Dünyada Osmanlı İzleri: Tunus
Dünyada Osmanlı İzleri serimize Tunus ülkesi ile devam ediyoruz. Osmanlı’nın ilgisini Tunus 16. yüzyılda çekmiş ve Cezayir ve Libya’nın (Trablusgarp’ın) alınışıyla da Osmanlı Tunus’a daha çok yaklaşmıştır. İlk 1564 yılında Barbaros Hayreddin Paşa’nın fethiyle Osmanlı topraklarına katıldı. Bir yıl sonra ise Roma İmparatoru’nun asker çıkartmasıyla ele geçirildi. Çeşitli siyasî ve askerî olaylardan sonra Osmanlı büyük bir donanma sevki ile 12 Eylül 1574’te Tunus’u geri aldı. Dayı, sancak ve beylerbeyi düzenlerinde yönetilen Tunus, Osmanlı da denizcilik faaliyetlerinin yürütülmesinde etkiliydi. Öyle ki denizcilerden Dayı seçilerek kendisine yetki verilme adeti ilk kez Tunus’ta başlatıldı. Bir süre Fransa sömürgesinde olan Tunus 1956 yılında bağımsız oldu. Osmanlı’nın bir toprağı olarak Osmanlı’dan izler barındırmakta olan Tunus’un nüfusunun bir kısmının soyu Osmanlı devletinden gelmektedir.
Bey Sarayları
Osmanlı döneminden kalma Tunus’ta pek çok saray bulunmakta. Sadece 1705 ve 1957 yılları arasında Tunus da on dokuz Osmanlı Beyi görev yapmış ve bu beylerin kullandığı bey sarayları Bardo, Mennuba, Marsa ve Kartaca bölgelerinde inşa edilmiş.
Saadet Sarayı (Kasr es-Saade) Osmanlı Beylerinin Tunus da inşa ettiği son saraylardandır. Günümüzde Marsa Belediye Sarayı olarak kullanılan sarayı Nasır Bey eşi Kamer Hanım’a hediye etmiştir. Sarayın geçmişine bakıldığında birçok beyin burada ikametgâh olduğu görülüyor. Öyle ki Tunus’un ilk cumhurbaşkanı da burada bir müddet ikamet etmiştir.
Kubbet el-Heva Sarayı, Marsa’da simge yapılar arasında yer alır ve yazlık bir saraydır. Osmanlı döneminden kalma saray, bey ailesinin yaz aylarını gözlerden ırak bir yerde geçirmesi için inşa edilmiş. 1930 yılında inşa edilmiş olan ve eşsiz bir mimariye sahiptir. Deniz üzerine inşa edilmiş olan saray hukuki anlaşmazlıklardan ötürü metruk olmaya yüz tutsa da hala ayakta ve sembol oluşunu sürdürüyor.
Ülkede bulunan diğer bir saray ise Bakır Kubbeli Saray’dır. 1758 yılında Muhammed Reşid Bey tarafından inşa ettirilen saray büyük bir havuza sahip ve Mennuba Bölgesi’nde yer almaktadır.
Bazı saraylarda farklı amaçlar için kullanılmakta. Bardo bölgesindeki Gül Sarayı 1798 yılında inşa edilmiş ve 1986 yılında Askerî Müze olarak kullanılmaya başlanmış. Zarruk Sarayı ise Tunus Büyükşehir belediyesi tarafından Hikmet Evi adıyla çeşitli eğitimlerin verildiği bir akademi ve enstitü haline getirilmiş.
Türk Camii
Kitabesi olmayan caminin yapılış tarihi ile ilgili net bir bilgi bulunmasa da tahmini 1626 yılında yapıldığı düşünülmekte. Türk Camii’ye (Câmiu’t-Türk) onarım sırasında genişletilmiş üç sıra halinde yirmi dört kubbe ile örtülü bir bölüm eklenmiş. Dışarıdan bakınca tek şerefeli ve sivri külahlı minaresi ile dikkat çeken cami beyaza boyanmıştır. Caminin etrafını saran alçak duvarlı avlusuna yuvarlak kemerli üç kapı ile girilmekte. Yapıda az sayıda pencere bulunduğundan içerisi yeterince aydınlık değildir. Süsleme barındırmayan caminin at nalı kemerli mihrabı ile ahşap minberi sanatsal özellik taşımaktadır. Türk Camisi Tunus’ta Osmanlı Devri Libya camilerine benzeyen bir cami olarak güzelliğini ve özelliğini korumaktadır.
Sefâkus Ulu Camii
Bu cami Osmanlılar döneminde yapılmamış olup, Osmanlılar döneminde onarılıp genişletilmiştir. Ağlebi döneminde Salim el-Cibinyani tarafından inşa ettirilen eserin mihrabı bir kapı ile harime bağlanmasıyla Tunus camilerinin sıkça rastlanan özelliğini taşır. İlk hali daha dar olan cami Osmanlı devrinde boydan boya eklenen bölümle genişletilmiştir. Caminin hariminde yer alan sütun başlıkları bu sütunların Roma ve Bizans’tan devşirildiğini gösterir. Sütun başlıkların kimisinde iri kıvrımlı yapraklar, kimisinde delikli kenger yaprakları örnekleri yer almaktadır. Ayrıca bu sütunlarda Osmanlı dönemi Tunus yapılarında görülen ortası yüzeyden taşkın ve yanları hafif iç bükey şeklindeki küçük yaprak şekillerine de rastlanır. Eser oldukça sade ve süslemelerden uzak olsa da genişletildikten sonra eklenen mihrapta zengin süslemelere rastlanır. Sefâkus Ulu Camii’nin minaresinin petek bölümünde ve gövdesinde kûfî yazı ve süslemeler bulunuyor.
Mehdiye Ulu Camii
Denizin doldurulmasıyla yapılmış bir cami olan Mehdiye Cami yine Osmanlılar zamanında yapılmamış ama Osmanlı’nın tamir ettirdiği camilerden. Fâtımîler’den Ubeydullah el-Mehdî tarafından yapılan cami Osmanlı tarafından birçok kez yaptırılmıştır. Günümüzde Mehdiye Camii’den geriye kalanların çoğu Osmanlı döneminden kalmadır.
Zeytûne Camii
Emevi döneminden kalma ve Osmanlı döneminde restore edilip aktif kullanılan cami Tunus da bulunan diğer camilere de örnek olmuştur. Camideki kubbeyi taşıyan kemerlerdeki kasnakta yüzeyler Endülüs-Mağrib sanatını yansıtır. Harimin giriş kapısı dıştan siyah çizgilerle konturlanarak beyaz mermerle kaplanmıştır. Kapıdaki açıklığın üstünde siyah beyaz taşlarla oluşan yuvarlak kemerin çevrelediği mermerde sülüs hatlı kitabe 1797 tarihini işaret etmektedir. Avlunun batı köşesinde kare bir kule şeklinde yer alan minarenin gövde üstünde yine siyah beyaz taş detayı vardır. Bu taşlarla yapılan dolgunun üzerine ine at nalı kemerlerle dışa açılan bir şerefe yapılmıştır. İlk inşası 670 yılına dayansa da cami sonradan yapılan yeniliklerle değişmiş ve ayakta kalmayı başarmış.
Kelimelerin elvanından üstüne düşenle renklenmiş bir edebiyatçı. Anlamlar denizinden bir küçük damla dahi alabilmek ve verebilmek için çabalıyor.