Rihle: İlim Yolculukları
İmam Şafiî’ye ait olan bu dizeler, Müslüman âlimlerin ilim elde etme gayesiyle yaptıkları seyahatlerin, onların ilmi gelişimindeki önemine işaret etmektedir. İslam ilim geleneğinde “rihle” olarak adlandırılan ve başta hadis olmak üzere farklı ilimleri öğrenmek amacıyla yapılan yolculuklar ve bu yolculuklar neticesinde kaleme alınan eserler, ilim ve kültür tarihi hakkında bize önemli anekdotlar sunmaktadır.
Endülüslü hadis alimlerinin ilmî yolculuklarının, rihle geleneği içerisinde ayrı bir önemi vardır. Nitekim 8.-15. yüzyıllar arasında İslam coğrafyasının en batısı kabul edilen ve Mekke, Bağdat, Şam gibi dönemin ilim merkezlerine oldukça uzak bir bölgede bulunan Endülüs coğrafyasındaki ilim talebeleri, uzun yollar kat ederek ve türlü zorluklar içerisinde gerçekleştirdikleri rihleler neticesinde, doğunun ilmî birikimini Endülüs’e taşımışlar ve getirdikleri bu ilmi zaman içerisinde zirve bir noktaya taşıyarak Endülüs medeniyetini meydana getirmişlerdir.
Peki Endülüslü hadis talebeleri rihlelerinde hangi güzergahı takip etmişlerdir ve gittikleri bölgeleri seçmelerinin özel bir sebebi var mıdır?
Rihle Güzergâhı ve Öne Çıkan İlim Merkezleri
Endülüs’ten Doğu’ya gitmek isteyen bir ilim talebesinin önünde iki seçenek vardır: Kara yolu ve deniz yolu. Mesafenin uzaklığı ve yol meşakkati sebebiyle bu iki seçenekten en çok tercih edilenin deniz yolu olduğunu söylemek mümkündür. Endülüslü bir ilim yolcusu Endülüs’ten çıkıp deniz yoluyla Kuzey Afrika’ya geçerek öncelikle Tunus bölgesindeki Kayrevan’a uğramaktadır. Nitekim Kayrevan, Endülüs’ten daha önce fethedilen ve ilmî faaliyetlerin erken bir dönemde başladığı Kuzey Afrika’nın ilmî başkentlerinden biridir. Mescid-i Kebir etrafındaki ilim halkaları Endülüslülerin önemli ilmî durakları hâline gelmiştir. Kayrevan’ın ardından Kuzey Afrika sahillerini takip eden ilim yolcusunun güzergâhtaki ikinci durağı ise Mısır’dır. Coğrafi olarak İslam dünyasının doğu ve batısını birbirine bağlayan stratejik bir konumda yer alması sebebiyle Mısır, Kuzey Afrika ile Doğu arasında köprü vazifesi gören bir geçiş coğrafyasıdır. Bu özelliği sebebiyle Endülüslü bir ilim yolcusunun ticari faaliyetlerin yanı sıra ilmî faaliyetlerin de yoğun olarak gerçekleştiği Mısır’dan geçmemesi söz konusu değildir.
Mısır’ın ardından Hicaz bölgesine geçen ilim yolcusu Mekke’ye ulaşmaktadır ki Mekke, en çok rihle yapılan merkezlerin başında gelmektedir. Mekke’nin en çok ziyaret edilen şehir olması kuşkusuz onun hac mekanı olmasından kaynaklanmaktadır. Endülüslü ilim talebeleri, hac vazifesini yerine getirmek ve bununla birlikte hac mevsiminde İslam coğrafyasının çeşitli bölgelerinden şehre gelen âlimlerden ders almak amacıyla Mekke’ye çok sayıda rihle yapmışladır.
Rihle güzergahını genişletmek isteyen talebelerin kimi zaman Hicaz Bölgesi’nden sonra Irak bölgesine, bu bölgede özellikle dünya ilim ve kültür merkezi hâline gelen Bağdat’a, kimi zaman da Biladü’ş-Şam’a geçerek ilmî ağlarını genişlettiği ve bu bölgelerin alimlerinden ders aldıkları görülmektedir. Bununla da yetinmeyen ve çok daha uzak coğrafyalara yelken açan ilim talebeleri ise rihlenin en güzel örneklerini oluşturmaktadır. Onlar, yukarıda zikri geçen bölgelerdeki alimlerden istifade ettikten sonra Arap Yarımadası’nda Yemen’e uzanan, Orta Asya’da ise Horasan bölgesine uzanan geniş rihleler gerçekleştirmişlerdir.
Ömrünü Rihlede Geçiren Endülüslü Âlimler
Endülüslü hadis alimleri arasında kimi isimler vardır ki, ilme olan düşkünlükleri sebebiyle İslam coğrafyasını karış karış dolaşmış ve girilmedik şehir, katılmadık ilim meclisi bırakmamışlardır. Abdüsselam b. Yezid (ö. 350/961) bu isimlerden yalnızca biridir. Kurtuba ve İşbiliye gibi Endülüs şehirlerini dolaştıktan sonra Doğu’ya gitmek üzere yola çıkan Abdüsselam b. Yezid, önce Arap Yarımadası’na uğrayarak Mekke ve Yemen’deki alimlerden ders almıştır. Abdüsselam b. Yezid’in ilme olan iştiyakı o derece yüksektir ki Yemen’de tanıştığı arkadaşı onun Doğu’da uzun süre kalmasını eleştirip artık Endülüs’e dönmesi için nasihatlerde bulunsa da o, “Bağdat’a girip hadis, lügat ve şiir yazmadan, ardından Şam’a geçip orada hadis yazıp dinlediğim rivayetleri anlatmadan Endülüs’e dönmem. Ancak bunları yaparsam Endülüs’e geri dönerim.” diyerek rihle yapmaya devam edeceğini ifade etmiştir. Ne var ki Abdüsselam b. Yezid’in ömrü buna vefa etmemiş ve Irak ile Bilâdü’ş-Şâm bölgesine gitme hayallerini gerçekleştiremeden Yemen’de vefat etmiştir.
Maddi zorluklar, hastalık ve ölüm gibi sebeplerle rihlesini erken tamamlamak zorunda kalan alimler olmakla birlikte ömrünün neredeyse tamamını rihlede geçiren alimler de bulunmaktadır. Endülüs’ün meşhur ve büyük muhaddisleri Muhammed b. Abdüsselam el-Huşenî (ö. 286/899) ve Baki b. Mahled (ö. 276/889) bu durumun en güzel iki örneğidir. Huşenî, Doğu’ya yaptığı rihlede Mısır, Mekke ve Irak gibi ilim merkezlerine gitmiş, ilim için yirmi beş yılını şehir şehir dolaşarak geçirmiştir.
Baki b. Mahled’in ilki yirmi, ikincisi on dört yıl süren uzun rihleleri ise daha önce ilim talebeleri arasında benzeri görülmemiş geniş kapsamlı yolculuklardır. İslam coğrafyasındaki ilim merkezlerini karış karış dolaşıp gittiği bütün şehirlerdeki hadis rivayetlerini adeta bir süpürge gibi toplayıp derlediği için kendisine “miknese” (süpürge) lakabı verilmiştir.
Bu isimler dışında Endülüs’ten İslam coğrafyasına rihle yapan pek çok alim bulunsa da sayısı binleri bulan bu isimleri tek bir yazıya sığdırmak mümkün değildir. Bununla birlikte yukarıda zikri geçen örnekler göstermektedir ki Endülüslü ilim talebelerinin rihleleri, coğrafyalar arası ilmî irtibatın sağlanması, Doğu’da üretilen bilginin Endülüs’e taşınması ve bunun neticesinde Endülüs medeniyetinin teşekkül etmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Kaynak
Fatma Büşra Çoban, Endülüslü Muhaddislerin Rihleleri (Hicri İlk Dört Asır) (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi)