Bir Kitapçı Çırağının Olağanüstü Hikayesi – Beytullah Mısır
Hayatınız boyunca muhakkak sayısız yolculuğa çıkmışsınızdır. Kimisi yurtiçi, kimisi yurtdışı; kimisi kısa mesafe, kimisi uzun mesafe… Bu yolculukların hepsi de bir arayış için olmuştur. Huzur arayışı, kaliteli zaman geçirme arayışı, yeni yerler keşfetme arayışı, kültürel bir birikim için temeller oluşturma arayışı ve daha sayamayacağımız pek çok arayış… Her yolculuğun sonunda da muhakkak aradığınız şeye az çok kavuşmuşsunuzdur. Peki, siz hiç kendinizi arayıp bulmak için bir yolculuğa çıktınız mı?
Bir Kitapçı Çırağının Olağanüstü Hikâyesi, aslında insanın kendisine yolculuğunun hikâyesi. Kendine yolculuk öyle planlı, programlı; “Evet karar verdim, bugün kendimi arayıp bulacağım.” diyebileceğiniz bir yolculuk değildir. Nasıl ki belli yolculuklar için pasaport, vize şartları bulunuyorsa; bu yolculuk için de belli şartlar vardır. Öncelikle zamanının gelmiş olması gerekir; gerekir ki siz edineceğiniz bilginin idrakine varabilecek, idrakine vardığınız bilgi ile feyizlenebilecek hâle gelmiş olun. Sonrası mı? Sonrası için sadece bir vesile gereklidir. Zaten hayat iyi ya da kötü vesileler üzerine kurulu değil midir?
Eşref Amca’nın Mirası
Kitapçı çırağı Beytullah’ın da kendi yolculuğuna çıkma zamanı gelmişti ve vesilesi de vardı: Eşref Amca. Eşref Amca belki de yılların ona verdiği tecrübe ile Beytullah için de zamanın geldiğini düşünmüş; bu yolculuk öncesinde bilgisiyle, maneviyatıyla, muhabbetiyle ilmik ilmik işlemişti onu. Hakk’ın kendine verdiği mühlet bittiği vakit de, en büyük mirası bıraktı Beytullah’a. Bir kitap… İçinde muhabbetinin devam ettiği ve Beytullah’ı kendini bulana kadar pek çok durağa uğratacağı bir kitap bıraktı. İlk durak kendi cenazesiydi. Çünkü insanın, kendisinin önce “hiç” olduğunun idrakine varması gerekti. Güven duyduğu, sevdiği hiç kimsenin yanında gelemeyeceği, kendisinin de bu dünyadan bir çorap dahi götüremeyeceği; doğmadan evvelki gibi yanında sadece kendini yaratan Allah’ın olduğu ve bir kez daha ondan başka şüphesiz güveneceği kimsenin olmadığını en iyi anladığı o korkulan ölüm anı, gelip çattığında anlardı insan en çok bir “hiç” olduğunu. Bu yüzden Beytullah’ın da ilk durağı Eşref Amca’nın cenazesiydi.
Peki sonraki durakları nereler olacaktı? İkinci durağı Topkapı Sarayı oldu. Çünkü Hz. Osman’ın Mushafı oradaydı. Bilirsiniz ki Hz. Osman Kur’an-ı Kerim okurken şehit edilmişti. Burada da “teslimiyet”i ekleyecekti Beytullah heybesine.
Yolculukların En Güzeline Doğru
Sonrasında Galata Kulesi’ne gidecek Hezarfen Ahmet Çelebi’yi yâd edecek, “üç günlük dünyada hayalin, ebedi bir yaşamda” olduğu öğrenecekti. Oysa daha bitmemişti. Eşref Amca’nın onu mezarının başında “bir gölgeliktir bu âlem” sözüyle karşılayıp da yepyeni duraklara sevk edeceğini nerden bilecekti? Asıl yolculuk şimdi başlıyordu. Hangi duraklar yoktu ki bu yolculukta? Hafız-ı Şirazi’nin kabri, İmam Buhari Türbesi, Ahmet Yesevi Türbesi… Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) 63 yaşında vefat ettiği için, o yaştan sonra yeryüzünde olmayı zül sayan ve hayatının geri kalanını yer altındaki odasında geçiren Ahmet Yesevi’den sonraki durak belliydi aslında. Peygamber Efendimiz’in mübarek kabri olacaktı gideceği yer. Hayatın akışı içinde pek çok şey için şikâyet eden, hep bir şeylerin eksikliğini çeken insanoğlunun; fazlalıklarından ar edeceği, bir kez ayağının tozuna yüzünü sürmek için gerekirse tüm servetine sırt çevireceği yegâne yer. En sevilen, kâinatın O’nun hürmetine yaratıldığı… Ve son durak: Beytullah. Kendini sadece bir isim, bir sıfatla bulduğu yer değil; manen bulduğu yerdi Beytullah.”O’ndan gelip, yine O’na döneceği” de heybesine son eklediği olacaktı. Yol yormuyorsa, yoldaşındandır derler; Beytullah’ın Eşref Amca yarenliğindeki bu yolculuğunu okuyacaksınız sizler de Bir Kitapçı Çırağının Olağanüstü Hikâyesi’nde.
Beytullah Mısır’ın kaleme aldığı bu eser; içerisinde geçen muhabbeti ile yüreğinize nefes olacak, belki sizi de kendi içinizde bir yolculuğa çıkaracak. Gezdiği mekanları belki onun gözüyle görecek, onun ayağıyla gezecek; lakin kendi hissiyatınızla hissedecek, kendi maneviyatınızla özümseyeceksiniz. Elinize aldığınızda hacimsiz görünen, bir solukta okuyup bitirebileceğinizi düşündüğünüz bu eserin; aslında yükte hafif pahada ağır olduğunu ancak son sayfayı bitirdiğinizde idrak edeceksiniz. Gelin size de bir tane Bir Kitapçı Çırağının Olağanüstü Hikâyesi bileti keselim. Bir bardak demli çay, bir tutam kitap kokusu, sınırsız muhabbet de ikramımız olsun. Belki sizin için de yolculuk vaktidir, kim bilir.