Mısır’daki Camiler
Allah’ın evleri serimizde farklı ülkelerdeki birbirinden güzel camileri tanıtıyoruz. Bu sefer tanıyacağımız camiler, Mısır’daki camiler olacak.
Tolunoğlu Ahmet Cami
Hicri 265 yılında inşa edilen ve Türklerden kalan bir cami. Mısır’daki ilk Türk Devleti olan Tolunoğulları tarafından yaptırılan Tolunoğlu Ahmet Cami Orta Doğu’ya nispeten farklı mimarisiyle misafirlerini ağırlıyor. Türklerin ana vatanından Orta Asya’dan esintiler estiriyor.
Türkler camiyle birlikte ince düşüncelerini de miras bırakmış adeta. Her tarihi eserin bir izi ve hikayesi olduğu gibi bu caminin de ardında bıraktığı izler var. Öyle ki Ahmet bin Tolun, Ramazan ayında caminin inşaatını kontrol için gittiğinde işçilerin gün batımına kadar çalıştığını görür. Oradaki sorumlulara,
“Bu garibanlar ne zaman iftarlık alarak evlerine götürecek?” diyerek, ikindi vaktinde paydos edilmesini emreder. Bundan sonra bütün Mısır’da Ramazan ayındaki işler ikindi namazında paydos verilir. Camiyle ilgili bir rivayet daha var; Ahmet bin Tolun, caminin sarp kayaların bulunduğu yüksek bir yere yapılmasını ister. Bunun sebebi sorulduğunda, “Öyle bir yere inşa etmeliyim ki Mısır’ı sel alsa da cami kuru kalsın, bütün Mısır yansa da ateş camiye dokunmasın.” der.
Tolunoğlu Ahmet Cami, Türklerin izlerini Mısır’da barındıran tarihi eser olmasının yanı sıra kültürünün de bir parçası haline gelmiştir.
El-Ezher Cami
Fatımilere son veren Eyyubi Devleti hükümdarlığında El-Ezher Cami, eğitim konusunda duraklama dönemine girdi. Eyyubiler’e son veren Memlük Devleti kurulunca bu sefer sünni bir eğitim merkezi olarak yeniden eğitime kapılarını araladı. Ezher, Osmanlı yönetimini de gören köklü bir cami ve medresedir. Osmanlı’nın büyük hükümdarlarından olan Mısır Fatihi Yavuz Sultan Selim, El-Ezher Cami’nde birçok kez namaz kılmış, Kur’an-ı Kerim okutarak dinlemiştir.
Fransız işgali sırasında Napolyon’nun da aklında ilk önce Kahire’deki El-Ezher vardır. Çünkü burası, köklü bir eğitim merkezi ve İslamiyet’in yayıldığı bir ilim yuvasıydı. Fransız işgali püskürtülünce Osmanlı otonom vali olarak Kavalalı Muhammed Ali Paşa’yı atayarak açılan yaraları kapatmak ister. Böylelikle tüm Mısır gibi El-Ezher’de değişim süreci içine girer. El-Ezher’in müfredatına matematik, fizik ve Avrupa felsefesi gibi dersler eklenir. Kısa süre içinde El-Ezher Cami bugün ki El-Ezher Üniversitesi kimliğiyle hem Kuzey Afrika’da hem de tüm İslam coğrafyasında parlayan bir güneş haline gelir.
Mısır’a hakim olan devletlerle birlikte direnişlere katılmış olan bu köklü yapı sizleri Kahire’de tarihin tozlu sayfalarında gezdirmek için bekliyor.
Amr b. As Cami
Fustat’ta çalışma yapan arkeolog Muhammed el-Mahcub halkın camiye karşı hassasiyetinin derinliğini şöyle dile getiriyor;
“641 yılında Amr bin el-As tarafından inşa edilen bu cami, Afrika’nın ve Mısır’ın ilk camisidir. Ülkenin çeşitli kentlerinde meydana gelen tahrip ve hırsızlık vakaları, bölge halkının duyarlılığı sayesinde Fustat’ta yaşanmadı.”
Amr bin Âs (r.a.), caminin alanını Nil Nehri’nin doğusuna bakması sebebiyle bu alanı seçmiştir. Çünkü Nil’in doğu tarafı, kutlu beldelere yani Mekke ve Medine’ye bakıyordu. Lakin coğrafi dejenerasyon sonucu Nil Nehri yatağı batıya doğru kaymış. Böylelikle cami Nil Nehri’nin 500 metre batısında kalmıştır.
İbadet yeri olmasının yanı sıra cami, birçok alim ve liderin çıktığı bir medrese ve Mısır’da ilmin yayılmasında önemli bir merkezdi. İslami ilimler ve Arap dili edebiyatının temelini oluşturan kurallar ve değerler bu camiden Afrika’yı beslemiştir.
Amr bin As Cami de adını aldığı komutan sahabe gibi fetihleriyle meşhur oldu. Biri kara parçalarını feth edip İslam’ın nurunu yaydı. Biri de İslam ilmiyle gönülleri fethedip alimler ve liderler çıkardı.
Sultan Hasan Cami ve Medresesi
Sultan Hasan henüz 23 yaşındayken dünyanın her yerinden seçkin mimarlar çağırıp şöyle demiştir; “Öyle bir cami inşa edin ki yeryüzünde daha etkileyici bir yapı olmasın!”
Sultan Hasan, Memlük Devleti tahtında kısa bir süre kalmasına rağmen derin izler bırakmıştır. Bu derin izlerden bir tanesini de Kahire’nin göbeğinde şehri kucaklayan Sultan Hasan Cami’nde görüyoruz.
Caminin mimari yapısı Memlük mimarisinin izlerinin yanı sıra, kubbelerinde Anadolu mimarisinin izlerini taşıyor. Kuzey Afrika camilerine gidildiğinde Anadolu mimarisinden uzaklaşıldığı için camilerin yabancı mimarisi, farklı bir atmosfer oluşturur genellikle. Lakin Sultan Hasan Cami insanlarda diğer camilerin aksine yakınlık duygusu oluşturuyor.
Camiye girdiğinizde koridor karşılıyor sizleri cemaate kavuşmak için. Tarihin içinden geçerek kavuşuyorsunuz mihraba. Bir de medresenin tarihi boyunca dört mezhebe de ilim halkalarıyla hizmetinin şükrünü yaşıyorsunuz. Medresenin yapısında ince bir düşünce karşılıyor sizleri. Şöyle ki Sultan Hasan Cami’nde medrese dört köşeye de yayılmış durumdadır. Sebebiyse dört mezhebin dersliklerinin farklı köşelerde olmasıdır.
Al-Hakim bi-Amrullah Cami
1003 yılında Fatımiler döneminden Kahire’ye miras kalmıştır. Kahire’nin eski surları içinde bulunan El-Hakim Cami 1017 yıllık tarihiyle karşılıyor ziyaretçilerini. Alışagelmemiş bir mimariye sahip olan bu cami dört tarafı çevrili geniş bir avluya sahip. Heybetli bir minarenin de sahibi olan bu cami, sütunlarla bölünmüş bir mescit yapısıyla da dikkat çekiyor.
Geniş avlusuyla ziyaretçilerini karşılayan El- Hakim Cami’nin avlusunun zemininde, Gün doğumuyla birlikte gökyüzünün yansımasını görebilirsiniz. Kahire’nin çöl sıcaklığında bu avlu, cemaatine açık havada bir şadırvan armağan ederken; namaz için cemaate ulaşmak isteyen ziyaretçilere, ısınan mermerler çölde yürüyor hissi veriyor. Çölde yürüyor hissiyatını verirken eski dönemlerde yürütüyor bu cami sizleri.