Kenya’nın Bağımsızlık Mücadelesi ve Ngũgĩ wa Thiong’o
Afrikalı yazarların gözünden Afrika’da Yaşam serimize Kenya’nın en büyük ismi Ngugi Wa Thiong’o ile devam ediyoruz. Kenyalı filozofun, ülkedeki bağımsızlık hareketini ve halkın durumunu çarpıcı olaylar ve güçlü karakterler üzerinden anlattığı eseri “Weep Not, Child” (Ağlama Oğul) ile tarihe yolculuk yaparak, bu sıkıntılı dönemde ülkede yaşamın nasıl olduğunu tasvir etmeye çalışacağız.
Sömürgecinin dilinde yazmayı reddeden Kenyalı filozof
Afrika Edebiyatı’nın en önemli isimlerinden biri olarak karşımıza çıkan Ngugi Wa Thiong’o, 1938 yılında Kenya’da dünyaya geldi. Kendi ülkesinde öğrenim gördükten sonra, üniversite eğitimi için Uganda’ya gitti. Uganda’da henüz öğrenciyken katıldığı bir konferansta Nijeryalı yazar Chinua Achebe ile tanıştı ve ilk romanını bu büyük yazar sayesinde yayımladı.
Siyasi görüşleri yüzünden sık sık hapse giren düşünür, Uluslararası Af Örgütünün müdahalesiyle hapisten çıkarıldıktan sonra Amerika’ya taşındı. Yale Üniversitesi ve New York Üniversitesinde eğitim veren Thiongo, California Üniversitesinden Karşılaştırmalı Edebiyat ve Performans Çalışmaları dalında çift profesörlük unvanı aldı. Birkaç kez Nobel Ödülü için aday gösterildi.
Büyük yazar, doğduğunda vaftiz edilerek James Ngugi ismini almıştır, ancak sonrasında sömürgeciliğe karşı durduğu gibi Hristiyan ismi olan James ismini de reddedip adını Ngugi Wa Thiongo olarak değiştirdi. Thiong’o benzer duruşla sömürgecinin dili olan İngilizce yazmaktan vazgeçerek, Gikuyu dilinde eserler kaleme aldı.
Yayınlanan ilk romanı Weep Not Child (Ağlama Oğul) ile Kenya’nın bağımsızlık mücadelesini anlatan yazarın kendi ailesi de Mau Mau isyanına karıştı. Erkek kardeşi orduda aktif rol alırken, annesi çeşitli işkencelere maruz kaldı. Yazarın Bir Buğday Tanesi, Kan Çiçekleri, Aradaki Nehir ve Zihni Sömürgeden Azad: Afrika Edebiyatında Dil Politikası isimli eserleri dilimize çevrilmiştir. Ancak biz konu ve dönem itibariyle çok önemli olduğunu düşünerek henüz dilimize çevrilmeyen ilk romanını size tanıtıyoruz.
Kenya Bağımsızlık Mücadelesi Destanı: Ağlama Oğul (Weep Not, Child)
1950’lerin Kenya’sında geçen hikâye yerlilerle sömürgeciler arasındaki çatışmaları anlatır. Kitabın ana kahramanı Njogore, iyi bir eğitim almayı çok isteyen ve misyoner okula katılmak için çabalayan bir çocuktur. Babası Ngotho, sahibi zengin bir Afrikalı çiftçi olan Jacobo’nun tarlalarında İngiliz Howlands için çalışır. Jacobo beyazlarla işbirliği yapan acımasız bir siyahidir. Njogore’nin abisi Boro ise İkinci Dünya Savaşına katılmış ve beyaz adamın vahşetini bizzat tecrübe etmiş, abisinin ölümüne şahit olmuştur. Bu nedenle hem öfkeli ve hem de heyecanlıdır. Babasını sömürge sistemine karşı pasif olmakla suçlar.
Aldıkları maaşın artırılmasını ve eşit haklara sahip olmayı isteyen yerliler bir grev düzenler. İşini kaybetme korkusuyla bu greve çekinerek katılan Ngotho’nun korktuğu başına gelir ve işsiz kalır. Boro babasının aksine aktif olarak çabalamak için kardeşi Kori’yle birlikte İngilizlere karşı başlatılan Mau Mau hareketine katılır. Babasını ikna etmeye çalışır ancak baba Ngotho geçim kaygısıyla bunu reddeder.
Njogore, babasının düşmanı olan Jacobo’nun kızı Mwihaki ile duygusal olarak yakınlaşır. Aynı okulda okuyan iki genç, ailelerinin düşmanlığını idrak edemeden çocuksu bir saflıkla Kenya’nın bağımsızlık hayalini kurarlar.
Njogore barış ortamının sağlandığı bir başka okula kaydolur. Orada beyaz Howlands’ın oğluyla karşılaşır. Başlangıçta ikisi de birbirinden korkmuş olsa da ortak bir payda bulmayı başarırlar. Şimdiye kadar hep sömüren olarak karşısında gördüğü beyaz adamların aksine, okuldaki beyaz öğretmenler de öğrenciler de farklıdır. Hatta başka şartlarda karşılaşsa kendisine büyü yapmalarından korkacağı diğer kabilelere mensup siyah öğrenciler de tıpkı kendisine benzemektedir. Lakin Njogore’nin huzurlu ortamı okula gelen polisin sorgusu ve işkence uygulamasıyla bozulur. Çünkü abisi Boro, çiftlik sahibi Howlands’ı da Jacobo’yu da öldürmüştür. Boro’yu kurtarmak için babası Ngotho suçu üstlendiğinden polis tüm ailenin de peşine düşmüştür. Njogore, ülkesinin geleceğini değiştirecek tek şeyin eğitimli bireyler olduğuna inanmışken, şimdi çok istediği eğitimden de mahrum kalmıştır. Bir Hintlinin dükkânında tezgâhtar olarak çalışmaya başlar.
Mau Mau İsyanı ve Jomo Kenyatta
“Tüm beyazlar birbirini tutar. Oysa biz siyahlar hep bölünürüz. Onlar birbirini tuttuğu için tek umudumuz olan Jomo’yu hapse attılar. Şimdi bizi köle yapacaklar. Bizi savaşlarının içine çektiler, nezdimizde kıymetli olan ne varsa öldürdüler…” Thiongo, romanda Kenya’nın özgürlüğü için savaşan ve nihayet özgür Kenya’nın ilk lideri olan Siyah Musa lakaplı Jomo Kenyatta da yer verir. Öyle ki, Kenyatta’nın İngiltere’den ülkeye dönüşü İngiliz sömürgecilerle yerli halk arasındaki düşmanlığı artırmıştır. Nihayetinde Kenyatta hapse atılacaktır.
Kitapta geniş yer tutan Mau Mau isyanı ise, sömürgeciliğe ve beyaz adama karşı direniş olarak başlamıştır, ancak bu direnişi bastırmaya çalışan İngilizler 1.5 milyon Kenyalıyı kamplarda alıkoymuş ve işkenceye tabi tutmuştur. Lakin yazar, bu isyanının gidişatını sorgulamaktan imtina etmez. Zira sömürgeci beyazlardan çok yerel halkın ölümlere sebep olması, okulları kapatması ve artık sadece öldürmek için öldürür hale gelmesini açıkça ifade eder. Mau Mau hareketinin birçok hareket gibi zaman içinde ahlaki bir yapıdan uzaklaştığını ve yozlaştığını anlatmak ister.
Hikâyede Njogore’nin soruları üzerinden, Afrika pazarında etkin olan Hint tüccarlara bakış açısına dair okurun bilgi edinmesini de sağlar. Njogore, “Hintlileri de beyaz kabul etmeli miyiz?” diye sorar, onların da kendi topraklarında beyazlar tarafından sömürülüp fakir hale getirildiğini duyar. Ancak Kenya’da siyahlara yönelik tutumlarındaki hakkaniyetsizliği de anlamlandıramaz.
Thiong’o bu önemli eserde, sömürgeci beyaz ve sömürülen siyah arasındaki çatışma kadar pagan inançlarla misyoner Hıristiyanlığın arasındaki çatışmayı da gözler önüne sermek ister. Kenya’nın sömürgecilere karşı verdiği bağımsızlık mücadelesi ve direniş öyküsüyle ilgilenenler için eşsiz bir kaynak olan bu eserin ardından, bir sonraki yolculuğumuzda Angola’yı Jose Eduardo Galeano’nun Unutmanın Genel Teorisi isimli romanı üzerinden size tanıtacağız.
Okur, yazar ve çizer.