İlk ve Son Britanya Şeyhülislamı: Abdullah Quilliam
“Sen, onların hidayet bulmalarını ne kadar tutkuyla istesen de, Allah, şüphesiz saptırdığına hidayet vermez, onlar için yardım edecek yoktur.” (Nahl Suresi, 37. ayet)
Hz. Muhammed’i (s.a.v) tebliğ ve irşad görevinde çektiği sıkıntıların üzerine Yüce Allah bu ayeti göndermiştir. Efendimiz (a.s.) inkar edenlerin dünya ve ahiret mutluluğu için uğraşmış, putperestleri bulundukları bataklıktan kurtarmak için çaba sarf etmiştir. Yüce Allah bu ayetle Peygamber ne kadar arzu etse de hidayetin ancak Allah tarafından verileceğini anlatmıştır. Efendimiz gibi irşadı görev bilmiş. Hristiyan bir ailede büyümüş ve daha sonra Allah’ın hidayetine nail olmuş bir kimseden bahsedeceğiz size. Yaşadığı ülkenin en zengin ve soylu ailelerinden gelip Müslüman olduktan sonra bütün mal varlığını, evini ve gelirini hak yolunda harcayan koca bir yürek: Abdullah William Henry Quilliam.
İslamiyet’ten Önceki Yaşamı
1856 yılında İngiltere Liverpool’da doğan (hidayete ermeden önceki ismi ile) William Henry Quilliam; dedesinin vaiz olması sebebiyle metodist bir Hristiyan olarak yetişmiştir. Çeşitli yerlerde ve kiliselerde eğitim görüp, eğitim vermiş. Gençliğinde alkol karşıtı cemiyet faaliyetlerinde aktif rol oynamıştır. 1878’de avukatlık mesleğini eline alan Quilliam, fakir kimselerin davalarına bakıp onların yanında bulunmuştur. Doğrudan yana çabaları gençken başlayan William Henry, dönemin gazetesi Liverpool Courier tarafından haber yapılmış. “gayri resmi başsavcı” olarak anlatılmıştır. Mesleği ve yaşadığı şehirden ötürü de birçok etnik ve kültürel kesimle irtibat kurma imkanı bulmuştur. Toplumun içinde bulunduğu süreç onu dini ve ahlâkî sorgulamaya yöneltmiş. Hristiyan mezhepleri arasındaki tartışmalar, zaman zaman toplumun içinde bu sebeple çıkan kavgalar onu daha çok düşünmeye, araştırmaya sürüklemiştir.
Müslüman Olma Süreci
Quilliam’ın Müslümanları, İslamiyet’i tanıması farklı sebeplerle Kuzey Afrika üzerine yaptığı gezilerle gerçekleşmiş. Kimi görüşe göre 1882’de yolculuk sırasında uğradığı Cezayir ve Tunus’a ziyareti sırasında, kimi görüşe göre 1887’de Fas gezisi dönüşü Müslüman olduğu aktarılmakta. Müslüman diyarlarındaki yaşamı görünce kendisine aktarılanların ne kadar yanlış olduğunu, çoğu Müslüman’ın medeni olarak kendisini belirten Avrupalılara göre daha çok bilgili ve ufku geniş kimseler olduğunun farkına varmış. Müslüman olduktan sonra adını Abdullah olarak değiştirdiğini açıklayan Quilliam, 1890 yılına ait yazdığı bir makalesinde şöyle demektedir:
Quilliam’ın düşünce yapısına göre kişi; ideal ama hayali bir dinden ziyade akla ve mantığa uygun, yaşanılabilir, uygulanabilir bir dini tercih etmelidir. Hristiyanların İsa’yı tanrılaştırması, Yahudilerin mucizeleri inkâr etmesi gibi yargıları araştırarak eleştirmiş. İslam’ın akla önem verdiğini anlatmıştır. Müslüman olmakla kalmayıp yanlış bilgilerle dolu beyinleri, ön yargılarla dolu kalpleri doğruya kavuşturmak için çeşitli faaliyetlere başlamıştır. İslamiyet’i yaymak artık onun en büyük yaşam gayesi haline gelmiştir.
İslam İnancı ve İrşad Faaliyetleri
1889’a kadar Cezayir ve Fas’ta kaldıktan sonra Arapça ve akademik düzeyde İslam prensiplerini öğrenmiştir. Liverpool’a geri döndüğünde kendi evini bir mescit ve İslam enstitüsü haline getirmiştir. Ailesini de Müslüman yapan Abdullah, İslam’ın yayılması için The Faith of Islam (İslam İnancı) isimli risaleler yayımlamıştır. Bu risaleleri pek çok kimseye ulaştırarak o dönemin insanının hidayete ulaşmasına vesile olmuştur. Risalesi basıldığı dönemlerde on üç ayrı dile çevrilip yayımlanmıştır. Haftalık The Crescent (Hilal) ve aylık olarak The Islamic World (İslam Dünyası) isimlerinde gazeteler yayımlayarak düşüncelerini halka ulaştırmaya çalışmıştır. Yazdığı yazılar, yaptığı faaliyetler sadece İngiltere ile sınırlı kalmamış Yeni Zelanda, Avustralya gibi ülkelere de ulaşmıştır. İslam dünyasına yapılan saldırılara gazete aracılığı ile cevap vermişlerdir.
“İman varsa imkan da vardır.” sözünde olduğu gibi Abdullah Quilliam, öncelikle evini mescit olarak bağışlamış. Sonra çevresindeki binaları satın alarak camii, kütüphane, müze, yatılı okullar haline getirmiştir. Burada pek çok insanın doğru bilgiye ulaşmasına olanak sağlamıştır. Bunlardan farklı olarak gayrimüslim yetim çocukların barınması için Medina House (Medine Evi) isimli bir yetimhane kurmuştur. Kimsesiz büyüyen İngiliz çocuklarını buralarda büyütüp, onların Müslüman olarak yetişmesine vesile olmuştur. Mahallesinde oluşturduğu bu geniş çaplı külliyede din derslerinin yanı sıra Haschem Wilde, Nasrullah Warren, Joseph H. McGovern gibi mühtedi isimler tarafından değişik alanlarda (resim, kimya, elektrik, fotometri…) dersler de verilmiştir. Dil derslerinin de verildiği bu külliyeye pazar günleri vaazlara gayrimüslimler de davet edilmiştir. Çeşitli etkinliklerle onların kalplerini İslam’a ısındırmak için uğraşmıştır.
Abdülhamid ve Abdullah Quilliam
Dönemin Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid ile görüşmek için oğluyla beraber İstanbul’a gelmiş. Abdülhamid tarafından bir devlet reisi gibi hürmetle ve hoşgörü ile karşılanmış. Aynı zamanda İstanbul’u saltanat kayığı ile gezme imkanı bulmuştur. Kendisine birçok hediye ve ulufeyle beraber 4. dereceden Osmanlı nişanı verilmiştir. Bu Osmanlı nişanından aynı şekilde ailesine de verilmiştir. Bir haftalık bu ziyaretinde Abdülhamid fermanı ile Quilliam’ın Britanya (İngiltere) adaları şeyhülislamı olduğu bildirilmiştir. Abdülhamid ile tanışmasının ardından İngiltere’ye maddi, manevi birçok yardım gönderilmiştir. Osmanlı devletinin temsilcisi olarak memleketine dönen Quilliam, bu vazifeyle orada bulunan Müslümanlarla daha yakından ilgilenmiş. Onların dertlerine derman olmaya, ihtiyaçları için çabalamaya başlamıştır.
Bu ziyaretinden sonra daha çok insanın sığabileceği, dini yaşantıyı daha iyi anlatabilecekleri bir cami, bir han inşasına başlama kararı almıştır. Böylelikle Liverpool’da ilk caminin kurulmasını sağlamıştır. İnce bir düşünüşle içine türbe inşa edilmiş. Aynı zamanda da kadınlar için yanlarda ve üst katlarda yer ayrılmıştır. Bin beş yüz kişinin sığabildiği bu hanın alt katına da İslami yayınların basılması için matbaa kurulmuştur. Bu camide cuma ve bayram günlerinde edilen dualarda II. Abdülhamid de unutulmamıştır.
Zorluklarla Mücadele
İslam’ı yaymak için uğraşmaya başladığından beri kendisine karşı giderek artan düşmanlıkla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Müslüman olduğu, adını değiştirdiği zamanlardan beri kendisinin imanında samimi olmadığına dair düşünceler ortaya çıkmıştır. Sadece Abdullah Quilliam ve ailesi değil derslere giren, camide namaz kılan her Müslüman rahatsız edilmiştir. Handa yapılan Müslüman düğünlerini, toplanan meclisleri sabote eden girişimler olmuştur. Tüm bunlara rağmen pes edilmemiş. İngiltere sınırlarını da aşıp Liverpool İslam Cemiyeti olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan kongreye temsilci gönderilmiştir. Yayınlarının başka ülkelerce de okunması onu dünyanın duyduğu, tanıdığı bir isim yapmıştır. İran konsilinde şeyh tarafından kendisine “Liverpool elçisi” ünvanı verilmiştir.
Git gide sayıları artan Müslümanlara Lordlar kamarası üyesi Henry Stanley of Alderley’in de dahil olması büyük ses getirmiştir. Kiliseler Liverpool Müslümanlarını Osmanlı casusluğu ile suçlamışlardır. Quilliam basında vatan haini olarak suçlanmıştır. Abdullah, çeşitli gazetelerde kendisine karşı yazılan alaylara ve hakaretlere aldırmadan irşadı kendisine görev bilmiş. Bu uğurda gecesini gündüzüne katıp uğraşmıştır. Abdullah Quilliam sayesinde o dönemde 600 civarı kişinin Müslüman olduğu kaynaklarda yazmaktadır. Namaz vakitleri geldiğinde müezzinlerin ezan okumaları engellenmiş. Tıpkı Taif’te Efendimiz’in (s.a.v) gördüğü muamele gibi müezzinler taşlanmıştır. Olaylara binaen hanın ve külliyenin etrafına polis koruması talep edilerek güvenlik sağlanmaya çalışılmıştır.
Vefatı ve Mezarı
1908’de artan olaylar ve iddialar üzerine oğlu ile beraber İstanbul’a gelmiş. Burada iki yıl kaldıktan sonra II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinin ardından tekrar Londra’ya dönmüştür. Kendisinin yokluğunda oluşturduğu cemiyete ve orada bulunan Müslümanlara liderlik eden olmadığı için dağılmalar yaşanmıştır. Geri döndüğünde vefat eden mühtedi arkadaşı Henry de Leon’un adını kullanarak hayatını sürdürmüştür. I. Dünya Savaşı sırasında Türkiye’ye seyahatlerde bulunmaya devam eden Abdullah Quilliam, 23 Nisan 1932’de Londra’da vefat etmiştir. Kur’an-ı Kerim’i İngilizceye çeviren iki önemli isim olan İngiliz Müslüman Abdullah Yusuf Ali ve Muhammed Marmaduke Pickthall’in yanına isimsiz olarak Brookwood Mezarlığı’na defnedilmiştir.
Abdullah Quilliam’ın hak yolunda irşad niyetiyle ektiği tohumlar günümüzde de fidan vermeye, yeşermeye devam etmektedir. Quilliam şu an İngiltere’de yaşayan birçok Müslüman için sembol olmuş durumda. Yaşadığı dönemde dini araştırarak, aklı ile düşünerek, iradesi ile kabul eden Quilliam, daha sonrasında ise Osmanlı’nın bir temsilcisi, İslam dininin bir mürşidi olmak için uğraştı. Çıktığı bu yolda kendisine atılan iftiralara ve hakaretlere karşı direnmeyi, dimdik durmayı başardı. Cardiff Üniversitesi İslam Çalışmaları Merkezi Öğretim Üyesi Profesör Ron Geaves onun ve yaptıkları hakkında şöyle söylemektedir:
Kaynaklar
- https://dergipark.org.tr/tr/pub/vakanuvis/issue/24970/263498
- Abdullah Quilliam, http://www.abdullahquilliam.org
Kelimelerin elvanından üstüne düşenle renklenmiş bir edebiyatçı. Anlamlar denizinden bir küçük damla dahi alabilmek ve verebilmek için çabalıyor.