Ramazan Söyleşileri: Togo’da Ramazan
Çeşit çeşit ülkelerle Ramazan ayının nasıl yaşandığına dair ele aldığımız Ramazan Söyleşileri serimizin bu seferki konusu: Togo’da Ramazan
Kendinizi tanıtır mısınız?
Selamun aleykum ve rahmetullah ve berekatuh, ismim Mumin Ayetullah. Togoluyum. 2011’den beri Türkiye’deyim. Lise, üniversite hepsini burada okudum. Eğitimime devam ediyorum. 2011 de Türkiye’ye geldiğimde İstanbul’da İmam Hatip okudum. Üniversiteyi ise Uşak’ta tamamladım. Uşak’ta İşletme okudum. Şu an İstanbul’da yaşıyorum. Yüksek lisansa başlayacağım. Bitirdikten sonra Togo’ya dönmeyi düşünüyorum inşallah.
Ülkedeki Müslümanlardan genel olarak bahsetmek istesek neler söylerdiniz?
Togo’nun %40’ı Müslümandır. Biz genel olarak Maliki mezhebindeniz. İslam’ın beş şartını yerine getirmeye çalışırız. Camilerimize de genellikle gençler gelir. Mesela şu an ben Türkiye’de yaşıyorum ve camiye gittiğimde çoğunlukla yaşlı kimseleri görüyorum. Gençler pek olmuyor.
Ramazanın gelmesiyle birlikte ülkenizde ne gibi değişiklikler gözleniyor? Türkiye’de yaşadığınız Ramazanlar ile karşılaştırsanız ne gibi farklılıklar vardır?
Evet, var. Mesela bizim ülkemizde iki hafta öncesinde Ramazan hazırlıklar başlıyor. Alışverişler çoğalıyor, insanlar erkenden hazırlığa başlıyor. Erkenden alıyorlar ki şunu alamadım durumu yaşanmasın. Türkiye’de her şey var zaten, marketlere rahatlıkla erişilebiliyor. Eksik bir şey olsa hemen alınıyor. Togo’da öyle değil. Bir şey almamız o kadar kolay olmuyor o yüzden öncesinden almamız gerekiyor. Yani bizim köy için öyle. Merkezde marketler var. Ama Ramazan geldiğinde çoğu kişi köylere gidiyor, şehirde olmuyorlar. Orucu daha güzel ve rahat tutmak için gidiliyor genellikle. Şehirde iş var, ses var. Köyde Ramazanın ruhunu daha derinden hissediyoruz bu yüzden köylere gitmeyi tercih ediyoruz.
Ülkenizde Ramazanı gündelik yaşamdan ayıran en önemli unsurlar nelerdir? Türkiye’de yaşadığınız Ramazanlar ile karşılaştırsanız ne gibi farklılıklar vardır?
En önemli unsurlardan biri sahur ve iftar… Mesela Türkiye’de iftarda daha ağır sahurda hafif yemek yenir. Bizde tam tersi… Sahurda daha ağır, iftarda hafif yemekler yenir. Hava sıcak olduğundan daha çok enerji harcıyoruz. Bu yüzden sahurda daha ağır yemekler yiyoruz. Türkiye’de gördüğüm kadarıyla insanlar çok ağır işler yapmıyor. Teknoloji daha gelişmiş, makineler yardımıyla olduğundan daha rahat oluyor işler. Bizde insanlar hala insan gücüyle çalışıyor. Bu yüzden daha zor oluyor. Mesela ben hatırlıyorum, oradayken sabah namazını kıldıktan sonra hemen tarlaya çalışmaya gidiyorduk. Öğleye kadar işi yetiştirmeye çalışıyorduk. Öğlen olduğunda mecbur bırakıyoruz, başka türlü olmuyor da zaten. Çünkü imkânı olmuyor, sıcaktan bir şey yapamıyoruz.
10-11 e kadar herkes eve dönmüş olur. Döndükten sonra biraz dinleniriz. Öğlen namazından sonra camide oturur ve Kur’an okuruz ikindi vaktine kadar. Hemen hemen herkes bu rutinle devam eder. Kur’an, ilmihal okunur. İkindiden sonra da arkadaşlarla bir arada ağacın altında sohbet ederiz. Telefonla uğraşmayız ya da televizyon izlemeyiz. Bir arada sohbet eder, daha hoş vakit geçiririz.
Burada neredeyse 3-4 ramazan geçirdim. Mesela bizde Ramazan’ın ilk günden sonuna kadar itikâfa girebiliyoruz. Son 10 gün beklenmiyor. Türkiye’de son on günde daha yoğun oluyor, itikâf daha çok bu son on günde yapılıyor. Türkiye’de 27. Gece kadir gecesi olarak adlandırılıyor. Bizde öyle değil. Son son 10 gecede kadir gecesini arıyoruz. Bir de yemek farklılıkları var daha önce ifade ettiğim gibi.
Ramazan faaliyetleriniz genelde nelerdir ve nerelerde icra edilir? Cami gibi dinî mabetler mi yoksa farklı dinî mekânlarınız mevcut mu?
Genelde camilerde icra edilir, daha yoğun olur. Ramazan’da her şey daha çok değer kazanıyor. İlki cami, ikincisi kuran kursları, üçüncüsü aile daha çok değer kazanıyor. Daha çok önem veriliyor bu üç unsura. Mesela arkadaş ortamında dahi daha öncesinde konuşulan futbol muhabbeti olmuyor. Konuşmalarında daha çok dinden, oruçtan bahsediliyor. Ne yaparsak Allah’ın rızasını kazanırız, Ramazan’da ne tür şeyler yapmamız daha faydalı olur vb. konular konuşulur. Normalde dinlenilen müzikler yerine vaazlar dinleniyor.
Faaliyet olarak pek bir şey diyemem, çok faaliyet yok bizde. Yani en azından benim olduğum zamanlar çok kısıtlıydı her şey. Daha az cami vardı. Artık camiler her yere yapılıyor. Kur’an bilmeyenlere bilenler öğretiyor bu ayda. Özetle vaaz verme, Kur’an öğretme, aile ziyaretleri faaliyet anlamında daha sık yapılıyor.
Din mabetleri olarak cami, kuran kursu ve konferans salonlarını sayabilirim. Kur’an okuma yarışmalarında kişi sayısı azsa camilerde yapılıyor çoksa konferans salonlarında yapılıyor. Arkadaş ortamında muhakkak imam veya dini bilgisi daha iyi olan arkadaşlar oluyor. Bazen bu arkadaşlar açık alanda sohbet veriyor. Dini tartışmalar yapılıyor sokaklarda. Bir papaz ve bir imam din üzerine muhasebede bulunuyor. Bunun vasıtasıyla birçok gayrimüslim İslamiyet’i seçiyor. Müslümanlığa farklı gözle bakanlar, önyargıyla yaklaşanlar iyi anlamda farkındalık kazanıyorlar. Bu tip vesilelerle İslamiyet’e bakış açısı da değişmiş oluyor ve İslami faaliyetleri yapmamız da kolaylaşmış oluyor. Bilenler bilgisini pekiştirmiş, bilmeyenler de öğrenmiş oluyor.
Bu tür meclislerde Ramazan ayına has mukabele, teravih, itikâfa girme, iftar verme gibi dinî içerikli etkinlikler nasıl düzenleniyor ve halkın katılımı ne düzeyde?
Bu aya has mukabele düzenleniyor, teravih namazı kılınıyor, itikâfa her gün giren oluyor. İftar verme maalesef bizde fazla yok. Dışarıdan gelen yardımlar ve dernekler vesilesi ile iftar veriliyor. En çok iftar düzenleyen ülke Türkiye oluyor. Kendi içimizden para çıkarıp verenler var ama çok az. Türkiye dernek konusunda, yardım faaliyetleri hususunda destek verdikçe daha çok iftar verme gerçekleşti ve gerçekleşmeye de devam ediyor maşallah.
Ramazan’a has yeme-içme kültürünüzden biraz bahseder misiniz?
Biraz renkli bir yeme-içme kültürümüz var. İftarımızı ilk hurma ile açıyoruz. Eğer yoksa muz, portakal ya da mango ile açıyoruz. Sonra çorba var, çorba içiyoruz ve akşam namazını kılmaya gidiyoruz. Çorba mısırdan yapılan bir çorba. Tek bu çorbamız var. Buğdaydan, mısır unundan ve iki farklı buğdaydan yapıyoruz. Yani üç farklı renk çıkıyor. Beyaz, gri ve kırmızı… Et çorbası da var bizde ama çok yapılmıyor. En çok bunlar tüketiliyor.
Akşam namazından sonra eve döndüğümüzde hafif şeyler yiyoruz. Belki pilav olur ama olsa dahi çok az yiyoruz. Yatsıyı ve teravihi daha rahat kılmak için çok fazla yemiyoruz. İftar sıvıdan ibaret… Yemek olarak pilav ve mısır unundan yapılan bir yemek var to, onları yiyoruz. Fufu var, o yeniyor bazen. Susu var, yer fıstık ezmesinden elde diliyor. Bu dediğim yemeklerin çoğunu sahurda yiyoruz. Sahurda çoğunlukla makarna, to, fufu ve susu yeniyor. Bu yemekler hem tok tutuyor hem de enerji veriyor. Güneş altında çok kaldığımız için çok enerji veren bu ağır yemekleri yememiz gerekiyor.
Kadir gecesinin Ramazanın son on gününde gizli olduğu Efendimizden (s.a.v) bizlere nakledilir. Togolular için Kadir gecesi ne ifade ediyor?
Ramazan’ın en güzel günleri son on günü. Bu on gün içerisinde namazı, orucu, Kur’an’ı daha derinden hissediyor ve daha içten yerine getiriyoruz. Son on gece Kadir Gecesi gibi yaşanır. Kur’an hatmi yaparız, namaz kılarız. Bu son on gün insan daha farklı hissediyor. Namaza odaklanmak, Allah ile bağlantının daha çok artması çok güzel hissettiriyor.
Ramazan ayı içerisinde en değerli günlerden… Biz Togolular da bu yüzden hiçbir sevabı kaçırmak istemiyoruz. Faziletini bildiğimiz için son on günde arıyoruz.
Dünyanın birçok yerinde yaşayan Müslümanlar, bayramı büyük bir coşkuyla karşılıyor. Togolular bayrama nasıl hazırlanıyor? Bayram namazı, çocuklara bayram harçlığı verme, bayram yemeği, akraba ziyareti, mezarlığa gitme gibi faaliyetler yapılıyor mu?
Evet yapılıyor. Bayram namazı kılınana kadar oruç tutulur. Namazdan geldikten sonra orucumuzu açıyoruz. Kahvaltı yapıyoruz, çorba içiyoruz. Daha sonrasında fufu, pilav, et, salata yapılıyor. Hindi kesiliyor, tavuk kesiliyor. Misafirler geliyor. Yapılan yemekler akrabalara dağıtılıyor, diğer ailelere dağıtılıyor. Gayrimüslim Müslüman fark etmeksizin herkese yemek dağıtıyoruz. Bayramda gayrimüslimlerden ziyaretimize gelenler oluyor. Onların bayramı olduğunda da bize yemek dağıtıyor, aynı hürmeti gösteriyorlar.
Bayram namazı genel olarak saat 9 da kılınıyor. Daha sonrasında yemek yeniyor ve herkes renkli elbiselerini giyiyor. Kırmızı, beyaz, pembe, mavi… Nereye baksanız rengârenktir.
Yemekten sonra çocuklar bayram harçlığı için evden eve geziyorlar. Para, şeker topluyorlar. Namazdan önce aile ziyaretine gidiliyor. Saat 6 gibi gidiliyor, namaza kadar ziyaretler tamamlanmış oluyor. Daha sonrasında herkes o gün mutlaka mezar ziyaretine gidiyor.
Son olarak Ramazan ayına dair hislerinizi alsak, bunun hakkında ne söylersiniz?
Ramazan ayı tüm Müslümanlar için ilaç gibidir. Benim için de ilaç gibidir, daha da değerlidir. O kadar değerlidir ki tam ifade edemiyorum, anlatmakta zorlanıyorum. Bu ayın değeri için her şeyden vazgeçilir/vazgeçerim. Tam bu ayda değişiyor, kıymetleniyor her şey. İnsanın insanla ilişkisi farklılaşıyor, yediğimiz yemeğin tadı farklı geliyor. Su mesela… Normalde olsa hemen ulaşabiliyoruz belki ama bu ay da susuzluk yaşasak dahi içemeyiz, işte tam bu vakitte ne kadar da kıymetli olduğunu anlıyoruz. Daha önce belki de pek önem vermediklerimiz bu ay vesile ile önemini hatırlatıyor. Örneğin çok öfkeli bir yapıdaysanız öfkenizi dizginlemeye çalışıyorsunuz, artık çok öfkelenmiyorsunuz ve daha sakin kalmaya çalışıyorsunuz. Hastaysanız bir an hastalığınız yok oluyor sanki. Aldığımız nefes dahi farklı bir anlam katıyor bedenimize. Ramazan ayındaki bütün atmosferler insan için faydalı. Şeytanlar bağlı, melekler yeryüzünde… İnsan iradesi ile mücadele ediyor. İşte bu yüzden bu ay bütün aylardan daha değerli. O ayın içinde de bir gece var ki bütün geceden daha değerli. Daha ne isteriz ki? İnsan mutlu olmaktan başka bir şey bulamıyor.
Bu röportaj için teşekkür ederiz.
Yolda olmaktan, hizmet etmekten mutluluk duyuyor. Kendisini; daima yazan, hayat boyu öğrenme gayesinde olan, insan olma yolunda çaba sarf eden ve umuda meftun birisi olarak tanımlıyor.