Ramazan Söyleşileri: Kuzey Makedonya’da Ramazan
Farklı ülkelerde mübarek Ramazan ayının nasıl yaşandığını ele aldığımız Ramazan Söyleşileri serimizin bu seferki konusu: Kuzey Makedonya’da Ramazan
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Ejmen İsmaili. Kuzey Makedonya’da imam-hatip lisesini bitirdikten sonra, iki yıl Türkiye’de sosyoloji eğitim aldım. Sonra da Kuzey Makedonya’ya eğitim ve yaşam için geri döndüm. Şimdi Makedonya’daki Müslümanlar ile ilgili çeşitli faaliyetler düzenlemeye çalışıyoruz.
Pandemi ile birlikte Kuzey Makedonya’daki Müslümanların hayatında neler değişti?
Bütün dünyayı etkileyen bu değişim sürecinde, doğal olarak Kuzey Makedonya da etkilendi. Normal yaşantımızdan çok farklı olarak yeni ve karmaşık bir serüvenin içine girdik. Bu olaylardan kesinlikle etkilenmemek elde değil. Ama bir yandan bakınca, kendimizle de bir muhasebe söz konusu oldu. Camilerimizin kapatılmasının, günlük yaşantımızda sıla-i rahim yapamamanın, dostlarımızla dertlerimizi paylaşamamanın değerini ve önemini kendi içimizde idrak ettik. Pandemi sürecinde durmaksızın koşturduğumuzun farkına vardık. Bu koşturmacanın bazen değersiz olduğunun farkına varmak, bizleri bugünkü hayatımızda yeni değişimlere sevk etti. Beklentim, bu duraklama sürecinin ardından ümmet kavramının yaşantımız içinde daha çok değere sahip olması. Pandemide her tarafın kapalı olması biraz da olsa bizleri kendi içimize yönelmeye teşvik etti.
Pandemide Ramazan nasıl geçiyor?
Bazen büyük soruların cevabı çok kısa olabiliyor. Bu soruyu da öyle düşünürsek tek kelime ile şunu derdim: şevksiz. Düşünsenize, bütün iman edenlerin bir anda yaptığı bir ibadet, hem de öyle bir ibadet ki Peygamber-i Zîşan Efendimiz (s.a.v), hadis-i kudsî’yi şöyle aktarıyor: “…Oruç, yalnız benim içindir, doğrudan doğruya benim için yapılan bir ibâdettir. Onun ecrini de doğrudan doğruya ben veririm. Hâlbuki diğer güzel amellerin hepsi on misli ile ödenir.” İşte böyle bir ibadeti pandemide birbirimizden kopuk bir halde yerine getiriyoruz. Bu durum beraber ibadet etme şevkinden bizleri mahrum etti. Teravihsiz, mukabelesiz, itikafsız, kalabalık iftarlardan, dostça sohbetlerden, kendi aramızda yardımlaşmaktan mahrum edildiğimiz bir Ramazan geçiriyoruz. Elbette bunda da bir hikmet vardır. Ama Allah bir daha başımıza böyle bir süreci musallat etmesin diye sık sık dua ediyorum.
Biraz da pandemi öncesindeki zamana dönelim. Normalde Kuzey Makedonya’da Ramazan Müslümanlar arasında nasıl yaşanır? Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Ramazan kendi bereketiyle ve hikmeti ile geldiği için, bizim elbette anlattığımızdan daha da derunidir. Öyle bir hikmet ki, imkansız gibi gördüğümüz bir çok şey bir anda mümkün hale geliyor. Normalde beraber hava bile almak istemeyecek insanlar bir anda iki samimi dost gibi muhabbete dalmışlar. Bizde, Müslüman ailelerde Ramazan, özellikle namazları cemaat ile kılmakla başlar. İş sahipleri dükkanlara biraz geç gider. Ne de olsa sabah namazına kadar aile, dostlar ya da ibadet ile geçirmeyi özenle tertip ederler. Mukabele daimi olarak öğle namazındadır. Hocalarımızdan dersler ve öğütler çoğu zaman ikindi namazındadır. Kalabalık bir iftardan sonra teravihleri sohbet yapmak istediğimiz dostlarla kılarız. Sebebi ise namazdan sonra oruçlu iken içemediğimiz çay ya da kahveyi muhabbetle içmektir. Evlerimize döndüğümüz zaman genellikle bir köşe buluruz kendimize ve tek başımıza ibadete yöneliriz.
Hem Türkiye’de hem de Kuzey Makedonya’da Ramazan’ı tecrübe ettiniz. İki Ramazan’ı kıyaslayacak olursanız neler söyleyebilirsin? Türkiye’de ve Kuzey Makedonya’da şu daha iyi veya kötü, farklılıklarımız ise bunlar gibi.
Tabii ki her kültürün farklılıkları vardır. Ama Osmanlı’da 500 yıl beraber yaşadığımız için Ramazan ayını da benzerliklerle yaşıyoruz. Belki Osmanlı medeniyetinin mirasçısı olan Türkiye’de bu durum daha belirgin şekilde yaşanıyor. Ama Eyalet-i Rumeli’nin mirasçılarında, kısık sesli de olsa yaşanıyor ve yaşanmaya devam ettiriliyor. Mesela farkı şöyle anlatabilirim: Türkiye’de açık iftarlar daha çok yapılıyor. Mahallelerde kurulan sofralar ya da belediyelerin kurduğu iftar çadırları var. Bizde bu bir gelenek halinde değil. Önemle durduğum yer evlere misafirlerin gelmesi. Ama bu mahallelerde kurulan sofraların hiç olmaması demek değil. Yetimlere açılan sofralar da var. Farklı derneklerin özel günlerde açık iftarları da var. Yani böyle küçük çapta farklılıkları söyleyebilirim.
Kuzey Makedonya’da Ramazana özel olarak yapılan neler var? Bizde pide, güllaç ya da Ramazan davulcusu var mesela. Bu tarz değişik örnekler var mı? Normalde olmayıp Ramazan’da hayatınıza giren.
Anlatmak istediğim de tam buydu, mesela Türkiye’de pidenin yerini bizde pitalka tamamlar. İkisi de birbirlerine benziyor zaten. Tatlı konusunda bizler güllaçtan farklı olarak kaymaçina tatlısını iftarlara özel yaparız. Ayrıca iftarlar sofralarında özellikle yer bulan iki şey vardır; güveçte kuru fasulye ve Ramazan pacası (Türk mutfağındaki yoğurt çorbasına benzer). Bu ikisi olmadan iftarın lezzeti de olmaz. Balkanlarda farklı farklı da olsa her yörenin sofraları birbirlerine benzer ve Türkiye’deki iftar sofralarıyla benzerlikleri vardır.
Soframızda olmayıp da onu bereketlendiren şeyler de var tabi. Mesela Kalkandelen şehrinde uzun yıllardan beri devam eden bir geleneğimiz var. Bu dediğim Saat Camii’nde yaşatılan bir gelenektir. Otuz kişi yılın her gününde, her kişi bir cüz olacak şekilde Kur’an-ı Kerim okurlar. Yani her gün bir hatim indirilir. Ramazan ayında ise hatim duasını yaparlar ve Mevlid-i Şerif okunur.
Gayrimüslimlerin Ramazan’da size yaklaşımı nasıl? Saygı duyuyorlar mı, size nasıl davranıyorlar?
Bu konu, gerçekten tam benim sosyoloji alanıma uygun bir konu. Ve tabii davet konusunda önemle durulacak bir yer. Kosova’da veya Arnavutluk’ta büyük bir kısım Müslüman olduğu için bu konuyu ele almakta çok yorulmayız. Ama Kuzey Makedonya’da %50 Hristiyan %50 Müslüman olduğu için, çalışma sahası gerçekten de büyük. Önemle arz etmek isterim ki, Müslümanlarla iç içe yaşayan Hristiyanların saygısına şahidim. Onların da Ramazan ayında topluma açık yerlerde yemek yemekten uzak durduğu, oturdukları kafeteryalar veya restoranlar var. Eğer Müslümanların mahalleleri ise dışardan görünmeyecek bir şekilde yemek yedikleri ya da Müslüman mahallelerden uzaklaşıp başka bir yerde yemek yedikleri bilinir. İftar sofraları inanılmaz bir şekilde ilgilerini çeker. Çok seyrek de olsa bazen Müslümanlar onları iftar sofralarına buyur eder.
Ama bizlerin ulaşamadığı yerlerde, Müslüman mahallelerin olmadığı yerlerde, bu tam tersi bir durum. Saygıdan bihaberler. Bu belki de bizim hatamızdır. Sıkıntı her ne olursa olsun Müslümanlar olarak öncelikle onlara ulaşmak için neler yaptığımıza bakmalıyız.
Toplu iftarlar yapılıyor mu? Yapılıyorsa nasıl oluyor?
Yukarıda aktardığım gibi, toplu iftarlar bizde bir gelenek halinde değil. Önemle durduğumuz yer iftar sofralarında yakınlarımız ile beraber olmaktır. Yapılan toplu iftarlar haftada bir, dernekler tarafından sağlanıyor. Bazen de yetimlere özel iftarlar düzenleniyor. Ve elbette ihtiyaç sahiplerine açılan sofralar Ramazan ayının bereketine bizleri nail ediyor. Evlerde toplanmamız, misafir ağırlamamız, ihtiyaç sahiplerini soframıza buyur etmemiz, aslında onlar kadar bizim de ihtiyaç sahibi olduğumuzu idrak etmemizi sağlıyor.
Aslında Ramazan ayı bize Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadisinde nasıl yaşamamız gerektiğini anlatıyor. “Mûtû kalbe en temûtû – Ölmeden evvel ölünüz”. Hayat tertibimizi ahiret amacına nasıl uygun hale getireceğimizi anlatıyor. Bu sistemi toplum halinde biz Ramazan ayında yaşıyoruz. Bunu her daim devam ettirmemiz gerekir, öncelikle kendimizden başlayarak. Umarım anlatabilmişimdir.
İmamlar Ramazan’da hangi konuları işliyor?
İnsan olmamız ve kalmamız için gereken konuları. Rahmeti, kardeşliği, sadakayı, ibadet ve taatı; Kadir Gecesi’ni, Bedir Gazvesi ve ümmet kavramını, Peygamberlerin hayatlarını bizlere öğretmeye ve hatırlatmaya çalışıyorlar. Ayrıca buralarda hitap dediğimiz bir uygulama var. Bunu staj olarak da düşünebiliriz. Ramazan ayında medrese öğrencileri, camilere imamlık görevlerini ifa etmek için giderler. Eğer gittikleri yer evlerinden uzak ise o köyün insanları onu ağırlar. Her gün farklı bir evde sahur-iftar yapmak ve kalmak suretiyle Ramazan ayını o köyde geçirirler.
Ramazan’ın son on günü itikaf imkanı var mı camilerde? Bu konuda nasıl bir tutum var?
Var tabii ki, buradaki İslam Birliği altında olmuyorsa da, Müslümanların toplandığı camiler zaman zaman değişse bile, itikaf yaptığı camiiler var. Eskiden Üsküp eşrafı itikafı özellikle Alaca Camii’nde yapardı. Hatta o camide vaaz veren ve imam olan rahmetli Hafız İdris Efendi görev yapardı. Osmanlı’dan kalma son hocamızdı. Bu konudaki usulü erkanı bize öğreten o idi. Hafız İdris Efendi’nin olduğu caminin farklı bir havası vardı. Bütün cemaat Arnavut idi ve Üsküp’ün etrafından gelenler de Türkçe bilmezlerdi. Ama hoca efendi öyle bir vaaz verirdi ki cemaat Türkçe bilmese bile onu anlardı.
Ramazan’ı bitirip bayrama gelecek olursak; Kuzey Makedonya’da bayram resmi olarak tatil mi? Bayramı nasıl geçiriyorsunuz? Sizde özel şeyler var mı? Bizde malum çocuklar şeker toplar, aile ziyaretleri yapılır.
Evet, Ramazan Bayramı bizde de resmi tatildir. Bayramın güzel ve ferahlatan havasını, Ramazan ayının bitiminin biraz hüznü ile kutlarız. Bayram gününde, sabah namazına camiye cümbür cemaat gidilir. Tespihlerden sonra bayram namazına kadar Mevlid-i Şerif okunur. Son yıllarda Mevlid-i Şerif’e karşı çıkanlar olsa da, Balkanlardaki Müslümanların ayrılmaz bir parçası haline geldiği için bu itirazlar pek karşılık bulmuyor. Ne de olsa bizleri komünizm zamanında ayakta tutan, dini duygularımızı pekiştiren pek çok şeyi Mevlid-i Şerif’ten öğrendik.
Bayram namazından sonra ise mezarlıklar ziyaret edilir ve eve dönülür. Bayram sofrası diğer sofralara benzemez. Sabah kahvaltısı vaktinde akşam yemeği yeriz. Yılın diğer günlerinden farklı bir şekilde hem güne başlarız hem de sofraya otururuz. Böyle yapma amacımız da o günün önemini idrak edebilmektir. Bir de güzel bir şey vardır: Hem iftar sofralarında hem de bayram sofrasında duayı en küçük çocuk yapar, en temiz en narin hali ile. Ramazan’da büyüklerinden duyduğu duaları hatırlayıp bayram sofrasında elinden geldiğince en güzel duasını yapmaya çalışır. Öğle namazına kadar dinleniriz. Öğleden sonra yatsı namazına kadar sıla-i rahim görevini yerine getiririz.
Diğer ülkelerdeki söyleşileri okumak için tıklayın: Ramazan Söyleşileri
Öylesine biri