Japonyalı Yamato’nun İslam’a Yolculuğu
Sözleriyle varlığımızın anlamını ne de güzel özetlemiş İbrahim Hakkı Hazretleri. Bizler hayatımıza anlam yükleme çabasıyla güzelin ve hikmetin peşinde koşarken ömür denilen hazin yolculuğu öyle ya da böyle tamamlıyoruz. Aslında her birimiz ezelde Rabbimizle yaptığımız sözleşmeye sadakatimizle sınanıyoruz. Dünyanın aldatıcı cazibesi, şeytanın türlü hileleri ezelde verdiğimiz ahdi hatırlamayı da yerine getirmeyi de zorlaştırıyor. Hikayemizi de âdem yani adam olmaktaki kararlılığımız; hakikate uygun davranmakla davranmamak noktasındaki tercihlerimiz belirliyor.
Bu yazımızda tüm benliğiyle âdem olmayı hedef edinmiş genç bir üniversite öğrencisi olan Âdem’den (önceki adıyla Yamato Tatsuya) bahsedeceğiz.
Değişen Hayatlar
Japonyalı Âdem kardeşimiz, henüz 2019’un Aralık ayında Müslüman olmuş. Nasıl Müslüman olduğunu bizlere şöyle anlatıyor; “Üniversite için 1 yıllığına Fransa’ya gitmiştim. O sırada Fas’ı da gezmeye karar verdim. Hayatımda ilk defa orada bir cami gördüm. İçeride insanlar namaz kılıyordu ve dua ediyorlardı. Bu beni çok etkiledi. Ülkeme geri döndüğümde Tokyo Camii’ni de ziyaret ettim. Sanırım beni en çok etkileyen şey, insanlar arasındaki kardeşlik ve arkadaşlık oldu.”
Müslüman olmadan önce kendi başına yaklaşık 2 ay araştırma yaptığını, camideki insanlardan da destek aldığını ekliyor. Hayatında ne gibi değişiklikler oldu sorusuna cevaben; “Mutlu olduğum anlarla üzgün olduğum anlar arasında çok mesafe vardı. O mesafe şu an çok daha az ve rahatlamış hissediyorum. Ayrıca istediğim her neyse bir şekilde karşıma çıkıyor. Mesela Arapça öğrenmek istiyordum, karşıma Arapça öğretecek birisi çıktı.” Maddi anlamda özellikle yeme içme konusunda büyük değişiklikler yaşadığını anlatıyor. “Önceden çok fazla içki içerdim. Müslüman olunca tamamen sıfırladım.”
Fas’a gitmeden önce İslamiyet hakkında okulda öğretilen temel düzeyde bir fikrinin olduğunu, genelde Müslüman dendiğinde aklına kapalı kadınların geldiğini söylüyor. Müslüman olduktan sonra aile ve arkadaşlarının tepkilerini de şöyle açıklıyor:
“Arkadaşlarıma Müslüman olduğumu söylediğimde kurallar çok değil mi şeklinde sorular yönelttiler. Onun dışında aşırı bir tepki almadım. Ben zaten biraz sıra dışı olduğumdan normal karşıladılar. Ailem ise başlangıçta endişelilerdi ve onlarla özel olarak bir konuşma yapmak zorunda kaldım. Eğer bundan sonra Müslüman olarak yaşamak istiyorsan tehlikeli şeylerden uzak duracağına söz vermelisin dediler ve aramızda anlaştık.”
Kendisinin durumunun Japonlar içinde nadir görüldüğünü de hatırlatıyor Âdem:
“Müslüman olduktan sonra zorlandığın şeyler neler?” sorusuna ise gün içinde namaz vakitlerinin kaçabildiğini ve sabah namazına alışmakta zorlandığını söylüyor. “Eğer bir yerde karşılaşırsak benimle iletişime geçmekten çekinmeyin.” sözleriyle de samimiyetini dillendiriyor.
Dileğimiz; böylesi içimizi kıpırdatan, içten hikâyelerin tüm coğrafyalarda gerçekleşmesi ve yankılanmasıdır.