğretilen bu medresede Nizamiye medreseleri geleneği sürdürülerek fıkıh ilmine ağırlık verilmiş.
Balkan Savaşları’nın ardından Osmanlı hâkimiyetinden çıkıp Yugoslavya Devleti’ne geçen ülkede medrese eski etkinliğini kaybetmiş, hasar görmüş, harap olmuştur. Yugoslavya’nın Müslümanların dini hayatına eğitim yoluyla müdahale edişi bir yere kadar sürmüş, halkın ihtiyacını gözetmeden ısrarcı bir şekilde süregelen müfredatları daha sonrasında İslam Birliği Teşkilatı’na hizmet için olanak sağlamış. Harap halde olan medresenin bulunduğu yer üzerine iki katlı bir bina inşa edip, derslere devam etmişler. Tefsir, Hadis, Ahlak, Coğrafya, Biyoloji, Türk, Arnavut, Makedon, İngiliz ve Arap dil ve Edebiyatları gibi derslerde eğitim vermektedir. İsa Bey Medresesi artan talep ve ihtiyaçlarca farklı şehirlerde de şube açmaya başlamıştır. Günümüzde İsa Bey Medresesi Osmanlı’nın kültürünü, yapısını, izlerini Balkanlarda tutmaya ve ileri kuşaklara taşımaya devam ediyor.
Kelimelerin elvanından üstüne düşenle renklenmiş bir edebiyatçı. Anlamlar denizinden bir küçük damla dahi alabilmek ve verebilmek için çabalıyor.