İçerikler

Ailede Huzur Nasıl Tesis Edilir?

Huzur, çağımızda giderek kaybettiğimiz, yerini anlık mutluluklara bırakan bir kavram halini almaktadır. Oysa ne çok ihtiyacımız vardır tatmin olmuş bir yürekle uyumaya ve güzel, huzurlu bir güne uyanmaya. Peki neden kaybettik huzurumuzu ve nasıl yeniden tesis edebiliriz? Bugün biraz bundan bahsetmek istiyoruz. Öncelikle bir sorunu çözmek için onun temeline inmek gerekir. Biz de bu yüzden toplumun en küçük ama en temel parçası olan aileyle başlamak istiyoruz. Aileyi, var olduğumuz ilk andan itibaren yanımızda olan insanlar ve sonrasında bizim seçerek hayatımıza dahil ettiğimiz insanlar olarak tanımlayabiliriz. Biz bugün seçerek hayatımıza dahil ettiğimiz, eşimizle kurduğumuz aile üzerinden bu soruya cevap aramak istiyoruz. Günümüzde korkutucu rakamlara ulaşmış olan boşanma sayıları, kurulan yuvalarda huzurun eksik olduğunun en büyük kanıtıdır. Oysa bu insanların hiçbiri bunu hayal ederek evlenmemişlerdir. Herkes huzurlu bir yuvanın hayalini kurarak evlenir. Ancak yaşadıklarımız bazen hayal ettiğimiz kadar güzel olmaz.

Sosyal Medya Kullanımı

Hz.Ali (r.a) ithaf edilen bir sözde “Hayırlı eş huzurun başlangıcıdır.” der. Öyleyse başlangıç noktamızı bulduk demektir.

Ben günümüz perspektifinden bu söze bakınca hep şunu düşünüyorum: Bu kadar huzursuz evlilik var evet, ama bu kadar hayırsız insan olamaz. O yüzden belli ki bazı şeylerin ayarı bozulmuş ve huzurumuz kaçmış. Ayarı bozulan şeylerin ilk başında aklıma, ailelerin mahremiyetlerinin sosyal medya aracılığıyla yok edilmesi geliyor. Milyonlarca Müslüman evlerini, yatak odalarını, yediklerini, içtiklerini kısacası bütün hayatlarını orada paylaşıyor. Paylaşmakla kalmıyor kendi hayatını da orada gördüğü hayatlarla kıyaslamaya başlıyor. Aslında orada herkes olabildiği en iyi hali yansıtıyor. En güzel anları paylaşıyor ama insan bakarken olumsuz bir kıyasa düşüyor. Kendi ailesindeki iyi, mutlu, şükredilecek anları görmemeye başlıyor. Böylece huzursuzluk içten içe insanı kemiriyor. Yani diyebiliriz ki, ailede huzuru tesis etmek için yapılacak şeylerin başında sosyal medyayı bilinçli kullanma vardır.

Harama Bakmaktan Sakınmak

Ailemizde huzuru muhafaza etmek için yapmamız gereken şeylerden biri de gözlerimizi harama bakmaktan korumaktır. Dizilerde, filmlerde, sokakta o kadar çok harama bakar olduk ki, maalesef artık bunun haram olduğunu bile fark edemez olduk. Kur’an-ı Kerim’de “Mümin erkeklere söyleyin gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar.” buyruluyor. Peki bu ayet-i kerimedeki hikmet nedir? Bu, aslında ailede huzur noktasında çok belirleyici bir etkendir. Eşler birbirlerine bakmalıdır. İşin içine harama bakmak girdiğinde maalesef kıyas da girdiği için eşler birbirini beğenmez oluyor. Bunun neticesinde huzur da günbegün tükeniyor. Hatta bazen öyle noktalara geliniyor ki, eşler birbirlerinden haram olan şeyleri bile talep edebiliyor. Oysa Allah katında mümin, mümine bir eşten daha güzel ne olabilir ki. Sonuç olarak, yuvamızda huzuru kalıcı kılmak istiyorsak gözlerimizi yalnızca helalimiz olan eşimize açmalıyız, diğer bütün haramlara kapatmalıyız. Böylece Allah’ın emir ve yasaklarındaki hikmeti ve bu hikmetten payımıza düşecek olan huzur nimetini tadarız.

Kanaatkar Olmak

Huzurumuzu tesis etmek için gereken bir diğer şey ise, içinde bulunduğumuz tüketim çağında elimizdeki ile yetinmeyi yani kanaatkar olmayı bilmektir. Maalesef ki günümüzde hep daha fazlasını istiyoruz. Bu da bizi doyumsuz biri haline getiriyor ve yine huzurumuz kaçıyor. Elimizdekinin kıymetini bilmiyoruz. Peygamber Efendimiz (sav) “Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız; sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.” buyuruyor. Bu düsturu benimsediğimizde, şükredecek ne kadar çok şeyimiz olduğunu fark eder, gerçek huzura bir adım daha yaklaşırız. Ne olur sanki buzdolabımız en lüks marka olmasa ya da diğer bütün maddi şeyler. İşimizi görse yetmez mi? Yarın evimizde huzur kalmadığında o aldığımız lüks eşyalar bize kaybettiğimiz huzuru geri verebilecek mi? Hiç sanmıyorum. O yüzden bir şeyleri kaybetmeden değerini anlamamız lazım.

Samimiyet

Huzuru tesis etmek için önüne geçmemiz gereken şeylerden biri de bireyselleşmedir. Çağımızda bireyselleşme en ileri düzeylere ulaşmıştır, artık kimse yanı başında oturan komşusunu bile tanımıyor. Ailede de durum farklı değil. Anne, baba, çocuklar birbirlerinden ayrı vakit geçiriyorlar. Herkes elinde telefonuyla başka bir alemde yaşıyor. Gerçekte var olmayan bir alemde. Oturup saatlerce muhabbet edilen, konuştukça yaralarınızın sarıldığını hissettiğiniz o sohbet ortamları yok artık. İşte bu durum yalnızlığı ve beraberinde huzursuzluğu getiriyor. Huzuru tesis için, aile bireylerinin gerçek anlamda hayatı paylaşması şarttır. Aksi halde aynı evde yaşayan birbirinden habersiz yabancılar haline gelmez miyiz? Peygamber efendimiz “Sizin en hayırlınız ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Bende aileme karşı en hayırlı olanınızım.” buyuruyor. Buradan hareketle diyebiliriz ki ailemizi dünyalık olan her şeyin önüne koymalıyız. Ailemizin huzurunu temin etmeye çalışmak önceliğimiz olmalı. Eşimiz bir buhran yaşarken bunu fark edebilmeli, konuşabilmeli, dertleşebilmeliyiz. Mevlâna’nın dediği gibi “Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.” O yüzden aynı duyguları paylaşacak samimiyeti ailemizde kurmalıyız. İşte o zaman huzur da yuvamızın üzerini koruyucu bir kalkan misali saracaktır.

Emanete Riayet Etmek

Veda hutbesinde bir noktaya dikkatinizi çekerek devam etmek istiyorum. “Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız.” buyruluyor. Hutbenin devamında ise “Ey müminler! Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız takdirde bir daha asla yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar Allah’ın kitabı Kur’an ile peygamberinin sünnetidir.” buyruluyor. Emanet kavramı hem kadınlar için hem de Kur’an ve sünnet için kullanılıyor. Yani burada aslında dikkat çekmek istediğim nokta, dinimizin kadınlara ne kadar kıymet verdiği ve nasıl bir yere koyduğudur. Konumuzla ne alakası var diye düşünecek olursak, birbirimize verdiğimiz değer huzurumuzla doğru orantılıdır. Bu düsturu benimsediğimizde yani eşimiz bize Allah’ın emanetidir diye düşünürsek hiç şüphesiz ki üzerine titreriz, onu koruyup kollarız. Düşüncelerine saygı gösteririz. Hatta bazen bizim hoşumuza gitmeyen özelliklerine bile sabrederiz. Böylece ailemizde huzuru baki kılmak için büyük bir adım daha atarız.

Hayırlı Eş Seçimi

Son olarak başlangıç noktamızda değindiğimiz “Hayırlı eş huzurun başlangıcıdır.” sözünü biraz açmak istiyoruz. Öncelikle hayırlı eş kimdir? Eşinin dünya hayatı için çabaladığından daha çok ahiret hayatı için çabalayandır. Çünkü bu dünya hayatı bir rüya alemi gibidir. Gelip geçicidir. Asıl olan ahiret hayatımızdır. Bu yüzden eş seçimiyle ilgili Peygamber efendimiz “Bir kadınla şu 4 şey için evlenilir:Malı, soyu, güzelliği ve dindarlığı için. Siz dindar olanı seçin.” buyuruyor. Yani biz eş seçerken dini hayatına önem vermeliyiz. Allah’tan korkuyor mu? Merhameti var mı? İbadetlerini yapıyor mu ve en önemlisi yaptığı işlerde önceliği Allah rızası mı? Eş seçerken bunlara dikkat ettiğimizde  huzurlu bir aileye bir adım daha yaklaşmış oluyoruz. Bir evlilik düşünün ki yemesinden giyinmesine, sabah işe uyandırmasına kadar düşündüğü eşinin biraz daha lüks yaşamak için, ya da belki bir ev sahibi olmak için faize girmesine göz yumuyor. Evde bir vakit namaz kılınmamasını önemsemiyor, hak yiyor, harama bakıyor. Sizce böyle bir evlilikte huzur ne kadar var olabilir. Öncelikle yapılan işlerde Allah’ın rızası yok. Oysa çiftler birbirini maddi, manevi her anlamda desteklese, namazları cemaatle birlikte eda etse, ailelerinin huzuru için Allah’a dua etse inanıyoruz ki her şey daha farklı olur. Huzur dediğimiz şey bunlarda gizlidir. Çünkü ayet-i kerimede buyrulduğu gibi “Kalpler yalnızca Allah’ı anmakla huzur bulur.” Rabbim onu anmaktan, ona yönelmekten ve onun rızasına uygun yaşamaktan bizleri bir an bile alıkoymasın. Amin.

2 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu