Örnek İnsanlar

Nefret Suçuna İyilik Savaşı: Suzanne Barakat

Ötekileştirmenin ve ayrımcılığın olduğu bir yerde, ayrımcılığın ve nefret suçunun kötülüğünü haykıran cesur bir ses Suzanne Barakat’tan bahsedeceğiz sizlere bu yazımızda. Acısına rağmen dik durmaktan asla geri durmayan ve mücadelesini iyilik üzere kurgulayan Suzanne Barakat’ın hikâyesine gelin beraber bakalım.   

Suzanne Barakat hâlihazırda California Üniversitesi, Aile ve Toplum Hekimliği Bölümü’nde yardımcı doçent olarak görev yürüten başarılı genç bir doktor. O, Müslüman kimliği ile nefret suçuyla da mücadele eden acılı ama bir o kadar da cesur ve dik duruşlu bir kişi. Acılı dedik çünkü tarihler 10 Şubat 2015 gösterirken Kuzey Carolina eyaletinde İslamofobik bir cinayet Suzanne’den üç kardeşini kopardı.

Cesur ve dik duruşlu dedik, çünkü o, kin ve nefret tohumlarının hoyratça serpildiği bir zaman diliminde hakikati söylemenin bir erdem olduğu bilinciyle bu zorluğa göğüs geriyor ve iyilik mücadelesine her gün yeni birileri ekleniyor. Suzanne Barakat 2015’ten bu yana Amerika’da nefret söylemi ve ötekileştiriciliği sonlandırma mücadelesi veriyor. Nefretin bitmesi için seminerlere katılıyor ve her platformda nefret suçlarının son bulması için konuşmalar yapıyor.

Evinde Katledilen Üç Genç

Deah, Yusor ve Yusor’un kız kardeşi Razan… Güvenli olmaları gereken bir yerde, yuvalarında katledildi. Aylarca katilin tacizlerine maruz kalan masum üç gencin tek suçu, Müslüman olmalarıydı. Suzanne’nin erkek kardeşi Deah henüz yirmi dört yaşında diş hekimliğinde okuyan, fakülte birincisi Amerikalı bir gençti. 27 Aralık 2014 tarihinde evlendiği Yusor ise yirmi bir yaşında, Deah gibi diş hekimliğinde okuyordu. Razan ise on dokuz yaşında, bir mimari mühendislik öğrencisi olarak yeteneklerini çevresindekilere hizmet etmek için kullanıyor ve ablası Yusor ile birlikte evsiz ve mültecilere özel, yerel ve uluslararası kamu hizmeti projelerinde yer alıyordu. Aynı zamanda mahallesindeki evsizlere bakım paketleri hazırlayarak sosyal sorumluluk projelerinde çalışıyordu.

İşte kendi halinde yaşayan bu üç genç, Kuzey Carolina eyaletinde 10 Şubat 2015 tarihinde komşuları Craig Hicks tarafından İslamofobik bir cinayet sebebiyle katledildiler. Suzanne üzüntüyle, katilin özellikle Yusor ve annesinin dış görünüşünden rahatsız olduğunu ve defalarca bakışları ile onları rahatsız ettiğini söylüyor. Hatta Yusor’un annesinin komşuları olduğu için yine de bu kişiye karşı nazik olmaları gerektiğini, onları tanıdıkça nasıl insan olduklarını göreceğini söylediğini dile getiriyor ve ekliyor: “Onların bu saygı ve hoşgörüyle yaklaşımına rağmen bu nefret ölümle sonuçlandı.”

Üç Kardeş
Nefret Suçuna İyilik Savaşı: Suzanne Barakat 1

10 Şubat 2015 Tarihi

Yusor yemek hazırlayarak kız kardeşi Razan’ı yemeğe davet etmiş, Deah ise okuldan yeni dönmüştü. Neşe ile yemek yedikleri esnada kapı çalmış ve kapıyı açmaya giden Deah, komşuları tarafından açılan ateş ile yaralanmıştı. Yusor ve Razan kardeşler derhal acili arayarak çağrıda bulunmuşlardı ki katil hemen mutfağa yönelerek her ikisinin de kafalarının arkasından tek bir mermiyle onların ölümüne sebep olmuştu. Dışarı çıkarken, ikisi başına, ikisi göğsüne, diğerleri de el ve bacaklarına olmak üzere toplamda sekiz mermi ile Deah’ı da katletmişti.

Suzanne Barakat’ın üç yakınını birden acımasızca katleden adam, cinayetten hemen sonra park tartışması yüzünden yakın mesafeden üç çocuk öldürdüğünü söyleyerek polise teslim olmuştu. Polis, o sabah bir basın açıklaması yaparak adamın iddialarını, sorgulama ve soruşturma yapmadan olduğu gibi tekrarlamıştı. Hâlbuki ortada ne bir park tartışması, ne bir kavga, ne de bir ihlal vardı. Basın açıklamasıyla çoktan akıllara kazınmış “bir park tartışması” manşeti vardı artık…

Suzanne Barakat: Meğer Ona Son Kez Sarılmışım…

Suzanne haberi aldığında San Francisco General Hastanesinde nöbetteydi. Hemen oradan ayrılarak ailesinin yanına gitti. Yaşadığı acı tarif edilemezdi. Aklına düğün gününde kardeşi Deah ile konuşmaları geldi: “Suzanne, senin sayende olduğum kişiyim. Her şey için teşekkür ederim. Seni seviyorum.” demişti.

Sonra son kez sarıldıkları an geldi gözünün önüne. Suzanne şöyle anlatıyor:

Düğününden sonra kardeşimi evinde ziyarete gitmiştim. Yusor ve Deah çok mutlulardı, onları böyle görmek beni çok gururlandırmıştı. Kardeşimle orada oturup sohbet ettiğim anı hiç unutmayacağım. O gece kardeşime bakarak onunla gurur duyduğumu söyledim. Sabahleyin erken saatte San Francisco’ya dönmem gerektiği için Deah’ı uyandırmamıştım. Gece onunla iyi geceler diyerek sımsıkı sarılmıştık. O gece meğer ona son kez sarılmışım…

Suzanne Barakat
Nefret Suçuna İyilik Savaşı: Suzanne Barakat 2

İnançları nedeniyle başlarına takmayı tercih ettikleri örtü ve Müslüman oldukları gerekçesiyle komşuları tarafından katledilen üç masum genç… Suzanne bunun hesabının bu kadar basit verilmemesi gerektiğini ve ailesinin sesini duyurması gerektiğini biliyordu. Kardeşi Deah’ın ablası için minnet dolu sözlerini hatırlayan Suzanne, onu kahretmesine rağmen kederinden uzaklaşarak bu ağır olay karşısında harekete geçerek bir basın toplantısı düzenledi.

Suçlunun bu masum öğrencilerin evine zorla girerek onları nasıl öldürdüğü delilleriyle ortaya çıkararak cinayetin asıl sebebinin “nefret suçu” olduğunu tüm dünyaya duyurdu. Suzanne Barakat, cinayetten sonra 24 saat içinde CNN’e röportaj verdiğini, ertesi gün de New York Times, Chicago Tribune gibi büyük gazetelerde Deah, Yusor ve Razan hakkında manşetler yayınladığını söylüyor. Böylelikle daha önce üstü kapalı bir şekilde yanlış atılan manşet düzeltilmiş ve yaygınlaşan İslamofobiye bu büyük adımla dikkat çekilmişti.

Nefret Suçu Hakkında Konuşalım

Suzanne Barakat, yaptığı konuşmalarla toplumda Müslümanların yaşadığı baskıya dikkat çekerek şu ifadeleri kullanıyor: “Bu günlerde, İslamofobi sosyal olarak kabul edilen bir bağnazlık gibi sanki. Buna katlanmak ve gülümsemek zorundayız. Kötü bakışlar, uçağa binerken yaşadığımız korku, havaalanlarında %99 ihtimalle rastgele ve hoyrat hareketlerle üzerinizin aranması… Üstelik iş toplum nezdinde de bitmiyor. Sırtımızdan siyasi ve ekonomik meyvelerini toplayan politikacılarımız var.” Bu mücadelenin savunucusu olmak için mutlaka bir acı yaşamaya gerek olmadığına dikkat çeken Suzanne sözlerine şöyle devam ediyor: “Nefret suçu hakkında konuşalım. Çünkü şiddet ve nefretin ucu hepimize dokunuyor. Deah, Yusor ve Razan’ı hiçbir şey geri getirmeyecek. Fakat sesimizi ortak bir şekilde yükselttiğimiz zaman en azından nefreti durdurabiliriz.”

Suzanne Barakat Konuşması
Nefret Suçuna İyilik Savaşı: Suzanne Barakat 3

Herkesin Sustuğu Yerde Hakikati Haykırmak

Katıldığı programlarda bağnaz nefretle karşılaşıldığında ses çıkarılmasını ve ayrımcılığa maruz kalanlara dostluk göstermek gerektiğini söyleyen Suzanne daha sonra Üç Kazananımız Vakfını kurdu. Vakıf, Deah, Yusor ve Razan’ın kısa ama zengin yaşamlarını unutturmamak ve ön yargı, bağnazlık ve nefret suçlarını azaltmak için sürdürülebilir müdahaleler geliştirmek için kuruldu. Üç Müslüman gencin ölümünün ardından kurulan kuruluş, önyargı ve nefretten arınmış bir Amerika inşa etmeye kararlı.

Vakfın kurucu üyelerinden olan Suzanne, Amerika’da yaşayan üç milyonun üzerinde Müslümanın çoğunun; ırkı, cinsiyeti, sosyal ve siyasi kararları dini tercihleri üzerinden yargılandığını ifade ediyor. Tüm bu yaşanan insanlık suçları yok sayılıyorken kendi rahatını bozup, hakikat savunuculuğu yapmasının bir risk teşkil ettiğini bilse de, bundan geri durmayacağını ve mesleğinin yanında her daim bu konuya vakit ayıracağını söylüyor. İyiliğin tüm kötülüklere galip geleceği inancıyla nefret söylemini bitirmek için çabalayan Suzanne Barakat, 2017 yılında Türkiye Diyanet Vakfı tarafından düzenlenen 3. Uluslararası İyilik Ödülleri’ne layık görüldü. Onun vermiş olduğu mücadeleden cesaret alan onlarca kişi, İslamofobinin etkisiz hale gelmesi için destek çalışması başlatıyor. Bu konu hakkında daha fazla kişiye ulaşmak için Suzanne şöyle bir çağrıda bulunuyor:

“Irkınızla, cinsiyetinizle veya dininizle alakalı ayrımcılığa maruz kaldığınız anlar olmuştur. Veya birisinin ötekileştirilmesine şahit olmuş ve o an onu savunacak bir donanıma sahip değilsinizdir. Belki kendi ön yargılarınızın olduğunun farkında bile değilsinizdir. Bağnazlığın kabul edilemez olduğu konusunda hepimiz hemfikirizdir ama onu gördüğümüzde, sessiz kalırız. Fakat bu konuda rahatımızı bozmak durumundayız. Nefret dolu bağnazlığa şahit olduğunuzda, rahatınızı bozup ses çıkaracak mısınız?” Biliyor ki herkesin sustuğu yerde hakikati haykırmak zordur. Nitekim iyilik, acısına rağmen Suzanne Barakat gibi herkesin sustuğu yerde hakikati haykırmakta gizlidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu