Hidayet Öyküleri

Yusuf Estes’in Hidayet Öyküsü

Sohbetlerindeki mizahi anlatımıyla tanınan Yusuf Estes’in hidayet öyküsünü konu alacağımız bu yazımızda “Müslüman biri nasıl olmalıdır?” sorusuna da cevap arayacağız desek yeridir. Nitekim o, karşılaştığı Mısırlı bir Müslümanın örnek davranışları vesilesiyle Müslüman olmuş birisidir. Gelin hep birlikte,

Bir Müslümanı Hristiyan yapmaya çalışırken kendim Müslüman oldum.

diyen Yusuf Estes’in hidayet öyküsüne yakından bakalım.

Yusuf ESTES 3
Yusuf Estes Hayatı

Müslüman olmadan önceki ismi Joseph olan Yusuf Estes, 1944 yılında ABD’nin Teksas eyaletinde Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, vaftiz edilmiş ve bir Hristiyan olarak büyütülmüştür. Müzik ile gelirini sağlayan bir ailede büyümenin gereği olarak eğlence ve müzik endüstrisinde çalışmaya başlamış ve 1963’te Maryland’de kendi müzik stüdyosunu kurmuştur. Sonraki otuz yıl boyunca babasıyla beraber hem eğlenmek hem de para kazanmak için müzik marketleri kuruyor, televizyon ve radyo programları, açık hava eğlenceleri düzenliyorlardı. Joseph müzik işinden ve palyaço olarak çocukları eğlendirmekten sorumluydu.

Genç bir delikanlı olunca, inancı hakkında daha çok şey öğrenmek isteğiyle kiliselerin temsilcileriyle görüşüp onlardan bilgiler edinmeye çalıştı. O günlere dair Estes şu ifadeleri kullanıyor:

Hayatımın bir döneminde Hristiyanlıkla iç içeydim ama İncil’deki hataları bulana kadar. Bu hatalar beni İncil ve Hristiyanlık hakkında şüpheye itti. Bunun üzerine din konusunda araştırmalarımı sadece Hristiyan mezhepleriyle sınırlı tutmayarak Hinduizm, Budizm, Yahudilik, hatta Amerika’nın yerli inançlarını bile araştırmaya çalıştım ancak beni hiçbir din etkilemedi. Belki garip gelebilir ama o dönemde ciddi olarak incelemediğim tek din, İslâm’dı. İslam hakkında ne bir araştırmam oldu ne de bir Müslümanla tanışma imkânım olmuştu, ta ki Mısırlı arkadaşımla tanışana kadar.

Bu Tanışıklıkta Allah’ın Başka Planları Vardı

Yusuf Estes Sohbet
Yusuf Estes

Takvimler 1991 yılını gösterirken Yusuf’un babası Mısırlı Müslüman bir iş adamıyla ticaret yapmaya başladı ve oğlunu da bu kişiyle tanıştırmak istedi. Yusuf’a göre Müslümanlarla tanışmak bile çok korkunçken iş yapmak adeta delilikti. Babasını bu fikirden caydırmaya çalıştıysa da başaramadı. Aslında daha önce hiçbir Müslümanla tanışmamış olmasına rağmen İslam ve Müslümanlar hakkında hafızasında yer eden bir ön yargısı vardı: Nitekim Müslümanlar çok kötü insanlardı.

Babasının ısrarıyla görüşmeye eşi ve iki kızıyla birlikte giden Yusuf Estes, kendince yaptığı manevî hazırlıklardan sonra, Müslüman birisiyle karşılaşmaya hazırdı artık. Şirkete vardığında babasına bahsettiği kişinin nerede olduğunu sordu. Babasının eliyle işaret ettiği kişiye gözlerini çevirince başında sarığı ve savrulan uzun elbisesiyle iri yarı bir adamla karşılaşmayı umuyordu ama hayretler içerisinde kalmıştı. Göğsüne kadar inen sakalı ve neredeyse tüm alnı boyunca uzayıp giden kalın ve çatık kaşları ile kaba bir görünüme sahip olacağını düşündüğü bir görüntü, zihninde canlandırdığı Müslüman tipi yoktu karşısında.

Adının Muhammed olduğunu öğrendiğim bu kişi, herhangi biri gibi normal giyinişliydi ve normal davranıyordu. Hatta uzun bir sakalı dahi yoktu. Aksine görünüş ve kişilik olarak hoş bir adama benziyordu. Onu öyle sakin, kibar ve sessiz görünce hemen dedim ki iddiaya varım onu Hristiyan yapabilirim.

Ama bu tanışıklıkta Allah’ın başka planları vardı.

Onu Kurtarmaya Niyetliydim

Seyahat
Yusuf Estes Seyahatleri

Mısırlı Muhammed ile Yusuf yaptıkları iş seyahatlerinde beraber bolca vakit geçirmeye imkân bulmuş ve birçok konuda konuşmaya başlamışlardı. Mısırlı Muhammed, Yusuf’un söylediklerini kelimesi kelimesine dinlemiş ve bir kere olsun sözünü kesmeye yeltenmemişti bile.

Bu adamı sevmiştim ve onu kurtarmaya iyice niyetliydim. Nitekim onda iyi bir Hristiyan olma potansiyeli sezmiştim. Ruhumu İsa’ya adadığım günden sonra, bir Müslümanı Hristiyan yapmak, benim için olağanüstü bir deneyim olacaktı. Bu işin olacağına kesin gözüyle bakmaya başlamıştım. Başıma gelecekler hususunda ufacık bir bilgim dahi yoktu.

Beraber sohbet ettikleri bir anda konu İsa Peygambere gelince Yusuf Estes çok şaşırmıştı. Çünkü Müslüman olan bu arkadaşı, Müslümanların da İsa Peygambere ve mucize doğumuna inandıklarını söylüyordu. Bu nasıl olurdu? Diğer dinler İsa’yı ne peygamber olarak, ne Tanrı’nın oğlu olarak ne de onun mucizelerine inanmıyorken, Müslümanlar ona da diğer peygamberlere inandıkları gibi inandıklarını söylüyordu.

Biz İsa Tanrı’nın oğludur, diyoruz. Siz Müslümanlar ne diyorsunuz?” “Meryem’in oğlu diyoruz.” Yine şaşırmıştım. Meryem’in oğlu olduğunu biz de biliyorduk. Müslümanlarla tek bir farkla neredeyse aynı şeye inanıyorduk.

Mısırlı Muhammed’in Güzel Ahlakı

Yusuf Estes

İş yaptıkları süre zarfında Yusuf Estes’un Muhammed hakkında fark ettiği bazı özellikleri vardı. Muhammed her gün tam vaktinde beş vakit namaz kılıyordu. Bir gün hariç haftanın her günü bu olay tekrarlıyordu. Cuma günü her şeyi bırakıp, iki saat içerisinde döneceğim, diyor arabasına binip mescide gidiyor namazını kılıp dönüyordu. Yaptığı diğer bir şey ise pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmaktı. Onun hakkında babasının bile kendisinden övgüyle bahsettiği şaşırtıcı şeylerden bir tanesi de işindeki dürüstlüğü idi.

Gözlemlediğim kadarıyla bu Müslüman adam, Hristiyanlardan daha çok İsa gibi hareket ediyor, onun gibi yaşıyordu. Nitekim o asla içki içmiyor, yalan söylemiyor, aldatmıyor, kadınları rahatsız etmiyor aksine bir kadın yanına geldiği zaman bakışlarını önüne eğiyordu. Onu tanıdıkça İsa Peygamber burada olsaydı, tıpkı böyle yapar, bu adam gibi olurdu demeye başlamıştım. Bir yandan onu nasıl Hristiyan yapacağımı düşünüyordum, bir aziz olabilirdi çünkü çok hoş bir insandı. Ama aynı zamanda da bu adam gibi nasıl olabilirim, diye düşünüyordum.

İncil’in Farklı Halleri

Incilin Farkli Halleri

Bir zaman Muhammed’in evinden taşınacağını ve geçici bir süre camide yaşamak durumunda kaldığı haberini alan Yusuf, babasına giderek Muhammed’i evlerinde ağırlamak istediğini, buna rızasının olup olmadığını sormuş:

Ne de olsa o güvenilir bir insandı ve gönül rahatlığıyla onu evimizde misafir edebilirdik. O günlerde Katolik rahibi olan bir arkadaşımın daha eve ihtiyacı vardı. Babamın yanına giderek Muhammed ile birlikte bir misafire daha yerimizin olup olmadığını sordum, babam onu da kabul etti.

Artık evde bir Müslüman, iki farklı mezhepten iki Hristiyan yaşamaya, her akşam yemeğinin ardından dinler hakkında sohbetler etmeye başlamışlardı. Muhammed’i Hristiyanlığa ikna etmeye çalıştıkları bir gün babası yanında İncil’in Kral James halini, Yusuf Estes ise revize edilmiş standart İncil’i getirmiş, eşi ise daha farklı bir İncil’le gelmişti. Rahipte ise, İncil’in Katolik hali vardı.

Muhammed’i Hristiyanlığa ikna etmek için toplanmıştık ancak hangi İncil’in doğru olduğu konusundaki tartışmamız daha uzun sürmüştü. Tartışmamızı bir köşede sessizce dinleyen Muhammed’e döndüm ve 1400 yıl içerisinde Kur’an’ın kaç tane nüshasının ortaya çıktığını sordum. O bana dünyada sadece bir adet Kur’an olduğunu ve geldiği hali üzere halen mevcut olduğunu, tek bir kelimesinin dahi kaybolmadığını söyledi. Bunun asla değiştirilmediğini ve asla değiştirilemeyeceğini de ekledi.

Oradaki herkes bu bilgiye çok şaşırmıştı. Öyle ki sohbet koyulaşmış, yaratıcı hakkında konuşmaya başlamışlar ve arkadaşları Muhammed, onlardan teslisi açıklamalarını istemişti. Estes şu şekilde anlatıyor:

Örneklerle açıklamaya çalıştık ama hiçbir örnek bizi desteklemiyordu, sonra biz ona sorduk. Bu oldukça basit, diyerek daha sonra öğreneceğim İhlâs suresini okudu ve açıkladı:
“De ki: O Allah birdir. Allah sameddir her şey O’na muhtaçtır O ise kimseye muhtaç değildir. O doğmamış ve doğurmamıştır. Ve hiçbir şey O’nun dengi değildir.”  Biz öylece kalakalmıştık çünkü argümanı çok güçlüydü.”

Bugüne Kadar Hiç Düşünmemiştim

Bugune Kadar Hic Dusunmemistim

Daha sonraları bu arkadaşını hatırladığında onu ne kadar sıkıp, rahatsız ettiğini, sürekli Hristiyanlığa girmesi için onu ikna etmeye çalıştığını dile getiren Yusuf Estes, şöyle anlatıyor:

Yine bir gün onu ikna etmeye çalıştığım bir gün bana “Eğer senin dinin, benim dinimden daha iyiyse senin dinine girerim. Şayet benim dinim, senin dininden iyiyiyse sen benim dinime girersin.

dedi. İyi olduğunu ispatlamam gerekiyordu. Bana İslam’da Kur’an ve sünnette her şeyin ispatının olduğunu söyledi. Benim ise hiçbir kanıtım yoktu, sadece konuşuyordum. O çaresiz anını anlatmaya şu şekilde devam ediyor:

“Muhammed, Müslüman olarak Allah’ın varlığını ispatlayabileceğini söyledi ve ekledi: “Sen bir rahip olarak bunu yapamaz mısın?” Şaşkınlık içerisindeydim çünkü hiçbir şeyin delili hakkında bugüne dek düşünmeyen biri, bu soruya ne cevap verebilirdi ki? Haklıydı, bir cevap dahi verememiştim.  Bunun üzerine Muhammed, Allah Kur’an da şöyle buyurdu diyerek Âyetü’l-kürsî’yi okuyup anlamını açıklamaya başladı.

Allah, kendisinden başka ilah olmayandır. O diridir, her an yarattıklarını gözetip durandır. Kendisini ne bir uyuklama tutabilir ne de bir uyku.  Göklerdeki ve yerdeki her şey onundur. İzni olmaksızın onun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. Onun bildirdiklerinin dışında insanlar onun ilminden hiçbir şeyi tam olarak kavrayamazlar. Onun hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır. Onların koruyup gözetilmesi O’na ağır gelmez. O, yücedir, büyüktür.

Yusuf Estes, arkadaşının Kur’an okuyuşundan çok etkilendiğini, onu dinlemenin çok hoşuna gittiğini ve hatta bazen ağladığını dile getiriyor ve ekliyor:

Sebebini bilmediğim halde bazen ağlama hissi geliyordu.

Mısırlı Muhammed İslam’ı, Yusuf Estes’e oldukça kabul edilebilir bir şekilde sunmuş, basit bir ilimle İslam’ın şartlarını ve neye iman ettiğimizin temelini anlatarak onun dinini sorgulamasına neden olmuştu. Geriye ise yalnızca Allah rızası için bu dini yaşayarak Yusuf’a örnek olmak kalmıştı.

İslam Kalp İle Yayılmıştır

Yusuf Estes

Önemli şeyler oluyordu, artık vakit gelmişti. İslam’ı gerçekten düşündüğü bir gece Katolik rahip olan arkadaşının Müslüman olduğunu öğrenen Yusuf Estes, eşine durumu anlatınca onun da böyle bir düşüncesi olduğunu öğrenir. Muhammed ile son bir defa daha konuşmak istemiştir. Aklına ne geliyorsa soruyor, Muhammed ise her seferinde ona gülümseyip cevap veriyordu. “Artık neden Müslüman olmuyorsun?” diye sormasını bekliyordu. Hatta neden bu soruyu sormadığını soran Yusuf, Muhammed’in şu şekilde cevap verdiğini dile getiriyor:

Bu senin ile benim veya senin ile eşin veya arkadaşların baban vs. arasında bir şey değildir. Senin Allah ile aranda bir mesele ve senin onunla konuşman lazım. Bu konuşmadan sonra dışarı çıkarak Müslüman arkadaşımın yöneldiği yöne doğru yönelip secde ettim. O’na demeyi düşündüğüm tek şey vardı.“Ey Allah’ım! Bana hidayet ver.” O an Allah’ı içimde hissettim. Heyecanla eve girip arkadaşım Muhammed’e dedim ki “Ben artık Müslüman olmak istiyorum.

Her kim ki kalbindeki samimiyet ile Allah’tan hidayet isterse o, hidayete ulaştırılacaktır. Müslüman olduktan sonra Joseph olan ismini Yusuf olarak değiştiren Estes şu notu ilave ediyor:

İslam hiçbir zaman silah ve kılıç ile yayılmadı, kalp ile yayıldı. Ve bu Mısırlı adam bizim kalplerimize dokundu. Davranışıyla, iyiliğiyle cömertliğiyle, bize verdiği güzel nasihati ile ve ne önemlisi de Rabb’ine karşı sadık olmasıyla…

Şu an Washington D.C’de yaşayan Yusuf Estes, Müslüman olmayı seçtiği o tarihten itibaren ABD’nin her yerini gezerek Amerikalı Müslümanlar ile irtibata geçerek Müslüman öğrenci ve gençlik dernekleri ile beraber organizasyonlar düzenliyor. Bugün Amerikalıları İslam’a davet eden bir kanaat önderi olarak bilinen Yusuf Estes dünyanın hemen her yerini dolaşarak Kur’an’ın mesajlarını insanlara anlatmaya çalışıyor.

Bir Yorum

  1. Kendisi Ekim ayında Japonya’nın pek çok eyaletinde konferanslar verdi. Ve sanırım artık ömrünü Allah yolunda bu ve buna benzer işlerle geçiriyor dünyanın dört bir yanında.
    Ben de bunlardan birine katılma kendisini görme imkanım oldu.
    Sürekli canlı yayın yaptığı telefonu yanında açık ve oradaki kardeşlerini de gözeterek sohbetleri düzenliyor.

    Motorcu şapkası, insanlara temas ederek yürümesi tebessüm saçması her bir insana o ana uygun bir hoşluk yaparak ilerlemesiyle her evde olması gereken bir ton ton amca görüntüsü oluşturdu kesinlikle.

    Bu sohbet pek çok açıdan detaylandırılabilir; lakin benim için çok önemli bir tavır var sadece onu paylaşmak için bunu yazıyorum.
    Sohbet sonrasında soru-cevap kısmında bir kimse İslam’da da pek çok alt grup var; bunlardan hangisini takip etmek şeklinde bir soru sordu.
    Aslında temel gayreti gayri Müslümlere tebliğ olan bu sohbete pek de uygun olmayan bir soru olarak değerlendirmek mümkün.
    Yusuf Estes belki de en sert ve ciddi tavrını burada gösterdi. (Soru online bir platformda yazılı olarak iletildiği için soran kişi bilinmiyor; bir rencide durumu oluşmadı yani. Önden bunu da söylemek isterim). Topluluğa döndü ve bu soruyu soran cevabını biliyordur; gerçek bir sorusu olan var mı dedi?

    Benim açımdan bulunduğum ortamla düşününce bunun çok çok kıymetli bir tavır olduğunu düşünüyorum ve önemsiyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu