Afrika'da Yaşam

Agualusa ile Unutmanın Genel Teorisi

Yolculuğumuzun bu haftaki durağı Afrika’nın güneybatısında yer alan, 1975 yılında bağımsızlığını kazanana kadar tam 500 yıl Portekiz sömürgesinde kalan ülke ANGOLA. 1950 ve 60’lı yıllarda Afrika kıtasından hemen hemen tüm sömürgeci güçler çekilirken ve ülkeler birer birer bağımsızlığını ilan ederken, Portekiz kıtadaki varlığını sürdürmekte ısrar etmiştir.

27 yıl süren iç savaş, Portekiz’e karşı bağımsızlık mücadelesi vermek için yola çıkan komünist partilerle ABD tarafından desteklenen diğer siyasi parti ve hareketler arasındaki iktidar çatışmasına dönüşmüş ve yarım milyon insan bu süreçte hayatını kaybetmiştir.

agorafobi
Unutmanın Genel Teorisi Agorafobi

Portekiz kökenli Angolalı yazar Jose Eduardo Agualusa’nın Angola’nın bağımsızlık döneminde yaşanan kanlı mücadeleyi agorafobik (açık alan korkusu) bir kadın kahraman üzerinden hikâyelendirdiği “Unutmanın Genel Teorisi” adlı eseri gerçek bir hayat hikâyesinden esinlenilerek kaleme alınmıştır.

Jose Eduardo Agualusa

1960 yılında Portekiz sömürgesi Angola’da dünyaya geldi. Lizbon’da agronomi (yetiştirme tekniği) ve ağaçlandırma eğitimi aldı. Lizbon, Luanda, Rio de Janerio ve Berlin’de yaşadı.

Jose Eduardo Agualusa
Unutmanın Genel Teorisi yazarı José Eduardo Agualusa

Aynı zamanda gazeteci olan Agualusa, Brezilya’nın saygın gazetelerinden O Globo’da yazdı.

Kitaplar düşüncelerin tarlasıdır, edebiyat ise kişinin kendisinin başkalarının yerine koyması için yaptığı daimi bir alıştırmadır.

diyen yazar, yedi roman kaleme aldı.

Eserlerini ana dili olan Portekizcede yazan Agualusa’nın “Unutmanın Genel Teorisi” isimli romanı, Man Booker ödülüne aday gösterildi, Uluslararası Dublin Edebiyat Ödülünü kazandı. Bukalemunlar Kitabı isimli romanıyla ise Bağımsız Yabancı Kurgu Ödülünü aldı.

Agorafobik Bir Hikâye: Unutmanın Genel Teorisi

Jose Eduardo Agualusa’nın yaşanmış bir hikâyeden esinlenerek kaleme aldığı bu romanda, dışarı çıkma korkusunun esir aldığı genç bir kadın olan Ludo’nun kendisini yıllarca eve kapatmasıyla yaşadığı bunalıma tanık oluyoruz.

Ludo ebeveynlerini kaybettikten sonra, kız kardeşiyle birlikte yaşar. Çocukken gökyüzünden korkan ve bu korkusundan ötürü hava nasıl olursa olsun şemsiye taşıyan kadın, kardeşi bir maden mühendisi ile evlenince onlarla birlikte Portekiz’den ayrılır ve “gökyüzünün kendi ülkesinden daha geniş olduğunu” düşündüğü ve korktuğu Angola’ya yerleşir. Ancak ülkedeki kargaşa ortamında kardeşi ve eşi çok geçmeden kaybolur. Angola’nın başkenti Luanda’da tek başına kalan Ludo, açık alanlara hiç çıkmaz, pencerelere bile yaklaşmaktan korkar. Zira ülkede bağımsızlık mücadelesi verilirken, sokaklarda korku ve gerginlik hâkimdir.

Ludo
Unutmanın Genel Teorisi

Fantasma isimli albino köpeğinden başka kimsenin olmadığı evinin önünde bir adamın ölümüne şahitlik edince, genç kadının korkusu daha da artar. Evini apartmanın diğer dairelerinden ayıracak, kimsenin fark edemeyeceği bir duvar örerek kendisini tecrit eder. Tam 30 yıl boyunca evinin dışına çıkmadan yaşar. Ludo’nun kendisini tecrit etmesi ile ülkeyi yüzyıllarca sömüren Portekizlilerin Angola’da yaşadıkları süre içinde, kendi ayrıcalıklı alanlarının dışına çıkmadan yaşamış olmaları arasındaki ilişki benzerlik gösterir.

Unutmanin Genel Teorisi Ludo
Unutmanın Genel Teorisi

Ludo, radyo dinleyerek dış dünyadan haberdar olur ve durmadan şiirler yazar. Agualusa romanında bu şiirlere de yer verir. Bolca yiyecek ve içecek stoklamasına rağmen zaman içinde her şey tükenir. İçecek ve yiyeceği tükendiğinde, yağmur suyunu tutar, balkonunda sebze yetiştirir ve güvercin avlar. Isınmak için mobilyalarını, yerdeki parkeleri, kitaplarını ve tablolarını yakar. Nihayetinde yakacakları da tükenir, kendisine yarenlik eden köpeği Fantasma da ölür. Tüm bu zor zamanlarda beklenmedik bir misafirle karşılaşır.

Agualusa, Ludo’nun münzevi hayatını anlatırken, zaman zaman okuyucuyu kapının dışına çıkarır. Kaybolma vakaları uzmanı Daniel, detektif Monte ve Portekizli tüccar Jeremias ile karşılaştırır. Bir şekilde yolları çakışacak olan bir hemşire, bir siyasi tutuklu ve bir müzisyen de yan karakterlerin arasına girer.

Yazar, her ne kadar Angola’da geçen bir hadiseyi anlatsa da, kahramanları Portekizlilerden seçer ve yerel halka dair yüzeysel bilgiler verir. Hikâyeyi politize etmekten kaçınır; lakin satır aralarında ülkenin bağımsızlık mücadelesine dair kısa notlar iletir:


Sen ve arkadaşların büyük kelimelerle ağzınızı dolduruyorsunuz, sosyal adalet, özgürlük, devrim… Ne var ki bu süreçte insanlar hapishanelerde çürüyor, hasta oluyor ve ölüyorlar. Söylemler karın doyurmuyor. İnsanların asıl ihtiyacı olan şey taze sebze ve lezzetli bir muzongue, en azından haftada bir kez. İnsanları yemek masasına oturtmakla başlayan devrimlere inanıyorum

Kitaba ismini veren “unutma” teması ise başta Ludo olmak üzere, hikâyeye sonradan giren yan karakterler tarafından farklı şekilde tanımlanır. Bağımsızlık sürecinde son derece tatsız hadiseler tecrübe eden halkın yaşananları unutma isteği yer yer vurgulanır. Öyle ki, unutmayı bir egzersiz gibi düşünmekten bahsedilir.

Ludo, yaşadıklarını unutmak için dilini yeniden keşfetmeyi ve durmadan şiirler yazmayı tercih eder. Yalnızlıkla baş etmeye çalışırken kelimelerden güç alan genç kadın şu sözleri söyler:

Eğer hâlâ yer, kömür ve yeterince duvar olsaydı, unutmak üzerine muhteşem bir eser yaratabilirdim burada: unutmanın genel teorisi.

Bir sonraki yazımızda Ruanda’yı ünlü yazar ve müzisyen Gael Faye’nin Küçük Ülke isimli romanı üzerinden tanıtacağız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu