Stockholm Treni Bir Neslin Göç Hikâyeleri-Adnan Bülent Baloğlu
Her göçün bir hikâyesi olduğu gibi bu kitapta Stockholm Treni ile Türkiye’den İsveç’e yoksulluğun izinde kurtuluş umuduyla işçi gidenlere eşlik edeceğiz. Bir mektup ile eş, dost, akraba ve tanıdıklarını yanına çalışmaya çağıran bu diğergam insanların hikayeleri Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları tarafından 2021’de basılmış.
Abdullah Yücel’in İsveç Durağı
Abdullah Yücel, İsmail Sayan’a yazdığı ilk mektubunda “Kulu’da herkese söyle duysunlar. İsveç’te aş var, İsveç’te iş var, İsveç’te para var, durmasın gelsinler!” diye bir haber yollamıştır. Kulu ilçesinde dönemin şartlarının ağırlığı bir evi geçindirecek erzak bulunmayışı insanları gitmeye niyet ettikleri ülkenin kültürünü, dilini ve yaşam tarzını bilmeden yollara düşürmüş ve rızık peşinde bir ömür gurbet hikâyeleri biriktirmişlerdir.
İsveç’e Stockholm Treni ile ilk ulaşan kafilenin en büyük problemi iki kişinin kalabileceği genişlikte ev bulamayışları olmuştur, bu nedenle çift vardiyalı işlerde çalışmışlar, bebeklerini İsveç dadılarına ya da komşulara emanet ederek, iş hayatının koşturmacası içerisinde, para kazanırken bazı değerleri de ihmal etmelerine neden olmuştur. Özlem ve hasret ile tek dertleri borçlarını kapatıp, memleketlerine dönme arzusu içindelermiş ancak Türkiye’nin mevcut ekonomik şartları, o günkü İsveç’te bulunan daha iyi koşulları tercih etmelerine sebep olmuş evlatlarına ve torunları adına zorluklara katlanmaya devam etmişlerdir.
Umut Göçü Yolcuları
Bu hikayelerin Stockholm Treni üst başlığında derlemesini yapan Adnan Bülent Baloğlu’nun amacı göç yolunda bir ömür harcayarak; emek vermiş nesli bugüne göstermek niyetindedir. Eserde yirmi bir kişinin hayat hikayesi üzerinden onları göç etmeye sevk eden koşullar ile çocukluk, gençlik, evlilik ve iş hayatını bizlere sunmakta olup, hüzün ve coşkuyla karışık bir okumaya şahit oluyoruz, gelin sizlerle birlikte bu kişilerin yaşam notlarından birkaç cümle okuyalım.
“Ben hep İsveçli arkadaşlara İslamiyet’i anlatmaya çalıştım. Bazı terör saldırıları yüzünden oluşan yanlış izlenimleri silmeye çalıştım. Bunu yapanların fanatik kişiler olduklarını, normalde İslam dininde böyle bir şeyin olmadığını söyledim.” Sabahattin Arhan
“Stockholm’e geldik ama bizde İsveçce yoktu. Gerçi ben Almancayı öğrenmiştim ama o da burada işe yaramıyordu. Trenden inince eşim T-Santral’de bulunan bir turizm danışma bürosuna gitti.Onlar eşime yaz tatili döneminde otele dönüştürülen bir okulu tarif etmişler. Çarşafla yatarsan beş kron, çarşafsız yatarsan üç kron ücret alıyorlardı.” Şengül Horozoğlu
“Çocuklarım İsveçlilerle evlendiler. Bizim fikrimizi de sordular ancak biz karşı çıktık. Buna rağmen bizi dinlemediler. Biz karşı çıkınca küçük oğlum “Ne biliyorsun Türkle evlenince iyi olacağını?” dedi. Ancak sonuçta ben haklı çıktım Evlendikten beş, altı sene sonra ayrıldılar. Maalesef torunlarım şu an hiç Türkçe bilmiyorlar. Sadece adları Türk ve sünnet bile ettiremedik.” Ömer Merçil
“Yataklı trende gidersen polis Belgrad’da indirmiyormuş. Adam bizi bindirdi ordan kayboldu. Arkadaşlardan ikisi birinci kompartımana, diğer ikisi ikinci kompartımana, bende üçüncüye bindim. Bu arada iki gözüm iki çeşme sürekli ağlıyorum. Ağlamamla pardösülü güzel bir kadını uyandırdım. Kadın “Kardeş nerelesin, sen bu vaziyette nasıl ulaşacaksın oralara? Oraya niçin gidiyorsun? Deyince, “Vallahi gidiyoruz işte, ya nasip dedim!” dedim.
“Süt fabrikasından kovulduktan sonra işten işe girdim ama hiçbir yer orası kadar rahat değildi. O zamanlar “Türk” denilince her yerde işe alıyorlardı.” Tahsin İzgi
“Ben bir oruç tuttum, evlere şenlik! Daha henüz aileleri getirmemiştik ve ben Huddinge’de kalıyordum. Takvim yoktu, vakti de bilmiyordum ama orucu da yiyemiyordum. Gerçi Türkiye’den gelen mektuplardan Ramazan ayının ne zaman başladığını biliyorduk. Böyle böyle orucumu tuttum ne olursa olsun orucumu yemedim.” Mustafa Ugan
“İlk geldiğimiz zamanlar dil bilmediğimiz için günlerce yoğurt bulamadık. Halbuki marketlerde yığınla yoğurt varmış.” Ali Kılıç
“İsveç bize maddiyatı verdi ama maneviyatı elimizden aldı. Çoluk çocuğumuzdan habersiz yaşadık. Dağıldık gittik.” Hikmet Bircan
“İsveç’te iyilik gördüğüm insanlar da var; unutulmayacak olaylar da var. Sosyal diye bir kurum var. Aslında bunlar için insan haklarını koruyor falan derler ama aslı yok. Onlar yuvayı dağıtmak için var. Yuvayı dağıtıncaya kadar kadına yardımcı oluyorlar ama sen bu işlerin içine girinceye kadar anlayamıyorsun. İşin içine girip anlayınca da iş işten geçmiş oluyor.” Kemal Ünver
“Cumalara ne zaman başladık? Alvik’te bir yer kiralandı, orada Cuma namazlarını kıldık. İlk bayram namazında 200 kişiden fazlaydı. İlk orucu da o Ramazan’da tuttuk. Bayram günü, bilhassa ilk bayram namazında çok duygulandık, birbirimize sarılıp ağlaştık.” Mehmet Kozanlı
Hediye Bavulunu Dolduran Pişmanlıklar
Vatanlarından ayrı kalan insanların bavullarında pek çok yeni kazanım ve hedeflerine ulaşmanın yanında pişmanlıklar çokça da serzenişler var; keşke çocuklarımızı ve ailelerimizi bu ülkeye getirmeseydik nidaları yükseliyor. Doğrudan onların gönül pınarlarından alıntılarla aktarılan bu derleme eseri okumanızı tavsiye ediyor, bir kişinin manevi hayatının tüm ailesine ve çevresine yansıdığını gördüğümüz üzere; manevi iklimlerde, birbirimize, ülkemize sarılmayı ümit ediyoruz.
Stockholm Treni ile çıkacağınız keyifli okuma yolculuğu dönüşünde hediye bavulunuzu umutla doldurabilmeniz temennisiyle.