İslam, neredeyse dinin kendisi kadar uzun bir süredir Çin’de varlığını sürdürüyor. Yazımızda sizlere bahsedeceğimiz Çinli Müslüman alim Liu Zhi ve eserleri, İslam’ın Doğu Asya felsefesi merceğinden ne kadar büyüleyici ve mistik olduğunun örneklerinden sadece biri. Liu Zhi’nin şahsiyetini ve çalışmalarını anlamak için, önce yetiştiği ülke olan Çin’in o dönemdeki durumunu anlamaya çalışalım.
İslam’ın Çİn’de Varlığı
Her ne kadar Çin günümüzde Doğu Türkistan’daki zulümleri ile gündeme gelen kötü şöhretli bir ülke olsa da, aslında İslam diniyle derinden bağlantılı bir tarihe sahip. Tang İmparatoru Gaozong‘un 651 yılında Müslümanların Xian şehrinde özgürce ibadet etmelerine resmen izin vermesiyle başlayan bölgedeki İslam’ın varlığı, 1300 seneden fazladır sürüyor.
Hui Müslümanları ise, İslam’ın Çin ile olan bu uzun süreli etkileşiminin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Çin’de resmi bir etnik azınlık olan Hui Müslümanları bugün özellikle Çin’in batı bölgesinde ve Sincan, Ningxia, Gansu, Qinghai, Henan, Hebei, Shandong ve Yunnan eyaletlerinde yaşıyor. Ana dilleri Mandarin Çincesi olan Hui Müslümanları; İran ve Orta Asyalı tüccarların, zanaatkarların, bilim adamlarının ve hatta askerlerin soyundan geliyor.
1368-1644 yılları arasında varlığını sürdüren Ming Hanedanlığı‘nın ilk dönemlerinde, yöneticilerinin çoğu Çin’deki Müslümanlardan korktuklarını söylüyor. Buna sebep olarak da Müslümanların yabancı durduklarını ve yönetimin sürgün ettiği Moğollarla işbirliği yaptığını gösteriyorlar. Çin’deki Müslümanların işbirlikçi olduklarına dair korkularını gidermek için Ming yöneticileri, Hui Müslümanlarını Çin dilini ve kültürünü hızla benimsemeye zorlayan bir asimilasyon politikası başlatmış.
Bu milliyetçilik biçimi, Çin’deki Müslümanların komşu Orta Asya ve İran’daki dış İslam dünyası ile temaslarının kesilmesine sebep olmuş. Bu durum ise, Çin kültürüne maruz bırakılan birçok Çinli Hui Müslüman alimin İslam anlayışını yaymak adına Konfüçyüs eğitimine yönelmesine yol açmış. Böylelikle Çin’de İslam’ı yaymaya çalışan Hui alimleri, Konfüçyüsçü ve İslami düşüncenin bir araya gelmesine vesile olmuşlar. Bunun sonucunda ise Konfüçyüsçülük ve İslam’ın öğretilerini bir araya getiren bir tür Çin-İslam kanunu olan Han Kitabı üretilecekti.
Alim Liu Zhi
Han Kitabı, Çinli Müslümanların eserlerinden bir koleksiyon haline gelerek İslam’ın Konfüçyüsçü bir mercekten bakarak nasıl daha iyi anlaşılabileceğine dair olağanüstü bir bakış açısı oldu. En ünlü bilginlerden olan ve Han Kitabı’na katkıda bulunanlardan biri ise, daha sonra Çin’in en ünlü Müslüman düşünürlerinden biri olarak tanınacak olan, yazımızın baş kahramanı Liu Zhi’ydi.
1660 yılında doğan Liu Zhi, Hanefi ve Sufi kökenli Müslüman bir aileden geliyordu. 1600’lerde birçok Hui Müslümanı; özellikle Kaderi, Nakşibendi ve Kubawi dalları olmak üzere Sufizm’den büyük ölçüde etkilenmiş durumdaydı. Önce babası Liu Sanjie‘den dini eğitim alan Liu, daha sonra 12 yaşındayken Nanjing kentindeki Askeri Araştırmalar Bahçesi Camilerinde akademisyen Yuan Ruqi ile kutsal metinler okumaya başladı. Liu Zhi, evinde çalışmaya devam ettiği 15 yaşlarından itibaren ve sonraki on buçuk yıl boyunca Konfüçyüsçülük, Budizm, Taoizm ve İslam öğretilerine yoğunlaştı.
Liu, İslam’da peygamberlik kavramını daha iyi anlamak için Konfüçyüsçü “bilge” kavramını kullanıyordu. Bu bağlamda Konfüçyüs ve Mensiyus’u “Doğunun Bilgeleri” olarak görürken Hz. Muhammed’i (sav) “Batının Bilgesi” olarak nitelendirdi. Liu, farklı coğrafyalara ait bu öğretileri birbirinden ayrı tutmadığını ise şu sözlerle açıklıyor: Doğu ve Batı’nın bilgelerinin öğretileri, eski zamanlarda olduğu gibi bugün de birdir.
Liu’nun 30 yaşından itibaren İslami ilimler ve manevi konular hakkında daha derin bir seviyede çalıştığı biliniyor. Bu süreçte Arapçayı da iyice öğrenen Lui, 1720’lere kadar birçok önemli eser ve kitap yazdı. Konfüçyüsçü düşünceden yola çıkarak İslam’ı daha iyi anlama adına yazdığı metinler, Han Kitap külliyatının bir parçası haline geldi.
Liu’nun, Konfüçyüsçü Çin’de yazdığı İslami inançlar hakkındaki en ünlü eserlerinden birkaçını sıralayalım: Tianfang Xingli (İslam’ın İlkeleri, 1704), Tianfang Dianli (İslam’ın Kuralları ve Özellikleri, 1710) ve Tianfang Zhisheng Shilu (İslam Peygamberinin Kaydı, 1724).
Bugün İslam üzerine çalışmış en büyük Çinli alimlerden biri olarak tanınan Liu Zhi, İslam’ı hem Doğu Asya hem de Konfüçyüsçü anlayış merceklerinden bakarak yeniden düşünmek açısından bir devrimciydi. Liu, aynı zamanda İslam dininin güzelliğini Konfüçyüs anlayışının derin düşüncesiyle etkili bir şekilde bir araya getirdi ve Çin-İslam entelektüelliğinin popüler bir hale gelmesinde öncü oldu.
Kişisel hayatı hakkında çok az bilgi bulunmasına rağmen, Liu’nun 1739’da Qing Hanedanlığı döneminde vefat ettiğini biliyoruz. Vefatından sonra Liu’ya “vali” unvanı verildi ve birçok Hui Müslüman ona “sufi bir aziz” sıfatıyla atıfta bulundu. Bugün, Çin’deki Müslümanlar için tarihi ve dini açıdan büyük bir öneme sahip olan Nanjiang‘ın güney kapısının dışında kabri bulunmaktadır.