Ödüllü Oyuncu İmanını Etkilediği Gerekçesiyle Bollywood’u Bıraktı
Bollywood oyuncusu Zaira Wasim, oyunculuğa ilk adımını bir Aamir Khan filmi olan Dangal ile atmıştı. Oyunculuk alanında birçok ödülü de bulunan Zaira Wasim; dini açıdan kendisini mutmain hissetmediği ve imanını etkilediğini düşündüğü için oyunculuğu nasıl bıraktığını anlattığı sözlerine gelin beraber bakalım.
“Beş yıl önce hayatımı sonsuza kadar değiştirecek büyük bir karar verdim. Adımımı Bollywood’a atmamla beraber şöhretin kapıları benim için aralandı. Halkın dikkat merkezindeydim ve hatta gençler için rol model olarak gösteriliyordum. Ama bu olmak ya da yapmak istediğim bir şey değildi, ki başarılarımı ve başarısızlıklarımı daha yeni yeni keşfetmeye ve anlamlandırmaya başlamışken…”
Bugün beş yılımı tamamlamış biri olarak, bu kimlikten gerçekten mutlu olmadığımı itiraf etmek istiyorum. Çok uzun süredir kendimi başka biri olmaya çabalıyormuş gibi hissediyorum. Zamanımı, duygularımı ve çabalarımı adadığım şeyler ve yaşam stilini daha yeni keşfetmeye, anlamaya başlamam; mükemmel bir şekilde uyum sağlasam da aslında buraya ait olmadığımı fark ettirdi. Çünkü bu alan bana her ne kadar birçok alkış, sevgi ve destek getirse de aslında sessizce beni cehaletin yoluna yani imanın dışına götürüyordu. İmanımla karışan bir ortamda çalışmaya devam ederken, dinimle olan ilişkim ise tehdit altındaydı. Bu durumu görmezden gelmeye ve bir taraftan yaptığım şeyin beni etkilemediğine kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Ama bu sırada hayatımdaki tüm bereketi kaybettim. Bereket; sadece mutluluk, miktar veya nimet anlamıyla sınırlı olmayan bir kelimedir ayrıca, yoğun bir şekilde mücadele ettiğim bir şey olan, istikrar fikrine de dayanır.”
Ta ki Kalbimi Allah’ın Kelimeleriyle Bağlayana Kadar
İmanımın durağan resmini düzeltmek ve vicdanımla düşüncelerimi uzlaştırmak için ruhumla sürekli savaşıyordum ve sadece bir kez değil, yüzlerce kez başarısız oldum. Kararımı sağlamlaştırmak için ne kadar uğraşırsam uğraşayım ‘bir gün değişeceğim, yakında değişeceğim’ düşünceleriyle aynı kişi olarak kalıyordum çünkü Allah’la olan ilişkimi bozacak ve imanımdan uzaklaştıracak çevreye yenik düşmek her zaman daha kolaydı. Anahtarın, onları olduğu gibi görmek olduğunu anlamadan algılarımı kapatmaya devam ettim ta ki zayıflığımla yüzleşmeye karar verip, kalbimi Allah’ın kelimeleriyle bağlayana kadar. Nitekim kalpler yaratıcısının merhametini ve emirlerini öğrendiğinde huzur bulur.
Kendi inancımı değerlendirmek yerine, Allah’ın bana yardım ve rehberlik edeceğine inanıp Allah’ın merhametine çokça güvenmeye başladım. Dinimin en temel şeylerinde bile bilgisizliğimi fark ettim. Geçmişte kalbimin hoşnutsuzluğunu kurcalamaya ve kendimi değiştirmeye çalışsam da (dünyevi ve sığ olan) arzularım bunu engelledi. Böylece kalbimin etkilendiğine dair şüphe ve yanılma hastalığımı keşfettim. (Kalbe saldıran iki tür hastalık vardır: birincisi şüphe, ikincisi: şehvet ve arzu. Her ikisinden de Kuran’da bahsedilmiştir.)
Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:
Bunun çaresine ise Allah’ın rehberliğinde ulaşabileceğini anladım. Allah yolumu kaybettiğimde bana yeniden yol gösterdi.
Kur’an ve Sünnetle Olan İlişkimiz Allah İle Olan İlişkimizin Gidişatını Belirler
Kur’an ve Allah’ın elçisinin (sav) rehberliği karar vermemde ve akıl yürütmemde etkileyici bir faktör oldu ve hayata olan yaklaşımımı değiştirdi.
Arzularımız ahlakımızın bir yansıması, değerlerimiz iç bütünlüğümüzün dışa vurumudur. Benzer şekilde, Kur’an ve Sünnetle olan ilişkimiz, Allah’la ve dinimizle olan ilişkimizin gidişatını, emellerimizi ve yaşamımızın anlamını belirler. Başarı isteğimin, yaşamımın anlamının ve amacımın en derin sebeplerini sorguladım ve böylece algılarımı yöneten ve etkileyen sebepler farklı bir boyuta evrildi. Başarı dediğimiz şey geleneksel, yanıltıcı ve sığ yaşam ölçüleriyle hesaplanamaz. Asıl başarı, yaratılma amacını yerine getirmektir.
Cahilce hayat sürerken yaratılış amacımızı unuttuk ve vicdanlarımızı aldattık.
Bizim amacımız, kendi bencilliğimiz sonucu oluşan doğruluk ya da kötülük olarak tanımlanamaz, bizim amacımız dünyevi ölçülerle eş değer değildir.
Allah (cc) şöyle buyurur:
İsteklerimiz Hiçbir Zaman Bitmeyecek
Bu yolculuk ruhumla savaşmak için uzun zamandır çok yorucuydu. Hayat, kendisiyle savaşmak için çok kısa ama aynı zamanda çok uzun. Bu nedenle, Bollywood ile ilişkimin kesildiğini resmen ilan ediyorum. Yolculuğun başarısı, ilk adımı nasıl attığınıza ve yaptığınızın nedenine bağlı. Kendime daha kutsal bir resim çizmem gerektiğine inanıyorum ve bu benim ilk adımım. Üzerinde çabalamak istediğim yolun bu olduğuna karar verdim. Başarı, şöhret, otorite, servet isteği hiçbir zaman bitmeyecek. Bir süre sonra bu istekler imanınızın ışığını kaybetmesine sebep olabiliyor. İsteklerinize teslim olmamaya gayret edin, çünkü dünya arzuları dur demediğiniz takdirde sonsuza kadar sürer.
Bazen imanımızda derin kusurlar olabilir ve biz bu kusurları sıklıkla kelimeler ve felsefelerle örtmeye çalışıyoruz. Söylediklerimiz yüreklerimizden değil ve bu sözlere bağlı her türlü bahaneyi arıyoruz ancak Allah yüreklerimizdeki çelişkilerin farkında, O, her şeyi işiten (Es-Sami),her şeyi gören (El-Basir) ve her şeyi bilendir (El-Alim).
Allah, gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir. [Nahl/19].
Kendinizi aldatmak yerine, kendinize inanarak ve samimiyet dolu bir yürekle gerçeği keşfetmek için çaba gösterin.
Ey iman edenler! Allah’a saygıda (takvâ) kusur etmezseniz, O size bir temyiz kabiliyeti verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir. . [Enfal/29].
Kişi Sevdiği İle Beraberdir
Yanlış insan ve başarı ölçütlerini esas alıp Allah’ın emirlerini çiğnemeyin. Bu tür insanların yaşamdaki seçimlerinizi etkilemesine ya da hedeflerinizi belirlemesine izin vermeyin. Peygamber Efendimiz (sav), “Kıyamet günü kişi sevdiği ile beraberdir” dedi. Ayrıca sizden daha bilgili olanlardan tavsiye almak için kibirli olmayın, egonuzdan ve kibrinizden uzaklaşın. Allah’ın rehberliğine güvenin, sadece O, kalpleri döndürendir, rehberlik eder, hiç kimseyi yoldan saptırtmaz. Herkes neyi bilmemiz ya da değiştirmemiz gerektiğinin bilincindeki vicdana sahip değil ve bu nedenle, bu tür insanları yargılamak, küçümsemek ya da alay etmek gibi davranışlar bize uymuyor. Yapmamız gereken ise birbirimize hataların doğrularını hatırlatarak, doğru olan üzerinde bir etki oluşturmak.
Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü’minlere fayda verir. [Zariyat/55].
Ve bunu, istismar ederek veya düşmanca davranarak yapmamalıyız, çevremizdeki insanları ancak nezaket ve merhametle uyarabiliriz.
Fakat bunu yapmadan önce kendimize, yüreklerimizde, eylemlerimizde, niyetlerimizde ve davranışlarımızda İslam’ı örnek almayı hatırlatmalıyız. Yolculuğunuza başlayacağınız zaman, O’nun emrini uygulamak için, sıkıntılarla, direnişlerle, alaylarla karşı karşıya kalabileceğinizi hatta bunu en sevdiğiniz insanların bile yapabileceğini unutmamalısınız-Tıpkı Efendimiz’e olduğu gibi-. Bazen bu tutumlarla önceki hayatınız yüzünden karşılaşabilirsiniz ancak bu durumun cesaretinizi kırmasına izin vermeyin ve bu durum Allah’ın rahmetinden ve rehberliğinden umudunuzu kaybetmenize yol açmasın Çünkü o El-Hadi’dir (yol gösteren). Önceki eylemlerinizin sizi tövbe aramaktan alıkoymasına izin vermeyin çünkü o El-Gafur’dur (affı bol olan).
Avucunda Ateş Tutan Kimse
Alayların, kötü kelimelerin ve insanların korkularının sizi olmak istediğiniz yoldan çıkarmasına ve kendinizi en iyi şekilde ifade etmenizi engellemesine izin vermeyin. Er- Rezzak (rızık veren) olduğu için, yarın endişesinin sizi yolunuzdan alıkoymasına izin vermeyin.
Özellikle bugünün zamanında zor, karmaşık ve bazen hayal edilemez derecede yalnız bir yol olabilir, Allah’ın Elçisi (sav):“İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, dininin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı/dirençli davranıp müslümanca yaşayan kimse, avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır.’’ buyuruyor.
Allah, gemilerimizi kıyılarını bulmaları için yönlendirsin ve gerçek ile aldatma arasındaki farkı ayırt etmede, imanımızı güçlendirmede yardımcımız olsun. Kalplerimizi İman üzerinde sabit kılsın. Yüreklerimizi iki yüzlülük, kibir ve cehaletten arındırsın ve ibadetlerimizde samimiyet nasip etsin.
Çeviri: Fatmatü Zehra Taş & Kübra Nur Saykılı