Para Esaretin Yeni Şekliyse Nasıl Alışveriş Yapacağız?
Hiç alışverişte para yerine başka bir şey kullanıldığını gördünüz mü? Dünyanın gözünü para bürüdüğü bir zamandan Salavat-ı Şerifelerin para kadar değerli olduğu bir zamana yolculuk etmeye ne dersiniz? Cevabınız “Evet” ise Melek Ahmet Paşa’yı tanımakla işe başlayabiliriz.
Kendisi İstanbul Fındıklı’da dünyaya gözlerini açmıştır. Üç yaşında sütanneye verilmek üzere memlekete gönderilmiş ve Sultan I. Ahmet’e hediye edilmiştir. Sultan I. Ahmet tarafından kendisine “melek” lakabı verilmiştir. Sultan Birinci Mustafa Han, Sultan Genç Osman, Sultan Dördüncü Murad Han dönemlerinde devlete pek çok hizmetlerde bulunmuştur ve sadrazamlığa kadar yükselmiştir.
Bir Kılıca Elli Bin Salavat
Ahmed Paşa her sene Ramazan ayının başında hazinesini açar ve kıymetli eşyalarını satılığa çıkarırdı. Fakat ilginç olan; kıymetli eşyaları, parasıyla zengin olanlar değil, salavatıyla zengin olanlar alabilirdi. Mesela bir zırhı bin salavata, bir kılıcı elli bin salavata, bir mercan tesbihi iki bin salavata, bir samur kürkü bir hatm-i şerife, bir tüfengi bir hatm-i şerife verirdi. Herkes pazartesi ve cuma geceleri sözlerini yerine getirirdi. Ahmed Paşa’nın bu uygulamasıyla, “Para esaretin yeni şeklidir.” diyen Lev Tolstoy’un sözlerini doğruladığını görmüş oluruz.
4 Asırdır Ayakta
Melek Ahmed Paşa’nın vazifesi gereği yaptırdığı kale, kule gibi binaların yanında birtakım hayır eserleri de vardır. Bu eserlerden bir tanesi kendi adını taşıyan Diyarbakır Melek Ahmed Paşa Camii’dir. Şehrin batısında kendi adını taşıyan cadde üzerinde yer alır. 1587-1591 yılları arasında yaptırılmıştır. İki renkli taş malzeme ile inşa edilen iki katlı binanın güney ve kuzey cepheleri siyah-beyaz taş sıralarından, sağır yan duvarları siyah moloz taşlardan örülmüştür. Altında depo ve eskiden dükkân olarak kullanılan mekânların yer aldığı cami, zemini yükseltilerek merdivenlerle çıkılan fevkanî bir yapıdır. Bu yönüyle Diyarbakır’daki bazı camilerden farklılık gösterir.
Caminin çini mihrabı Diyarbakır’da tek örnektir. Beş kenarlı mihrap nişinin köşe sütunçeleri, başlıkları, mukarnasları ve dış bordürleri tamamıyla çinilerle süslüdür. Melek Ahmed Paşa Camii dışarıdan oldukça sade görünmesine rağmen fevkanî yapısı, içindeki zengin çini bezemeleri ve süslü minare kaidesiyle dikkatleri üstüne çeker. Caminin 4 asrı geçkin bir yapı olmasına rağmen dimdik ayakta durması, Ahmet Paşa’nın Salavat-ı şerif uygulamasının önemini ve güzelliğini aktarmaktadır belki de günümüze… Kim bilir?