Hz. Peygamber Döneminde Kadınlar
İslam’da kadınla erkek arasında herhangi bir ayrım söz konusu değildir. Çünkü İslam’a göre kadın da erkek de topraktandır ve birinin diğerine karşı üstünlüğü söz konusu değildir. Allah katında insanın üstünlüğü yalnızca takvasındadır. Dolayısıyla Allah’ın indinde bir kadın erkekten daha yüksek bir mevkide olabilir. Esasında kadın ile erkeği üstünlük yarışına sokmak beyhude bir iştir. Çünkü erkeğin kadına galip geldiği özellikleri olduğu gibi kadının da erkekten pek çok üstün meziyeti vardır. İslam’a göre kadın ve erkek zıt iki varlık değil, birbirini tamamlayan bir bütündür.
Kur’an- Kerim’de “Onlar sizin için elbisedir, siz onlar için elbisesiniz.” buyrulmaktadır. Biz bu yazımızda Hz. Peygamber döneminde Müslüman kadını ele alacağız. Ancak burada şuna değinmek istiyoruz; yazımızı tüm dünyada “Kadınlar Günü” olarak kutlanan 8 Mart’a dek getirmemiz bugüne herhangi bir önem atfetmemizle ilgili değildir. Amacımız herkesin kadını konuştuğu bugün de bizlere dayatılmaya çalışılan Batılı kadın profilini bir yana bırakıp, Müslüman kadına dikkat çekmek.
İslamiyet’ten önce Arap toplumunda dünya genelindekine benzer bir şekilde kadına dair olumsuz bir bakış açısı hakimdi. Cahiliye insanın içinde bulunduğu yaşam koşulları güçlü olmayı gerektiriyordu. Bu sebeple erkeğe göre daha narin ve hassas olan kadınlar işe yaramaz varlıklar olarak görülerek, ikinci sınıf insan muamelesine maruz bırakılmışlardı. İslam’ın gelmesiyle birlikte ise Kur’an-ı Kerim onların bu yanlış düşüncelerini sert bir şekilde eleştirmiş ve kadınlara haklarını iade etmiştir.
Kur’an-ı Kerim’in Hz. Peygamber’den iman eden kadınların biatını kabul etmesini istemesi o günkü toplum içerisinde son derece manalıdır. Esasında kadının biatının alınması Arap toplumunda büyük bir devrim manasına gelir. O güne kadar görüş beyan etme, söz söyleme hakkı olmayan kadına İslam söz hakkı vermiştir.
Cahiliye toplumunda hiçbir değeri olmayan kadın adeta mal gibi alınır, satılır, zorla evlenilebilir veya evlendirilirdi. Kimi zaman boşanma konusunda da kadınlara çeşitli zorluklar çıkarıldı. İslam kadının aile hayatı, evlilik-boşanma hususlarda uğradığı haksızlıkları ortadan kaldırmış, ona zülüm edilmesini engellemiştir.
Zira İslam’a göre hiçbir kadın rızası olmaksızın nikah altına alınamaz. Hz. Peygamber bedevi bir kız yanına gelip babası tarafından amcasının oğlu ile zorla evlendirildiğini söylediğinde ona “Eşini seçmek senin elindedir.” buyurmuştur. Esasında İslam kadına bir şahsiyet kazandırarak, onun toplumda var olmasını sağlamıştır. Hz. Ömer’in:
İslam öncesinde bizler kadınlara hiç değer vermezdik. Ne zaman ki İslam geldi, Allah (c.c.) onlardan söz ettiği zaman artık birtakım haklara sahip olduklarını anladık.
sözlerinden İslam’la beraber kadının toplumdaki konumunda büyük bir değişim meydana geldiği anlaşılmaktadır.
İslam’ın gelmesiyle birlikte hak ettiği değeri kazanan kadının Hz. Peygamber döneminde toplumda aktif bir şekilde yer aldığını söyleyebiliriz. Bu dönemde Müslüman kadınların kendilerine uygun meslekler icra ettikleri görülmektedir. Abdullah b. Mes‘ud’un eşi Zeyneb bint Muaviye es- Sakafiyye deri tabaklayıp satarak mal varlığı bulunmayan eşinin ve çocuklarının geçimini sağlamaktaydı. Hz. Ümmü Seleme’nin de bu yolla çocuklarının nafakasını sağladığı rivayet edilmektedir.
Yine Hz. Peygamber’in hanımlarından Zeyneb bint Cahş’ın deri işiyle uğraşan bir sanatçı olduğu ve kazancını da fakirlere dağıttığı bilinmektedir. Hz. Âişe Rasûlullah’ın “Benden sonra sizden eli uzun olan ölecektir.” sözü üzerine kollarını uzatıp ölçmeye çalıştıklarını, ancak Hz. Zeyneb vefat edince eli uzundan maksadın eli açık olduğunu anladıklarını nakleder. Zeyneb bint Cahş cömertliğiyle Cahiliye döneminde de “Miskinlerin annesi” diye bilinmekteydi.
El becerisi gerektiren zanaatlardan biri olan terzilikle de kadınların ilgilendiği görülmektedir. Kadınların öncelikle işe ip imalat ederek başladıkları, elde ettikleri ipten kumaş ve elbiseler ürettikleri anlaşılmaktadır. Kendi ürettiği bir hırkayı Hz. Peygamber’e getiren bir kadın “Ya Rasûlallah bu hırkayı elimle dokudum ve sana giydirmek için getirdim.” diyerek el emeğiyle ürettiği hırkayı Allah Rasûlü’ne hediye etmiştir.
Hz. Âişe annemiz de “Kadının elindeki ip eğirme aleti Allah yolundaki mücahidin elindeki mızraktan daha güzeldir.” diyerek kadının yaptığı işin önemine dikkat çekmektedir. Gerçekten de kadınlar ip imalatı ve elbise üretimiyle toplumdaki çok önemli bir ihtiyacı karşılamaktaydı. Hz. Peygamber döneminde ticaretle uğraşan kadınlar da bulunmaktaydı. Kayle el-Enmariyye adlı bir kadın Hz. Peygamber’in yanına gelerek:
Ya Rasûlallah ben alış-veriş yapan bir kadınım. Bir malı almak istediğim zaman, almayı düşündüğüm fiyatın altında bir fiyata kadar yavaş yavaş arttırırım. Bir malı satmak istediğim zaman ise o mala satmayı düşündüğüm fiyata ininceye kadar fiyatı indiririm.
deyince Allah Rasûlü şöyle buyurdu; “Ey Kayle böyle yapma, bir şey alacağın zaman satıcı versin ya da vermesin düşündüğün fiyatı vererek müşteri ol. Bir malı satacağın zamanda satılsın ya da satılmasın, satmayı düşündüğün fiyatı iste.” Tacir kadınlardan söz ederken Hz. Hatice validemizi anmamak doğru olmaz. Bilindiği üzere Hz. Peygamber’in sevgili eşi Hatice bint Huveylid ticaretle uğraşan zengin bir hanımdı. Adamlar tutup, kervanlarla mallarını yollayarak dış ticaret yapardı. Muhtemelen onun gibi büyük ticaret yapan başka kadınlar da vardı.
Hz. Peygamber döneminde kadınların çalıştıkları alanlardan biri de sağlık hizmetleriydi. İslam Tarihinin ilk hastanesi olarak görülen Mescid-i Nebevi’deki çadırda Eslem kabilesinden Kuaybe bint Sa’d tarafından yaralıların ve hastaların tedavi edildiği bilinmektedir. Bu çadırda Hendek savaşında yaralanan Sa’d b. Muaz da Kuaybe tarafından tedavi edilmiştir.
Ca‘fer b. Ebi Talib’in hanımı Esma bint Umeys tecrübeli bir doktordu. Yemen ve Hindistan bölgesinden getirilen bitkiler ve zeytinyağıyla Hz. Peygamber’e ilaç yaptığı rivayet edilmektedir. O Hz. Peygamber vefat ettiğinde bazı kimselerin şüpheye düşmesi üzerine elini Allah Rasûlü’nün iki omuzu arasına koyup, muayene ettikten sonra Hz. Peygamber’in vefat ettiğini söylemiştir. Bu bilgiden Esma bint Umeys’in tıp hususunda itimat edilen, iyi bir kadın doktor olduğu anlaşılmaktadır.
Kadınların tıbbî hizmetlerinden biri de ebelikti. Ebelikle iştigal eden hanımlar arasında Safiye bint Şeybe, Sevde bint Misrah ve Hz. Peygamber’in hizmetçisi Selma’nın isimleri geçmektedir. Otuz süreyi aşkın bu işle ilgilenen Selma Hz. Peygamber’in ailesinden pek çok kadına ebelik yapmıştır. Allah Rasûlü’nün oğlu İbrahim’in ebeliğini de o yapmıştır. Süt annelikte o dönemde daha çok ekonomik durumu iyi olmayan kadınlar arasında yaygındı. Sahabe hanımlarından bu işle iştigal edenler Havle bint Münzir ve Ümmü Seyf idi. Çocukların bakımı ile ilgilendikleri için ebeveynler tarafından büyük bir ilgiye mazhar olan süt annelere yüksek ücretler ödenmekteydi. Hz. Peygamber’in oğlu İbrahim’in süt annesi Havle bint Münzir’e bir hurmalık tahsis ettiği rivayet edilmektedir.
Tüm bu meslekler dışında kadınlar kuaförlük, attarlık gibi işler de yapmaktaydılar. Kesir bint Salt’ın mevlası Âişe, Busre bint Safvan, Ümmü Ri’le, Âmine bint Affan, Ümmü Eymen gibi isimler kuaförlükle uğraşmaktaydı. Hz. Hatice’nin de Ümmü Züfer isimli bir kuaförü vardı. Ümmü Ri’le Hz. Muhammed’e kadınları eşleri için süslemesinin bir sakıncası olup olmadığını sorduğunda Hz. Peygamber ona bir mahzuru olmadığı şeklinde karşılık vermiştir. Hz. Âişe’den gelen rivayete göre kuaförlük yapan hanımların ücreti bir ukiyyeden başlamakta, yaptıkları işe göre değişmekteydi. Şifalı otlar, bitkiler, güzel kokular satanlar için kullanılan attarlık Hz. Peygamber döneminde kadınların icra ettiği bir meslekti. Medineli Havle bint Tuveyt ve Sakif kabilesinden Müleyke attarlık yapan kadınlardandı. Esma bint Muharribe de oğlu Abdullah b. Ebi Rebia’nın Yemen’den gönderdiği kokuları satıyordu.
Hz. Peygamber döneminde hayatın her alanında var olan kadının savaşlarda dahi erkeklerin yanında yer aldığını görüyoruz. Her ne kadar cephe önünde savaşlara katılmalarına Hz. Peygamber tarafından izin verilmemiş olsa da Müslüman kadınlar savaşlara iştirak ederek cephe arkasında ordunun yiyecek ve su ihtiyacını karşılamışlar, askerlere tıbbi hizmetler vermişlerdir. Hz. Peygamberle birlikte Bedir Gazvesi’nde yer alan Şifa bint el- Adeviyye askerlerin yaralarını sarmaktaydı.
Uhud Savaşına başta Hz. Fatıma, Ümmü Eymen ve Hamne bint Cahş olmak üzere on dört hanım sahabi katılmıştı. Hayber fethinde Ümmü Seleme, Safiye bint Abdülmuttalib, Ümmü Eymen, Ümmü Sinan, Ümmü Ziyad dahil olmak üzere toplamda yirmi kadın sahabi bulunmaktaydı. Hz. Peygamber savaşa katılan askerler gibi ganimetten pay alamayan kadınlara savaşlardaki yararlı hizmetlerinden dolayı “radah” adı altında hediyeler vermekteydi. Kadınlar daha çok cephe gerisinde hizmetlerde bulunmaktaysa da bazen bizzat düşmanla çarpıştıkları da görülmektedir. Bunlardan biri Hz. Nesibe (Ümmü Ümare) idi.
Cesur ve atılgan bir kadın olan Ümmü Ümare Uhud Gazvesi’ne eşi ve iki oğlu ile katılmıştı. Savaşta Müslümanlar bozguna uğrayıp geri çekilmeye başlayınca derhal Hz. Peygamber’in yanına gidip, canı pahasına Allah Rasûlü’nü korumuştu. Uhud’da on üç yerinden yaralanan Ümmü Ümare’ye Hz. Peygamber “Ey Ümmü Ümare senin yaptığına kim güç yetirebilir?” diyerek onu takdir etmişti.
Hz. Peygamber döneminde kadınlar eğitim hususunda da erkeklerden geride değillerdi. Bizzat Hz. Peygamber hanımların eğitimine önem vermişti. Erkeklerin bile çok fazla okuma-yazma bilmedikleri bir toplumda kadınlardan okuma yazma bilen kişilerin olması onların eğitimi hususunda çaba harcandığını göstermektedir. Nitekim Hz. Peygamber okuma yazma bilen kadınlardan olan Şifa bint Abdullah el- Adeviyye’den Hz. Hafsa’ya yazıyı öğretmesini istemiştir.
Medineli hanımlardan biri Hz. Peygamber’e gelerek “Ey Allah’ın Rasûlü erkekler senin sohbetine katılıyorlar. Bir gününü bize ayır da sana gelelim. Allah’tan aldıklarını bize de öğret.” deyince Hz. Peygamber onun bu isteğini kabul etmiş ve kadınların eğitimi için onlara özel günler tahsis etmiştir. Hanım sahabiler dinlerini öğrenme noktasında son derece büyük bir çaba sarfetmişler, her ne konuda olursa olsun çekinmeden istedikleri soruları Allah Rasûlü’ne danışabilmişlerdir.
Hanımlar da erkekler gibi İslam’ı öğrenmek için o dönemde ibadet mahalli olmanın yanında eğitim kurumu olarak da kullanılan Mescid-i Nebevi’ye gelmekteydiler. Hind’in “Ben Kaf Suresini Rasûlullah’ın hutbelerinde ezberledim. Rasûlullah bu sûreyi minberde o kadar çok okurdu ki çok işitmekten ezberlemiş oldum.” ifadelerinden hanımların mescide çokça devam ettiğini çıkarabiliriz. Zira Hz. Peygamber de hanımların mescide çok fazla uğramalarından dolayı bir kapıyı onlara tahsis etmeyi düşünmüştür. Allah Rasûlü’nün bu arzusu Hz. Ömer döneminde gerçekleştirilmiş, bu kapı günümüze dek “Babu’n-Nisa” olarak anıla gelmiştir.
Hz. Peygamber mescitte hutbe ve vaazları dinlemeleri, dinlerini öğrenmeleri için hanımların mescide gitmek istediklerinde geri çevrilmemesini emretmiştir. Bir defasında Hz. Peygamber’in eşi Ümmü Seleme saçlarını taratırken, Allah Rasûlü’nün “Ey insanlar!” şeklinde hutbeye başladığını duyunca kadına “Bırak sonra tararsın” der, kadın “O erkekleri çağırıyor, kadınları çağırmıyor.” şeklinde karşılık verince Ümmü Seleme “Ben de insanım.” şeklinde cevap vermiştir.
Hz. Peygamber ilim hususunda kadın veya erkek diye bir ayrım yapmamış, her Müslümanı ilim öğrenmeye teşvik etmiştir. Erkek sahabilerin eğitim ve öğretimi için mescitte ayrılmış suffanın bir benzerini Suffatün-Nisa ismiyle hanımlar için de oluşturmuştur. Hz. Peygamber’in eşlerine, kızlarına ve Müslüman hanımlara verdiği eğitimler neticesinde pek çok kadın sahabi İslami ilimler de temayüz etmiştir. Bunlardan biri Hz. Âişe validemizdir ki, o en çok hadis rivayet eden yedi kişiden dördüncüsü olarak en büyük muhaddislerden biridir. Hz. Âişe’den iki yüzden fazla kişi rivayette bulunmuştur. O pek çok kadın talebe yetiştirdiği gibi erkekler de ondan ders almışlardır. Hz. Peygamber’in desteği ile bu dönemde hanımlar kendilerini yetiştirmiş, ilimde belli bir seviyeye ulaşmışlardır.
Erkek sahabilerin anlamadıkları, hüküm vermekte zorlandıkları durumlarda Hz. Âişe ve Ümmü Seleme’ye başvurmaları kadınların toplumda geldiği noktayı görme açısından önemlidir. İslam’la beraber bir şahsiyet kazanmış olan kadınlar kendi düşüncelerini söylemekten çekinmemiş gerektiğinde erkeklerle dahi münakaşada bulunmuşlardır. Zira Huveyle bint Sa’lebe isimli bir kadın Peygamber (s.a.v.) ile dahi tartışmaya girmiştir. Kocası hakkında Hz. Peygamber’e danışmış olan Huveyle’ye Allah Rasûlü’nün sorduğu konu hakkında bir ayet nazil olmadığını söylemesi üzerine kadın, Allah’a yalvararak vahiy indirmesini dilemiştir. Akabinde Peygamberle olan tartışmasından ötürü Mücadele ismini alan sûrenin ilk ayetleri nazil olmuştur.
Allah kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
Üstünlüğü ancak Allah’a itaatte kabul eden İslam dini Cahiliye döneminde kadına yapılan haksızlıkları ortadan kaldırmış, toplumda hak ettiği saygınlığı ona kazandırmıştır. Hz. Peygamber döneminde hayatın her alanında varlık gösteren, akıllı, bilgili, kendine güvenen, şahsiyetli bir Müslüman kadın profiline şahit olmaktayız. Temennimiz o ki Asr-ı Saadetin şahsiyetli Müslüman kadınlarının izinden gidebilelim…
Kaynakça
- Acarlıoğlu, A. (2019). İlk Dönem İslam Tarhinde Kadının Çalışma Hayatındaki Yeri. Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Derigisi, 212-232.
- Gözütok, Ş. (2016). Rasulullah Döneminde Kadın ve Kadın Eğitimi. Dini Araştırmalar Dergisi, 175-196.
- Cömert, Muradiye. Hazreti Muhammed Döneminde Sosyal ve Dini Hizmetler Bakımından Kadın. Kayseri: Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2016.
- Savaş, Rıza. “Çalışma Hayatında Kadın (Hz. Muhammed Devri Örneği)”. İslam ve Çalışma Hayatı Ulusal Sempozyumu. 389-400 İzmir: İzmir İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 2005.
- Savaş, Rıza. “İslam’ın Kadına Kazandırdıklarına Genel Bir Bakış”. Hz. Hatice Sempozyum Bildirileri. ed. Ali Aksu. 9-16. Sivas: 2015.
- Kur’ân Yolu. Erişim 7 Mart 2023.
Tarihin tozlu sayfalarında kaybolmayı seven bir İslam Tarihi öğrencisiyim.