Bi' Âlim Hikâyesi

Hırsızın Sözü, Âlimin Sabrı: Ahmed bin Hanbel

Ahmed bin Hanbel (d. 780- v.855) İslâm dinindeki dört hak mezhepten Hanbeli mezhebinin imamı, âlim, müçtehid ve muhaddistir. Abbasiler döneminde, Mu’tezile mezhebinin halifelere etki etmeye başladığı zamanda halk tarafından sözüne en çok değer verilen ve sevilen imamıydı. Bu yüzden Abbasi halifelerinden Me’mun, Mutâsım ve Vâsık dönemlerinde şiddetlenen mihne olaylarının baş aktörlerinden biri oldu. Mu’tezile kelâmcılarının Kur’an mahlûktur, yani Allah’ın yarattığı bir şeydir diyerek, Kur’an’ı değiştirebilmenin önünü açacakları bir sırada tüm âlimler, imamlar bunu kabule zorlandı. Devlet baskısıyla “Kur’an mahlûktur.” dedirtilen âlimler serbest bırakıldı lâkin iki imam bunu reddetti: Muhammed bin Nuh ve Ahmed bin Hanbel. Muhammed bin Nuh işkencelerde vefat edince, Ahmed bin Hanbel bu davada tek kaldı ve Kur’an’ın Allah’ın kelâmı olduğunu, başka bir şey bilmediğini söyleyerek bu baskıya direndi. Zindan, kırbaç ve ev hapsine maruz kalan imama bu batıl görüşü kabul ettirmek zorundalardı çünkü halk o imama güveniyordu ve onun reddettiği bir görüşü asla kabul etmeyeceklerdi.

İşte bu hikâyede büyük imamın zindandaki hücre arkadaşlarından biri olan hırsız Ebu’l-Heysem’in dilinden, onun sabrını, metanetini ve Allah yolundaki dirayetini dinleyeceğiz. Ebu’l- Heysem, İmam Hanbel’in sonradan teveccüh ve dua ile andığı biridir. Oğluna ondan bahsetmiş ve şöyle demiştir:

 “Allah Ebu’l-Heysem’e rahmet etsin ve onu affetsin! İşkence altındayken onun sözleri ve nasihatleri beni ayakta tuttu.”

Bir hırsızın böyle bir âlimin duasına hangi söz ve nasihatleri sebebiyle nail olduğunu hep birlikte okuyalım. 

Hırsızın Sözü, Alimin Sabrı

Kuran 2

Benim adım Ebu’l-Heysem, Hz. Muhammed aleyhisselam’ın hak yolundaki dördüncü kandilin zindan arkadaşıyım. Ahmed bin Hanbel gibi bir âlimle aynı hücrede aylarca kalarak onu benim dilimle destekleyen âlemlerin Rabbinin günahkâr bir kuluyum. Şimdi size onunla olan hikâyemi anlatıyorum:

İmam Hanbel, zindana getirildiğinde onun kim olduğunu bilmiyorduk. Hiç konuşmaz, birkaç lokma yer, devamlı namaz kılardı. Daha sonra onun Bağdat’ın en ünlü âlimi ve imamı olduğunu anladık. Ara sıra bizlere vaaz ederdi fakat dediğim gibi geldiğinden beri başını hep yerde, göğsünü hep gökte tutuyordu. Secde hâlindeki bir kulun tüm mevcudiyetiyle yerin ve göğün yaratıcısına vecd etmesiydi onunki. Heyhat! Benim gibi bir hırsızın dilinden böylesine sözler dökülüyordu ya, işte bunun sebebi o âlimdi sanki…

Birkaç defa gittim yanına ve sordum “Ey imam! Nedir seni buraya getiren sebep? Senin olmayan bir şey mi çaldın, hırsızların çaldığı gibi? Senin vermediğin bir cana mı kıydın, katillerin kıydığı gibi? Senin uymadığın bir antlaşmayı mı bozdun, hainlerin bozduğu gibi? Yoksa senin bildiğin bir kusurlu mal mı sattın, açgözlü tüccarların sattığı gibi?” Hiçbirine cevap vermeyince en sonunda dayanamadım ve bağırdım. “Ne!” dedim, “O zaman ne!” Yine cevap vermedi.

Dakikalar geçti, gözlerini yere indirdi ve hafifçe dönerek fısıldadı “Kur’an’ı Kerim’i okudum, Allah’ın kelâmını, tüm kulların yapması gerektiği gibi…

Elbette anlamamıştım ne demek istediğini; kör cahil bir insanım ayrıca imanda sebat edememiş bir kulum ve pek tabii inatçı bir hırsızım, nasıl anlarım hemen? Sordum tekrar “Kur’an okuyorsun diye seni niye zindana atsınlar?” Yine dakikalar geçtikten sonra yanıt verecek sandım ama bu sefer hemen cevapladın “Kur’an’ı her okuyanı zindana atmazlar elbette. Dili okuyan, aklı idrak eden, kalbi mutmain olan okuyucu, Allah’ın dediğini tasdik eder, O’nun demediğini demez. Böyle okuyucuya da zulüm edilmez.”

Hangi okuyucuya zulmedilir peki?”  

Bazen dilin okuduğunu akıl idrak etse de kalp mutmain olmaz. Mutmain olmayan kalp bundan rahatsızlık duymayınca aklın Kur’an üzerinde debelenip durmasına izin verir. Allah’ın kelâmı olan o Kur’an’a mahlûkattan bir mahlûkmuş gibi davranır. Sonra da hırsızın çaldığı eşya gibi onun kutsallığını çalmaya çalışır, katilin kıydığı can gibi hakikatine kıymaya kalkışır, hainin bozduğu antlaşma gibi anlamını bozmaya girişir ve en sonunda açgözlü tüccar gibi kendi kusurlu fikrini Müslümanlara satmaya karar verir.”

Hepten şaşmıştım, belli ki anlamadığımı biliyordu ama belki ileride anlarım diye sözlerini tamamladı “İşte bu okuyucu, bir gün hükümdarın yanında söz sahibi olup fitne pazarı kurarsa, kusurlu fikrini satın almayan herkesi zindana attırır.”

Onun kusurlu fikrini satın alanlar karşılığında ne verirler peki?

Allah’ın yolundaki metanetlerini…”

Hapishane

O, sözünü bitirdi, zindanın kapıları açıldı. Birkaç muhafız onu götürmeye gelmişti. İçeri girdiler, ellerini ve ayaklarını zincirlediler. Nereye götürüldüğünü an sonra anladık; kırbaçlanacaktı. Diğer mahkûmlarla vedalaştıktan sonra sıra bana geldiğinde içimde bir şey koptu ve kendimi onun önüne attım “Ey imam! Ben inatçı bir hırsızım, defalarca yakalandım ve tam on sekiz bin kırbaç yedim ama hırsızlıktan vazgeçmedim. Şeytanın yolunda hep sabrettim. Sen ise ey Ahmed bin Hanbel! Sen bu şehrin imamısın. Hakkı biliyorsan sakın ondan dönme! Allah’ın yolunda sabretmekten sakın vazgeçme!” Beni dinledi ama bir cevap veremeden hemen götürüldü.

İmamı o günden sonra bir daha bizim hücreye getirmediler. Yıllar sonra serbest kaldığımda öğrendim ki her ne demesini istedilerse onu demediği için ölesiye kırbaçlanmış. Onun için toplanan halkın isyan etmesinden çekindikleri için salıvermişler ama bu sefer de ev hapsine mahkûm edilmiş, öğrencilerine ders vermesine izin verilmemiş.

Onun bana zindanda anlattıklarını, Kur’an, okuyucu, mahlûk, Allah’ın kelâmı, fitne, hiçbirini anlamamıştım ve hâlâ da anlamıyorum ama bir şeyi kesin biliyorum ki; o, sözünde sebat etti ve Allah’ın yolunda sabretti. Nereden mi biliyorum? Halktan kimse Kur’an’a Allah’ın mahlûku demiyor, herkes onun Allah’ın kelâmı olduğunu söylüyor.

İşte binlerce âlimin metanet gösteremeyip evet dediğine, hayır diyerek direnen bir âlimin metaneti engellemişti fitnecilerin hıyanetini. Heyhat! Benim gibi bir hırsızın dilinden böylesine sözler dökülüyor ya, işte bunun sebebi o âlimin Rabbiydi…

Peygamber yolunun dördüncü kandili,
Mihne günü dini tek başına yüceltti.
 Devrindeki tüm âlimler kaybederken metanetlerini,
O korudu, dinledi bir garip hırsızın nasihatini.

Kaynakça

  1. İbnu’l-Cevzi, Ebu’l-Ferec. Ehli Sünnetin İmamı Ahmed bin Hanbel (Akidesi, Menheci ve Hayatı). Ankara. İ’tisam Yayınları, 2022.
  2. En-Necmi, Ahmed ibn Yahya. Büyük İmam Ahmed bin Hanbel’in Hayatı. İstanbul. Küresel Kitap, 2023.
  3. İslam Ansiklopedisi. (2023). Ahmed b. Hanbel. https://islamansiklopedisi.org.tr/ahmed-b-hanbel
  4. Ömer Faruk Korkmaz. (2020). Mihne Süreci ve Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh.
  5. İslam Ansiklopedisi. (2023). Mihne. https://islamansiklopedisi.org.tr/mihne

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu