Ebeveynler İçin Çocuklarla Animasyon İzleme Kılavuzu
Bir toplumun kültürünü, alışkanlıklarını ve ortak değerlerini değiştirmenin en kısa yolu çocukların geçtiği yollarla kesişir. Çünkü bugünün çocukları geleceğin toplumunun yapı taşlarını oluşturur. İşte tam da bu yüzden çocukların zihninin beslendiği her bir kaynak bizim açımızdan üzerine düşünülmesi gereken bir unsur olarak yerini korur. Çağımızın en büyük etki araçlarından birisi olan medya ise, bu bağlamda çocuklarımızın beslendiği kaynaklardan birisidir. Büyümelerine eşlik ettiğimiz çocuklarımızın, kardeşlerimizin, yeğenlerimizin ve çevremizdeki diğer çocukların zihinlerine istemediğimiz şeylerin girmemesine dikkat etmeli, medya ile ilişkisini yönlendirmek ve kontrol altında tutmak zorundayız. Çocuklarımızı medyanın bu bazı olumsuz etkilerinden korumak için bir kılavuz hazırladık. Maddeleri arttırmak mümkün olsa da en temel gördüğümüz noktaları sizlere sunuyoruz. İyi okumalar dileriz.
Korkutucu Sahneler ve Kötü Karakterler
Özellikle 0-6 yaş grubu çocuklar izledikleri sahnelerde neyin sadece senaryolarda olabileceğini neyin gerçek hayatta da yaşanabileceğini ayırt etmekte pek de iyi değiller. Yoğun korkunç sahnelerin olduğu ve dünyada sadece kötü insanlar varmış gibi hissettiren animasyon ve filmlerin çocuklarda adına “Kötü Dünya Sendromu” denilen bir etki bırakıyor. Filmde izlediği korkunç sahnelerin korkunç yaratıkların gerçek olmadığını kavrayamayan çocuklarda, yalnız kalmaktan ve karanlıktan korkma davranışı görülebilir. Aynı zamanda dünyanın kötü bir yer, insanların genelinin kötü olduğunu düşündüren filmlerde ise bu etki; ayrılık kaygısı, alt ıslatma şeklinde de görülebilir. Tüm korkunç karakterler ve kötülük barındıran animasyonlar bu etkiyi bırakacak değil elbette. Çocuğun bunları tek başına izlememesi, izlerken ve izledikten sonra gerekli açıklamaların ebeveyn tarafından çocuğa yapılması, oluşabilecek kaygı ve korkuların etkisini kıracaktır.
Şiddet Sahneleri
TV sektöründe şiddetsiz bir içerik bulamadığımız bir gerçek. Bunların etkisini ise maalesef ki haberlerde liseli gençlerin racon kesmeye çalışmalarıyla görüyoruz. Animasyonlarda henüz TV içeriklerindeki kadar şiddet sahneleri görmüyoruz. Az da olsa gördüğümüz sahnelerde de dikkat etmemiz gereken şey bu şiddetin nasıl aktarıldığıdır. Ana karakter şiddet uyguladığında övgü alıyor, ana karakterin düşmanı şiddet uyguladığında ise yeriliyorsa çocuğa, “iyi biriysen ve karşında anlaşamadığın biri varsa şiddete başvurabilirsin” mesajı verilir. Ayrıca ana karakterin şiddeti uygularken gösterdiği soğukkanlılık da çocukta vicdan olgusunu, insani olan acıma duygusunu zedeler. Ters düştüğün kişilerin acılarını umursamama, amacına ulaşmak için onların acı çekmesi gerekiyorsa bırak çeksinler algısı, Peygamberimiz’in (sav) ahlakıyla ahlaklanmasını istediğimiz çocuklarımıza, yani geleceğin Müslüman toplumunu oluşturacak olan bireylere yakışmayacaktır.
Olumsuz Davranışlar
Animasyonlarda hitap ettikleri yaş itibariyle komik, eğlenceli, sevimli karakterler ve merak uyandırıcı sahneler sunma gayreti vardır. Bunu sağlamak için bazı etik olmayan dalga geçme, küfür/hakaret etme, özel alanına girme, başkasının eşyalarını izinsiz karıştırma, çocuk karakterlerin ebeveynlerini kandırması tarzı davranışlar gösterilir ve bu sahneler komik geldiği için güler geçeriz. Çocuklar tarafından bu gülüşler; davranışın kabulü ve onaylanması olarak algılanır. Karşı çıkılmıyor hatta eğleniliyor ise bu işte bir yanlışlık yok diyerek o davranışı kopya ederler. Bir şeyi yanlış söyleyen bir çocuğa gülerek “ne dedin sen bir daha söyle bakayım” dediğimiz zaman çocuk gülmemizden hoşlanacak ve bu davranışı gün içerisinde size tekrarlarla gösterecektir. İzlediklerinin de gerçek yaşamın parçası olduğunu düşünen çocuklar bunu yaşamlarına taşıyacaktır. Bu davranışların aslında doğru olmadığı ve alternatiflerinin olduğu, çocukla film üzerine yapılan sohbette belirtilmelidir. Bu davranışların olmadığı bir animasyon filmi bulmak imkansıza yakın bir durum ama içeriğinde ne kadar yer kapladığına dikkat edilerek filmler seçilebilir.
Doğaüstü Güçleri Olan Karakterler
Animasyon filmlerinde uçmak, görünmez olmak, ateşin işlememesi gibi doğaüstü özelliklerin olduğu karakterler vardır. Bu karakterler tekstil ürünlerinde, çantalarda, ayakkabılarda, kırtasiye ürünlerinde, hatta çocuğumuzun odasına giren eşyalarda bile pazarlama aracı olarak kullanılıyor. Çocuk her yerde gördüğü bu karakterleri benimser ve kendini bu karakterle bir tutar. İşin tehlikeli kısmı burada başlamakta. Çocuğun uçamadığını, ateşin ona işlediğini öğrenmesi acı bir tecrübeyle gerçekleşebilir. Bu duruma karşı en iyi çözümümüz yine konuşmak olacaktır. Bu tarz doğaüstü güçlerin yalnızca filmlerde olabileceği anlatılır ve çocuğun kendi becerileri, bu becerilerle ileride neler yapabileceği anlatılarak yapay becerilerden doğal becerilere yönelimi sağlanmalıdır.
Çocukların bu karakterleri, bu kadar benimsemelerinin bir sebebi de kahramanlık duygusu, güçlü olma arzusudur. Milli ve dini tarihimizde güçlerini ve kahramanlıklarını örnek alabileceğimiz birçok gerçek kahramanın olduğu, bu konuşmalarda çocuğa fark ettirilmeli, bu değerli kişilere karşı merak uyandırmanın, hem çocuk için hem aile için hem de ümmet için atılmış bir adım olacağı bilinmelidir. Çocuklarımıza uçmanın değil de kalmanın en zor olduğu yerde dimdik dikilmenin marifet olduğunu öğretmek bize verilen emanetler için Rabbimize karşı boynumuzun borcudur.
İyileri Kayırma
İyilerin kazanması, mutlu sonlar gerçek hayatla bazen uyuşur bazen ise uyuşmaz ama filmlerde bu konuda büyük bir kayırma görülür. Kazanmanın veya kaybetmenin herkes için her zaman mümkün olduğu, önemli olanın çabalamak olduğu çok az filmde aktarılır. İyilerin tarafında olunca kazanılacağını düşündürmemeli. Sonunda kaybetmek de olsa iyi olmaya devam etmek öğretilmelidir. Efendimiz (sav) zamanında, İslam’ın Mekke müşriklerine karşı zafer kazandığı ve Müslümanların sayılarının arttığı görülünce kalpleri imanı tatmamış olanlar gücün tarafında yer almak için Müslüman olduklarını söylediler. Allah’ın Hz. Musa’yı elçi kılarak firavundan kurtardığı halk zorluğu görünce Hz. Musa’ya “Sen ve Rabbin gidip savaşın” demekten geri kalmadı. Güç iyide olduğu için iyinin tarafında olmak, iyi olmak demek değildir. Çocuklarımıza, kaybetsek de iyinin tarafında olmayı, bu tarafta kalmak için fedakarlık yapmayı öğretmeliyiz.
Cinsiyet Algısı
Allah, insanı iki cinsiyet olarak yaratmıştır, bu cinsiyetlerin dışına çıkmak ise Allah’ın hoş görmediği ve sakınmamızı istediği bir şeydir. Dizi, film ya da diğer medya sektörlerinde bu cinsiyetlerin dışına çıkılacak şekilde karakterlerin kullanıldığı içerikleri izlemek ise, hem bizim hem de çocuklarımız için bu davranışların kafamızda normalleşmesine doğru giden adımlardan biri olacaktır. Bu yüzden animasyon, film veya dizi izlerken bu hususa özenle dikkat edilmesi gerekmekte, içeriğini incelemediğimiz yapımları çocuklarımıza izletmemeye gayret sarf etmeliyiz.
Filmlerdeki cinsiyet problemi sadece bu da değil. Bir diğer sıkıntımız da kadının sadece temizlik, yemek ve çocuk bakımını üstlendiği rollere layık görülmesi, erkeğin ise sadece işe gidip gelen, çocuklarıyla ilgilenmeyen bir karakter olarak lanse edilmesi. Efendimiz (sav), kadınlara da toplumsal hayatta yer verdi. Kendisi de bir baba, dede olarak çocuklarla oyunlar oynadı, onların eğitimleriyle ilgilendi. Hatta erkeğin ev işlerinde eşine yardım etmesini bize bir sünnet olarak miras bıraktı. Efendimizin eşleri ve hanım sahabilere bakınca kadının sosyal hayattaki yerine dair bir çok örnek görüyoruz. Hz. Hatice validemiz bizzat kendisi tüccar olan bir kadındı. Hz. Aişe validemiz ilmiyle kendisine hayran bıraktıran bir kadındı. Hz. Ebubekir’in kızı Hz. Esma hicret yolunda Efendimiz’e ve Hz. Ebubekir’e en büyük yardımı yapanlardan biriydi. Bu yardımında iki kuşaklı anlamına gelen ‘Zatunnitakayn’ lakabını aldı.
İslam, kadınları sadece ev işlerine layık görmez, ona bir nesil yetiştirme mesabesinde kıymet verir. Filmlerde inancımızın tam tersi bir kadın algısı görmek mümkün. Bunlar da çocuğun evde gördüğü anne rolüyle örtüşüyorsa aynen kabul etmesi kaçınılmazdır fakat annesi evde kıymet gören, babanın çocuklarıyla ilgilendiği ve sevgisini gösterdiği bir ev ortamında, çocuğun filmde gördüğünden etkilenmesi beklenmeyen bir durum. Bu çocuk için önündeki rol model daha etkili olacaktır.
Dış Görünüş Algısı
Filmlerde genel kanıya göre çirkin sayılan bir başrol veya iyi karakter görmek pek mümkün değil. Şişman, kısa, gözlüklü vb. günümüz güzellik algısına göre çirkin kabul edilen tipler yan karakterlere ya da kötü karakterlere layık görülüyor. Dış görünüşünü beğenmeyen, çirkin bulan bir çocuğun bu algıyla kendisini değersiz ve ikinci sınıf hissetmesi de muhtemeldir. Zaten bu yaşlarda akranları tarafından dış görünüşü yüzünden dışlanan biriyse çocuk kendine bir savunma mekanizması geliştirip ya içine kapanacaktır ya da saldırgan tavırlar gösterecektir. Ergenlik döneminde bu savunma sistemi akran grubuna kabul edilmek için onların iyisini ve kötüsünü sorgusuz kabul etmesi şeklinde ortaya çıkacaktır. Kötü alışkanlıklar da genellikle bu dönemde kazanılmaktadır. Yine bu algının olmadığı film bulmak çok zor ama evde ailesi tarafından dinlenen, kabul gören, söz hakkı verilen ve diğer çocuklarla kıyaslanmayan çocuk bu durumdan zarar görmeyecektir.
Bizim çocuğa karşı rol modelliğimiz, onunla hayatın içinden konuşmalar yapmak, onu insanların arasında da kabul edip toplumsal yapıyı görmelerini sağlamak, filmlerin oluşturabileceği istenmeyen etkileri en aza indirecek hatta bazen yok edecektir. Film izlendikten sonra ihtiyaç duyulduğu her anda çocukla bu konu üzerinde konuşmaktan çekinilmemelidir. Animasyon film konusunda yapacağımız en etkili iş ise artık izleyici, tüketici olarak içeriği kurcalamayı bırakıp kendi içeriğimizi üretmemiz olacaktır. Çocuklarımızı yönlendirebileceğimiz birçok boşluğun olduğu alanın olduğunu unutmayalım. Kendi içeriklerimizi ürettiğimiz, kendi kültürümüzü izlediğimiz günlere ulaşmak ve gelecek neslin bir uyanış nesli olması duasıyla…