Biyografi

Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu

Bu yazımızda sizlerle son derece ahlâklı ve tevazu sahibi, güler yüzlü, hoşsohbet, iyiliği emredip kötülükten sakındırma uğrunda bir ömür tüketmiş bir âlim şahsiyet ve gönül insanını tanıyacağız. O gönül insanı ki bu kubbede baki kalan hoş bir sadâ bırakarak dünyadan göç etmiş âlim ve örnek Müslüman: Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu.

Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu, Osmanlı topraklarının oldukça çalkantılı günlerinde 1887 yılında Konya’da bilge bir aile muhitinde dünyaya gelmiştir. Hem anne hem de baba tarafından asil bir aileye mensup olan Hacı Veyiszâde’nin babası bu şehrin tanınmış din âlimlerinden Zâr Efendi Medresesi müderrisi ve büyük bilginlerimizden olan Hacı Veyis Efendi, annesi ise Fatma Hanım’dır. Hacı Veyiszâde Mustafa Efendi’nin eşi, Meryem Hanım olup kendinden bir yıl kadar önce, 1959 yılında vefat etmiştir. Her ikisi de hafız olan Mehmet ve Veyis adında iki oğulları, Halime, Sakine, Fatma ve Sâre adında dört kız çocukları olmuştur.

Egitim gordugu Aziziye Cami

İlköğrenimini ve hafızlığını babasının yanında tamamlayan Mustafa Kurucu, daha sonra Zâr Efendi ve Bekir Sami Paşa Medreselerine devam eder. Bu medreselerde başta babası Hacı Veyis Efendi ve devrin önemli müderrislerinden Şeyh Mehmed Bahâeddin Efendi olmak üzere pek çok hocadan ders görüp icazet alır. Mustafa Kurucu Efendi, medrese ilimleriyle yetinmeyip Zeynelabidin ve Ahmet Ziya Efendi’lerden hesap, hendese, kozmografya gibi dersler alır. Yirmi üç yaşındayken icazet almış olduğu bu medresede Arapça ve dinî ilimler okutmaya başlar. Daha sonra zamanın en modern medresesi olan Islah-ı Medaris’te tedris hayatına atılan Mustafa Kurucu, burada pek çok talebe yetiştirir. Yağcızade Mustafa Efendi’nin vefatı üzerine, Aziziye Camii İmam ve Hatipliği’ne getirilir. Vefatına kadar da bu camide vaaz ve nasihatlerine devam eder.  Müderrislik görevine Kur’ân-ı Kerim ve din bilgilerinin okutulmasının şiddetle yasak olduğu, aynı zamanda medreselerin kapatıldığı dönemlerde de devam etmiş olup Piri Mehmet Paşa Camii’nde gizli gizli talebe okutmuştur. Sıkı denetimler, şikâyet ve takiplere sebep olmuş ve bu yüzden bazen uyarılmış, bazen hakaretlere uğramış ve sık sık karakola götürülüp ifade vermiştir. Kendisine bu konuda yapılan ikaz ve uyarılara aldırış etmeden bu görevini sürdürmeye büyük bir kararlılıkla devam etmiştir.

Eğitime Verdiği Önem

Egitime Verdigi Onem

Bir cihan devletinin yıkılışı ve yeni bir devletin kuruluşu sürecinde toplum önderi olarak zihinlerde yer edinen Hacı Veyiszâde’nin yaşadığı bu dönem, birçok sıkıntıları beraberinde getirmiştir. Öyle ki bu dönemde saltanatın kaldırılması, cumhuriyetin ilanı, eğitim öğretimdeki yenilikler, toplumsal kısıtlamalar, yasaklar ve dünya harpleri gibi pek çok olay yaşanmıştır. Özellikle Hacı Veyiszâde’yi eğitim öğretim alanında geçiş noktası olan bu dönemde bütün güçlüklere, baskılara rağmen yılmadan, yorulmadan mücadelesiyle görüyoruz. Bu bilge insan, bütün ömrünü son anlarına kadar ilme ve insan yetiştirmeye adamıştır. Bütün sıkıntıların kaynağının cehalet olduğunu, bunun da ancak eğitimle aşılabileceğini vurgulamıştır daima. Bunu bildiği için okullar açmış, yurtlar kurmuş, öğrenci yetiştirmek için uğraşmış ve sık sık “İlim meclisleri, cennet bahçelerinden bir bahçedir.” demiştir. İmamlık vazifesini yürütürken de öğretmenlik görevini yaparken de cemaatine, öğrencilerine dini bilgileri, sosyal bilimleri öğretmek, güzel ahlak kazandırabilmek için candan, gönülden uğraşmıştır.

“Bir Talebenin Yetişmesi Uğruna Bin Münafığın Kahrına Katlanırım”

Bir Talebenin Yetismesi Ugruna Bin Munafigin Kahrina Katlanirim

Konya’nın dinî hayatına yön veren kişiler arasında yerini alan Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu’nun ilmî kişiliği ve yapmış olduğu çalışmaların, Konya’nın eğitim etkinliklerine ve sosyal yaşamına büyük etkileri olmuştur. 1949 yılına gelindiğinde Mustafa Kurucu’yu heyecanlandıran o günler başlamıştır ve başta İstanbul ve Ankara olmak üzere 1951 yılında yedi ilde imam hatip okulu açılmıştır. Bu okullardan biri de kuruluşunda Hacı Veyiszâde’nin büyük katkısının olduğu Konya’nın eğitim hayatında önemli bir yeri olan Konya İmam Hatip Lisesidir. Hacı Veyiszâde’nin bu okulun kuruluşunda büyük hizmetleri olmuştur. Kimi zaman işçi, kimi zaman usta olmuş, kimi zaman da okula yardım ve talebe toplamak için köy köy dolaşmıştır. Bir taraftan Aziziye Camii’nde imam-hatiplik görevini sürdürürken diğer taraftan da bu okulda Arapça, tefsir, hadis, fıkıh derslerini okutmak üzere öğretmenlik yaparak talebe yetiştirmeye devam etmiştir.

Bu günlerin birinde Hacı Veyiszâde o günün Milli Eğitim Bakanlığına şikâyet edilir. Bu durumdan haberdar olunca umursamaz ve yanında bulunanlara: “Rabbime dayanarak söylüyorum ki beni bu hizmetten ancak ve ancak ölüm ayırır. Ben, bir talebenin yetişmesi uğruna bin münafığın kahrına katlanırım.” diyerek insan yetiştirmeye devam eder. Vefatına kadar yurdun dört bir yanından gelen talebelerin maddi, manevi her türlü sıkıntılarını göğüsleyen Hacı Veyiszâde, baba şefkati kimliğiyle talebelerini bir muallim disiplini ile yetiştirmeye çalışmıştır. Yalnızca eğitim alanında değil, sosyal hayatın her alanında; hastane, fabrika, öğrenci yurdu, hayır kuruluşu, dernek vakıf gibi sayısız müessesenin kuruluşunda ve bu kuruluşların yaşatılması niceliğini ve niteliğinin artırılması için çabalamasında Hacı Veyiszade Mustafa Kurucu’yu görebilmek mümkün olmuştur. Her daim hayatın ve halkın içinde bir yaşam sürmüştür kendileri.

“Yarının Kandilleri Sizlersiniz.”

Derslerine büyük bir özen ile hazırlanan Hacı Veyiszâde, medrese muallimliği yaptığı yıllarda konferanslar da verir. Verdiği bir konferansında bugün dahi bizlere yol gösterecek olan şu konuşmayı yapar:

“Ey bu mekânda hazır bulunanlar! Hazır olmak demek, Hızır olmak demektir. Hazır ve Hızır olun! Öğrenim gördüğünüz ilim ocağında kafanızı ve kalbinizi doldurabildiğiniz kadar ilim irfanla doldurun. Kafanıza ve kalbinize doldurduğunuz bu ilim ve irfan kandiliyle nice insan, imanı ve İslam’ı bulacaktır. İşte yarının kandilleri sizlersiniz. Hazır ve Hızır olun ki geçtiğiniz her yerde, din ve dünya, iman ve İslam yeşersin.”

Bugünün kandilleri olma adayları olan bizlere ne büyük bir çağrıdır değil mi?

Muhammedî Ahlâkı

Muhammedi Ahlaki

Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu, her yönü ile örnek olabilecek ahlâk timsali, gerçek bir veli ve pek çok keramet göstermiş kâmil bir insandı. Bir gün Hacı Veyiszade’ye keramet hakkında sorarlar. “Bugünün velisinin, evliyasının kerametini, İslam’a yaptığı hizmetlerle ölçün.” diyerek sözlerine şöyle devam eder: “Dinimize hizmet için ne yaptı, ne yapıyor; Müslümanlara ne öğretiyor ve onları nereye sevk ediyor? İslam’a hizmet edecek insanlar yetiştiriyor mu? Aşırılıkları, ifratları, tefritleri gideriyor mu? Hizmetlere gönüllü oluyor, şan ve şöhretten uzak duruyor mu? Bugünün kerameti de, işi de dine ve Müslümanlara hizmettir. Kim böyle hizmet ediyorsa, Allah’ın veli kulu işte odur.

Kendisi hakkında çokça güzel haslet anlatılır. Ahlâkı ve mütevazılığı ile kelimenin tam manasıyla Muhammedî bir ahlâka sahiptir. Kimsenin aleyhinde konuşmaz ve kalbini kırmazdı. Ağzından boş söz çıkmaz, kul hakkına son derece riayet ederdi. Dünya malına hiç kıymet vermez ve “Dünyada duracağın kadar dünya için, ahirette duracağın kadar ahiret için çalış.” tavsiyesinde bulunurdu. Her gittikleri yerde iki rekât namaz kılar, talebelerine ve cemaatine de: “Nereye gitmişseniz, nereye varmışsanız iki rekât namaz kılmadan oturmaktan sakının!” diyerek namazı öğütlerdi.

Hakkında pek çok keramet anlatılır ancak Hacı Veyiszâde’nin en büyük ve en önde gelen kerametlerinden birisi, onun her Müslüman tarafından sevilmesidir. Bu sevgi hâlâ devam etmektedir ve o ne büyük bir sevgidir ki, vefatından bunca yıl geçmesine rağmen, Hacı Veyiszâde hâlâ unutulmadı ve ona karşı beslenen bu sevgi hiç eksilmedi. Vefatından beri her an, kabri başında dua ediliyor.

“Bir Kalpten Bin Kitap Çıkar Ancak Bin Kitapta Bir Kalp Bulunmayabilir.”

Bir Kalpten Bin Kitap Cikar Ancak Bin Kitapta Bir Kalp Bulunmayabilir.

Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu, devrin en önde gelen müderrislerinden olup onlarca kitap kaleme alabilecek ilmî birikimi varken ömrünü talebe yetiştirmeye adamış öncü bir âlimdir. Ancak basılmış herhangi bir eseri yoktur. Bir kitap yazması konusunda çevresinden ve öğrencilerinden istek ve ısrarlar üzerine Mustafa Efendi, talebelerini işaret ederek, “Benim yüzlerce hatta binlerce eserimin olduğunu bilmiyor musunuz? Unutmayınız ki bir kalpten bin kitap çıkabilir, fakat bin kitapta bir kalp bulunmayabilir.” diyerek halis bir niyetle insanları eğitmiş ve topluma yön vermiştir. Hacı Veyiszâde Mustafa Efendi, herhangi bir kitap bırakmadı ancak binlerce kitabı kaleme alacak nesiller, yüz binlerce gönlü irşat edecek sevgi ve muhabbet ehli âlimler bırakarak 5 Şubat 1960 tarihinde fani âlemden baki âleme göç eyledi.

Yeğeni Ali Ulvi Kurucu, 1959 yılında Konya’dan Medine’ye dönmek üzere hazırlık yaptığı son gece amcasını ziyarete gittiğini söyler ve vedasını şöyle aktarır:

“Veda etmeye gittim. Hayli tavsiyelerde bulundu hatta gülerek şöyle dedi: “İnşallah siz daha birçok defalar Konya’ya gelirsiniz. Belki beni bulamazsınız. Ancak her ne kadar cismimi bulamazsanız da ruhumu bulursunuz. Ruhum sizden insanlık ister, yükselmenizi ister, hizmet ister. Dininizi, imanınızı, maneviyatınızı Allah’a teslim ve emanet eylerim. Yolunuz açık olsun.”

Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu’nun sık sık “İlim meclisleri, cennet bahçelerinden bir bahçedir.” dediği gibi, Allah mekânlarını cennet bahçelerinden bir bahçe eylesin. Bizlere de, onun bize emanet etmiş olduğu İslam mücadelesine riayet edebilmeyi ve yolundan gidebilmeyi nasip eylesin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu